hesabın var mı? giriş yap

  • insanı ezik hissetiren şey. yani tamam bolca okuyorum ediyorum ama bunların arasına kendi orijinal fikrimi koyamıyorum, varsa yoksa sağda solda beğendiğim insanların fikirlerini paraphrase etmeç. inanır mısınız benim bu şikayetim bile orijinal değil, reddit'te gezerken gördüm "harbi lan ben de böyleyim" dedim o yüzden açtım bu başlığı. ya...

  • baslik dalgalanmis ve insanlarin hakli oldugu noktalar oldugu gibi yanlis noktalar da cokca var. 'mobil bankacilik' nedir iyi tanimlamak gerekiyor oncesinde. ama turkiyenin genel olarak fintech konusunda avrupa'dan onde sayilabilecegi dogru kabul edilebilir.

    bu yine de 'mobil bankacilik' veya 'genel olarak bankacilik' ile karistirilmamali. ornegin birisi baslikta avrupada x bankasinin bankamatigini bulamamaktan yakinmis, ancak 21. yuzyilda hala banka temelli bankamatik kullanimi kotu, ustelik nakit para ihtiyaci aramak daha da kotu. turkiyede bitaksi/uber kullanmiyorsaniz taksiye bindiginizde nakit paraniz yoksa cuvalliyorsunuz. bu hizmetlerin de sadece istanbulda var oldugunu hatirlatalim.

    mobil bankaciliktan kastiniz eger odeme metoduysa turkiye bu konuda cok da ileri degil. siz turkiye kullanim aliskanliklari acisindan degerlendiriyorsunuz ve turkiyede odeme sistemleri altyapisi (hem regulasyonlar yuzunden, hem de bankalarin fonlanma bicimleri ve kullanim aliskanliklari yuzunden) kredi karti ile yuruyor. kredi karti altyapisi da adi uzerinde "kredi" temelli, dolayisiyla siz banka hesabinizda paraniz olsa bile, ucak bileti alirken kredi kartinizdan alip "olmayan paranizi harcayip" sonra onu oduyorsunuz. odeme mekanizmamizin alt yapisini "kredi veren bir kart" ile iliskilendirince ciddi guvenlik onlemleri almak zorunda oluyorsunuz. turkiyenin bu konuda ileri sayilabilmesinin sebeplerinden birisi bu. sadece bu degil ama sizin kullanim aslikanliklariniza uydugu icin bu size ileri, advanced geliyor.

    ornegin basliga sebep olan haberda isvec denilmis. isvec hakikaten insanlarin kredi kartini neredeyse hic kullanmadigi, hele nakit kullaniminin 0'a yakin oldugu bir ulke. cogunlukla swish kullaniliyor ve bir yere (bar, dondurmaci, restoran fark etmez) gidip "nakit geciyor mu?" diye sormak gunumuzde hakikaten normal bir soru. stockholm biraz turistik oldugu icin nakit gecerliligi soz konusu olabiliyor ama yaklasik 3 ayda bir västerås'a gidiyorum ve neredeyse hic bir zaman nakit para harcayamiyorum. sebebi isletmenin cogunlukla kabul etmemesi. aslinda harcamayi tercih ediyorum ama gecmeyince kredi karti ile odemek zorunda kaliyorum, kredi kartim da swedish kron icin once dolar kuru cevirisi yapiyor ve kur farklari guzel hoplatiyor, boyle olunca yakinlarimin swish hesaplarini kullanmak daha mantikli oluyor.

    e peki nedir bu swish? bildigin bir uygulama, banka hesabiniza bagli. ancak siz swish kullanirken satici (orn. dondurmaci) diyor ki 'lutfen not kismina sunu yazin'. sonra siz o not ile birlikte uygun miktari gonderiyorsunuz ve bildigin saticiya telefonunuzdaki ekrani gosteriyorsunuz. yani validation resmen parayi gonderen kisinin telefonundaki bir ekran goruntusune bakiyor. turkiye, hindistan, bulgaristan, romanya gibi ulkelerde hayatta tutmayacak bir model, cunku ciddi guven iliskisine dayaniyor. ama haberdeki taksiciye sorsan "turkiye'de insanlar yardimci olur, guvenir birbirine". oyle degil mevzu.

    turkiyede odeme sistemlerinin geliskin sayilabilmesinin baska garip nedenleri de var. fintech sektorune yakin olanlar bilirler, turkiyede en cok ulkeyle crossborder odeme altyapisi sunan banka is bankasi'dir. dunyada da bir hayli ondedir. gecenlerde katildigimiz bir toplantida bu birimin muduru bulent kutacun bunu nasil basardiklarini anlatiyordu ve iki temel sebebi var. birincisi turk hava yollari. inanmazsiniz ama turk hava yollarinin dunyanin en cok noktasina ucan havayolu olmasi, odeme sistemlerinde ciddi challenge'lara sebep oluyor. adamlar brezilya'ya da ucuyor, arjantin'e de, isvec'e de, hollada'ya da. boyle olunca oradaki butun yerellerin odeme aliskanliklarina uyum saglaman gerekiyor. o zaman gidiyor is bankasina "bu ulkelerin odeme sistemlerine calis" diyor. brezilya'da sizin hayatta duymadiginiz boleto kullaniyor, arjantin rapipago kullaniyor, isvec swish kullaniyor, hollanda ideal kullaniyor. bunlarin tamami o kadar farkli aliskanliklar ve toplum dinamiklerine dayaniyor ki, ornegin brezilyadaki boleto bancario resmen fiziksel kupon gibi kagitlarla eczanelerden, postanelerden odeme yapabileceginiz bir altyapi.

