ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
cv
-
30 yaşında olup da bunun kişisel nitelikler kısmına cana yakınlık yazan adam gördüm ben.
o ne la öyle?
kedi yavrusu musun, muhabbet kuşu musun?
adrenochrome
-
hunter s thompson'nun fear and loathing in las vegas kitabindan dogmu$ ve yayilmi$ kimyasal halusinojen miti. aka pink adrenaline.
bir nişan tahtının 13 bin tl olması
-
arkadaşına söyle derhal nişanı atsın dedirten olay. daha bunun kınası var, düğünü var, baby showerı var.
üniversite mezunlarının hayalini kurdukları maaş
-
eşimin aldığı maaş + 1 lira.
kemal sunal berbat ve kalitesiz bir oyuncudur
-
- merhaba, ben ilgi çekmek istiyordum ama, yardımcı olabilir misiniz?
+ hattan ayrılmayın lütfen, yağlıyorum.
kanada'ya göç eden çiftin kpss rezaleti
-
söz konusu işleri şöyle hak etmiş olabilir. kpss’de türkiye 50ncisi olmuş adam, 1000 kişinin başvurduğu pozisyonda ilk 600’a giremiyor. hani bir kurum olsa anlayacağım, o kadar yere başvurmuş. alevi olduğunu 1-2 yerde ima ediyor zaten. (düzeltme; alevi degilmis)
türkiye’de devlette iş bulmak istiyorsanız akpli olacaksınız bu kadar basit. hala böyle bir olay yokmuş gibi davranan insanlar ya aktrolldür ya da kafasını toprağa sokmuş devekuşudur.
bence kanada’ya gitmekle iyi yapmış. hayatında başarılar.
akademik kariyer mi işlek caddede büfe mi
-
işlek caddede büfe değil benimki. "badanacılık".
oysa ne heveslerim vardı benim, ne heveslerim. türkiye derecelerim mi yoktu, olimpiyatlara mı katılmamıştım, daha lise sıralarında herkes tarafından geleceğin akademisyeni gözüyle mi bakılmıyordu bana... sonra okula geldim. okuldan kaynaklı da değil aslında ya, bölüm diyeyim. bilenler var, psikoloji okuyorum. ama bezdim. ben ne kadar hayat dolu ne kadar yerinde duramayan bir insandım da deliler gibi istediğim bölüme gelince delilendim?
nasıl oldu anlamadım. ama kafama girdi.
badanacı olmak istiyordum lan. cidden. bunu istiyordum ben.
internetten boya kartelalarına, fırça modellerine, badana tekniklerine bakmaya bir türlü doyamıyordum.
zonguldak'ta bi' evimiz var bizim. babaannemlerin evi işte. ne yaptım ettim ikna ettim dedemi bu yaz. aldım fırçalarımı. ince iş fırçam en incelerindendi, korniş kenarlarını rahat rahat boyayabilmek için. önce mutfağın tavan boyasını yaptım. o rulo fırçayı kullanmak konusunda çok acemiydim, yüzüme patpatpat diye tavandaki boya dökülüyordu, ben mutluluktan neredeyse kahkaha atıyordum. sonra mutfağı "istanbul pembesi" denilen bir renge boyadım. sen hiç boya kartelası inceledin mi? şiir gibidirler. roma sarısı vardır mesela, bizans kırmızısı vardır. mutfağın boyası bittiğinde oruç halimle hışırım çıkmıştı ama nasıl da mutluydum lan. aradan 3 hafta geçmiş ama şimdi düşününce bile çok özledim. sonra ver elini salon. aman o pervazların ince işi, aman o priz kenarları, ahh. nerede o akademik kariyer isteyen silverleaf, nerede? nerede o kitapların arasından zorla alınan kız?
ben değil miyim tavandaki boşluklar badanayı kötü gösteriyor diye önce onlar için alçı hazırlayıp, onunla kapatıp sonra üzerine çift kat boya çeken? eski karpuz lambaları çıkarıp avize delikleri açıp yeni lambaları takan, elektrik bağlantısını yapan kimdi?
ben bir inşaat ustası olmalıydım ve görünen o ki psikolog olacağım. derdini alıp gelenlere "al bu malayı bütün yaralarını alçıyla kapa" mı diyeceğim ben, ne yapacağım lan?
bir gün bir ev alacağım ama.
ev bomboşken içinin komple badanasını yapacağım. bir günde bitmez elbet. ama acelem de yok. bir gün biter. akşam ev bomboş. bir iskemleyi balkonuma çekeceğim. evimin ilk eşyası da teleskop. bu da benim hayalim. teleskopu yerine kuracağım, radyoyu açıp termostan bayat çay içeceğim. bir gecem böyle geçsin başka bir şey istemem.
