hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    hido: kaçırmaya değecek bir adam mı. hani ben adam kaçırsam neşet ertaş'ı kaçırırım. onu da kaçırmaya gerek yok zaten. kalender adam. çağırsan gelir. türküsünü söyler gider.

    --- spoiler ---

    neşet ertaş'ı son kez anmış dizidir.
    allah rahmet eylesin.

  • an itibariyle türkiye’nin her yerinden düğün videoları gelirken, insanlar deli gibi tatilde eğlence mekanlarında eğlenirken alınan karardır.
    vatan hainliğiniz ve yürüttüğünüz bütün süreçler için hesap vereceksiniz.

    edit:
    aklıma geldikçe çıldırıyorum.
    -lise ve üniversite sınavları yapıldı.
    -15 temmuz kutlandı.
    -ayasofyada onbinler saf tuttu.

    ama 30 ağustos’ta corona var öyle mi?

  • ingiltere'nin 1713'deki utrecht antlasmasi ile kazandigi, 30 sene boyunca ispanya'nin guney ve orta amerika'daki kolonilerine (south sea) afrikali koleleri tasima ve satma iznine asiento denirmis. yillik kole tasima kotasi 4800 kisiymis. antlasma ayrica south sea company'nin guney amerika'ya yilda sadece bir mal dolu gemi gondermesine izin veriyormus. onun da kargo siniri 500 tonmus. dolayisiyla utrecht barisi'nin ingiltere'ye tanidigi en onemli ticari avantaj, mal ticaretinden cok kole ticareti ile ilgiliymis.

    ingiltere bu ticaret tekelini, daha ispanya ile utrecht barisi imzalanmadan iki sene once, 1711'de, south sea company'e (guney denizi sirketine) devretmis. bunun karsiliginda da south sea company, ingiltere hazinesi'nin 10 milyon sterlin degerindeki borc kagitlarini tutan yatirimcilara sirketin hisselerinden dagitmis. ingiliz hazinesi de daha dusuk bir faizle (%6) south sea company'e borclanmis. bu hisse senedi-borc degisiminin (debt/equity swap) amaclarindan biri, ispanya veraset savaslarini finanse etmek icin borclanmak zorunda kalmis birlesik kralligin savas sonrasi borc yukunu hafifletmekmis.

    south sea company'nin guney amerika ile ticareti sayesinde muthis bir servet kazanacagi beklentisi ile doldurusa gelen ingiliz halki ve yatirimcilari, tarihin en onemli hisse senedi piyasasi balonlarindan biri olan south sea bubble'i olusturmuslardir. oysaki sirket guney amerika'ya ilk seferini ancak 1717 yilinda yapabilmis. 1718 yilinda ingiltere ve ispanya arasindaki iliskiler tekrar limonilestiginde south sea company acisindan isler kisa vadede hic de parlak degilmis. ama sirket yoneticileri ve onlarin kayirdigi ingiliz elitleri, sirketin uzun vadeli gelecegini baskalarina cok iyi pazarlamislar. south sea balonunun ayyuga ciktigi 1720 yilinin nisan ayinda, south sea company ingiltere'nin kamu borcu stogunun yarisindan fazlasini (yaklasik 31 milyon sterlin) daha satin almis ve bunlarin karsiliginda eski borc verenlere yeni hisse senetleri ihrac etmis. ingiliz hazinesi de gene gorece dusuk bir faizle south sea company'e borclanmis.

    south sea company'nin hisselerine akin akin hucum eden yatirimcilarin davranislarini gozlemleyen bazi cinfikirliler, ici bos vaatlerle yeni sirketler kurmuslar ve bunlarin hisse senetlerini halka arz etmeye baslamislar. bu yeni sirketlerden biri kendini soyle lanse etmis: "a company for carrying out an undertaking of great advantage, but nobody to know what it is" (cok avantajli ve karli bir is yapacak bir sirket, ama isin ne oldugunu kimse bilmeyecek). south sea company ile yatirimcilarin sermayesi icin rekabet etmeye baslayan bu sirketlerin onunu kesmek isteyen ingiliz devleti, daha sonralari "the bubble act of 1720" diye anilacak olan yasayi 1720'nin haziran ayinda cikarmis ve halka acik sirketlerin kralliktan imtiyaz (royal charter) almasini zorunlu kilmis. tabii ki south sea company bu ayricaligi elde etmis. bu da sirket hisselerinde olusmus balonu daha cok sisirmis, 1720 haziran'i basinda hisse fiyati 890 pounda tirmanmis. bubble act 1825'e dek yururlukte kalmis.

    isaac newton'un da bu balon sirasinda 20 bin pound kaybettigi rivayet edilmektedir. yedi yil savaslarinin sonuna (1767) dek kole ticaretine devam etmis ve 1850'ye dek varligini surdurmus south sea company'nin pratikte yerine getirdigi en onemli fonksiyonunun, birlesik kralligin kamu borcunun cevrilmesi ve yonetilmesi oldugu iddia edilmektedir.