    yine is bankasinin bu tip "garip" odeme sistemlerine entegre olabilmesi turkiye'ye gelenlerin vize alirken odeme yapma ihtiyaclarindan kaynaklaniyor. siz abd'ye gideceginiz zaman abd vizesi almalisiniz ve bunun icin gidip konsolosluga us dolar'i odemeli, bir ton da belge gostermelisiniz. ancak turkiyeye gelen turistler https://www.evisa.gov.tr/ adresinden kendi odeme aliskanliklarina gore vize alabiliyor. siteye girip bakin, normalde gormeye alisik olmayacaginiz odeme bicimleri var. yine is bankasi yapiyor bunu.

    bu tabii ki bir know-how gelistiriyor ve cross-border odemelerde bu know-how'in kullanilabilmesi, bankalarda da bu alanda rekabet doguruyor. turkiyede eticaret yapan bir siteniz varsa, is bankasi, garanti bankasi, yapi kredi gibi bankalarla calisip cin'le bir cinlinin aliskanliklarina gore, rusya'yla bir rusun aliskanliklarina gore ticaret yapabiliyorsunuz. ancak air france da brezilyaya (sanirim) ucuyor, yine de fransa'da eticaret yapiyor olsaydiniz bu ulkelerin size fransizlarin odeme aliskanliklari ile odeme yapmasini beklerdiniz.

    ote yandan regulasyonlarla ilgili gariplikler de var. ornegin turkiyede e-fatura entegrasyonu yeni ve acili bir durumda. kredi karti pos cihazlari uretimi ve bunlarin elektronik ortamda tutulmasi konusu da oyle. hala gelirler idaresi baskanligi, bddk gibi kurumlar online odeme ile ilgili islemlerde verinin turkiye sinirlari disina cikmamasi icin yasalar koyuyor. bu durum odeme sistemcilerin amazon web services, google cloud gibi ekonomik ve teknolojik, olceklenebilir, yuksek uptime'li, evrensel teknolojilerden faydalanamamasina sebep oluyor. hadi diyelim kritik sistemlerini sadece turkiyedeki verimerkezlerinde tutsunlar, bu sefer kullandiklari third-party hizmetler sikintiya ugruyor, cunku bu hizmetlerin %90'i farkli ulkelerdeki cloud altyapilarinda bariniyor. bu surec oyle zincirleme buyuyor ki, su anda turkiyede apple pay, google pay gibi oldukca yaygin ve pratik odeme seceneklerinin sunulamamasina kadar gidiyor.

    yani bankalarimiz "mecburen" bir takim challenge'larla karsi karsiya kaliyor ve bir cok acidan bunlar son kullaniciya turkiye bankalarinin mobil/internet bankaciliginda geliskin oldugu iluzyonunu yaratiyor ama o daha ziyade sizin kullanim aliskanliklarinizla ilgili. topyekun bakildiginda turkiye fintech ekosistemi gercekten de hollanda'dan kat be kat daha iyi, ama sizin temin ederim hollandalilarin bankacilik ve odeme secenekleri bizimkisinden daha fazla.

    daha da kritigini soyleyeyim: almanyada bir tren garinda tuvalet icin 50 cent'i kredi kartinizla odeyebilirsiniz, ama turkiyede bakkallar/benzin istasyonlari bir paket sigarayi bile kredi kartiyla odemekten kacinirlar. elinizdeki tek dijital odeme yonteminin banka kredilerine dayandirilmasinin yan etkileri bunlar. bankamdaki parayi cekmek icin kendi bankamin bankamatigini bulamadikca tuvalete bile gidemeyeceksem, sicarim oyle mobil bankaciliga? bu durum basli baslina fintech konusunda yetkin bankalarin hala son kullaniciya rahat bir deneyim saglayamadigi, ve turkiye tuketicisinin kullanim aliskanliklarinin dijitallestirmeye ayak uyduramadiginin gostergesidir.

    edit: bkm degil tabii yasayi koyan, bddk. hizla yazinca sacmalamisiz o noktayi, eksiseyler'e de oyle girmis, duzeltilse iyi olabilir bkm'yi zan altinda birakmayalim.

