hesabın var mı? giriş yap

  • doğrusu oğlunun spermiyle değil, oğlunun sperminin döllediği yumurtaya taşıyıcı annelik yaparak hamile kalan kadındır. oğlunun spermiyle deyince sanki kadının yumurtasını oğlu döllemiş gibi oluyor (gerçi bu başlığı atanların amacı da bu zaten)

  • "böceğin bile yumurtalarını kaplama ritüelini merak ediyosun, dünyadaki her boku merak ediyosun, bakıp okuyup öğreniyosun. beni niye hiç merak etmedin?"

  • ..

    sonra birgün, seni son gördüğüm yerde medikal açılmış, bense annesi hemşire olan bir adamla evlenme kararı almıştım. sağlık adına iyi gelişmeler. üzerimde son gördüğün t-shirt çoktan yer bezi oldu, topuklu siyah ayakkabılarımı daha o yaz, karadeniz'de bir dağın tepesinden fırlattım. amcam, iyileşti. sırası gelmemiş olan birkaç kişi öldü. sen, çoğaldın bir biçimde. demografi adına iyi gelişmeler.

    ben bu süre zarfında, elimi sayısız kez bir yerlere vurmuşumdur. yollarda trafik kazaları görmüş, yanından üzülerek geçmişimdir bence. geçenlerde polisi bile aradım, o sırada çok acildi, ama şimdi unuttum sebebini. bebekleri kokladım, onlara çok şey anlattım, ve çocuklarıma. düşen çocukların yaralarına korkmadan bakmaya alıştım. hayat, bir şeyler koyuyor tabağına, istemem diyemiyorsun. yaşıyorsun ne gelirse elinden. bana zimmetli ömür işte, bir yerine bir şey olsa benden sorarlar. yalan değil, biraz yaşlandım. ölürüm biraz, dünya adına iyi gelişmeler, yükü azalır.

    saçlarımı sayısız kez boyattım. yeni elbiseler aldım bir sürü, hiçbirini bir kez bile görmedin. babam odama kocaman bir bambu aldı, onunla çok dertleştim. beni dinleyen odunlar arasında en iyisi oydu, inkar edemem. hiç üzmedi beni, hiç gittiğini bilmem. sanırım, ayakların olmaması bu gibi durumlarda iyidir. hasret adına iyi bir gelişmeler, hasret sabah erken kalkmak gibidir bence, insanın erteledikçe erteleyesi gelir. hayat; 5 dk daha, hasret için -hep- çok erken.

    çok bayramlar oldu bu arada, ellerini öptüm insanların boynuna sarıldım. sarılmak hala gündemdeki öne çıkan eylemimdir. eylem demişken, taksim'e gittim. defalarca konsere indiğim sokaklarında, bağırdım, yürüdüm. inananların gözlerinde, güzel bir dünya gördüm. bence, oraya düşünmeden gidilir. bilet, çok kişiliktir, kişiliklidir. yaşasın bağzı şeyler.

    dua ettim çok defa, hiç pişman değilim. evimden çok uzakta, yollarca yürüyüp bulduğum camilerde. biriyle iki kişilik fotoğrafım oldu inanmazsın, hiç ummazdım kendimden bunu. evinden gidince ben, sokak lambalarının söndüğünü iddia eden bir adamla. gözlerimi kapatınca gördüğüm. karanlığı bilirim. bilirsiniz. bazen yanındayken birinin, karanlıkta kalmamak için gözlerinizi kapatırsınız. anca, öyle aydınlık olur çünkü. aşk adına iyi gelişmeler. bazı sabahlar birinin yanında uyanınca siz, fırınınızdan sıcacık ekmekler çıkar, milyonlarca. mis. tahıl piyasası adına iyi gelişmeler.

    sonra, ben, birgün, unutmuştum her şeyi. hiç hatırlamadım. kendi adıma iyi gelişmeler. bence hayat, bunu herkese yapmak için fırsat kolluyor. bana inanın.

