hesabın var mı? giriş yap

  • müş. adınız neydi sizin
    ben: ozan efendim
    müş. okan
    ben. hayır ozan
    müş. ohan?
    ben.( oha) ozan
    müş. ogan
    ben . bakın efendim zonguldakın z si ozzan
    müş. peki zogan bey
    ben. ordu zonguldak adana niğdeee
    müş. benim problemim sizin adınızdan daha önemli zogan bey
    ben. peki efendim neydi problem?

  • mahalle baskısı gibi bir şey. zaten mahcupsun, utana sıkıla gözüne kestirdiğin kişiye adres soruyorsun, zamanını alıyorsun vs, o sana 'anladınız mı' der gibi bakarken kesinlikle hiçbir şey anlamadığın halde 'evet, evet, teşekkürler' deyip kibar bir şekilde hiçbir şey anlamadan yoluna devam ediyorsun. nah anladın çok afedersin.

    şanslıysan, bir sonraki soracağın kişi aynı kişi değildir. ama doğuştan talihsiz isen, beterin beteri oluyor ve az önceki tarif edene tekrar rastlıyorsun.

    (bkz: adres sorarken bir önceki tarif edene yakalanmak)

  • ağustos ayında kız istemeye gittik. isteme misteme faslı derken sıra kahvelere geldi. ben tabi heyecanla bekliyorum. acaba sade tuzlu mu yoksa içinde başka mineralleri de barındırıyor mu diye?

    neyse kahveyi aldım tabi herkesin gözü üstümde. kahveden bir yudum aldım. yüzümün ekşimesini bekliyor insanlar tabi. ama öyle olmadı normal bildiğin az şekerli kahve. "allah allah acaba anın heyecanı ile tuzun tadını mı alamıyorum" diye düşündüm. bir yudum daha aldım. yooook! bildiğin kahve işte. içtim bitirdim. bu sefer aklıma düştü; "acaba bizim hatun fincanları mı karıştırdı?"

    teker teker evdeki herkesi süzüyorum. acaba kime gitti tuzlu kahve diye. herkes halinden memnun.

    daha sonra nişanlıma sordum. (evet kızı almıştım olleeey)
    -neden tuzlu yapmadın kahveyi?
    +ben kezban mıyım lan!

    işte ben bu hikayeyi neden anlattım? çünkü kızı aldım oğlum. nişanlıyım ben evde falan kalmadım akıllı olun! *

  • boşlukta kalındığı dönemlerde iyiden iyiye hayatı mahvetmeye başlayan hastalık. şöyle ki; düşünecek, kaygılanacak onca şey varken kişi sanki cımbızla çekercesine en önemsiz sorunları bulup üzerine gitmeye başlıyor. bu önemsiz sorunlar öylesine büyüyor, öylesine can sıkmaya başlıyor ki sonunda kişi hayatı için gerçekten önemli olayları takmamaya başlıyor.

  • testosteron seviyesi sürekli düşüyor.

    80lerde 60 yaşında ölçülen testosteron seviyesi bugün 40larda ölçülüyor

    https://www.healio.com/…estosterone-levels-observed
    https://academic.oup.com/…/article/92/1/196/2598434

    https://cdn-images-1.medium.com/…vx9sprdi1uduq.jpeg

    özetle evet eski erkekler daha çok erkek idi. bugün normal kabul edilen testosteron seviyesi, 30-40 sene önce "yetersiz" denerek tedavi ediliyordu.

    edit: oo nays debe. debeye layık bi entry olsun madem.

    dur az daha bilgi verelim.

    bakın mesela -

    20-34 yaş arası erkeklerin "grip strength" yani bir şeyi tutup sıkma gücü ölçüldüğünde, 1985'te 53 kg güç uygulayabildiği görülürken günümüzde bu ortalama 44kg.

    yaw sıkmayıversin ne olacak? diyeceksiniz ama sıkma gücü ve genel olarak sağlık arasında güzel bir korelasyon var. https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18489802/ - 45 makaleye bakan meta-araştırma diyor ki ne kadar kuvvetli sıkarsan o kadar sağlıklısın, prematüre ölüm riskin düşük, ameliyat olursan komplikasyon olasılığı daha az vs. vs.

    ya da sperm sayısı - 17% daha düşük 1980lere kıyasla 2014te yapılan araştırmaya göre.

    bunların sebebi olarak ne gösteriliyor?

    işte orası karışık.

    obezite zaten bir faktör. ne kadar egzersiz, ne kadar rekabetçi spor (dota değil), ne kadar fiziksel efor, testosteron o kadar yükseliyor.
    bunun en büyük katkıda bulunanı ise yediklerimiz.
    özellikle 80lere gelirken kabul edilen kolesterol-kalp hastalığı arasındaki (gerçekte olmayan ve ancel keys isimli bir akademiğin hatalarla dolu 7 ülke araştırmasına dayanan) bağa dayalı diyet değişiklikleri ile azaltılan hayvansal gıdalar ve yerine konan basit karbohidratlar, şekerli gıdalar ve hidrojenize yağlar obeziteyi ve alakalı hastalıkları uçurdu.

    https://eathropology.files.wordpress.com/…giant.jpg

    konuyla ilgili daha önce yazmıştım (bkz: epidemiyoloji/@moresk)

    bu hakim görüş sebebiyle et yemenin sağlıksızlığına, vejeteryan beslenmenin sağlığına dair kampanyalar sebebiyle daha çok tüketilmeye başlayan soyalı ve mısırlı gıdaların tüketiminin artması obeziteye katkıda bulundu.
    konuyla alakalı biraz da (bkz: veganizm/@moresk) de yazmıştım.

