hesabın var mı? giriş yap

  • avrupa'nın türkleri dışarıda tutmak için bulduğu çözümlerden birisidir. domuz yemeyen türkler ülkelerine giriş yapmasın diye sabah akşam her yeri domuzlu ürünlerle bir güzel kokutuyorlar. hatta teşvik amaçlı belediyeler evlere bedava domuz eti gönderiyor. yoksa yedikleri yok ha, sırf şekil olsun diye ürünlerini satın alıyorlar.

    not: hatta bu sabah tren istasyonunda gördüm. temizlik görevlisi kılığına girmiş bir tip yerleri domuz yağı ile silip bir yandan da üstlerine "işlem tamam hans" diye onay veriyordu. "ooooh biraz da şuraya domuz süreyim", "hmmmmh şuraya da domuz koyayım".

  • yunan akut'u emak, hatay'a yardım amaçlı gönderilmişti. bugünkü çalışmalarda bir kızı enkazdan canlı kurtarmaya çalıştılar ancak başaramadılar, daha sonra kızın 6 yaşındaki küçük kardeşini kurtarmayı başardılar ve gözyaşlarına boğuldular.

    bu hayatta insan hayatından daha değerli bir şey yok. aylardır saçma sapan konulardan birbirlerine atıp tutan iki ülkenin siyasetçilerine bu manzarayı göstersek umarım yeter.

    https://twitter.com/…kis/status/1622956410555232257

  • uzun hali minibüste herkes indikten sonra tek kalan yolcunun huzursuzluğu olacak olan başlıktır.

    küçüklüğümde anneannem sürekli uyarırdı dershaneye giderken falan tek kalma in herkes inince diye.oradan aklımda kalmış olacak ki lise yıllarında saat akşam 7 civarında üsküdardan kadıköye dönerken bir dolmuşçunun manyak manyak sürekli dikiz aynasından kesmesi sonucu resmen yolun ortasında inip son inenle, deli gibi yürümüştüm.

    bir kere de sabah çok erken saatlerde ilk minibüse binecektim kadıköyden iğrenç herif(minibüs şöförü) nereye gidiyorsun güzelim diyip iğrenç bir sırıtışla süzünce yine binmeyip yürümüştüm.

    yalnız olduğumu zannetmiyorum.minibüste hep en sona kalınca huzursuz olurum.

  • çok üzgünüm.

    epey eleştirdiğim yanları vardı. timbaland'la şarkı yapması, bizim rage'ci çocukları bırakıp tek başına kola festivaline gelmesi falan. ama 90'ların en büyük vokallerindendi. gerek temple of the dog, gerek soundgarden olsun gerek audioslave olsun çok etkiledi bizi. rock müziğinin önemli figürlerindendi. çok üzdü.

  • gelen 2 arkadaşlık isteği,6 bildirim ve 19 dürtmeye aldırış etmeden arkadaşıyla geyik çeviren birini gördüğüm kayıtlardır.

    bana oyun davetiyesi geldiğinde bile heyecanlanıyorum aq.

  • oldukça sık kullandığım ve ekseriyatla memnun kaldığım bir site ama bu telefon numarası işine kesinlikle bir çözüm getirmeleri gerekmekte. her sipariş şahsi numaranın bir ton insanın eline geçme ihtimalini arttırıyor. kuryenin gelip bulamaması ihtimaline karşı numaranın verilmesi yeterli bir bahane değil. onu geçtim restoran sahiplerinin olumsuz yorumlarda arayıp laf etmesi de gerçekleşebiliyor, örneklerini okuduk. bu telefon numarası verme işinin her siparişe has olarak onaya bağlanması gerekiyor. yahut kurye olası bir sıkıntıda yemeksepetini arar, yemeksepeti görevlisi bizimle iletişime geçer. biraz daha eleman çalıştırırsınız belki ama kurumsal bir firmaysan bunlar göze alınacak. alınmazsa yıllarca uğraşıp didindiğin imaj itin kopuğun biri yüzünden göz açıp kapayıncaya kadar yerle yeksan olabilir.

    yarın öbürgün telaffuz bile etmek istemeyeceğim bir olay yaşanır, firmanın ismi de işe karışıp okkanın altına giriverirsin. velhasıl bu iş çözülmeli çünkü artık sabır taşırıyor, can sıkıyor.

