hesabın var mı? giriş yap

  • özgecan için yaptıkları şey sanırım verilen tepkilerin en samimisiydi. şimdi biz internet sahibi bireyleriz bunu yapan firmanın filli boya olduğunu biliyoruz ama inanın milyonlarca insan bunu bilmeyecek. yani kendi reklamlarını yapıyorlar falan demek için gerçekten çok gaddar olmak lazım. kaldı ki viral bile olsa bir şey değişmez.

    kendilerini tebrik ediyorum. gerçekten yüreklere dokunur bir olaya imza atmışlar.

  • toplama bilgisayarlar hala satıldığı için 10 yaşındaki çocuk ve 40 yaşındaki adam bu nesle dahildir. neyin efsanesi onu çözemedim ancak ben.

  • menkıbe hanım'ın, mahzar'a bulduğu kızların hepsinin adının garip olması. bir keresinde de kızın adı normal çıkmıştı da(nerimandı sanırım), soyadı garipti. (başındanaşağıkaynarsudökülmezoğlu)

  • flört dönemi her türlü angaryaya en açık olduğumuz dönem. evlenme niyeti ve vaadi olmasa da, erkeğin kadına aile babası rolündekini başarısını, kadının erkeğe ev hanımı potansiyeli hakkında ilk intibaı vermeye kastığı stajerlik dönemi gibi bir şey. zaten sözlükte de aratın stajer (stajyer?) asistan angaryaları gibi örnekleri bulacaksınız. özetle bu örnekten de anlaşılacağı üzere en güzel angarya, karşılıksız iş ve emek olduğu kadar, karşılığı verilecek olsa bile mahiyetinin ne olacağı belirsiz bir takım umut ve hayaller sırası ve sayesinde de yaptırılan angaryadır.

    hayatımda bu tip flört dönemlerinde en az iki kere ev taşıdım, nereden baksan 200-300 kilometre yol gittim, toplamda 20-30 saat hiç bir alakam olmayan yerlerde bekledim, bir düzine kadar hiç bir şekilde muhatap olmamam gereken adamla 'böyle' (elimle iç içe geçmiş kanca hareketi yapıyorum) oldum. ne oldu sonuç? sıfır.

    yani o flörtlerden beklentim, flörtlerin sevgilimleşmesiydi, olmadı. koliyi taşıdığım, yatağı, şilteyi sırtlandığımla kaldım. terli terli 'ne önemi var canım?' derkenki sahte babacanlık ifadelerinden öte yüzüme bir ifade konduramadı bu işler. o kadar kolisini, kaya gibi sofasını, masasını taşıdığım bir kişiden de ne bir hayır duası aldım, ne başka bir şey.

    bunu niye yazıyorum? şundan. bir kaç vakit evvel bir kızlan tanıştım. öyle 'maksatlı' tanışma da değil, normal tanıştım. kız sürekli beni arıyor, ne yapıyon, ne ediyon. dedim, 'vay yazış'. sonra bugün öğlen saatlerinde aradı, dedi ki 'otis ev taşınacak.'. yaaa. işte o an böyle bir sevindim anlatamam. iyi ki flörtleşmemişim. flörtleşeydim yine taşıyacaktım koli koli, bali bali, koli baliyi. ya çok yorgunum hastayım, bir yetiştirmem gereken iş var dedim, oturdum bu entry'i yazdım. şimdi buradan bana eşyasını taşıtmış olan diğer iki kıza sesleniyorum: sağa sola eşgalimi mi dağıttınız ulan? otis bıraktı artık o işleri. kendini zor taşıyor. yallah.

  • -sen kilo mu aldın ?
    - sen zayıfladın mı ?
    -sen daha iş bulamadın mı?
    -sen de saçları iyice döktün mü?
    -sen daha evlenmedin mi?
    - çocuk yapmıyor musunuz ?

    bunları ve buna benzer soruları soranlar azaldıkça , anlayın ki toplum olarak çağ atlamış bulunuyoruz.

  • yıl 1683 osmanlı viyana kapılarında ikinci kuşatmayı gerçekleştirir.. osmanlı topları şehrin surlarına gedik açmak için gülbanklar eşliğinde toplarını ateşlerken çerkez dayı denilen hazret surlara açılan bir gedikten atıyla içeri girmeyi dener ve muvaffak olur elinde yalın kılıcıyla arkasına bakar maalesef takipçisi bir er bir kılıç kuşanan yiğit yoktur tek başına, yalnızdır.. geri dönmeksizin nemçenin üzerine yürür ve şehid olana kadar kılıç sallar.. bir müddet çarpıştıktan sonra kahramanca dar-ı fenadan dar-ı bekaya irtihal eyler. *
    aradan yüzyıllar geçmesine rağmen bu kahramanlık viyanalıların dilinden düsmez hafsalalarından silinmez ve bu tek başına kahramanca savaşıp şehid olan çerkez dayımızı dillerden dillere aktarırlar.. hasılı birinci viyanada barok gotik mimarinin çokça rastlandığı tarihi koruma alanı ve kültür mirası olarak belirlenen çevrede sokakların birinde eski bir barok binanın dış cephesinde heykelleştirilir bir anı olarak atının üstünde elinde yalın kılıcıyla..

    e buyrun bi bakının!
    http://yenisafak.com.tr/diziler/akm/akm02.html