hesabın var mı? giriş yap

  • yine bir rezalet okuyacağız herhalde diye başlığa girdim ama hoca tamamen haklı. akşam saat 11'de beni yok yazmışsınız diye whatsapp'tan yazan öğrenciye ne diyeceksin başka? sanki acil bir durum olmuş. arkadaşın mı bu senin? git mail at derdini anlat, mesai saati içinde cevap verir elbet. insanların özel hayatına biraz saygı duyun ya, hakikaten hadsizlik bu.

    ülkede kişisel alana saygı olmadığından, biri atm'de ensenden nefesini verir, biri gecenin köründe saçma sapan iş için mesaj atar. az bile söylemiş hocan, git özür dile.

  • - keloğlan' ın kimi kimsesi yokmuş
    + annesi nerdeymiş?
    - annesi yokmuş, ölmüş
    + babası nerdeymiş?
    - babası da yokmuş, ölmüş
    + (ağlamaklı ) birsen teyzesi de mi ölmüş??

  • mavi renkte bir canlı olmaması ya da mavi renkte bir meyve olmaması muhabbetine zaman zaman maruz kalmışsınızdır. bu yargılar kısmen doğrudur çünkü doğada mavi boyar madde çok azdır. bu yüzden de eski metinlerde mavi rengi tanımlayacak kelimelere rastlamayız. örneğin mavi gökyüzünü ya da mavi denizi tanımlamak için "koyu bir şarap rengi" betimlemesini kullanır cicero ve homeros metinlerinde.

    mavi rengin dilde yer alması da mavi boyar maddeyi bulan mısırlılar sayesinde. mısırlılar bu rengi elde etmek için önceleri indigo bitkisinin mora yakın rengini çeşitli işlemlerden geçirmişler daha sonra ise pahalı bir taş olan lapis lazuli'yi kullanmışlar. pahalı olması nedeniyle de mavi renk yalnızca kraliyet eşrafı tarafından kullanılırmış. mavi boyar maddeleri icat eden mısırlılar sayesinde de mavi rengi betimleyen yeni kelimeler dillerde yer edinmeye başlamış. dilde bu rengi tanımlayan özel kelimeler olunca da denizin gökyüzünün rengi daha bir anlaşılır olmuş.

    olaya bu noktadan bakınca dilin renk algısı üzerinde bir etkinliğinin olduğu anlaşılmış ve hala dillerinde mavi rengi betimleyen kelimeleri bulunmayan namibyalı himba kabilesi üzerinde bazı testler yapılmış. himba kabilesinin yaşadığı ortamı betimlemek üzere kullanılan yeşili tanımlayan 40'a yakın sözcük bulunmaktaymış.

    görsel

    yukarıdaki görsel görebileceğiniz testlerde himba kabilesinin üyelerine 11 adet değişik tonlarda yeşil ve 1 adet mavi kare içeren görseller gösterildiğinde ya mavi renkli kareyi bulamıyorlar ya da çok geç buluyorlar. ancak dilleri yeşilin 40'a yakın tonunu tasvir eden himbalara 11 adet aynı tonda yeşil ve 1 adet daha açık renk yeşilin bulunduğu görseller gösterildiğinde ise modern yaşayışlı insanlara göre çok daha hızlı bir şekilde buluyorlar. hatta modern yaşayışlı insanlar bu konuda çoğu zaman başarısız oluyor...

    peki doğada gördüğümüz mavi kuşlar, mavi çiçekler, mavi kelebekler, mavi gözlere ne demeli?

    önce kuşlardan başlayalım. kuşların kanatlarında göreceğimiz mavi renklerin hepsi yapısal mavi olarak tanımlanan, aslında mavi boyar maddeye sahip olmayan ancak ışığı doğru açıda kırarak mavi görünen yapılardır. aynı tüye tersten baktığınızda tüyün gerçek rengi görünecektir.

    mavi çiçekler de çok nadir olmakla beraber birçoğu aslında koyu mordur. ancak yine ışığı kırmaktan kaynaklı mavi görünen çiçekler mevcuttur. nadir bazı bitkiler maviye çok yakın gerçek boyar maddeler taşımaktadırlar. mavi orkide ve unutma beni çiçeği gibi.

    görsel

    mavi kelebeklere gelince. bir tanesi hariç tüm mavi kelebeklerin kanatları aslında koyu yeşildir. hatta bu kelebeklerin kanatları alkol ile ıslatıldığında koyu yeşil olan gerçek renkleri görünür. ancak bir kelebek var ki kanatlarında gerçekten mavi pigmente sahiptir. bu kelebeğin bilimsel adı obrina olivewing'dir ve kanatlarındaki bu gerçek mavi boyar renk pek de öyle parlak değildir.

    görsel

    son olarak mavi gözlere değinelim. oca2 genini etkileyen genetik bir mutasyon bundan 6.000 ila 10.000 yıl kadar insanlara mavi göz rengini kazandırmıştır. ancak mavi gözler de aynı kuşların kanatlarında olduğu yapısal mavidir ve melanin yoğunluğunun azlığında kaynaklanır. bu yüzden yeni doğan bebeklerin göz renkleri genelde maviye yakındır.

    son olarak şu bilgiyi de verelim: yapısal renkler ışık azlığına göre farklı renklerde görünebilir. gerçek renkler olmadığını da buradan anlarız.

