hesabın var mı? giriş yap

  • kenan evren'in muğla üniversitesi'nde şu saçmasapan sözde öğrenci programına çıkıp idamları imzalarken ellerim titremedi dediğinde ve öğrencilerin bunu alkislamasinin haber olduğunda ben de oradaydım.

    orada aslinda ogrenciler alkislayarak protesto etmisti fakat bunu yalaka program sunucusu carpitmisti.

  • hem konum hem de içerik olarak aslında ingilizce bilip gene de altyazıları okumaya benzer..
    bilirsin aşağıda farklı bir şey yok, ama gene de gözlerini alamazsın.

  • (bkz: ülkücü hareket olarak yola çıkıp ülkünün köküne kibrit suyu dökmek)

  • sanırım 1969 yılı idi.deniz gezmiş’in anneannesi faika hanım , ankarada oğlu cavit bey’in evinde kalıyordu...kanserdi . hasta ziyaretine gitmiştim.deniz’i özlediğini,ölmeden görmek istediğini söyledi..o sıralar deniz, sbf’de saklanıyordu.bu fakültede okuyan kuzeni osman ile araları yoktu.bu yüzden nenesinin bu arzusunu iletmediğini anladım.sbf’ye gittim. deniz’e haber salındı. öğrenci derneğinde bekliyordum kendisini.kısa sürede geldi. anneannesinin durumunu aktarıp,”son defa görmek ” dileğini ilettim. biraz durdu. gözleri doldu. ”abi,çok özledim ninemi.ben de görmek istiyorum.ama buradan çıktığım anda polis beni yakalar” dedi.o dönemde polis fakülte ve yurtlara dekanın talebi olmadan giremiyordu.ama fakülteyi de dışardan nerdeyse kuşatmıştı.bir çare bulunur dedim.bir süre daha konuştuk. ayrıldım. arkamdan “nenemin ellerinden öperim.kendisini göreceğim” diye bağırdı.

    deniz ninesini gördü mü bilemiyorum.ama benim kendisini son görüşüm imiş…

  • geçen bankada ufak bir işim dolayısıyla bir cümlelik yazı yazdım dekonta. gişedeki memur doktor gibi yazınız var ne güzel deyince bim'de çalışıyom ben yeaa diyemedim tabi gururumdan tıp okuyorum dedim. ses tonunuz da güzelmiş keşke sinema okusaydınız dedi hatun bana mı yürüdü nedir anlamadım hala. ama bankada herkesin bir bakışı var bana o an kendimi çok möhim çok ünlü gibi hissettim ne yalan diyeyim 5 dakika da olsa güzel bir şeydi.

  • ne bill gates, ne de jude law'ın şu anki sevgilisi; şu dünya üzerinde kıskandığım, yerinde olmak istediğim tek insan türevi bunlar işte.

    şahsen gözlüksüz/lenssiz (yani doğal şartlarda) 3 metre mesafeden bülent arınç ile mehmet günsur arasındaki farkı anlayamam. anlayamadığım gibi daha net görebilmek için gözlerimi iyice kısarak öküz gibi bakarım bülentçiğime. o utangaç mazbutum da bu geyşa bendeniz yüzünden renkten renge girer, pancar gibi gider meclise. ansiklopedik utanç antolojisine yeni bir cilt kazandırır.

    - siz neden konuşmuyorsunuz sayın arınç?
    + ...

    madem en gelişmiş canlıyız bu göz niye bozuk gösteriyor behçet, neden yani?!

  • danimarka kültürüne özgü bir kavramdır. uzun ve soguk iskandinav gecelerinde arkadaşlarınız ve yakınlarınızla beraber bir masaya oturursunuz. işıkları kapatır ve masada mum yakar, mumların sevdiklerinizin gözündeki yansımalarını izlerken bir yandan kahve içer belki biraz bir şeyler atıştırırsınız. işte şimdi sizde hygge yapmıssınızdır.
    hygge kültürü soguk iskandinav ikliminden kaynaklanmaktadır. soguk gecelerde mum gibi ısık ve azıcıkta olsa sıcaklık veren bir cismin etrafında hep birlikte oturarak sogugun acımasız gerçekligini unutmak olarak özetlenebilir bildigim kadarıyla.