    (bkz: dot com bubble)

  • başlangıçtan beri var olmalarına rağmen neden "hamam" gibi çok sonradan ortaya çıkan bir isimle anıldıkları tarafımı şaşırtmaktadır. atalarımız böcekleri sınıflandırma ihtiyacı duymamış demek ki.
    - o ne?
    - böcük...
    - bu ne?
    - o da böcük..

  • (bkz: scheme)
    nasıl okunduğunu çıkaramayanlar için geliyor: "skim."
    dersi veren hoca için karizmatiktir sadece, öğrencilerin karizması ise yerlerde...

    - abi skimi alıyomuşsun bu dönem?
    + maalesef...

    veya...

    hoca: arkadaşlar bu dönem boyunca skimde beraber olacağız.
    öğrenciler: !'^+%&/()=?_
    hoca: merak etmeyin, skimi kavradığınız vakit, diğer derslerde de sıkıntı çekmezsiniz, ama bilgisayar mühendsiliğinde başarının temeli skimi yalayıp yutmaktır.
    öğrenciler: !!''^^++%%&&//(())==??__

  • saldırganların her zamanki gibi saçı tas kafa tıraşlı, kara kuru tipler olması şaşırtmadı.

    edit : entri @intrigante'nin yazım kontrolünden geçti, hataları giderildi.

  • adini seviyorum ben. ankara guzel geliyor lan kulaga, ayaklari yere basiyor soylerken bile. bi de istanbul'a bak bildigin yavsagin gevsegin teki. ankara'yi en cokta agbi ankara gri yea, cok sikici yea diyen gotverenlere inat seviyorum. sen gokkusaginda yasiyosun sanki amina kodumunun.

  • lipton'a satılma zamanının gelmiş olduğuna delalettir!

    sonuç olarak da çayı bahçelerinde bırakacak binlerce çiftçi...

    şekerpancarı gibi, fındık gibi...

    uyu türkiye! bu kez kurtuluş savaşı verecek bir liderin de yok...

  • tokyo'ya yakin bir yerde bir engelliler bakim merkezine saldiri sonucunda gerceklesmis hadise.
    japon kyodo haber ajansina gore bu bilgiler var. detaylari yakinda cikar ortaya.

    edit: sanki ben japonca biliyormuscasina yazdim, degil mi?
    aklima aziz nesin'in bir hikayesi geldi. yazmaya hevesim olsaydi uzun uzun yazardim ama ozet geceyim. dur bakalim ne kadar anlatabilecegim cunku hikayeyi lise doneminde okumustum. o hikayesine aziz nesin soyle basliyordu "fransizca'dan turkceye cevirdigim kitaplari cagaloglu'nda yayinevine teslim ettim ve eve dogru geri donuyordum ki beyazit'ta onumde yuruyusunden, salinimdan ve ruzgarda savrulan atkisindan fransiz oldugu tahmin edilen bir kadin yuruyordu" sonra bir yerde bu kadin bir adres sormus ve etraftakilerin diyaloglarini uzun uzun anlatiyor aziz nesin ama cok hos anlatiyor. ilk olarak soru sordugu adam hic birsey diyemiyor ama yardim da etmek istiyor. gitgide kadinin etrafinda kalabalik toplaniyor ama kimse yardim edemiyor. kadin anlatmaya calisiyor. kadinin fransiz oldugunu anliyorlar ama etraftakilerin fransizcasi da yok. aziz nesin de iclerinde ve olan biten herseyi susarak izliyor. bir ara uc tane liselinin kendi aralarinda konusurken birisinin digerine "hadi konussana oglum, okulda fransizcadan 10 uzerinden 9 almistin, konus lan. anlat" diyor. oburu de "ben konusamiyorum ki oglum, ben okuldakileri biliyorum, konusma farkli" falan diyor. yani diyaloglar diyaloglar. neyse ilerleyen kisimlarda sorun cozuluyor ve aziz nesin soyle bitiriyor oykusunu "simdi siz diyeceksiniz ki maden fransizcadan turkceye kitap ceviriyorsun da niye orada kadina yardim etmedin. cevap vereyim, ben fransizca bilmiyorum ki. o kitaplarin ismini yayin evinden aliyorum sonra gidip arapcalarini sahaflardan satin aliyorum. arapcadan turkceye ceviriyorum ve yayinevine gidip fransizcadan turkceye cevirmis gibi parami aliyorum"

    ben de yukarda ilk yazdigim iki cumleyi japon haber ajansindan almiscasina bbc'den arakladim.

  • yilmaz ozdil'den biraz bilmeceli bulmacali yazi yazma dersi almaliydi. oyle direkt yazilmaz soyle yazacaksin:

    onu sattilar...
    bunu sattilar...
    sunu da sattilar...
    bunlari da sattilar...
    onlari da sattilar dogru...

    ... (sayfa boyu satilanlar tek tek bu sekilde listeleniyor) ....

    geriye satmadiklari ne kaldi?

    * * *

    merak etmeyin onu da satarlar bunlar!