akademik kariyermiş.
seçim öncesi ido'nun seferleri iptal etmesi
-
bu halk yüzerek gene gelir amk. ne yapsalar boş kaderin üstünde bir kader vardır.
her şey çok güzel olacak.
izmir'i eninde sonunda ak parti'nin alacak olması
-
yunanlar da zamanında bu düşünce ile hareket etmişlerdi.
karakalem resim yaparken dikkat edilecek hususlar
-
son çizgiyi çekene kadar ölçü ve doğrultuları ölçmeye devam edin.
karakalem sanılanın aksine seyirlik değildir. sanatçının araştırması ve etüt alanıdır.
hiper realistik işler yapmaya çalışmayın. kara kalemin güzelliği üst üste binen gözlem katmanlarında yatar.
gördüğünüz her formu, ışık-gölgeyi kağıda verin ve asla silmeyin. silgi kullanmamak için kendinizi zorlarsanız bir yerden sonra attığınız çizginin önemini kavramaya başlarsanız. bu da sizi doğru görmeye zorlar.
eğer bir şeyi görmediyseniz onu o kağıda çizmeyin.
tıkandığınız anda kalemi bırakın ve en az 1,5-2 metre uzaklıktan kağıdınızı inceleyin. arada sırada gözleri kısarak kağıda bakmak baya işe yarar...
doğruyu ezberden, akıl yolu ile değil gözünüzü kullanarak kağıt üzerinde ki denemelerle bulun.
bir printer gibi aşağıdan yukarı çizmek, ya çok çalışmanın ya da birazcık yeteneğin ürünüdür. bunu yapmaya lütfen çalışmayın. %90 ihtimalle yaptığınız iş yanlışlarla dolu olacaktır.
1- doğrultuları yerleştirin. (bu madde siz geliştikçe kendi kendine yok olacaktır)
2- hareketleri yakalayın.
3- ışık ve gölgeleri belirleyin
4-ayrıntıya girin
5-ışık ve gölgeyi tamamlayın.
hiç bir sanat eseri, hiç bir zaman tamamen bitmez. yaptığı eserin son halini sanatçının içgüdüsü belirler.
bunlar benim naçizane tecrübelerimdir. yanlışlar illa ki vardır. ama sanat biraz da kafanın dikine gitmektir. kolay gelsin
a.kılıçdaroğlu'nun kaçak sudan hapis cezası alması
armutlu'da 1977'den beri aynı yerde duran araba
-
(bkz: serin hikaye)
tramer sorgusunda iki tane kazaya karıştığı yazıyor. 2011 ve 2019 yılında, hayalet sürücü herhalde.
görsel
edit: başlık sahibi 9,5 lira borçlu, lan tramer sorgusu yaptım sırf hikayenin yalan olduğunu ortaya çıkarmak için *
22 nisan 1995 2c 2d teneffüs maçı
-
22 nisan 1995'in cumartesi gunu olmasi sebebiyle haftaici bir gune ertelenen mac olmustur.
8.40 dersi
-
hayatta gitmedigim, mezun olana kadar da gitmeyecegim ders.
(bkz: aferin)
yillar sonra gelen edit: anladim ki gitmeden mezun olmak pek zormu$. az sonra gidecegim ders.
ilişkilerinde strateji kaygısı gütmeyen insan
-
aramayayım, neden aramadığımı düşünsün, yanına çok gitmeyeyim, özlesin, kapris yapayım, mesajla kavga ederiz, mesajların arasını açayım, delirsin, sabah küseyim, akşama barışayım, o süre boyunca ölü taklidi yapayım, bir şeye kızmış gibi yapayım, sebebini söylemeyeyim, sorsun dursun, çok zorda kalırsam, çok özledim seni ondan, gibi bi cevap veririm, sürekli beni düşünmesi için elimden geleni yapmış olurum böylece... gibi, kafasında kırk tilki dolaştıranlara gıcık olan insandır. böyle oyunlarla, insan sürekli kendini düşünmesini sağlayabilir başka birinin. ama bence karşıdaki de manyak değilse, zaman kazanmaktan ötesi olmaz. bir ay geç duyar ''sen daha iyilerine layıksın'' cümlesini en fazla. anlatırken içim şişti yahu nasıl bir azim varsa artık stratejik gidenlerde, sahiden alkışlıyorum. umarım mermeri delersiniz.