hesabın var mı? giriş yap

  • dünya gibi küçük ve çok zayıf bir çekim alanına sahip olan bir gezegenin bir uydusu olmasaydı teknik olarak daha doğal bi durum olurdu. mesela merkür ve venüs’ün uyduları yok , belki de var ama cok kucukler ve biz henuz kesfedememiş de olabiliriz.

    ama dünyanın var!

    hem deyaklaşık 3458 kilometre çapında dev bir uydu!

    ay’ın garipliklerini inceleyecek olursak ; güneş sistemindeki bütün uydular, kendi gezegenlerinin ekvator düzleminde dönerler. ama ay, dünyanın güneş etrafındaki yörünge düzleminde dönüyor.

    dış görünüsünü diger uydularla kıyasladıgımızda ayın küresel biçiminde de bir tuhaflık vardır. tamam diğer uydular da kusursuz birer küre değillerdir ama ay ‘ın görünmeyen tarafı bildigin kambur gibi yahu ! ayın, görünmeyen arka yüzünde kalan bu kamburumsu çıkıntının ne olduğu hakkında simdiye kadar adam gibi bi açıklama yok . bu gibi oluşumları kısmen açıklayabilen med-cezir teorisine göre bu çıkıntı, olması gerekenden 17 kat daha büyük.
    ay kraterlerinin nasıl oluştuguyla ilgili olarak da iki teori var. birincisi: meteor veya astroid çarpmasıyla oluştukları öne sürülüyor , ikinci teori ise volkanik etkinlikler sonucu olusmustur diyor.
    ancak yine de bu teoriler ile de yanıtlanamayan birçok soru akılları kurcalamaya yetiyor . örneğin: milyonlarca yıldır beraber dönüp durmakta olan ay-dünya ikilisi, yüzey şekilleri bakımından neden bu kadar farklılık gösteriyorlar? eğer meteor veya astroid bombardımanı söz konusu ise, dünya daha büyük olduğuna göre daha fazla meteor ve astroidi üzerine çekmesi gerekmez miydi? (bahsi geçen meteorlar, küçük çaplı şeyler değil; yani atmosferimizin yakıp kül edemeyeceği kadar büyük meteorlar) oysaki tam tersine! ayda kraterden geçilmiyor, dünyada ise yok denecek kadar az!
    ayın kraterleri ile ilgili başka bir anormallikte geniş çaplarına rağmen çok sığ oluşudur. ayın en büyük krateri olan gagarin krateri’nin çapı 298 kilometre olmasına rağmen sadece 6 kilometre değinliğindedir.
    ayda, “ölü deniz” olarak adlandırılan oluşumların dağılımı da biraz tuhaftır. bu denizlerin %80’i dünya’dan görülen yüzün sağ yarısına toplanmış durumdadır. apollo-8 astronotları ay denizleri’nin üzerinden geçerlerken araçlarının hızlandığını ve alçalıp yükseldiğini belirtmişlerdir. bilim adamları bu etkiyi, söz konusu bölgedeki gravitasyonel çekimin, öteki bölgelere nazaran daha fazla oluşuyla açıklamışlardır ancak bu gravitasyona neden olan etkinin ne olduğu hususunda bir açıklama yapılmamışır.bilimadamları, ay üzerindeki bu noktalara, kütle konsantrasyonu anlamına gelen “mass concentration” kelimelerinden türettikleri mascon adını vermişlerdir.masconlar genellikle ölü denizlerde ve karanlık tabanlı kraterlerde bulunmaktadırlar
    güneş sistemimizde, çevresinde dolandığı gezegene oranla bu büyüklükte başka bir uydu daha yoktur. ay, dünyamıza nazaran çok büyük bir uydudur; dünyamızın yaklaşık ¼’ü kadardır. aydan sonra, gezegenine oranla en büyük uydu jüpiter’in uydusudur ki o da jüpiter’in ancak 1/8’i kadardır.

  • anlamadığım nokta hangi ırktan olduklarını öğrendiklerinde neden duygusallaşıp gözyaşı döktükleri. şimdi ben %60 alman olduğumu falan öğrensem, sadece vay babayn kemiğine der şaşırırım.

