ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
ibb'nin ihe büfeleriyle ücretsiz sözcü dağıtması
-
zamanında tüm yurda dağıtılan zaman gazetelerinin yanında sevimli kalan eylemdir.
hemşirelere hekimlik yolu açılsın
-
ikinci öğretim tıp açılsa onu bile kazanamayacak tiplerin ıslak rüyalarını süsleyen istek.
bla bla car'daki ölücü yolcular
-
parasını geçtim öyle biriyle yola çıkılmaz. yakıtın hepsini karşılasa almam ben bunu.
açılan 6 aşı randevusundan 1 tanesi doluyor
-
6 kişi toplanmadan ve aşı olacağını teyit etmeden aşıyı açmamanın bu kadar zor olduğunu düşünmüyorum. her seferinde insanlar gelmeden aşıyı hazırlıyor ve sonra da kullanılmaz hale getiriyorsanız, kusura bakmayın ama biraz aptallık sizde de var sanki.
kız düşer umuduyla kaydolunan kurslar
-
buz pateni kursu.
en çok bu kursta düşüyorlar.
kahveden önce kahverenginin ismi neydi sorunsalı
-
başlığı açan kişinin genç, heyecanlı, fıkır fıkır fikir ve merak insanı olduğunu beyinsel aktivitesinin çabaları sonucunda oluşturduğu bu sayfadan anlıyoruz. böyle kişileri severim ve bu kişiyi de kutlarım ki böyle bir başlık açmış. altına da kahveye bu toprak insanlarının 500 yıl önce kavuştuğunu belirterek, kahvenin bilinmediği dönemlerdeki kahve ile ilişkili anılan rengin nasıl ifade edildiğini söylemiş. pek de güzel etmiş. sonrasında bazı kişiler de şöyle veya böyle akıl oyunları sayılabilecek yanıtlar ile mevzuyu süslemişler. eh onlar da pek iyi yapmışlar. ancak gel gelelim konunun maksada eren kısmına değinen çıkmamış. niye? çünkü araştırma kısmı sınıfta kalmış diye düşünüp konuya ilişkin mevzuya ait bilgiyi kısaca sunalım:
kahvenin osmanlı'ya gelişi en yaygın ve kabul gören kısmıyla; kanuni sultan süleyman (1520–1566) döneminde yemen valisi özdemir paşa vasıtasıyla imparatorluk başkentine geldiğidir. bir başka görüşe göre ise 1555 yılında halepli iki tüccarın taht-ül kale (tahtakale) semtinde açtıkları kahvehane sayesinde osmanlılar kahveyle tanışmıştır. yani kahve ile osmanlının tanışması 16. yüzyıldadır.
(bkz: http://www.turkkahvesidernegi.org/…-kahve/195/674/0)
16. yüzyıldan önceki tarihi vesikalar incelendiğinde sözkonusu renge "fındıki" denildiğini görüyoruz. bu kelime köken itibarıyla farsça olup fındık kabuğu rengi demektir.
(bkz: https://tr.wiktionary.org/wiki/fındıki)
fındık kabuğu rengi neden kahvenin bilinmesinden sonra sonra değişti? en evvel işte onu bence konuşmak gerekir.
cenaze sayısı 35 bine çıkabilir
-
35 bin bence çok acı ama iyimser rakam.
daha gidilemeyen 10binlerce ev varken ben sayının maalesef 200.000 'in üzerinde olacağını düşünüyorum.
insanlar kaderleri ile baş başa.
yazık oldu tüm insanlarımıza.
charles bukowski
-
tek kelime ile yine "hayranlıkla" okuduğum yazar. çünkü demiş ki:
bir önyargı biçimidir aşk. ihtiyaç duyduğun şeyi seversin, sana iyi bir duygu veren şeyi, işine geleni. dünyada tanıyabilsen daha çok seveceğin on kişi varken birine aşık olduğunu nasıl söyleyebilirsin? ama asla tanımayacaksın o insanları..
gelmiş geçmiş en iyi yalan
kemalist esnaftan alışveriş yapmama kararı almak
-
sen zaten belli yerden alıyordun almaya devam edecektin niye gelip burada suyu bulandırıyorsun ak genç ?
uzi'nin m. sandal'dan sonra çıkmak istemesi
-
(bkz: uzi kim amk)