hesabın var mı? giriş yap

  • hesabını sandıkta sormuyorsanız beter olun.
    mesala ben seçimde "şahsım"'ın karşısına iblis bile çıksa oyumu iblise verceğim.
    çünkü iblis bile ülkeyi böylesine talan edip çökertmeye, vatandaşını fakirleştirip perişan etmeye utanır, sıkılır, "yok yahu, bu kadar da olmaz, ayıptır" der.

  • yanlışı doğrusu bir kenara itilirse. 9. cumhurbaşkanı süleyman demirel’in eşi nazmiye hanım alzheimer hastasıydı. uzun süre hastanede yattı. süleyman bey de sık sık ziyaret ediyordu. doktorlar süleyman bey’e “efendim sizi tanımıyor, gelmenize gerek yok” demişler. demirel “olsun ben onu tanıyorum” demiş. son zamanlar için bu olabilir dedirten durum.

  • tesla'nın son yazılım güncellemesi ile gerçekleştirdiği olay. kesinlikle görece basit bir "takip mesafesi uyarısı" değildir.

    olayın altında yatan mantık ise şöyle: tesla radar işaretini öndeki arabanın altından ya da çevresinden yansıtarak iki öndeki arabadanın konumunu buluyor (bunu yaparken radar işaretinin hangi arabadan yansıdığını ayırt etmek için de öndeki aracın mesafesini optik sensörlerle hesaplıyor).

    bu şekilde hem öndeki arabanın, hem de onun önündeki arabanın mesafelerini biliyor. eğer öndeki iki arabanın çarpışmasının kaçınılmaz olduğuna karar verirse daha kaza gerçekleşmeden frene basmaya başlıyor, kaza gerçekleştikten sonra da çoktan kazaya karışmadan durmuş oluyor.

  • margreht mitchell'in attan düşmesi sonucu sıkıntıdan oturup yazdığı kitaptan uyarlanan film.
    m.m zengin atlantalı bir aile kızıdır ve istirahat ederken böyle bir kitap yazmak aklına gelir hatta zenci dadısını karakter olarak kitaba koyar ve kitabı mgm'e yollar, önce cevap alamaz fakat mgm yöneticileri ile yüzyüze görüşmesi sonucu kitabı senaryolaştırma için ikna eder.
    ve ortaya muhteşem bir film çıkar.

  • evde sevgiliyle oturulurken, siz ders çalışıp o kitap okurken internetten birşeye bakmak gerekir. benim laptopumu al der. google, wikipedia karıştırılırken çok kullanılanlarda bir blog görülür. sevgilinin bu kadar çok girdiği ve okuduğu blog merak edilir ve aklın bir köşesinde kalır.

    o gittikten ve siz ders çalışmaktan bezmişken, kafanızı dağıtmak için bir bölüm how i met your mother izleyeyim derken blog aklınıza gelir. o bloga girilir ve okunmaya başlanır.

    blogu yazan kişi sevgilinizle aynı müziği dinlemekte, aynı filmleri seyretmekte, aynı konulara ilgi duymakta ve aynı kitapları okumaktadır. cümle yapıları bile sevgilinizinkine benzemektedir. ama yazıların içeriklerini anlayamazsınız. çünkü onları yazan kişi birini çok sevmekte ve sevdiği kişiden çok uzaktadır. ama o yazılar o kişinin okunması için yazılmıştır bilirsiniz.

    derken taşlar yerine oturur. '4 yıldır birlikteyiz ve seni sadece yazları görmekten yoruldum' cümlesi akla sevgilinin yazlıktaki aşkını getirir. '2 yıldır nerede olduğumuzu bilmiyorum' derken son 2 yıllarında açık ilişki yaşadığı hatırlanır. 'eskiden senin istanbula taşındığında oturacağın evi düşünürken şu an onunla ev bakıyorum' yazısının tarihi sizin ev baktığınız tarihlerle aynıdır. 'artık seni unuttum, başkasını öpüyorum' yazmışken yukarıdaki tarih ilk öpüştüğünüz tarihtir. 'senin kot pantolonlarını, siyah tshirtlerini özledim' diye okurken aklınıza size hep renkli elbise giydiğiniz için sitem ettiği gelir. 'senin gülmeni isterdim sense hep somurturdun, o bana hep gülüyor ama senin somurtmanı tercih ederdim' dediğini gördüğünüzde içinizde birşeylerin kırıldığını hissedersiniz.

    ama bunların hiçbiri 'biz seninle bu yola birlikte çıktık, birbirimizi bulduk, kaybettik, kendimizi sınamak için başka yollara girdik, ara sokaklara daldık. durdum seni bekledim. ben seni bekledikçe sen uzağa gittin. bende yanıma başka bir misafir aldım, saptığım yollara onla devam ediyorum. birlikte devam edebilmemiz için başka yollar öğrenmemiz, başka misafirler tanımamız lazım biliyorum. tekrar ana yola çıktığında haber ver, yanında olmak istiyorum' diye yazdığını görmek kadar sizi incitmez, üzmez. siz onu anayolunuzda birlikte olduğunuz kişi olarak düşünürken siz onun için ara yollardaki misafirsinizdir.

    o anda anlarsınız. sevgilim dediğin sevgilin değildir. eski sevgilisi ise onun için eski değil her daim sevgilisidir.

    edit: yıllardır bu entry ile ilgili sonra ne oldu tarzından 100'den fazla mesaj aldım o yüzden editleme gereği duyuyorum.

