hesabın var mı? giriş yap

  • ah ulan ah! hayattaki tek başarısı, ilkokul çağlarından beri, kurs, özel hoca, kolej derken kafasına vurula vurula öğretilen ingilizce olan, ezik ergenlerimizi tatmin etmemiş.

    adam iyi bir yerden mezun mu? mezun...
    dünyaca ünlü bir yönetmen mi? evet...
    ingilizce biliyor ve derdini anlatabiliyor mu? evet...

    fazlasını da sen başar o zaman, ergen kardeşim!

  • bozcaada bağbozumu festivali. yerel halk acayip taşak geçiyor bunlarla. amele gibi römorka bindirip üzümlerini toplatıyorlar, üzerine bir de para alıyorlar:)

  • haksız protestodur.

    fakiriz arkadaşlar, şunu artık kafanıza sokun.

    “oturup bir kahve de mi içemeyeceğiz?” diye soracaklara peşinen cevap vereyim: içecekseniz böyle şikayet etmeyeceksiniz. paranızı biriktirip gidip öyle içeceğiz ya da başka yerden kısıp denkleştireceğiz.

    zira 48 lira denen paranın bugünkü kurla karşılığı yaklaşık 2.5 dolar.

    girin bakın amerika’daki starbucks fiyatlarına. bir sürü ürün hala daha amerika fiyatlarından daha ucuz.

    fakirlik, gelişmemiş bir ülke vatandaşı olmak böyle bi şey.

    sahte zenginlik bitti arkadaşlar. dilerim bunlar iyi günler değildir.

    alışsanız iyi olur, yoksa çok ağlar durursunuz.

    editbucks: arkadaşlar bana neden çemkiriyorsunuz? sanki zamları ben yaptım, sanki ben çok memnunum.

    ok, keşke bölgeye göre fiyatlandırsa, keşke burda da 2.5 lira olsa. hepsine ok diyorum. hepiniz haklısınız.

    merciler kontrol etsin diyen arkadaşlar: kontrolünü umduğunuz mercilerde en baştan sağlıklı işleyen bi kontrol sistemi olsa, zaten böyle fakir olmazdınız diye tahmin ediyorum. ama siz daha iyi bilirsiniz tabii.

    lütfen kabul edemediğiniz fakirliğinizden alevlenen ateşli hırslarınızı fakirliğinizin sorumlusu olanlardan çıkarın; ben de siz gibi fakirim.

    editté macchiato: sevgili arkadaşlar, iyi niyetlisiniz anlıyorum. buyrun, edin protestonuzu; ben kimse protesto etmesin demedim. hepinizi destekliyorum gönülden.

    alçak kahve sektörünü yola getirince eliniz değmişken elektronik eşya, et süt gibi temel gıda ve araba/taşıt satıcılarını da protesto etmekten geri durmayın.

    onlar kim köpek de bu millete 40-50bine telefon satmaya kalkıyor?

    kahve sevdasına kapılıp, etin fiyatından daha pahalıya peynir satan alçaklara da bi protesto ayırmadan geçmezsiniz umarım.

    fındık da çok pahallandı bence; hatta duyduğum kadarıyla almanya’ya burdan giden fındık orda daha ucuz(muş). fisko birlik mi kimse sorumlusu o da bi zılgıtı hak ediyor diye düşünüyorum; onu da sakın boş vermeyin.

    ayrıca şahsi ricam, selpak’a da el atmanız. 10 tane selpak mendili 38 liraya aldım dün. tuvalet kağıdını da söyleyecektim de bir an fakir olduğumu hatırlayıp selpak tuvalet kağıdı benim neyime diyerek vaz geçtim.

    böyle böyle teeek tek hepsini yola getirip, o pis iç ve dış güçlerin oyununu da bozmuş olursunuz.

    hadi bakalım; aslansınız, kaplansınız.

    şimdi müsaade ederseniz zar zor aldığım ristretto biancomu içmem gerek daha fazla soğuyup tadı kaçıp param boşa gitmeden.

    siz bir ristretto bianco kaç lira biliyor musunuz?

  • üstünkörü anlatmak gerekirse le corbusier'nin ütopik bir şehir yapılandırma planı vardı:

    binalar büyük sütunlarla yerin birçok metre üstüne inşa edilir, binalara ulaşım asansörlerle gerçekleşir. binaların altında kalan kısma yeşil yeşil parklar yapılır ya da olan doğal güzellikler elde tutulur. böylece yerin güzelliği ve ferahlığı sağlanmış olup, doya doya doğada gezip tozabiliriz.
    ayrıca binaların çatıları açık olacağından(bu zaten kendisinin getirdiği yeniliklerden biridir), çatılara yine yeşil ortamlar, gerektiğinde okul(havadar), havuz(güneşli), tenis kortu gibi şeyler kurulması en iyi seçim olacaktır.
    araba trafiği yer altından yapılıp(gerekli havalandırma sistemi ile), yüzeye çıkmak yine asansörlerle gerçekleşecektir.

    bu ütopik planlamadan da anlaşılacağı gibi le corbusier asansörü büyük bir teknik ilerleme olarak görmüş ve bunu en ileri düzeyde(fonksiyonel) kullanmak istemişti.

    bir de le corbusier'nin aslında mimarlık eğitimi almadığını, isviçrede bir saatçide(meydan saatleri olsa gerek) aldığı formasyonla buralara gelmiş bir şahıs olduğunu da söylemeden olmaz. yani resmi olarak mimar olmadan asrın en büyük mimarı olmayı başarmış bir insan, alaylı mimar, fikir adamı.

  • farkında olmadan yargının erdoğan'ın elinde olduğunu itiraf eden bir akçomar başlığı. ironi yapıyor desem öyle bir zeka kırıntısı göremedim.

    engelle geç.

  • oğlum dalga geçtiğimiz oyun büyük yeğenim diyen amcalar haklı galiba lan. anadolu irfanı dedikleri bu olsa gerek.

  • gece geç saatlere kadar oturmama neden olan histir,

    halbusi erken yatsam da yatmasam da kaçırdığım bir halt yok.