  • konuyu bilmeyen ve öğrenmek isteyenler için bilgilendirme niteliğinde yazı,

    efendim. 1950 lere gelindiğinde türkiyede kıbrıs meselesi diye birşey yoktu. ingilizin zımnen de olsa bize lozanda kabul ettirdiği üzere kıbrıs artık onlarındı ve kıbrısla ilgili bizim bir istek ve talebimiz yoktu. niye yoktu konusu çok derin bir mevzu dur. daha sonra bir başlık altında anlatabilir.

    ancak rumlar ve pek tabii yunanlı dostlarımız?! kıbrısın yunanistana bağlanması için bir yoklama (plebisit) yaptılar. ortodoks kilisesinin organize ettiği bu çalışma zamanla enosis yani yunanistanla birleşme olarak ortaya çıktı. zaten ikinci dünya savaşında ingilizler rumlara bağımsızlık sözü vermişti. ama türkleri düşünen yoktu.

    sonuçta ingilizler sözünde durmadı rumların bağımsızlığı yalan oldu. bunun üzerinde rumlar eokayı kurdular ve terör kartını kullanarak ingilizleri pazarlığa oturtmaya çalıştılar.

    ve yine türklere ne istediklerini soran yoktu. hem türkiye hemde adada yaşayan türkler olaya uzunca bir süre seyirci kaldılar.

    ingilizler rumlarla tek başına baş edemeyeceğini anlayınca türkiye yi işin içine soktu. 1955 londra konferansında konuyu görüşmek üzere türkiyeyi konferansa çağırdı.

    ve bu olaydan sonra türkiyenin artık kıbrısla ilgili bir tezi vardı. eğer ingilizler adadan birşekilde çıkacak ise ada gerçek sahibi olan türkiyeye verilmeliydi.

    işte ozaman "kıbrıs türktür türk kalacak" sloganı ortaya atıldı. yani "ey ingiltere osmanlının gaflet anını kullanarak hile ile gasp ettiğin adayı eski ve gerçek sahibine geri ver." dendi.

    ama ingilizler ne yunanistanla ne de türkiye ile kötü olmak istemiyordu.

    sonrasında orta yol bulundu ve iki milletli ortak anayasalı bağımsız kıbrıs cumhuriyeti 1960 'ta kuruldu. bu cumhuriyeti rumlar "63-64 kanlı noel" olaylarıyla türk köylerini basıp katliam yaparak yıktılar. sonra türkiyenin ilk hava müdahalesi cengiz topelin şehit düşmesi derken süreç 1967 yunan askeri cuntası ile farklı bir boyut kazandı ve en nihayetinde 1974 barış harekatı ile ada ikiye bölünmüş oldu. sorun çözüldü mü ? tabiki hayır. türkiye 'nin önerisiyle 1984 yılında kktc kurulduysa bile, ülkeyi tanıyan bir tek türkiye var. diğer ülkelere göre kktc denilen yer, kıbrısın türkiye tarafından işgal ettiği topraklar aslında.

    akıncı beyfendi diyor ki; kktc 'yi türkiyeye ilhak edemezsin. biz eşit paylaşımlı rumlarla ortak ve ab üyesi bir kıbrıs istiyoruz.

    iyi de rumlar bunu istemediğini son olarak annan planına "oxi" diyerek ilan etti zaten. "yes be annem" tutmadı yani akıncı bey.

    o nedenle tek dostun türkiye yi kıracak hareketlerden bence uzak durmalısın. yoksa oturduğun koltuk bile kalmaz benden söylemesi.

  • hayırdır sevr antlaşması falan mı imzaladik tüm ülke eve kapandik yabancilari izliyoruz? ağızda maske ile onları eğlendirmek için şaklabanlıklar yapıyoruz? bu virüs sadece türkler için mi var? yabancılardan bulaşmıyor mu? orada 3 kuruş için turist eğlendiren insanların evi ve ailesi yok mu?

    bu ne rezillik yahu? koskoca ülke 3 5 euro için kölelik yapıyor. bu ne rezillik?

    https://twitter.com/…tatus/1388907813020348416?s=19

  • "seni marketten aldık, sütün yanında hediyeydin" diyeni görmüş olduğum için bu versiyonunu daha insani bulduğum piçlik.

  • 15 gün önce askere uğurladığımız arkadaşın güncellemesidir:

    durum: şafak 160

    altındaki yorum, yarılma sebebini açıklıyor:

    yorum: gerizekalı, kısa dönemsin sen zaten 155 gün askerlik yapacaksın.

  • eve gelen bir koli üzerinde adım, soyadım ve evlilik soyadımı gören 9 yaşındaki ege şaşırır...

    ege: anne, senin amerikalı arkadaşın fazladan bir soyadı yazmış yanlışlıkla.
    romica: fazladan değil, o benim evlenmeden önceki soyadım.
    ege: nasıl yani?
    romica: evlenince babanın soyadını kullanmaya başladım.
    ege: neden?
    romica: yasalar gereği öyle oldu.
    ege: ama o yasa değişmiş, şimdi kızlar soyadını kullanabilirmişsin...
    romica: ama son on yılda yaptığım her şeyi babanın soyadıyla yaptım, o yüzden değiştiremem.
    ege: babamla evlenmeden önce yaptığın her şeyi de kendi soyadınla yapmıştın ve değiştirdin ama!
    romica: öyle oldu maalesef...
    ege: garip...
    romica: ?
    ege: hep senin kadar tuhaf biriyle evlenmek istediğimi düşünürdüm...
    romica: eee?
    ege: ne bileyim soyadını değiştirmişsin, çok... ezik... evlenmek için soyadından vazgeçecek biriyle asla evlenmezdim!
    romica: ezdin oğlum beni cidden :)
    ege: eee? niye sırıtıyorsun o zaman?
    romica: hiiiç, hoşuma gitti :)
    ege: öfff, hala çok tuhafsın...

