hesabın var mı? giriş yap

  • hayatım boyunca şu kadar oyun oynadım, beni grim fandango kadar büyüleyen bir oyun daha olmadı, oyun dünyasının şimdiki gidişatına bakarak da, en azından uzunca bir zaman olacağını zannetmiyorum. öyle bir oyundur ki grim fandango, benim diyen film böyle bir atmosfer yaşatamaz izleyicine. bu atmosfer öyle kolay kurulmamıstır tabi.

    dört yıl boyunca, dia de los muertos'un bir gününde geçen hikayede, tasarımlarında josé guadelupe posada'nın resimlerinden esinlenilmiş karakterle yaşarız bir süre. peter mcconnell'in muhteşem müziği de kulaklarımızın pasını almakla kalmaz, atmosfere inanılmaz bir katkı yapar. kah bir festivalin ortasında buluruz kendimizi, kah bir aztek tapınağının yanında peru pan flütleriyle huşu içinde gezeriz. belki yanımızda bir ingrid bergman yoktur ama humphrey bogart olmuş manny'mizle hayali casablanca sokaklarında dolaşırız, big band dinler, kumarhanemizde polis şefiyle bir aşk-kıskançlık ilişkisi yaşamasak da (#2121680) bir ilişki kurar; hatta bazen biraz hareketsiz durur, atmosfer tamam olsun diye sevgili manuel'in bir sigara içmesini izleriz.

    30'lu, 40'lı yılların film noirlarından fırlamış gibi duran art deco ve streamlined tasarımların ortasında gezinir, zeplinli, trenli günleri hayal ederiz. ya salvador'la büyük bir devrimin temellerini atar, viva la revolution deyişini duyarız, ya da limanda l'internationale eşliğinde işçi arılarla küçük çaplı bir başkaldırıyı, grevi tetikleriz. hikayenin o ana kadar oynadığınız kısmını temsil eden bir fresk biçiminde tasarlanmış kaydetme ekranına ağzımız açık bakarız. bir aralar dünyanın sonuna gider, dünyanın sonu olsa, orda gerçekten de olabilecek bir şelalenin güzelliğini izleriz.

    bütün bunları tim schafer'in yaratıcı dehası sayesinde yapar, kendisine de tekrar tekrar teşekkür ederiz (içimizden). böyle güzel bir oyundur grim fandango, çok sevdiğiniz bir film gibidir, kendini tekrar tekrar oynatır, oyun dünyasının bugünkü haline küfrettirir. yalnıız, sekizinci yeraltı dünyasından dokuzuncu (ve nihai) yeraltı dünyasına, cennete gitmek isteyenleri casablanca referansı üzerinden avrupa'dan, (cennet) amerika'ya kaçmaya çalışanlara benzetmesi, amerika'yı böyle göstermesi de gözden kaçmaz, hemen yakalanır. eh o kadar kusur kadı kızında da olur der, üzerinde pek durmayız. ara ara şöyle diyaloglarıyla hatırlar, kendisini yad ederiz:

    hector lemans: oh manny... so cynical... what happened to you, manny, that caused you to lose your sense of hope, your love of life?
    manuel calavera: i died.

  • ailenin küçük çocuğu yatmadan önce dua okur, babası da seyredemiş.

    bir akşam çocuk yine dua okuyor:
    alah'ım anamı, babamı, kardaşlerimi, dedemi, ninemi, teyzemi vs vs koru

    adam çocuğun dayısını söylemediğini fark etmiş ama üzerinde durmamış. sabah bi, haber dayı ölmüş...

    3-5 gün sonra çocuk yine duada, bu kez de teyzeyi atlamış. sabah ilk haber teyze ölmüş...

    aradan yine zaman geçiyor. baba yine kapığının eşiğinde çocuğu dinliyor. bu sefer adı geçmeyen kendisi. adamı almış bir korku, kimin adı geçmese hakkın rahmetine kavuşuyor. babamın tüm gece gözüne uyku girmemiş. sabah bakmış hala hayatta. "ulan küçük çocuğun duasına mı kaldık. salaklık bende" demiş inmiş kahvaltıya.

    fakat eşinin yüzünden düşen bin parça.

    - hanım oldu?
    - bizim sütçü ölmüş, ona üzüldüm.

  • en kilit oyuncum mayıs ayında grip olarak şampiyonlar ligi macini kaciriyor, cok gercekci bu oyun.

    grip tedavisi de 2 hafta ha sanki bana ebola oldu amk evladi.

  • endonezya'nın güney sulawesi bölgesinde dağlık kesimlerde yaşayan bir etnik grup.
    iddialara göre, bu bölgede ölüler mezarlarına taşınmaz, onun yerine kara büyüyle uyandırılıp yürütülürlermiş.
    (bkz: walking corpse)

  • öküz, hayt park değil o, hyde park olacak.

    ayrıca;
    ingiltere dediğin yerde kraliçe geçtiğimiz sene 5 hafta parlamentoyu tatil etti diye, onlarca şehirde kaç kişi protestolara katıldı haberin var mı?
    haberin olmaz çünkü sen o sırada a haberin yerli uçak göklerde haberini okuyordun.

    burada meclis tatil edilse kimsenin sikinde olmaz. *

    ağaç kesip, avm yapacaksın orada he, kan alırlar kraliçeden haberi olmaz.

    şimdi burada tayyip güzellemesi yapma, akit okuyup, ahaber izlemeye devam et.. hadi koçum

  • günlerden birgün italyan büyükelçisi ata ile görüşmek ister ve huzura kabul edilir. o zamanın muhtelif ekonomik-siyasi konuları hakkında konuşulduktan sonra, büyükelçi "ekselans, dün roma ile yapmış oldugum bir görüşmede hükümetimizin hatay'ı almak istediği kararını size iletmem söylendi" der. odada buz gibi bir hava eser. ata, büyükelçiye birşeyler daha ikram eder ve iki akikalığına odadan ayrılır.

    döndüğünde ayağında çizmeleri, üzerinde mareşal üniforması, belinde tabancası vardır. doğruca masasına gider, manyetolu telefondan mareşal fevzi çakmak'ın bağlanmasını ister ve çakmak'a: " paşa, italyan dostlarımız hatay'a gelmek istiyorlarmış. hazır mıyız" der. fevzi çakmak durmu anlar ve "biz hazırız paşam" diye yanıtlar. ata büyükelçiye döner ve: "biz hazırmışız. hükümetinize söyleyin, isterlerse gelip hatay'ı alabilirler" der...

    karizmatik cevap budur...

  • taso çıksın diye cips yiyerek şişmanlattığınız çocukları şimdi yürüterek zayıflatıyorsunuz.
    teşekkürler nintendo.

    uyarılar üzerine gelen edit: oha entry nick olmuşum *