  • anne babalık evlilikle bağlantılı olmadığı için çocuğuyla ilgilenmek zorundadır. ona zorunda değil buna zorunda değil diye diye insanın ahlakı olmadığında sadece akılla hayvandan hallice olacağını unutmamak gerekir. kişi çocuğuyla her koşul altında ilgilenmeyecekse, baba olmayı sikinin keyfine bir durum olarak görüyorsa o zaman hiç bir şekilde baba olmamalıdır.

  • genelde tasavvuf, özelde ise onun artık bir nevi aforoz edilmiş bir kolu olan hurufilik ile postmodern edebiyat anlatısını harmanlamak gibi dahiyane bir fikirle yola çıkan roman. kitabın karakterlerinden celal salik'in köşe yazıları eserin belkemiği konumunda.

    kitabın ilk bölümden önce esrar ile alakalı iki epigraf karşılıyor bizi. romanın gideceği yön hakkında bize ipucu veriyor yazar. zira sır kavramı tasavvufta önemli bir kavram. aynı zamanda romanın son kısmında bürüneceği polisiye ruh hali de esrar kavramı ile yakından ilişkili.

    romanla alakalı detaylı konuşmak için önce hurufilik neymiş ona bakalım. türk dil kurumu'na göre tanımı: "kur'an'ın harflerinden birtakım anlam ve yargılar çıkaran bir mezhep." fazlulluah esterabadi tarafından kurulduğu söyleniyor ki zaten kitapta da bu gizemli adamın bahsi geçiyor. kendisi idam edildiği için daha sonraları ünü giderek yayılıyor. orhan pamuk, bu adamın kurduğu esrarlı mezhebi her şeyin görünen anlamının arkasındaki ikinci anlam ile ya da başka bir deyişle batınî mana ile ilişkisi bağlamında mevzu bahis ediyor.

    hurufilik denilen akımın köklerinin çok eskilerde yattığını da eklemek lazım bu arada. harfler ve sayıların kutsal anlamlar ihtiva ettiği inancı eski çağlardan bu yana mevcut imiş. mesela hepimizce bilinen ünlü pisagor bu minvalde bir tarikat dahi kurmuş. aslında popüler birçok gizemli, dini yahut seküler topluluğun temelinde bu tür harf, sayı mistisizmi var diyebiliriz. geometri kavramının da bu noktada önemini unutmadan vurgulayalım.

    orhan pamuk, gnostik tandanslı tüm bu gizemciliği kullanarak memleketimizin belki iki yüz yıldır tartışageldiği taklit ve asıl kavramlarını ele alıyor. şizofrenik ruh halinin toplumsallaşmasını büyük bir ustalıkla ortaya koyuyor. yüzlerdeki gizli manalardan asırlık yaralarımızı teşhise çabalıyor. nihayetinde ortaya destansı bir postmodern başyapıt çıkıyor.

    kitapta orhan pamuk'un ısrarla üzerinde durduğu başka bir tasavvufî karakter daha var: mevlana celaleddin-i rumi. yazar onun hayatı üzerinden bazı çıkarsamalar yapıyor. rumi'nin en bilindik eseri mesnevi bağlamında hikayeyi gerçekle karşılaştırıyor. metinlerarasılık üzerine orhan pamuk'un görüşlerini öğreniyoruz. bu noktada kâh hayy bin yakzan'ın kâh robinson crusoe'nun bahsi geçiyor.

    aslında kara kitap içerik bakımından romanda söz edilen alaaddin'in dükkanını andırıyoruz diyebiliriz. dünya kadar karmaşık, anlam yüklü ve bir o kadar anlamsız.

    tüm bu bahsettiklerimiz haricinde kitabın esas hatlarını belirleyen şeyh galip'in hüsn ü aşk adlı eseri tabii ki. bunun dışında kitapta bahsi geçen meselelere dair şu başlıklar incelenebilir.

    (bkz: hikaye anlatmak)
    (bkz: tebdil-i kıyafet)
    (bkz: gerçek)
    (bkz: rüya)
    (bkz: 1001 gece masalları)
    (bkz: bektaşilik)
    (bkz: istanbul)
    (bkz: mevlevilik)
    (bkz: modernleşme)
    (bkz: batılılaşma)
    (bkz: edgar allen poe)
    (bkz: nostalji)
    (bkz: bundan evvelki tramvaylar ne kadar iyiydi)
    (bkz: ahmet rasim)
    (bkz: muhyiddin ibn arabi)