  • tanıdık bir iş yeri var, patron akrabamız. ben de bir süre çalıştım.

    patron türkiye şartlarında iyi biri. 7 kişilik kadro, lise mezunu olması ve çok parlak olmamasına rağmen (marketten pil yerine pinpon topu alan cinsten) patron asgari ücret üstü maaş verir. öğle yemekleri şirketten, fazla mesai ya bir etkinlikle (dışarıda yemek) ya da harçlıkla karşılanır vs.

    böyleydi demek daha doğru çünkü son iki sene bu çalışanların maaşları asgari ücrete yakınsadı, haftada bir çıkan etli öğle yemeği ayda bire düştü, artık doğum günleri mado'da değil iş yerinde ucuz tatlılarla kutlanıyor. yakında bunlar da gidecek, hatta kadroda küçülme bile olabilir.

    kısacası şirket, çalışanıyla patronuyla enflasyon karşısında ezildi. bu durumun tek doğrudan sebebi ise hükümetin ekonomi politikası. büyük şirketler milyarlık krediler alabilirken, vergi borçlarını affettirirken, kaçak işçi çalıştırırken; işini kanuna göre yapan küçük işletmeler can çekişmekte. çalışanların durumu daha feci, eğer ailesiyle veya sahip oldukları evde yaşamıyor olsalardı hiçbiri devam edemezdi. ülkede o kadar verimsiz bir ekonomik sistem var ki evde boş boş duran adam çalışandan daha iyi durumda, en azından yıpranmıyor.

    bu tip süreçler bir iki sene sürse hadi dişimizi sıkalım diyebiliriz ama durum hiç öyle gözükmüyor.

    sadece bir gözlemde bulunmak istedim.

  • gidecekse hükümeti kursun öyle gitsin. bizim arka dörtlü bi koalisyon çıkaramayacak gibi duruyo. hükümeti kurarsa anca o kurar. sana güveniyoruz nando.

  • adamın biri trafik kazası geçirmiş, kazada pipisi kopmuş. kopan pipisini gömlek cebine koyduğu gibi koşa koşa doktora gitmiş.

    "doktor bey, doktor bey! pipim koptu!" diye bağırarak doktorun odasına girmiş. doktor, "durun, endişelenmeyin! organ yanınızda ise yerine dikebiliriz" demiş. adam "ahanda buradadır doktor bey" demiş ve elini gömlek cebine atarak, çıkanı doktora uzatmış.

    doktor adamın kendisine uzattığına bakmış: "iyi ama bunu nasıl dikeriz bu tadelle" demiş. adam şaşkınlık içinde kalakalmış: "desene doktor bey, yarraaa yedik..."

  • izledik stres olduk tamam. gittim içeri tabi dizinin etkisindeyim düşünüyorum neler oldu diye. lan dedim o anda "evreka"

    burada gerçekten son zamanlarda gördüğüm (hatta hayatımda gördüğüm) en iyi ürün yerleştirmeyi kullanmış vodafone'a bir tebrik iletiyorum.
    bence ödül almalı (ciddiyim)
    neden mi?

    hatırlayalım: (hafif spoiler)

    kuzey'in telefonu çalışmaz ve taksiciden telefonunu ister. taksicinin telefonunda cemre'yi arar. cemre numaraya uzun uzun bakar ve açıp açmamakta tereddüt eder. ekranda 3-4 saniye boyunca kocaman bir 0549 lu numara gözükür (vodafone).
    cemre'nin açmamasını anlarız çünkü o anda kuzey'in onu çağırması onu büyülü bir dünyaya çağırmıştır. hiç bir şeyin bu anı bozmasına izin vermez.
    sonunda açar telefonu.

    ama asıl olay burda kopar: taksici arkasına döner ve der ki: "tünele giriyoruz" (yani telefon çekmeyebilir anlamında)
    sen, ben, evdeki herkes, nilgün teyze, fatma yenge hepimiz "ayayaaaa aaaaay ayy gelme diyemicek beykoz korusuna.. ay ay ay kız ölecek" diye tırsarız. ve gerçekten de doğal bir şekilde tırsarız.
    ama gel gör ki vodafone her yerde, tünelde bile çeker.

    tünelin içinde bile çok net duyar kuzey'i cemre.
    zeynep'i arar, haber verir.

    vodafone'a alkışlar gelir kanımca.
    bu kadar güzel reklam yerleştirme yapınca da alttaki hashtag'li saçma twitter mesajlarını da artık çekebilirsin vodafone.

    elini sıktık. tebrik ettik.