hesabın var mı? giriş yap

  • son 10 günün (toplam vefat / toplam vaka) oranları;
    4 nisan - 501/23934 = 0.021
    5 nisan - 574/27069 = 0.021
    6 nisan - 649/30217 = 0.021
    7 nisan - 725/34109 = 0.021
    8 nisan - 812/38226 = 0.021
    9 nisan - 908/42282 = 0.021
    10 nisan - 1006/47029 = 0.021
    11 nisan - 1101/52167 = 0.021
    12 nisan - 1198/56956 = 0.021
    13 nisan - 1296/61049 = 0.021

    binde bir bile sapma yok. acaba diğer ülkelerde de aynı mı? diyerek baktım; bu rakamlar son 9-10 günde, almanya'da (0,020-0,050) arası yani yüzde 3 ve ispanya'da (0,140-0,200) arası yani yüzde 6 değişiyor.. bizde bırak yüzde 1'i, binde 1 oynamıyor.. italya'da daha vahimdir de neyse...

    açıklanan bu rakamlara inananlara saygı duyarım, sonuçta elimizdeki tek veriler bunlar ama ben bu rakamların gerçeği yansıttığına inanmıyorum. üzücü.

  • uzun zamandir izledigim en doyurucu program. iyi ki her gun cekiliyor, onu bile beklerken zorlaniyorum, bagimli oldum.

    biliyorum zaten kendi basina cok yeterli ve keyifli; ama biraz daha eglenelim, bir alternatif olsun diye icki icme oyunu haline getirdim *.

    istedigimiz icecegimizi hazirlayip ekran karsisina geciyoruz. asagidaki listedeki durumlar yasaninca da iciyoruz. shot da yapabilirsiniz, arzuya gore. program ilerledikce listeyi guncellemeyi dusunuyorum.

    genel:
    - kizlardan birisi aglayinca
    - gizem veya nur icin 'sen cok guzel bir kizsin' denilince
    - oyuncu, oynuyor musun, oynuyor muyum benzeri kaliplar kullanilinca
    - 'nar cicegi' denilirse
    - 'boyunu kesmis' denilirse
    - seyirciler coskulaninca
    - birileri baskasinin daha once giydigi seyi giyince veya pisti olunca
    - siyah-pembe kombinasyon yapildigi zaman

    nurella:
    - 'sebastian' dedigi zaman
    - masanin altindan nereden geldigi belli olmayan objeler cikarttigi zaman
    - kuslar gundeme gelince

    ivana:
    - 'bunun aynisindan bende de var' dedigi zaman
    - kendine bedava urun kapatinca

    kemal:
    - yerinden kalkip juri onundeki yarismaciya mudahale edince
    - gozlerini kisarak hafif yan donup elini uzatip tarzsin onayi verirse

    ugurkan:
    - 'ben 60'larda ortaokuldayim' derse

    ozlem:
    - 'ya aslinda' dedigi zaman

    program da uzun zaten kafalar iyice guzel olsun.

  • yer : taksim'de thy nin önündeki otobüs duragi
    zaman : üniversite yillari

    nazli yarim ile bekledigimiz otobüs uzaktan görününce o tarafa dogru bir hareketlenme oldu toplulukta... biz de elimizden geldigince hareketlendik...
    zaten ufak tefek olan kiz arkadasim zorlanmaya baslayip geri kaldi, ben de bir centilmen ve erkek arkadas kisvesi altinda elinden tutup otobüse dogru çektim, ama ne zor çektim bir ben bilirim...
    tam otobüse binerken "bu is bu kadar zor olmamaliydi, neden direniyor gibi ki sanki ?" diye düsünüp arkama döndüm ve benimkinden daha farkli hatta hiç benzemeyen kelalaka bir hatun kisinin elinden tutup otobüse dogru çekistirdigimi farkettim, ama daha da garip olan, kizin diger elinden tutup benden kurtarmaya çalisan, tam ters istikamette çekistiren çocukcagizdi... (nisanlisiymis, sonra uyandik mevzuya)
    bu esnada asil eli tutulmak istenen nazli yar ise, az ötede ebleklesmis bir surat ifadesi ile olayin nasil gelisecegini merakla izlemekteydi...
    çok fena gülüstük...

  • eski mezunlardan bir arkadaş, fakülteye dair ilginç olaylardan bahsediyor. şimdilerde asistan olan bir hocanın, dersten geçiş hikayesi...

    bunlar 9 kişi devamdan kalıyorlar. hoca çağırıyor odasına. diyor işte, gençler niye gelmediniz, niye kaldınız? anlatın sebebini, inanırsam geçiricem.

