hesabın var mı? giriş yap

  • seçim zamanı geldiğinde alternatif mi var başka kime vereceğim diye yine akpye verecek olanların beyanatıdır.

    hak etmişlerdir aynı zamanda, bir de gazetede hakkınızda terörist yazsın ve dava açılsın, o zaman tam hak yerini bulur.

  • woody allen'in hannah and her sisters, annie hall ve crimes and misdemeanors ile birlikte en bilinen, kendisi sonradan pek beğenmediğini söylese de en önemli filmlerinden biridir.

    modern yaşamın başkenti diyebileceğimiz new york'un manhattan'ında bir grubun karmaşık duygusal ilişkilerini konu edinir. allen yüksek ihtimalle kendisini oynamakta, diyaloglarda kendi korkularından, saplantılarından, vesveselerinden bahsetmektedir ve aslında bu cesareti için takdiri haketmektedir. çünkü allen filmde aslında bir çoğumuzun kendine itiraf edemediği duyguları ve yaşamaya cesaret edemediği şeyleri yaşamış biri olarak tüm bunları dürüst bir şekilde eğrisiyle/doğrusuyla aktarmıştır.

    filmin en güzel kadını tabii ki ernest hemingway'in torunu olduğunu öğrendiğim mariel hemingway idi. ilginç bir not: manhattan'daki rolü ile oscar'a aday olan hemingway yıllar sonra nedense sermiyan midyat'ın ay lav yusunda rol almış.

  • az önce bir kızın "hayatınızda yaptığınız en büyük fedakarlık neydi?" sorusuna "mesela ben sinemayı çok severim; ama spor yapmak için sinemadan vazgeçerim." şeklinde cevap verdiği yarışma. herkesin beyni yandı.

  • bazi hayatlarin aynasi olmus dizi.

    kardesimle komsunun evinin duvarina cokmus babama bakiyoruz. o da siyah paltosu ile kapida dikiliyor, tasinan esyalarin ufak kamyona yerlestirenlere arada bir seyler soyluyor. eve daha zaten yeni gelen buzdolabi, camasir makinesi, elektrik supurgesi bizim ona alismamiza firsat vermeden evden gidiyor babamla birlikte. kardesim kulagima fisildiyor "butun kitaplari da goturuyor." "olsun" diyorum. aklim camasir makinasinda, annem gene eliyle camasir yikayacak diye dusunuyorum. yuregim agirlasiyor. "buyuyunce buyuk bir kitaplik alacagim, kitapla dolduracagim" diyor yavasca. "istersen once anneme camasir makinasi al" diye kiziyorum ona, "sen daha buyuksun sen al" diyor, boynunu bukuyor. "buzdolabi da gitti simdi ne yapacagiz" "teldolabi var" diyorum, giden kamyonun arkasindan bakiyoruz uzun sure. annem yanimiza geliyor. kardesim ona mujdeyi veriyor "ablam sana camasir makinasi alacak buyuyunce" yorgun gozleri gozlerimde. "alir tabii niye almasin" diyor, elimizi tutuyor, bosalmis eve giriyoruz, "yatagim hala burada" diyor kardesim seviniyor.
    o kadar guluyoruz ki sonunda agliyoruz gulmekten.

  • aynı zamanda gaz yiyen çocuklar kendilerine maske yapsınlar diye başlarındaki tülbentleri camlardan aşağı atan halktır. en başından beri başörtüsü ile türban arasındaki fark buydu.

  • hede

    floyd'un istediği tarihte, yerde, kurallarla oynanacak maç.

    manny: tüm isteklerini kabul ettim çünkü bizde son isteklerin yerine getirilmesi adettendir.

  • mimari ve sosyoloji/psikoloji üzerine yaptığım uzun okumalar sonucu ulaştığım kanaat. üstelik yalnızca sosyolojik ve psikolojik açıdan değil; deprem gibi afetlere karşı da müstakil bahçeli evler diğerlerine göre daha güvenli.

  • evde kadın varken yemek yapmak israfa girer. önce dolaptaki dünden kalan kadın tüketilip ardından yemek yapılması çok daha makuldür.

