hesabın var mı? giriş yap

  • 2. mahmut. ( nam-ı değer gavur padişah)

    bugünkü cumhuriyetin temellerini atmıştır.

    ilk elçileri ve okuması eğitim alması için yetenekli öğrencileri avrupaya göndermiş onlar jön türkleri oluşturmuş ve ondan etkilenenler namık kemal gibi yazarları okuyan ( daha sonra yasaklatılmasına rağmen) mustafa kemal gibi veya ittihatçı gençleri oluşturmuştur.

    kılık kıyafeti değiştirmiş. fes ( şapka inkilabı) zorunlu hale gelmiştir. ( bu sebeple gavur padişah denir ahalinin kıyafetine vs. karıştığı için. ayrıca ironiktir güya şapka devrimini protesto etmek isteyen kadir mısıroğlu kafasında fesle dolanır ki, fes de aynı mantıkla getirilmiştir.)

    yeniçeri ocağının kaldırılması. bilinmelidir ki yeniçeriler paralı askerdir. devleti sürekli baskılıyan isyan eden padişah değiştirip cülus bahşişi alan onlardır. selçuklu ve osmanlının gelişmesinde rol oynayan tımarlı sipahilerle alakası yoktur. asıl başarılı askeri ve tarım sistemi odur.

    ilk resmi gazete çıkarıldı. ilkokul zorunlu hale getirildi. tıbbıye açıldı.

    dönemler olarak padişahlar yorumlanabilir. ama kendisi devleti o dönemde bir şekilde yaşatmayı başarmış. başarılı komutanlar ve siyasetçiler yetiştirilmesine ön ayak olmuştur.

  • ilgili fotoğraf hunharca eğlenen turistlerle, onlara hizmet eden ve muhtemelen üç kuruş para kazanabilmek için canını ortaya koyan emekçi bir türk vatandaşını içeriyor.

    turistlerin hiç bir kabahatı yok, hunharca eğlenip gülebilirler, geniş geniş gezebilirler tabii ki. bu fotoğraftaki dram ise hükümet denen vicdansızlar kadrosunun ülke insanına reva gördükleridir.

  • ben bir anne olarak dün çok ağladım.

    marketten aylık alışveriş yapıyoruz. biz aldıklarımızı paketlerken arkamıza bir kadın geldi kucağında bebeği ile, bir şeyler konuştu duyamadım da, o an odaklanamadım poşetlerle uğraştığım için. gitti.

    çıkışta paketlerle servise bindik bekliyoruz. aynı kadını gördüm uzaktan kesiyorum, bebek maksimum 5-6 aylık. sürekli ağlıyor. kadın hoplatıyor, zıplatıyor kucağında sallayıp sakinleştirmeye çalışıyor. eşime "2 tane süt alalım da verelim" dedim. kadının bir talebi olmadığı için yanlış anlayabilir diye düşündük almadık.

    hala servisi bekliyoruz, hala kadını kesiyorum. çocuk sürekli ağlıyor. kadın susturamadı. bu sefer yoldan geçenlere "abla bakar mısınız? para istemiyorum lütfen bakın" demeye başlayınca fırladım gittim yanına.

    bebeğin biberonu cammış. elinden düşürmüş kırılmış sabah. akşam 8 den bahsediyorum bu arada. çocuk sabahtan beri aç. marketten biberon alıp geri bırakmış parası yetmediği için. öyle mahçup ki.

    biberon 30 tl. 30. 1 paket sigara parası. lanet olsun 30 tl.

    yanıma aldım gittik biberonu aldık, mama içiyor mu dedim, mama da alayım diye. alamıyoruz abla dedi. alışmasın dedi.

    bebek. alışmasın. kalbimi acıtıyor.

    mama alayım dedim, burada bulamam sıcak su dedi. süt veriyorum dedi.

    2 kutu laktozsuz süt, bir tane de biberon aldım.

    allah'ım o çocuk boncuk gibi. kapkara saçlar kapkara gözler. bir de güleç.