  • berzahin yaptigi gibi, 5 duyu uzerinden yaradiliscilikla sentezlenecek bir sey degil: "canlıların dış dünya ile irtibat kurmalarını sağlayacak 5 duyu organının 5'inin de meydana geldiğini görüyoruz. bal gibi akıllı bir evrilme bu"

    organize dinler insanlari ne kadar antropomorfik (edit: anthropocentric olacak bu, insan-merkezci yani) hale getiriyor. bir kere insanlarda 5 "temel" duyunun otesinde bir duzine baska duyu var (dokunma bir cok duyunun birlesimi, kasinma ayri bir duyu), fakat bunun otesinde dis dunya ile irtibat kurmanin sonsuz yolu var:

    gorme dedigin sey, elektromanyetik spektrumun yuzde 10 uzeri -26'lik kismini algilamaktan ibaret. onda biri degil, binde biri degil, trilyonda biri degil, 26 tane sifir var orada. bu spektrumun baska kisimlarini algilayabilseydin, sonsuz sayida baska duyun olacakti.

    duyma dedigin sey, 20 kilohertzlik ufak bir araliktaki hava titresimlerini algilamaktan ibaret. ultrasonu algilayabilseydin bu baska bir duyu olacakti.

    koku ve tat dedigin kucuk bir grup kimyasali algilayabilmekten ibaret.

    bunlarin otesinde hava basinci, manyetizma, elektrik alanlari, radar, isigin polarizasyonu gibi dis dunyayla irtibat kurmaya yarayacak bir cok yontem tamamen biyolojimiz disinda. baska hayvanlar bu ozelliklerin bazilarina sahipler, bazi olasi duyular ise kimsede yok (zayif elektromanyetik kuvveti algilayan varsa beri gelsin. edit: zayif nukleer kuvvet olacak o *)

    daha ilginci, sinirli algimizin otesinde, varolan alginin neural-mapping'i (ben uydurdum, yani reseptorlerin beyinde yarattigi etki) sonsuz ayri sekilde olabilir. 650 nanometre dalgaboyu olan radyasyona kirmizi diyorsun ama bu yesil de olabilirdi, klasik muzik senfonisi de, hic hayal edemeyecegimiz bir duyu/algi da. sonsuz sayida kombinasyonun cok kisitli bir kismini tecrube edebiliyoruz.

    bunlara bakip da hala "usta oradan bi bucuk akilli tasarim, ustune azicik evrim ilave et" diyenin aklini tasarlayanin aklindan suphe edecek sekilde evrildim.

  • başlık: sultan süleyman yapınca halvet biz yapınca

    1. zina amk..ne iş lan bu

    2. sultan süleyman yapınca şehzade oluyo, biz yapınca sen oluyon piç

    geri kalan @2ye övgü.

  • attığımız gol ofsayt , rakibin penaltısı verilmemiş. ikinci yarı beşiktaş tek başına top oynuyor. bu halimizle puan almak kul hakkına girerdi zaten. tebrikler beşiktaş . defol git aziz yıldırım

  • babamı da kaybettiğimiz oyun. koskoca beyin cerrahı adam. arabaya biniyoruz "pokestop varsa söyle sağa çekicem" diyo. geçen gün yazlığa gittiler, gece on bir gibi "napıyosunuz?" diye aradım "iyi altı kişi çıktık sahilde pokemon topluyoruz" diyo. bak altı kişi. yaş ortalaması 50 falan bu arada. sözde biz oynuyoruz diye ne olduğunu anlamak için indirdi benim levelı falan geçmiş şu an. dışarı bi çıkıyo bi daha görebilene aşkolsun. akşam yiyecek bi şeyler almaya diye çıktı bir saatten fazla bekledik. pokemon iyi pokemon güzel de evde çocuklar aç.

  • "*bourdieu'ya göre sermaye, sosyal “ayrım'ın* aracı ya da enstrümanıdır. yani, sermayeye erişim, sermayeye sahip olmak vb. yoluyla, sosyal sınırlama ve hiyerarşi vuku bulur. ya da, sermayenin toplumsal sınırlama için bir oyun olduğu söylenebilir”. bu manada sermaye, hem aktörün içinde bulunduğu sosyal alanı hem de aktörün ait olduğu habitusu belirler." kaynak

    deren talu da sahip olduğu beden sermayesini* (ek.) sosyal hiyerarşide yer edinmek için kullanan ve farklı sermaye türleriyle*** piyasada* takasa sokarak genetik sermayesini sosyo-kültürel/ekonomik hiyerarşide** birkaç basamak daha tırmanmak ya da başkalarının tırmanmasını ve sınıf/habitus geçişkenliğini kolaylaştırmak için metalaştıran bir kızımız gibi duruyor. başlığa bakılırsa bu ticaretin alıcısı da var.

    aslında tüm sosyal ilişkiler, etkileşimler, örüntüler -özünde- sahip olduğumuz sermaye türlerinin takası ile ortaya çıkan piyasa faaliyetlerinden başka bir şey değil.

  • pil haznesi böyle flask flask flask diye açılırdı ve içinde pilleri tutan zoviği zoviği yapan spiral teller bulunurdu. nefis bir sovyet tasarımı.