ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ümitcan uygun'un instagram hesabının hacklenmesi
-
amın geniş mi ne aq. he geniş 3 artı 1 ebeveyn banyolu
biontech vurulanların anlık sağlık durumları
-
3 doz oldum aşı, aşı çıkmadan önce çok ağır covid geçirdim, öleceğimi düşündüm evde karantinadayken,10 kilometre,yi 46 dakikada koşuyorum, yaş 43, yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum.görsel
the legacy
-
müthiş melodik parçalara sahip, gelmiş geçmiş en iyi debut albümlerinden birisi olduğunu düşündüğüm testament albümü. farklı bir tarzda olan the gathering albümü hariç en iyi testament albümüdür kanımca.
imamoğlu'nun taksicinin ruhsatını iptal etmesi
-
aktrollerin elinde tuzlukla koştuğu ama hayal kırıklığına uğradıkları başlık. sakin ol trol kardeş, geç otur soluklan. senlik bi' şey yok.
ekrem imamoğlu, geçtiğimiz günlerde, kadın yolcunun parasını gasp edip, savcılığa verilmesine rağmen hiç şaşırmadığımız şekilde serbest bırakılan taksicinin ruhsatını iptal etmiş. ayrıca 34 tdh 90 plakalı taksinin izin belgesi askıya alınarak, araç parka çekilmiş. darısı diğer taksicilerin başına. kaynak
ayrıca gündemdeki bir başka kadın cinayeti ile ilgili olan başlık: (bkz: cinayet kurbani cagla tugaltay davasi kapanmasin)
ben aslında paraya önem veririm diyen kız
-
kurduğu cümlede, önem kelimesini gereksiz yere kullanan kızdır.
sahibinden.com'daki özel ders ilanı
-
kendi çocuğunu yetiştirmekten aciz ebeveyn ilanıdır. yazık o çocuklara.
terminator 4
-
- sarah connor?
- kim?
- sarah connor?
- ha sen benim eski adımı diyosun. değişti o, sarah öztürk oldu. evlendim ben...
- olumsuz! kayıtlara göre sarah connor hiç evlenmedi...
- canım kayıtlara geçmedi zaten. imam nikahı yaptık...
- hımm... that changes everything...
kızının evliliğini düğün günü bitiren baba
-
usul esastan önce gelir.
doğru bir şeyi yanlış şekilde söylemiş kişidir. yaptığı da net şekilde yanlıştır.
sözlükçülerin başından geçen doğaüstü olaylar
-
babamın vefatından 10 gün sonra annemle evlilik yıldönümleri olmasından mütevellit anneme sanki babam almış gibi bir hediye alıp, onun ağzından bir şeyler yazıp, parasını ödemiştim. anneme verdikten birkaç dakika sonra gardırobu açık olan babamın takımlarına göz gezdirirken ilk elimi attığım cepte tam olarak küsuratıyla beraber hediye için verdiğim para çıkmıştı. böyle şeyler bana çok saçma gelse de hiçbir zaman anlam veremediğim bir olay olarak kayda geçmiştir benim için.
affetmekle vazgeçmek arasındaki ilişki
-
affeden insan aynı öğretiyi bir başka zaman bir başka şekilde yaşayacağını bilmeden bu eylemi yapar muhtemelen,vazgeçen kişi ise öğretisini almıştır olaydan yada durumdan ve olması gerekeni yapar vazgeçer.affetmek çoğu zaman bi yalanla yaşamaktır vazgeçmek ise yalanı,yanlışı görüp yaşamamayı tercih etmektir,zannımca doğru olandır.
hırvatistan milli futbol takımı
-
1991'de yugoslavya'dan bağımsızlığını kazandıktan sonra yavaş yavaş avrupa ve dünya futbolunda adından söz ettirmeye başladı.
ilk olarak euro 96'da çeyrek final gördüler, dünya futbolunda adından ilk söz edilişleri ise davor şuker önderliğinde fransa 98'deki üçüncülükle oldu. finalin kapısından dönen hırvatlar, artık dünya futbolunda söz sahibiydi. o jenerasyonda boksic, prosinecki ve ülkemizde teknik direktörlük yapan tudor ve bilic gibi isimler vardı.
daha sonraki turnuvalara çoğunlukla katılsalar da, gruplardan ötesine geçemediler ta ki euro 2008'e kadar.