    "ya senin karnın mı acıktı yavruuum" diyorum gülerek, o da kıkır kıkır gülüyor. dişi bile yok. dünyadan haberi yok. karnı aç ama gülüyor.

    bir çorabı mavi, bir çorabı turuncu.

    adı paşa.

    cok cok emdi sütü, kurban olurum.

    paşa, paşalar gibi ömrün olsun.

    annesi ben giderken arkamdan "senin kızını da allah bağışlasın, yavrularımız açlık ne bilmesin, çok teşekkür ederim" dedi.

    yavrularımız açlık ne bilmesin gerçekten de.

    bir anneyi 30 liralık biberon, bir bebeğin zaruri ihtiyacı olan süt/mama için iki büklüm yollarda dilenmeyi reva gören insanlar da yerin dibine batsın.

    paranız da batsın, pulunuz da, aç gözlülüğünüz de.

    ben de anneyim. çok kanıma dokundu. gerçekten çok ağladım. servise bindim, eve gelene kadar ağladım. kızıma baktım. ne kadar şanslı olduğunu düşündüm. paşa, çok şanslı ol dilerim ki. hiç aç kalmayacak kadar şanslı ol bebeğim.

  • galatasaray'da oynadığı ve gönderilmek istediği son sezonda hayatının en önemli ve doğru kararını vererek şu an bulunduğu konuma ulaşmış adam.

    evet kolayı seçebilirdi herkes gibi. kendisini trabzonspor istiyordu mesela. bilen bilir tugay aslen trabzonludur. gidip trabzonspor'da oynayabilirdi 1-2 sene. sonrasında adı bilinmeyen bir anadolu takımında emekliliğini verebilir, birbirinden şahane futbol tartışma programlarında birilerine ağız dolusu hakaret edebilirdi. "galatasaray vefalı değil, vefa bir semt ismi olarak kaldı" kalıbını kullanan ilk oyuncu olarak tarihe geçebilirdi yerel futbol tarihimizde. ama o öyle yapmadı. çalışmaya ve öğrenmeye karar verdi. gitti kendini futbolun gerçekten oynandığı topraklara attı. iskoçya'nın en büyük iki takımından biri olan rangers'da oynadı. orada bir şeyler öğrendi ve gerçekten sevildi. işte burada hata ben başta olmak üzere tüm galatasaray taraftarında. biz sevemedik tugay'ı onların sevdiği kadar. bu sevgiyi görünce birden gençleşti zaten. buradayken gitmeyen ayaklar orada tutulamaz oldu. ve premier lig. zamanı karıştırıyor olabilirim ama yanlış hatırlamıyorsam en az 8 sezondur bu ligde oynuyor tugay. hem de bu ligin kurucu kadrosunda olan bir takımda. bu takımın kaptanlığını bile yaptı. dikkatinizi çekerim. türkiye'de gönderilmek için yer aranan bir adamdan bahsediyoruz burada. gidiyor ve bir premier lig takımının kaptanlığını yapıyor. ayrıca ölesiye seviliyor. millet oyundan çıktığında ayakta alkışlıyor, kendisinden maestro diye bahsediyor. hatta yabancı kaynaklı bir haber sitesinin yorumlarında bir blackburn taraftarı "hayatımda ilk kez pazar günü ağlayacağım galiba, gitme tugay" yazıyor.

    ben de kendisine diyorum ki gelme tugay. kal orada ve o takımın menajeri ol. o adamlar enteresandır, daha doğrusu sadece futbolu severler. boro küme düştü ve hala gareth southgate var takımın başında. orada kal ve daha da gururlandır kendini. ha biz de gururlanırız ama emin ol duyduğumuz utanç bastırıyor gururu.

    yolun açık olsun.