    öğrenci 1: babam felç geçirdi
    öğrenci 2: iflas ettik
    ö.3: sevgilim terk etti
    ö.4: babaannem sakatlandı
    ö.5: evimiz yıkıldı
    ö.6: tüp patladı
    ö.7: sel oldu
    ö.8: bıçaklandım

    türevi felaket senaryoları...

    hoca: sen niye gelmedin?
    bizim asistan: hocam geç yatıyorum, uyanamıyorum.
    hoca: niye geç yatıyorsun, bir yerde mi çalışıyorsun?
    asistan: yok. takılıyorum öyle

    hoca: seni geçirdim. diğer sekiz, siz kaldınız.

  • ankaranın merkezinde bir liseye başlıyorum. ilkokul ve ortaokulun varoş çevresinden sonra burası bir garip. ne konuşmaları anlıyorum ne tarzı. ama yine de aram iyi milletle. ayakkabı muhabbeti açılıyor adidas diyor, çeyrek boğaz yarım boğaz muhabbetleri. adidaslara gözüm takılıyor. biri nike diyor altında hava torbası var diyor yuh diyorum. ama şaşkınlık had safhada. beden dersi için spor ayakkabı alınacak. ortaokulda bile spor dersine iskarpinle çıkardık. şimdi burada olmaz annem para veriyor ben anlamam sen git al diyor. ulus'un denizciler caddesinden samanpazarına doğru gidiyorum. ulan tezgahta adidas, giriyorum abi kaç para bu 7 lira 5 lira olur mu? olur olmaz derken 5 liraya alıyorum. nasıl seviniyorum ben de yarım boğaz laflarına gireceğim, bilekleri koruyor diyeceğim. ayağımı ileriye uzatarak. okula gidiyorum ayağımda gıcır gıcır adidas. bakıyorum ne laf eden var ne soran. yine başkasının bu kez tam boğazlı bir kırmızı adiadası konu oluyor. atlıyorum yarım boğazlı adidas iyidir diyerek ayağımı kaldırıyorum. bana bakıyorlar ama ayakkabıya bakmıyorlar bile. iyi de oğlum bu adidas değil ki? nasıl değil nasıl anlaşılıyor ki? adidas'ta 3 şerit olur diyorlar sendeki 2 şerit. beynimden vurulmuşa dönmüyorum tabi ki, sadece şaşkınım, hayranlıkla inceliyorum arkadaşlarımı vay be bu kadar bilgiyi nasıl akıllarında tutuyorlar diye.

  • babam devlet memuruydu. ayın 15'nde maaş yattığı zaman ne yapar ne eder izin alır beni de yanına çağırırdı, okul olmadığı saatlerde. daha sonra beraber sırasıyla; su, elektrik ve telefon faturaları yatırırdık. ki şu an faturaları düzgün yatırma alışkanlığım buradan gelir. neyse.

    işin en güzel ve saçma olan kısmına gelirsek; her şeyi bitirdikten sonra mutlaka bana iskender ısmarlardı o maaş gününde. ama şöyle bir şey vardı. ben yerdim o karşımda her zaman ben aç değilim sen ye derdi, beni izlerdi. nereden bilebilirdim ki o zaman ki çocuk aklımla paranın yetmediğini, kendini boğazından kesmekten imtina etmediğini. ah be babam. özlüyorüm o günleri.

    yıllar yıllar geçti şimdi paramızı kazanıyoruz çok şükür. allah babamızı başımızdan eksik etmesin de geçmişte yiyemediği her şeyin acısını çıkarıyor şu an babam. baba çikolata alıyorum bana da al, baba muz alıyorum bana da al, baba magnolia alıyorum; ismi ilginçmiş bana da al. sen başımızda ol her şeyi önüne sererim babam. vefat etmiş babalara allah rahmet eylesin. babaları sevin, sarılın.

  • ulan herif tavsiye diye bana tatilimi nasil yapacagimi anlatmis, bir tek ne zaman iseyip ne zaman dus alacagim eksik. sagol birader sen git benim yerime ben yanlis bir sey yaparim simdi sen daha guzel tatil yapiyormussun.

