ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sınavlarda verilmiş en kötü yanıtlar
-
soru: kuran'i anlayip yorumlayanlara ne denir?
cuvap: "aferin" denir.
minik penguenlere kazak ören yaşlı dede
-
nick'e bakmayın hemen, sandro değil. tavşan, kuzu ve vişne de yok konumuzda.
olay avustralya'da geçiyor. phillip adası penguen vakfı, olası bir petrol sızıntısında vücutlarına petrolün yapışmasını önlemek amacıyla, küçük penguenler için yün kazak örülmesi talebinde bulunuyor. talebe cevap verenlerden biri de 109 yaşındaki ak saçlı ihtiyar dede.
http://www.radikal.com.tr/…cin_kazak_oruyor-1291827
edit: sahte çıktı ya la bu haber. penguenler de oyuncakmış. ipneler.
https://www.facebook.com/…662423218/?type=1&theater
http://factually.gizmodo.com/…tally-fake-1747317711
isveç sağlık bakanı
-
erkek bakandir. ulan ne umutlarla girmistim, alacaginiz olsun. yalniz adamin da gideri var ha, renkli goz falan. ay bi hos oldum.
8 ağustos 2023 ittapardan aldığım sevgi dolu mesaj
-
savciliga vererek guzel tazminat alinabilir. gelen parayla da kopeklere bir miktar mama verilir :d
gap year
-
üzerine söylemek istediğim birtakım şeyler olan bir konu.
türk insanının oldukça uzak olduğu bu konu kendini gerçekleştirmek isteyen ve genellikle gelişmiş ülke insanının peşinde olduğu bir şey. sosyal sorumluluk projesinde gönüllü olduğum bir kuruluş vesilesiyle birçok farklı ülkeden insanla tanıştım. çoğu lise, lisans/y.lisans eğitimini tamamlamış ve burada gönüllü çalışan kişilerdi. özellikle iki sene kadar önce, ülkenin her yanında bombalar patlarken neden iyi koşulları bırakıp da özellikle türkiye'yi seçtiklerine anlam veremediğim bu insanları daha yakın tanımaya başladığımda biraz daha iyi anladım. mesela amerikalı bir çift lisans eğitimlerinin hemen üzerine türkiye'ye yerleşmişlerdi. bahsettiğim yerde gönüllü olarak çalışmakta ve aynı zamanda profesyonel anlamda da birtakım işler yaparak hayatlarını devam ettirecek kadar para kazanıyolar. bu sırada başka insanlarla tanışıp bambaşka bir kültürün tadını çıkarıyolar. ben bu şehrin tadını onların çıkarabildiği kadar çıkaramamışımdır. işte bu çift gap year'in insana sağladığı keyifli hayatın bir örneği olsun.
bir diğer örneğimiz ise gönüllü olarak çalışan ingiliz arkadaşımın hayatı olabilir. kendisi türkiye'den önce fransa'da çok güzel şartlara sahip bir işte çalışmış. burada fransızcasını çok ileri bir seviyeye taşımış ve çok iyi paralar kazanırken işin stresli yanına daha fazla katlanmak istemediği için yolu bir orta doğu ülkesine düşmüş. burada zaten bildiği arapçasını ilerletmiş ve çıkan savaşlar sebebiyle kendisini daha güvenli sayılabilecek bir yer olan türkiye'ye atmış. şimdi türkçe öğrenmeye çalışıyor ve ilgi duyduğu bir kültürün insanlarıyla yakın temas halinde gönüllü olarak çalışıyor. bu da ona istediği fırsatları sunan bir başka gap year örneği.
bir başka örneğimiz ise lisans eğitimini bitirmiş bir başka ingiliz. kendisi ingiltere'de mis gibi geçinip giderken lisans sonrası türkiye'ye gelmiş. tamamen gap year kafasıyla. gezip tozarken baya baya türkiye'ye aşık olmuş ve iki sene kadar burda yaşamış. aynı zamanda kendisi bu sosyal sorumluluk projesinin kurucularından biri diyebilirim(ya da çok büyük emeği var kuruluşunda, yanlış olmasın şimdi). neyse, burada gönüllü olarak çalışırken kendisinin bu gönüllü olarak icra ettiği işten çok keyif aldığını ve kesinlikle böyle bir şey yapıp türkiye gibi bir yerde yaşamak istediğini fark etmiş. bunun üzerine bu konuyla ilgili bir master eğitimi aldı ingiltere'de. hatta tezini yazmaya yine türkiye'ye geldi ve bu projeyle ilgili bir çalışma yürüttü. yazdı gitti, şimdi kendisi daha da doğuda bir yerlerde yaşıyor. bu da gap year olayıyla kendisini fark eden bir başka yabancı.