    öte yandan beslenme bu işin tek suçlusu değil.

    zira şöyle bir bulgu var - testosteron seviyesi ortama göre tepki veren bir hormon.

    dışarıdaki insanlarla benzer bir diyetle beslenen erkek mahkumların testosteron seviyesinin yükseldiği görülüyor. rekabet, stres arttıkça hormonun arttığını düşünürsek, günümüzün sosyal kültürü bu tür davranışları "toxic" olarak belirlediği için erkeklerin testosteron hormonu salgılamasına gerek kalan durumlar da azalıyor. bunu iyi ya da kötü olarak değerlendirebiliriz tabi ki.

    öte yandan görece daha yüksek testosteron seviyesinin daha düşük kalp hastalığı riski ile ilişkisi var https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/18040028/

    düşük testosteronun algı ile ilgili testlerde daha düşük performans gösterdiğine dair araştırma var
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/9647934/
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/10523014/

    yine alakalı olarak alzheimer riskini artırmasıyla ilgili araştırma var :
    https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/26154489/

    şu araştırmada da testosterone tedavisinden sonra düşen depresyon belirtilerine dair : https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…/articles/pmc5209560/

    "ee ne yapacaz?"

    tedavilik durum olup olmadığını öğrenmek için test yaptırın.
    tedavi lazımsa zaten doktor yapar.

    dogal olarak artırmak için önce "aromatase ınhibition" kavramını öğrenin. bu mekanizma östrojen üretimini azaltan bir mekanizma. ilaçlarını yapıp kadınlara veriyorlar vs.

    bunu en cok yapan doğal yiyeceklerin başlıcaları kırmızı şarap, yeşil çay, kakao, kahve.

    kaslı olmak testosteronu artırıyor bunu demiştik.
    agır şeyler kaldırın. protein yiyin. kaslarınız büyüsün.

    d vitamini.
    güneşe çıkın, gerekirse yağlı fısfıs d vitamini takviyesi alın.
    şimdi burada önerilen miktar aslında düşük gibi
    https://www.mayoclinic.org/…le%20over%2070%20years.

    yetişkinler için 600 iu diyor

    ama testosteron yükselmesi açısından da bakan şu araştırmada 1 yıl boyunca 3000 iu alınmış.
    https://www.thieme-connect.com/…1055/s-0030-1269854

    özetle elinizi korkak alıştırmayın. zaten 1 fıs 1000 iu genelde. 3 tane bas bişey olmaz. zaten korona morona o açıdan da lazım.

  • size hiç saygı duymadım çünkü beni sürekli arkadaşlarımın yanında küçük düşürdünüz. kilolarımla dalga geçerek onlara örnek oldunuz. başarılıydım fakat her türlü etkinliğin baş kahramanı olarak sırf daha güzel gözüktükleri için hep o sevimli, şirin kız ve erkek çocuklarını tercih erttiniz. bir kere 500bin liram vardı. okulun yanındaki marketten 250 bin lira vererek cips almıştım. haliyle para üstü olarak 250 bin almıştım. çılgın bir kalabalık vardı bakkalın önünde. bakkal benim ödeme yapmadığımı sandı cüzdanımı alıp baktı. 250bin lira var bunu bana vereceksin dedi. direndim. seni okuluna şikayet edeceğim dedi. et dedim ben de. ispiyoncu sınıf arkadaşlarım olayı sana anlatmışlardı. beni, tüm sınıfın karşısında tahtaya kaldırdınız ve azarlayıp aşağışadınız. tarafınızdan iftiraya uğruyordum. o gün ağlamamıştım çünkü iğrenmiştim sizden. tek hatırladığım deli gibi kalbimin çarptığı. bir daha o markete hiç gitmedim. sizi de hiç sevmedim. yıllar sonra karşılaştık. büyümüş, zayıflamış, çocukluk halinden çıkmış ve ergenliğimi atlatmıştım. başarılıydım. sen ise bir grup öğretmen arkadaşınla oturuyordun. beni gördün ve benimle övündün, işte benim öğrencim diyerek... ben sadece samimiyetsizce gülümsedim. keşke o gün söyleyebilseydim, beni sizin iyilikleriniz, zekanız, bilgi kaliteniz yetiştirmedi, beni sizin ikiyüzlülüğünüz, gaddarlığınız ve kötülüğünüz yetiştirdi.

  • dedem bana kontör yollamaya çalışırken mesajı turkcell yerine benim numarama atar:

    "0537**** kontur 50"

    bir şeylerin yanlış olduğunu farkeder ve 5 dakika sonra ikinci mesajı atar:

    "0537*** kontur yollama 50"