  • ilgili haberin altındaki bir yorumu beğendim:

    "8000 liralık fatura nasıl olmuş ki? 2 göz odada ayda 100 lira desen yılda 1200 yapar hiç ödemesen 2.ayda elektrik olmaz faturanda olmaz. 100 liranın faiz neyse onla kalırsın. 8000 için bayağı bir çaba harcamak lazım. haberi yaparken sormak aklınıza gelmedi mi?allah bilir elektrik şirketine de nasıl oldu bu iş dememişinizdir . öyle ya, kızı var 14'lük satılacak.hikayesini pazarlarken bahane bulmak lazım_ o kızı her şekilde satacak fatura bahane. kızı kurtarın kurtarabiliyorsanız. yatılı okul meslek okulu herneydiyse yol açılsın. bunların da ebeveynlik hakları iptal edilsin. emsal olur. fakirlik olur kaç zengin var zaten ama çocuk satmak fikri mide bulandırıcı sempatinin zerresi yok içimde."

    adam haklı, dağılın.

  • an itibariyle yaptigim $ey. hatta ip adresim 216.65.228.166. (edit: lutfen ip adresine saldirmazsaniz sevinirim ucuyoruz, ucakla $aka olmaz pls t$k)
    $u aralar turkiye ustunden geciyoruz muhtemelen.

    frankfurt havaalaninda lufthansa cali$anlari bedava baglanma kartlari dagitiyorlar boylece para vermeden yarim saat kullanmak mumkun oluyor.

    (bkz: connexion by boeing)

    edit: kontrol ettim bu ip butun ucu$larda 216.65.228.166 oluyor. hani sitesine ucak girmesini istemeyen varsa bu ip adresini bloklayabilir sadece.

  • bu yurtdisindaki insanlar hakkinda yurticindeki herkesin bu kadar bilgi sahibi olmasi goz yasartici. valla bravo.

    oncelikle, oy vermek icin randevu alma gerekliligi ve bunun getirdigi zorluklari [bu yuzden egitim duzeyinin cok daha yuksek oldugu abd gibi ulkelerde yasayan turk vatandaslarinin oy verme orani, almanya gibi ulkelerde yasayan ve egitim seviyesi cok dusun turk vatandaslarinin oy verme oranindan daha yuksek zira randevu alma islemi bu insanlar icin pek de kolay bir is degil] vesaire bir yana koyalim.

    yurtdisinda oy verme islemi, turkiye'deki gibi herkesin yasadigi sehirde yapilmiyor. turkiye cumhuriyeti temsilciliklerine gideceksiniz. bu da ornegin abd'nin bati yakasindaki eyaletlerde (washington'dan, alaska'ya, colorado'dan hawaii'ye kadar) yasayan herkesin los angeles'a gitmesi demek.

    kafanizda canlanmamis olabilir, bahsettigim mesafeler soyle.

    - hawaii'den los angeles ~4000km.
    - alaska'dan los angeles ~4000km
    - denver-colorado'dan los angeles ~1400km

    simdi bu mesafeleri istanbul'a uygulayalim

    - istanbul'dan madrid 2800km
    - istanbul'dan berlin 1750km
    - istanbul'dan londra 2500km

    umarim mesafelerin buyuklugu hakkinda bir fikir vermistir. avrupa ozelinde, zaten gurbetci adam bu kadar yol tepecegine gider turkiye'de oy verir (sinir kapisinda)

    sahsen ben los angeles'a nispeten cok daha yakin olan san francisco'da yasiyorum. kalktim oy kullanmaya gittim. oncelikle haftasonu san francisco'da bulunmak zorunda oldugum icin mecburen bir is gunu izin almak zorunda kaldim. ayni sekilde yine hemen donmek zorunda oldugum icin araba ile degil, ucakla gittim. bunun oteliydi, araba kiralamasiydi, yeme icmesiydi $1000 civarinda para harcamam gerekti. ıki kisi icin $1500 diye dusunun. ben gittim bu parayi harcadim ve oyumu verdim. ama herkesten bekleyemem.

    bu baska ulkelerde ayni hesaplamalara yol acmiyor olabilir, her ulkenin karakteristigi farkli lakin hangi ulke olursa olsun, kalkip belki de mahallenizde oy kullanmak gibi bir is olmadiginin farkinda varmalisiniz.

  • "işin zor gökhan..."
    "valla işin zor hadise..."
    "işiniz çok zor mazhar abi..."
    "ebrucum işin çok zor, kolay gelsin sana..."

    sanırsın canlı yayında atom parçalıyorlar.