euro 2008 hırvatlar için dönüm noktasıydı. zira modric, rakitic ve mandzukic'li jenerasyonun sahneye çıktığı ilk organizasyondu ve aynı zamanda hırvat lanetinin ve loserlığının da başlangıcıydı.
turnuvaya çok iyi başlamışlar almanya'nın da yer aldığı grupta 9 puanla lider olmuşlardı. çok iyi oynamalarına ve yarı finali sonuna kadar hak etmelerine rağmen dramatik biçimde elendiler bize.
semih'in yaşattığı travmadan sonra euro 2016'ya kadar sessizliğe gömüldüler.
yine çok iyi başladılar turnuvaya ispanya'nın önünde lider oldular ve portekiz karşısında yine çok iyi oynamalarına rağmen, bir toplarının direkten döndüğü maçta uzatmalarda portekiz'e kaybettiler.
bu maçın ardından hırvat loserlığı olarak başlık da açmıştım nitekim bizde de yüzüp yüzüp kuyruğuna getirip sonunu getiremeyen biliç örneği vardı.
bu turnuvaya dek hırvatlarda iyi başlayıp iyi oynayıp sonra bir şekilde iyi oynadığı maçı kaybetme durumu vardı. bitirişi yapamıyorlardı bir türlü, stresi kaldıramıyorlardı, iyi oynamalarına rağmen kaybediyorlardı.
aslında bakılırsa danimarka maçında yine hortlayacaktı bu durum. uzatmalarda kaçırılan penaltı ve seri penaltılarda danimarka'nın kaçırdığı her penaltıya karşı penaltı kaçırmaları, dedim tamam bizim hırvatlar yine çok iyi oynadıkları grup aşamalarından sonra elenecekler ama öyle olmadı.
bu kez rusya maçında uzatmada öne geçtiler sonlara doğru yediler. dedim tamam yine kaybedecekler. yine kazandılar.
ve dünkü ingiltere galibiyeti. bu turnuvada hırvat loserlığı mu desem şanssızlığı mı kırıldı ve tersine döndü talih yüzlerine güldü.
bana kalırsa bir avrupa kupası bile kazanabilecek bir jenerasyon (modric-rakitic-perisic-mandzukic gibi isimler) yarı final bile görmeden elenecekken hak ettikleri yere finale euro 2008'den 10 sene sonra çıktılar.
modric'in de dediği gibi bu jenerasyondan çok şey bekliyordu hırvatlar ve 2008'den beri üstlerinde bir lanet vardı. ve modric önderliğinde fransa 98'deki başarının da üstüne çıktılar.
bakalım fransa 98'de kendilerini finalin eşiğinden döndüren fransa'ya karşı bu kez neler yapacaklar?
biraya 5 tl verip yemeğe 1.85 tl vermeyen öğrenci
-
istiklal'de bira içmenin kişisel bir seçim, kamu üniversitesinde verilen yemeğin ise devlet hizmeti olduğunun ve her gelir düzeyinden kişinin rahatlıkla faydalanabilmesi gerektiğinin farkında olan bilinçli öğrencidir.
ek: başlık başa kalmış.
esnafta beleş yemek yiyen polis
-
polis bir yakınımdan direkt alıntı.
"polis okulunu bitirdik bizi ilk istanbul aksaray'a verdiler. çevik kuvvet. bir gün aksaray'da bizim arkadaşların da takıldığı bir lokantaya girdim. yemeklerinin lezzetli olduğunu söylemişlerdi. kuru fasulye pilav istedim. garson getirdi ama atar gibi bıraktı tabakları önüme. yemekleri bu kadar güzel olan bir yerin personelinin bu kadar suratsız olması ilginçti tabi. neyse yemeğimi bitirip kasaya yöneldim. "abi elinize sağlık valla çok güzelmiş kurunuz" dedim. ve yirmi lira uzattım. adam bir paraya bir bana baktı. "memur bey şaka mı yapıyorsun?" dedi. ben kuru fasulyesini övdüğüme diyor sandım. "hayır dedim valla çok güzel de pek ilgilenen olmadı masayla..." dedim şikayetimi de bildirdim. kasadaki adam altın bulmuş gibiydi. birden "abi allah senden razı olsun be. burada polisler her gün yerler de para veren pek olmazdı. elemanın davranışları için de özür dilerim. o da bu durumdan dolayı böyle davranmıştır. çok özür dilerim" dedi. ben de paramın üstünü alıp çıktım ama çok da şaşırdım. allah haram yemekten korusun bizi ne diyeyim"