ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
lex caecilia didia
-
milattan önce 98 yılında romalı bir hukukçu aşağıdaki kuralı koymuş :
“aynı kanun tasarısında birbiriyle yakın ilişkisi olmayan konuların yer alması yasak edilmiştir. bu şekilde, halkın kabul edeceğine inanılan teklifler, tek başına oylanırsa reddedileceği kesin olan tekliflerle beraber aynı kanun tasarısında yer alamaz."
üniversitedeki çekirdek arkadaş grubu
-
hiç beklemediğiniz bir an size kazık atacak arkadaşlarınızın içinde bulunduğu gruptur, aman diyeyim.
buket aydın'ın rolex saati
ben danla bilic sorularınızı bekliyorum
-
ilerle ablacım. dükkanın önünü kapatma.
yağmur ve kapalı hava seven insan
-
depresif değilim, evlatlık da değilim, çok romantik de sayılmam. ama kapalı hava ve yağmur bana serinlik, güzel kokular, sessizlik, temizlik, derin ve sağlıklı uykuyu çağrıştırırken sıcak hava ter kokusu, sivrisinek ve bilumum haşerat, derinleşemeyen terli uykular, miskinlik çağrıştırıyor.
engin ardıç'ın ekrem imamoğlu'nu son kez uyarması
-
halbuki deprem 6 ay önce olsaydı bu sorunların hiç biri yaşanmayacaktı.
takkeli sarıklı cübbeli thy teknisyenleri
-
hostesin rujunun rengine bile karışanların "bu memlekette özgürlük var. isteyen istediğini giyer" diye savundukları adamlar.
aşık olduğunu anlamak
-
tıpkı vurulan bir askerin bir süre koşmaya devam etmesi gibi, kafaya da vücuda da sonradan dank eden bir durumdur. ilgili kişi bir kere görülmüş de olabilir, hayat boyunca da, bunun pek bir önemi yoktur. "seni tuz kadar seviyorum" diyen kızını kovup, tuzsuz yemeklerle donatılmış bir sofraya oturduğunda hiçbir şey yiyemeyen o masal padişahı gibi hissedersiniz kendinizi. bir şeyler eksik kalmıştır, çünkü o yanınızda değildir.
onun hayalleriyle erir, onun umutlarıyla kendi kalbinizdeki ateşi güçlendirmeye çalışırsınız. birden ürkersiniz hayatınızı başkalarının hayalleri üzerine kurduğunuz için, ve sorarsınız kendinize: "acaba aşk böyle bir şey mi?"
yıllar sonra gelen edit: kardeşim yeter oylamayın şu entry'yi artık ya. hayır yani bir gaflet anıma gelmiş, hislenip yazmışım ama bu kadar da kafasına kakılmaz ki insanın canım? siz hiç hormonlarınızı tuşlara dökmediniz mi insaf edin, 1900 küsür entrym daha var sözlükte biraz da onları kafama kakın, yetişir artık be.
(merak eden varsa da söyleyeyim, born to touch your feelings'i de 4 yıldan beri dinlemiyorum. hadi dağılın.)
aynı soyada sahip alakasız ünlüler
hastası olunan sözler
-
“yavaşça kalemimin kulağına eğilip dedim ki; bir daha onun adını yazarsan, seni de kırarım.”
(bkz: cemal süreya)