şimdi gelelim en can alıcı örneğe: bir türk'ün gap year'i nasıl olur? bu noktada kendi deneyimlerimi paylaşıcam. lisans eğitimi sonrası zaten hep kafayı taktığım bir yerlerde sadece eğitim ve gezip görme isteğim üzerine yurt dışına çıktım. küçük bir şehirde, ne uzun ne de kısa sayılmayacak süre kadar yaşadım. sonra kalsam mı, dönsem mi? dönüp de iş bulsam, kariyer anlamında doyduğumu hissedip tekrar çıksam mı, burada kalsam ileride ne yaparım gibi bir girdaptayken neyse ya en kötü dönerim diyip türkiye'ye geri döndüm. evet kısa da olsa bir gap year deneyimi yaşadım ama ne kendimi diğer örneklerdeki kadar tam anlamda bulmuş ne de bu deneyime doymuş hissediyorum. zaten yukarıdaki örneklerin üstüne okuyunca ne kadar eksik kaldığını çok rahat anlayabilir herkes. şimdi de dönmek için ne kadar doğru bir zaman bilemiyorum.
neyse, bu yüzden nasıl kendinizi ayarlarsınız, nasıl rahat hissedersiniz bilmem ama sakın türk kafasına kapılıp bir şekilde garantiye almak isterken bir yere çakılıp kalmış hissetmeyin. gidin, yeni şeyler deneyin, keşfedin. siz bu hikayenin amerikalı çifti, ingilizleri olun. 'saygılar' olmayın. çünkü o zaman en fazla pişman olmuş olursunuz.
cüneyt çakır
-
torunlarına anlatacak hikayesi var artık.
- o sıralar dünyanın en iyisi messi.
+ eee dede
- baktım çekti adamı, gel dedim verdim messi'ye sarıyı. görsen rengi gitti çocuğun.
lock stock and two smoking barrels
-
sol framede gorunmesi bile yuzume bi gulucuk kondururken basligina girip hem filme zaman kaybi diyen hemde puana gore oturup film izleyen insan gercegiyle karsi karsiya kaldim
cok sevdigim guy ritchienin cok sevdigim filmi
25 haziran 2018 muharrem ince'nin attığı tweet
-
başkan öyle ölmeyiz. füze fırlat
kaygısızlar
-
bir keresinde fenasi hostes' i arabayla eve bırakırken kültigin ve arkadaşlarına yakalanmıştı.
-: valla kötü bir niyetim yok. hostes hanımı evine bırakıyordum.
kültigin: demek sen milleti evine bırakmayı çok seviyorsun. bizim çocukları eve bırak o zaman. biri çatalca da oturuyor, diğeri de tuzla da.
binip gitmişlerdi.
hostes' i ikna etmeye çalıştıkları sahne de süperdi.
-: hostes yenge evlen kültigin abimizle. bundan sonra namusunla evinin kadını olursun. hem sınırdışı edilmekten de kurtulursun.
beyaz futbol
-
aziz yıldırım ve rasim ozan kütahyalı'nın birbirleri hakkında söylediği her şey doğru, kendileri hakkında söylediği her şey yalandır.
ağzının suyu akarcasına rafael nadal'ı süzen kadın
-
kıza nadal değmesin, çok güzel.
deney tasarımı
-
en basit anlatımıyla anlatmak gerekirse,
bir ilkokul çocuğu okula aç gittiğinde verimi %30 düşüyor.
aynı çocuk uykusuz gittiğinde ise verimi %20 düşüyor.
ve o müthiş gün geliyor. çocuk hem aç hem uykusuz gidiyor. herkes %30+%20 = %50 verim düşüklüğü beklerken çocuk %90 falan verimi düşüyor.
işte türk sanayisinde de yapılan en büyük yanlış. bütün faktörlerin birbiriyle etkileşimi olabileceğini gözden kaçırıyoruz hep. senelerin saha müdürleri cidden düz mantıkla yaklaşabiliyor proseslere. ama deney tasarımıyla, alakasız denilen bütün aktivasyonları birbiriyle ilişkilendirebiliyoruz.
hababam sınıfı'nda çalışkan ahmet'in dellendiği an
-
bu anda çalışkan ahmet içlerinden yakışıklı olana kızar ve yakışıklı olan hababam sınıfı üyesi "bana mı dedin?" çıkışını gösterir. bu karşı atak üzerine çalışkan ahmetin "olayı kişisel algılama, sana demedim sadece" karşılığı etraftaki diğer hababam sııfı üyelerini göstererk attığı "sana, sana, sana, hepinize" nidasıyla anlaşılır. bu anda çalışkan ahmetin inceden de olsa bir 3.5 atma durumunu sezebiliriz ama iyi toparlar allah için.