hesabın var mı? giriş yap

  • ölmüş bebeğinin üzerinden prim kasmaya çalışan tiktoker'ın zırvasıdır. ağır konuşmak istemiyorum ortada ölen bir bebek var, konuşsam oldukça can yakabilirim... hesaba yüklenen bir videoda kompresörü çalıştırmayı unutmuşlar...

    çocuğun ceset torbası içerisindeki fotoğrafını bile paylaşmış... allah akıl fikir versin. umuyorum (maalesef) üzüntüden yaşadığı psikolojik çöküntü kaynaklıdır bu ve destek ile çözülür. aksi durumda prim kasmak için bunu yapıyorsa diğer çocuğunu da almak lazım elinden...

    edit: ceset torbalı fotoğraflar silinmiş. (kaydetmedim, bu nedenle sormayınız.)

  • akapelilerin klasik döngüsünü gösteren olaydır.
    kendinden değil dindarsa parelel.
    kendinden değil vatanseverse faşist.
    kendinden değil çağdaşsa kemalist/başörtüsü düşmanı.
    kendinden değil kürtse bölücü.
    ayırmayın artık şu insanları yeter !

    (bkz: he amk he)

  • ulan o halde bile hala kuyruk sallıyor. utanmaz arlanmaz ya. komple danaya dönüşse yine akıllanmaz bu kadın.

    neyse biz kuranı yırtan kızdan devam.

  • (bkz: sevgilimin kendi tatil parasını bana kitlemesi) şeklinde düzeltilmesi gereken başlık.
    şahsen bu saçmalık bana yapılsa hadi gidiyoruz diyip otele varınca sadece kendi odamın parasını öder, kıza yallah der gerisine karışmazdım.

    edit : baslik sahibi yazarin bu kizla olan iliskisini kesmesi uzerine eksisozluk ahalisini, yazarimizin hayatinin pic olmasini engellemesi dolayisiyla kutluyor diger yandan sevgili yazarimizin da hayatinin kalaninda boyle safliklari tekrar yapmayacagini umuyorum.

    hadi olaysiz dagilalim.

  • " mezunuz, işsiziz - 4/c'ye razıyız. " sloganıyla yapılacak protesto. adama sormazlar mı seni işsiz bırakanlar tekel işçileri mi diye, ha liberal tosun ?

  • hâlâ almamaya devam ediyorum. 10 yıl sonra sebebini gerçekten unutsam bile almamaya devam edeceğim muhtemelen.

    belki pınar'ın umurunda değildir. onun umurunda olmaması da benim umurumda değil.

  • sene 1997
    istanbul'a yeni gitmişim.
    çocukluk arkadaşım, can dostumla kadıköy postanesinin önünde saat 1'de buluşacağız.

    ben avrupa yakasından iett ile geliyorum. fırtına, kar, buz. rüzgar, insanın bir kulaklarından girip diğerinden iki misli çıkıyordu. deve katarı ağır aksak ilerliyordu. hava kül ve katran kokuyordu. manzara tam benlikti. neyse dağıtmayalım konuyu.

    kar, buz, trafik derken benim saat 1'de kadıköy'de olamayacağım belli oldu. başladım stresten kaşınmaya, "ya arkadaşım bekleyemez çekip giderse" diye. muhtemelen benim kar, fırtına, trafiği görüp geri döneceğimi de düşünmüş olabilirdi. ama ne olursa olsun gidecektim, geri dönmedim. saat oldu 2, daha yeni boğaz köprüsündeyiz, gıdım gıdım ilerliyor otobüs. saat oldu 2,5, sonra 3. hala varamadık amısına koduğum kadıköyü'ne. "arkadaşım şimdi çoktan gitmiştir, nasıl döneceğim bir daha aynı yolu" endişesi sardı, bitirdi beni. saat 3,5'a doğru kadıköy'de oldum, düşe kalka koşarak postaneyi buldum. "yok yok kesin gitmiştir, beklemez bu kadar saat" diyorum bir yandan. postanenin ön tarafından göremedim onu. dizlerimin bağı çözüldü. hafif diğer tarafa doğru baktığımda, karın, soğuğun ortasında tir tir beni bekleyen arkadaşımı gördüm. vazgeçip gitmemiş, it gibi titrese de beni beklemişti. koşarak sarıldım ona. garibim, 2,5-3 saate yakın beni beklemiş o soğukta.

    -işte böyle buluşuluyordu.

    şimdiki gibi kimse dakka başı osuruk gibi "qanka 10 dakikaya ordayım" diye birbirine mesaj atamıyordu ama insanlar bıçak gibi sertti, mertti.

  • geçen akşam otobüste ayakta gidiyorum. zaten cüsseliyim bir de elimde çanta var. otobüsün önünden "arkadaşlar sağlı sollu ilerleyelim" diye bağırıyorlar. çift sıra ikili koltukların olduğu koridora tek başıma zor sığıyorum, adam sağlı sollu diyor, bak sen. neyse, dedim, sabredelim biraz daha. sonra yaşlı bir teyzem başladı konuşmaya, "sanki otobüsun arka tarafı başka yere gidiyor. illa orta bölümde bekleyecekler". bize laf sokuyor aklınca, bunu duyan diğer yaşlı teyzeler de koroya katıldılar. "hiç... insanımız böyle işte... iki adım ilerleyip de herkes rahat etsin diye uğraşmazlar. cık cık cık.". diğer taraftan bir amca bağlandı, "yürünsenize evladım, bak yolcular binemiyor". elimdeki çantayı kaldırdım havaya, "amca nereye yürüyeyim, hani, göster de yürüyeyim, nereye yürüyeyim?" dedim. sonra, bir kaç yolcu daha katıldı isyanıma, "bitti işte daha yolcu almayın, akraba olacaz burda" falan... sonra teyzeler biraz yumuşar gibi oldu, "aslında buraya minibüs seferi de koymalılar, çok yoğun bir yer". "olur mu canım, bu kadar sıkışık trafiği daha da felç mi etsin?"...

    ah benim koyun insanım... otobüsün zar zor geçtiği daracık yollara, bu yetmezmiş gibi sürekli bir tarafı kazılıp tekrar yamanan asfalta, yetersiz otobüs seferlerine ve toplu taşıma seçeneklerine değil de birbirinize kızın. "sağlı sollu yürüyün" diye birbirinize bağırın böyle. yer dar diye birbirinize kızın, siz birbirinize kızasınız diye yeri dar tutanlara değil.