  • öldürücü anne repliklerinden biridir bu. evden uzak bi yerdesinizdir. misal benim gibi askerde olabilirsiniz, öğrenci olabilirsiniz. ankesörlü telefondan veyahut cep telefonundan bir fırsat bulup anne babayı bir arayayım dersiniz ve telefona sarılırsınız. "canım annem"ler "yavrum bitanem"ler gibi bir dizi özlem cümlesinin ardından tam iki lafın belini kıracakken anne denilen henüz çözülememiş insan modeli böyle bir çıkışı yapar.

    "dur bak sana kimi veriyorum"

    telefona şükran yenge, necla teyze ya da fahri enişte ayarında bir isim gelir. yakın bir akraba bilemediniz bir komşunuzudur. işte o telefon konuşmaları esnasında fark edersiniz ki konuşmanızın gerekli olduğu en son kişiylen konuşmaktasınızdır. anlam veremezsiniz. her seferinde kızsanız da yapabilecek bir şey yoktur.

  • bir içki oyunu. oynamak için 2 adet zar, zarlar için şeffaf olmayan küçük bir kutu/kap, herkese bol bol yetecek kadar içki ve shot bardağı..

    oyuncular bir masanın etrafında dizilirler. herkese birer shot konur ve tek zar atılarak oyuna başlayacak kişi belirlenir. büyük atan başlar ve oyun saat yönünde döner. sıra kendine gelen oyuncu zarları kaba koyup hızlı bir şekilde masaya kapatır. burda maksat zarın kaç geldiğini diğerlerinin görmemesidir. ardından oyuncu zarlarına başkaları göremeyecek şekilde bakar ve kaç attığını gerçek ya da yalan bir şekilde duyurur. burda blöf faktörü devreye girer, çünkü zarı atan bir önceki oyuncudan düşük atmış ise önündekini içmek zorundadır. diğer oyunculardan biri blöf yapıldığını düşünüyorsa zarların gösterilmesini isteyebilir. eğer blöf yakalanırsa blöfü yapan oyuncu içer. ancak blöf değilse bu sefer zarların gösterilmesini isteyen oyuncu içer. eğer zarı atan oyuncu bir öncekinden yüksek atmış ya da blöfü yakalanmamışsa bir şey içmez ve zarlar sonraki oyuncuya geçer. bir öncekiyle aynı zar atılması durumunda ise iki oyuncu birden içer..

    zarların puanlaması büyük zarın onlar hanesinde olduğu 2 basamaklı sayı olarak hesaplanır. çift zarlar ise zarın 100 katına eşdeğerdir. bunun dışında bazı özel durumlar da mevcuttur. tek tek yazmak gerekirse:

    2-1 "meksikalı" (her zarı yener)
    3-1 "ters" (oyun sırası terse döner, kimse içmez)
    3-2 "sosyal" (herkes önündekini içer)
    4-1 "41"
    4-2 "42"
    4-3 "43"
    5-1 "51"
    5-2 "52"
    5-3 "53"
    5-4 "54"
    6-1 "61"
    6-2 "62"
    6-3 "63"
    6-4 "64"
    6-5 "65"
    1-1 "tilki" (zarı atan dışında herkes içer)
    2-2 "200"
    3-3 "300"
    4-4 "400"
    5-5 "500"
    6-6 "600"

    özel durumlu zarlar için önceki zarın kaç geldiği önemli değildir. meksikalı ise bir sonraki tura devreder, yani ardarda iki kişinin 2-1 atması durumunda üçüncü kişi farklı bir zar atarsa 2 tane içmek durumundadır. eğer o da 2-1 atarsa sonraki 3 tane içer vs.