    bu olaydan 1 hafta sonra ben en sonunda bunu köşeye sıkıştırdım ve itiraf ettirdim, sonra da ayrıldım. ayrıldıktan sonra biraz rahatladı bu hıyar, eski sevgilisine geri döndü. eski sevgilisiyle bir süre çıktıktan sonra kız bunu bundan daha iyi eğitimli, iyi maaşlı biri için terk etmiş. ayrıldıktan 1 yıl sonra bana tekrar deneyelim gibisinden yazdı, buluştuk, oturduk, konuştuk ve baktım bunun kafa hala o kızda, kızı sinir etmek için bana yazıyor gene reddettim. hoş o zamanlar yaptıklarıyla beni çok üzmüştü, o yüzden aklı o kızda olmasa bile reddederdim. son duyduğuma göre okyanus aşırı bir yerlere taşınmış, tüm arkadaşlarını hayatından silmiş. the end.

  • (bkz: adam kazandı)

    hocaya artık torun sevme zamanının geldiğini tavsiye edelim. o gün ortadan kaybolmasıyla kendisine inanıp sandık başında saatlerce oy tutanaklarını inceleyen insanlara saygısızlık etmiştir. milletin sinirlerini daha fazla germeden ufaktan yol alsın.

  • http://www.uefa.com/news/newsid=892064.html

    beşiktaş'ın desibel rekoru guiness de yazmaz çünkü o rekor kırıldığında hadi rekor kıralım diye özel olarak organize olunmadığı için guiness çağrılmamıştı.. o gün maçı yayınlayan tv 'lerin ölçümlerinde çıkan ses 132 desibel.. üstelik bu inönü stadında maçtan önce değil maç sırasında 20-25 bin taraftar tarafından olağan gelişen bir durumdu.

    galatasaray rekoruna! gelirsek;
    maçtan günler öncesinde 50 bin kişilik stadlarında 50 bin kişi ile desibel rekoru kıracağız diye duyurup ... guiness yetkilileri çağrılıp... stadın içinde anons yaptırarak 50 bin kişinin organize bir şekilde aynı anda bağırmasıyla 136 desibel ses çıkartmayı başarmışlardır.

    işte bu iki durum arasında ki farkı anlamaya ufak beyinleri yetmeyenlere bilal'e anlatır gibi anlatmakta maalesef biz romantik! taraftara düşüyor ne yazık ki...

    insan bir araştırır önce.. ama yok maksat trolluk olsun!

    edit: adam hala rekor göster diyor.. :)
    edit2 : çok mesaj geliyor o yüzden düzeltme yapayım gs'ın çıkardığı ses 136 değil 131db miş...

  • araba alırken bakılan, bakılması gereken iki temel özelliğin karşılaştırılması durumu.

    otomobilden beklentinize göre yeni bir araba ararken donanıma, sunduğu ekipmanlara, güvenlik seçeneklerine ve size sağladığı prestije bakılır. ya da derdiniz "sürüş zevki" ise işin içine başka faktörler girer. tork ve beygir gücü de bunlardan ikisidir.

    adamın biri zamanında "arabayı veya motoru sattıran beygir gücüdür ama arabayı asıl yürüten torktur" demiş.

    başka biri de "hızlı gitmek isterseniz beygir gücü yeter. ama tork ne kadar yüksek olursa beygir gücü de o kadar yüksek olur" demiş.

    ikisi de haklı aslında. birbirinden ayıramayacağımız bu iki kavram, aracı hangi amaçla kullanacağınıza göre tercih sebebi haline gelebilir.

    mesela tır veya traktör alacaksanız hayvan gibi torka ihtiyaç duyarsınız. çünkü tork "insanın kendine...", pardon tork kısaca "bir yükü çekme kuvvetidir". bir aracın torku ne kadar yüksekse o kadar ağır yükleri çekebilir.

    bu yükü hızlı çekmek istediğinizde ise beygir gücü devreye giriyor.

    binek otomobillerde ise işin içine bir de devir giriyor. yani arabanın dakikada kaç devir çevirdiği ve tork ve beygire hangi devir aralıklarında ulaştığı konusu.

    normal, şehir içi kullanımda 2000-4000 devir aralığı ideal kullanımdır, bu nedenle torku bu devir aralığında sunan araçlar çok rağbet görmektedir. nedeni ise daha düşük devirlerde gereken güce ulaştığınızda harcamanız gereken yakıt miktarının daha düşük olmasıdır. yine bu nedenledir ki küçük hacimli, özellikle dizel otomatik arabadan geçilmez oldu ortalık. anlaşılır da bir durum. hem yakıt ekonomisi, hem de düşük devirde yüksek tork nedeniyle ataklık hissi vs. söz konusu. hatta aynı motor hacmine sahip bir dizel ve bir benzinli motor eşit şartlarda bir drag yarışına katılsa dizel motora sahip araç yüksek ihtimal yarışı kazanır. iş daha uzun süreli yarışlara geldiğinde ise dizelin şansı kalmaz.

    özetle tork ve beygir gücü değerleri kullanım amacına bağlı olarak tercih edilirken başvurulacak değerlerdir. dizel araç daha yüksek tork üretir ama ciğeri küçüktür, benzinli motor daha yüksek güç üretir ama daha yüksek devir çevirdiği için yakıt ekonomisinde dezavantajlıdır.

    tabi işin içinde aktarma organları, lastik ebatları, motorun atmosferik ya da turbolu olması gibi konular da var ama oraya girersek uzar gider. onlara ayrıca bakarız.