hesabın var mı? giriş yap

  • amerikalı fotoğrafçı philippe halsman'ın henüz fotoğraf düzenleme metotlarının olmadığı 1948 yılında salvador dali'nin, kedilerin ve birtakım nesnelerin bulunduğu anı canlı çekerek günümüze ulaştırdığı eseri.

    fotoğrafın aktörleri; tabii ki dali, dali'nin henüz tamamlanmamış leda atomica isimli eseri (fotoğrafın adı tabloya bir gönderme aslında), ressam sehpası, sandalye, bir kova su ve üç minnoş kedidir.

    1940'larda yakın arkadaş olan dali ve halsman, halsman'ın jumpology dediği stilde bir fotoğraf çekmeye karar verirler. jumpology; bir insanın zıplarken, o an sadece zıplamaya odaklandığı için maskesini düşürerek gerçek yüzünü gösterdiğini düşünen halfman'a özel bir terim ve halsman dali'den sonra audrey hepburn, grace kelly, richard nixon gibi isimlerle de bu stili kullanarak çalışmış.

    fotoğrafı çekebilmek için asistanlardan biri, çerçevenin sol tarafındaki sandalyeyi kaldırmış, ressam sehpası ve tablo teller ile asılmış ve tabure yerden desteklenmiş. halsman'ın yardımcıları (karısı yvonne ve kızı irene), her çekimde kedileri ve dolu bir kovanın içindekileri çerçeveye fırlatmış. her denemeden sonra, kızı irene kedileri kurutmuş ve yeni denemeye hazırlamış. işte bu ilginç fotoğraf bu şekilde ortaya çıkmış;

    görsel

    dali'nin leda atomica eseri;

    görsel

  • bence en güzel şöyle çözülür:

    makini: avuçiçine alınabilenler ve daha küçükleri.

    makine: avuçiçine sığmayacak kadar olan ama bir insanın kaldırabileceği ağırlıkta (20 kilodan hafif) olanlar

    makina: 20 kilo ya da daha ağır olan ama bir tondan hafif olanlar

    makino: 1 ton ve üstü ağırlıktakiler.

    makina mı makine mi

  • oncelikle:

    (bkz: akp kurmaylarinin fantastik beyanlari)

    hemen ardindan:

    (bkz: http://www.milliyet.com.tr/…dik yiyin, enerji verir)

    "rusya’nın başkenti moskova’daki gaz krizi zirvesinden dönen enerji bakanı hilmi güler, “kriz aşılamadı, ab gazsızlıktan donuyor. türkiye ise ab’ye gaz satacak konuma geldi. yunanistan, bulgaristan ve diğer balkan ülkeleri bizden gaz talebinde bulundu” dedi"

    buraya kadar normal, ama devami fena.

    “yenilenebilir enerji konusunda kalorisi çok yüksek bir kaynağımız var, o da fındık. kalori hesabı yaparsanız bir gramında 646 kalori var. doğalgazı, kömürü yiyemezsiniz ama bu kaynağımız aynı zamanda bize üstünlük sağlayan bir kaynağımız. yenilenebilir enerji konusunda da eğer bunu yaygın bir şekilde kullanabilirsek, bir kere üşüme derdimiz olmayacak.

    ikincisi bunun dışında başka avantajları olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz. ama en azından mineralleri, vitaminleriyle yepyeni bir enerji kaynağını da gündeme getirmeyi diliyorum. bu da bizim yine yüzde 70 potansiyelimizin olduğu bir kaynak. o bakımdan yiyemediğimiz doğalgazın, kömürün yerine böyle bir kaynağın da farkındalığına dikkat çekmek istiyorum."

    yenilenebilir yerine yenilebilir demesi, siz kafanizi yormayin enerji islerine fazla diyip konuyu aganigi naganigiye baglamasi falan, nefis.

    zamaninda cok tartisildi ama, hazir bugunlerde akkuyu'daki nukleer santrali konusuyorken, secim yaklasiyorken hatirlamakta fayda var.

    debe editi: parti falan mi kursak ne yapsak gencler, bu oteki partiler tirt cikti bea.

  • senin o muhabbetini yaptığın kız ana kucağından ayrılıp allahın unuttuğu dağın başında köpek bağlasan durmayacak köy lojmanlarında kalıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen evde kombiden çıkan sıcak havayla mayışmışken kömür taşıyıp ısınmaya çalışıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız her gün soba zehirleyecek korkusuyla yaşıyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen pc başında yayılıp ekşide takılırken tipi eşliğinde kapı önünde bekleyen kurt sesini dinliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen kıçı kırık köpek gibi gezerken köy yolunun açılmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız sen her istediğinde kombini açıp duşa girerken suyun gelip banyonun sobayla ısınmasını bekliyor.

    senin o muhabbetini yaptığın kız cahil bırakılmış bir toplumun içinde insanlara bir umut olmaya çalışıyor.

    o yüzden böyle bütün gün bilgisayar başında yayılan vasıfsızların ağzına alırken bir destur demesi lazım, e mi canım benim.

  • -sessizlikten ötürü kulağa oldukça belirgin gelen duvar saati sesi
    -kişinin çocukluğuna ait resmin aynanın önünde çerçeveli şekilde bulunması (anneannenin gözünde hep çocuksan demek)
    -telefonun üzerindeki dantel
    -klasik model bir koltuk takımı

    gibi detaylardır.

    not: ayrıca çocukken--oyuncak eksikliği (ulan hiç mi oyuncak olmaz bir evde? ne sıkılırdık arkadaş)

  • bu tip ortamlarda, katılımcıların yarısından fazlası ne konuşulduğu ile ilgilenmez bile. konuşmacı " salonda bomba var, 5 dk sonra patlayacak" dese çoğu kişi duymayacaktır. duyanlar kaçmaya başlayınca onlar da kaçar.

    öğrencilik böyledir biraz. sonuçta tören, herkes kendi derdinde, platonik aşkını saniye saniye izleyeni, kankasıyla sohbet edeni, sağa sola espri yapmaya çalışanı, kamera görünce sırıtanı ile öğrenciler bunlar. aralarında mutlaka ciddi sayıda ilgili konuşma nedeniyle duygulanıp ağlayanlar da olmuştur, öfkelenenler de, hırslananlar da. böyledir. hepimiz öğrenci olduk.

    orada yapılan konuşma, sosyal medya için bir anlam ifade eder, yöneticiler için bir anlam ifade eder, itü gelenekleri için bir anlam ifade eder. kameraya gülümseyen kızlar, anlamından bir şey kaybettirmez.

    bana anormal gelmeyen durum.

  • okudugum 5 sene boyunca bilkentli olmaktan en çok utandıgım andır=
    kanka- su hatun cok ii ya
    ben- hangisi abicim
    kanka-acık pembe gomlek giymiş sarı saçlı siyah taytı ve çizmesi var bak şurda
    ben- (bi sure baktıktan soora) sarı saçlı, acık pembe gomlek giymiş siyah taytı ve çizmesi olan kızlardan hangisi abicim?