  • yunan mitolojisine göre içinde bin bir türlü kötülüğün yanında umudun da bulunduğu kutu. yunan mitolojisi, özgünlüğü olmakla birlikte mezopotamya mitolojisinin değişik bir versiyonudur. kullanılan argümanlar benzerdir. yunan mitolojisi de diğer mitolojiler gibi yaratımlardan ilişkilere kadar erkek egemenlikli bir mitolojidir. belki de erkek egemenliği en fazla yunan mitolojisinde görülür. yunan mitolojisi, kadının olmadığı, sadece erkeklerden oluşan bir toplumdur.
    yunan mitolojisinde önce tanrılar ve titanlar yaratılmıştır. tanrı ve titanların yaratımından sonra uzun bir süre yaratım işi durur. yeniden yaratıma ilişkin anlatımlar mö.5. yüzyılda görülmektedir. bir titanın oğlu olan ve tanrıların başına bela olan prometheus’u cezalandırmak için yeniden yaratım işine başlanmıştır. bu yaratım esasında insanların oluşumunu konu alır. burada ilginç olan tanrılarla titanlar arasındaki mücadelede insanların, özellikle de kadının cezalandırma aracı olmasıdır. bu durum o dönemin toplumsal yapılanmasını da resmeder. zenginlerle orta sınıf arasındaki çıkar mücadelesinde alt toplumun kullanılması söz konusudur. bunun için de o zaman yurttaş olmayan kadının kullanılması anlaşılırdır.
    mitolojiye göre, titan iapetos’un dört çocuğu vardır. bu çocuklar akıl gücü bakımından tanrılardan üstündürler ve bu yüzden sürekli tanrılara kafa tutarlar. bu durum, baş tanrı zeus’un zoruna gider. bu yüzden titanlara ve onların çocuklarına kin ve öfke duyar. bu kin ve öfke özünde sınıf kini ve öfkesidir. gelişen orta sınıfları temsil eden titanlar, aristokrat ve zengin sınıfın temsilcisi olan tanrıları zorladığından tanrıların böyle bir kin ve öfke beslemesi anlaşılırdır.
    tanrılarla titanlar arasındaki savaşta istediği fırsatı yakalayan baş tanrı zeus, titan iapetos’un büyük oğlu atlas’a gök kubbeyi yükler. böylece onu diskalifiye eder. titanın ikinci oğlu hades’i de yer altına -ölüler diyarı- gönderir. buna rağmen öfkesi geçmez. kendisinden ateşi çalarak insanlara veren prometheus’u da kayalıklara zincirleterek ciğerlerini kartallara parçalatır.
    mitolojiye göre, insanları titanlar yaratmıştır. bu yüzden zeus insanlara tepkilidir. insanlardan intikam almak için bir kadın yaratır. mitolojinin ilginç yönlerinden birisi de budur. erkek insanlar titanlar tarafından yaratılıp tanrıların başına bela edilirken, kadın tanrılar tarafından titanların ve insanların başına bela olması için yaratılmıştır.
    zeus’un talimatıyla tanrı hephaistos, su ve topraktan ilk kadın heykelini yapar. bu yönüyle tek tanrılı dinlerdeki insanların çamurdan yaratılması hikâyesine benzer. her tanrı kendinden bir parçayı yapılan heykele verir. böylece tanrıların yaptığı bu kadına “tanrıların armağanı” anlamına gelen pandora ismi verilir. zeus heykele yüreğine yerleştirdiği kıvılcımla can verir. böylece insanların yaratımı tamamlanmış olur. aphrodite pandora’ya güzelliğini, minevra çekiciliğini, hermes yalancılığını ve kurnazlığını, diğer tanrılar da çeşitli özelliklerini verirler. böylece kadın daha yaratılırken tüm tanrıların toplamı olur. tanrılar kendilerinde bulunmayan akıl ve duygu dışında her şeylerini pandora’ya verirler. böylece pandora’yı insanların arasına göndererek intikamlarını almak isterler.
    tanrılar tarafından yaratılan pandora da tanrılar gibi bencil ve duygusuzdur. kendi istekleri için yapamayacağı hiçbir şey yoktur. aklı olmadığından düşünemez. bu yüzden tanrılar tarafından yönlendirilir. zeus, pandora’ya bir kutu vererek insanların arasına gönderir. bu kutuya insanın aklına gelebilecek bütün kötülükleri, acıları, hastalıkları, üzüntü veren şeyler yanında bir de umudu koyar. aşırı merakçı olan pandora’nın bir gün mutlaka kutuyu açacağını bilmektedir. yunan mitolojisi bu yönüyle de tek tanrılı dinlerin yaratılış hikayesine benzer. kadının merakçı özelliğinden dolayı tüm kötülükler ona mal edilir.
    prometheus, kardeşi epimetheus’u uyararak, zeus’dan gelecek hiçbir hediyeyi kabul etmemesini söyler. ancak pandora’nın çekiciliğine dayanamayan epimetheus, kardeşinin uyarısını unutur ve pandora’yla evlenir. bir süre sonra kutuyu merak eden pandora kutuyu açar. kutunun içindeki tüm kötülükler çevreye dağılır, umutta kutudan çıkmak üzereyken, pandora kutunun kapağını kapatır. böylece kutuda bir tek umut kalır.