  • (bkz: fred çakmaktaş)

    ekşisözlük jargonu ve suserların eğilimlerine uygun bir dilde sansasyonel başlığını açacak olsak "hank schrader ile fred çakmaktaş arasındaki müthiş benzerlik" falan demem gerekirdi sanırım ama idare edin..

    bu başlığa geldiğinize göre hank'i zaten bildiğinizi varsayarak ve çok da ayrıntıya girmeden, yeni neslin pek tanımadığı fred amcalarından söz edip iki karakter arasındaki bağlantıyı kurma işini size bırakacağım..

    ___fiziksel görünüm___
    fred, "boyunsuz" olarak tabir edebileceğimiz dikdörtgen vücuda sahip bir arkadaştır.. göbek çıkıntısı dışında bu dikdörtgeni bozacak herhangi bir vücut ayrıntısı yoktur.. kafanın saplandığı omuz, bel, kalça ve bacaklar kütük gibi yekpare bir görünüm çizer..

    ___karakter yapısı - davranışları___
    sevgili fred'imiz, yontulmamış bir hödüktür.. nezaketten anlamaz.. kaba şakalar yapmaktan hoşlanır.. arkadaşlarının* kalbini kırmaktan, onları muhtelif şekillerde üzmekten çekinmez.. empati yeteneği yoktur.. rafine zevkleri yoktur.. öküz gibi yer, su aygırı gibi içer.. ara sıra zarif eşi wilma ile konser, tiyatro gibi faaliyetlere katılsa da aklı daima nar gibi kızarmış dinozor kaburgası, bronto burger ve maşrapalar dolusu biralardadır.. poker ve bovling oynamayı sever.. kendini övmekten hoşlanır.. kendini överken veya benzer şekilde uydurma hikayeler anlatırken büyük laflar etmekten, mevzuları abartmaktan çekinmez.. ortamların adamıymış gibi caka satıyor olsa da aslında asosyal davranış kalıplarına sahip ve hatta epeyce yalnız kalmış/bırakılmış bir karakterdir.. abartılı davranışlarının sebebi, içindeki bu derin yalnızlık hissini perdelemek istemesi olabilir..

    ___iş - kariyer___
    ara sıra hatalar yapsa da mesleğinde (dino-ekskavatör operatörü) epeyce yetkin bir adamdır.. patronuyla arası ne mükemmeldir ne de berbat.. taş devri şantiyelerinin vazgeçilmezi olan dev prehistorik delici-kırıcı aletleri (hayvanları ?) onun kadar iyi kullanan kimse yoktur.. bu yüzden de çoğu gereksiz ve lakayt sayılabilecek tavırları hoş görülür.. bir-iki azarlamayla geçiştirilir.. zira adam işinin kompedanıdır.. bu dünyaya adeta dino-ekskavatör kullanmak için gelmiştir.. fred'in bu mesleki yetkinliği, çizgi dizi boyunca dikkatli bakılmadıkça fark edilmesi mümkün olmayan bir detay olarak satır aralarında kalmıştır.. biraz ciddiyetli bir karakter olsa şimdiye kadar şantiye şefi bile olmuştu ama yok işte.. yemek düdüğü çalar çalmaz hayvanın sırtından kaydıraktan kayar gibi kayıp kaçmalar, kaytarmalar, işi asmalar falan mesleki yönden yerinde saymasına sebep olmaktadır..

    ___insanlık___
    hödüklük bayrağını en önde taşıyan fred'imiz tuhaf bir şekilde temiz kalplidir.. evet hatalar yapar.. evet öküzün önde gidenidir, bencildir, bağırır, çağırır falan ama çoğu zaman bunların sonuçlarından dolayı pişman da olur.. zarif eşinin kalbini kırdıysa eve çiçekle gelebilir mesela.. veya kapı komşusu ve en yakın dostu barni ona (neredeyse her seferinde tamamen haklı olarak) küstüyse bir şekilde gönlünü alabilir.. asla kötü niyetli bir adam değildir.. bazı durumlarda kendisinden hiç beklenmeyecek yüksek fedakarlıklar yaptığı bile görülmüştür..

  • "lunaparktan geliyorum. ne dolaplar dönüyor inanamazsınız. işin içinde çocuklar bile var."

    komik lan.

  • daha bu hafta asker uğurlaması için göztepe (medical park önü)e5 trafiğini tam önümde durdurup halay çeken dallamalarla aynı kafadır.

    bunlar için durum böyledir. karşıdaki kişinin beğeneceği bir jest yapmak yerine "`bak senin için kaç kişinin hayatını zorlaştırıyorum`" mesajı vermektir. o kafa bundan anlar.