  • yaşadım. hamileyken çok anlamsız ve basit bir aile meselesi nedeniyle terk edildim, yalnız bir hamilelik geçirdim. kalp sesini ilk duyduğumda yoktu, yalnızdım. cinsiyetini öğrendiğimde yoktu, yalnızdım. hiçbir şey aşeremedim. şımarıklık yapma, naz yapma hakkım da olmadı, hep yalnızdım. covid olduğu için daha da yalnızdım.

    doğum yapacağım sabah erkenden hazırladığım mini bavulu ve ana kucağını arabaya indirdim, direksiyonun başına geçip hastaneye gittim. hastane sessiz ve kimseler yok. lobideki görevliye doğum yapmak için geldiğimi, yatış yapacağımı söyledim. 8 aylık hamile olmama rağmen karnım da yoktu, şaşırdı; doğum mu yapacaksınız, bugün mü, şimdi mi gibi şeyler dedi. odanın hazırlanmasını bekledim, eşyalarımı alıp çıktım. verilen ameliyat önlüğünü giydim, varis çoraplarını giydim, doğumdan sonra ihtiyacım olabilecek şeyleri bavuldan çıkartıp yerleştirdim. ameliyathaneye almaları için beklemeye başladım, ismim odadaki televizyon ekranında göründü. sezaryene geçmeden önce de annem geldi.

    doğumdan birkaç saat sonra ayağa kalktım, yürüdüm, eğildim/kalktım, kendi ihtiyaçlarımı kendim hallettim. eşim yoktu. hastanedeki birkaç gecede ve sonraki gecelerde dinlenmeye de fırsatım olmadı. bütün bunlara rağmen yeşilköy'de bir binanın 6. katında bugüne kadar yaşamış olduğum hayattaki en güzel, en farklı birkaç günü yaşadım -bence.

    şöyle de emin olduğum bir şey var; yazacak olsaydı eşim de bu başlığa 'ben hamile eşimin elini sıcak sudan soğuk suya sokmazdım, nasıl insanlar var' minvalinde şeyler yazardı. pratikteki insan davranışları farazi bir dünyadaki idealize edilmiş teorilerle uyum sağlayamayabiliyor.

  • arkadaş (sataus) : benim hayatim su sorularla geçti hep niye? nicin? nasil? neden?....

    bi arkadaşından gelen yorum : niye niçin ve neden aynı sorular nerdeyse :d hayatının 4te3ü boşa gitmiş yawrum..

    ( arkadaş oturtmuş lafı yahu )

  • şu ekşicilerin dünyanın gaz ve toz bulutu olduğu zamandan beri her şeye şahit olup çok iyi biliyor olmasına da ayarım.adam gelmiş howard daha iyidir demiş evet öyle düşünebilir bunda bir problem yok.sonuçta ikisini de izleyebiliyoruz.aynı dönemin kalecileri olduğu için değerlendirebiliyoruz falan.

    sonra pezevengin biri çıkıyor 1950'li yıllardan bir kaleciyi yazıyor millete cahil diyor falan.50'li yıllar lan hayvan herif 90'lar romantizmi falan yapsan bir nebze anlarız.bak 50'li yıllar diyorum.inönü hala hayatta mesela ikinci dünya savaşı biteli 10 sene olmamış.adama sorarlar sen daha babanın taşağında bile değildin adamı canlı izlemeyi geç tekrar maçlarını trt arşivinden 3 dakikalık görüntüler halinde zor buluyorsun ne halt etmeye adamın adını yazıp show yapmaya kasıyorsun dümbük.bir de subjektif bir konuda en iyisi bu demiş ölür müsün öldürür müsün?

    o dönemin futbol kalitesi falan gibi teknik mevzulara hiç girmiyorum bile.sigara içen futbolcuların göbekli kalecilerin falan dönemi.

    allah rızası için şu adamlara biraz ilgi gösterin,sevabına iki bira için karşılıklı falan da burada saçma sapan ilgi çekmeye çalışmasınlar.vardır öyle iyi ekşiciler değil mi?başını falan okşayın şu arkadaşların arada aferin sen en mükemmelsin falan deyin.

    umarım ironi falan yapmıştır da ben anlamamışımdır.

    tanım:milyonlarca euro kazanan zengin bir alman kaleci.

  • *bazen her şey yoluna girecekmiş gibi oluyor. sonra bi' bakıyorum meğerse yol bana girmiş.

    *anneannem hacca gittiğinde free shop'tan absinthe istemiştim, aramış ama bulamamış canım benim.

    *bekârlık sultanlıksa benimki imparatorluk oldu. artık fetret devri yaşamak istiyorum.

    *dün gece hiç tanımadığım bir kertenkeleye sırf ejderhaya benziyor diye usulca sokulup merhaba dedim.

    *ilkokulda seçimle sınıf başkanlığına geldikten sonra tüm sınıfı ayaklandırdığım için başkanlık elimden alınmıştı. 10 yaşımda darbe gördüm. sonrasında sınıfın güneydoğusuna sürülmüştüm.

    *saçımı vikingler gibi örgülü, rastalı, kazıtmalı yapayım ama apaçi muamelesi görmeyeyim istiyorum. saygı istiyorum. toplum buna hazır olsun istiyorum.

    *o kadar çok hastalığım var ki hâlâ yaşıyor olmam da ne bileyim biraz şov bence.

    *en yakışıklı harf e, en güzel harf g, 8'ler siyah, cumalar yeşil ve do notası portakal çiçeği gibi kokuyor.

    *evden çıkmaya alerjim var. güneş ışığı tenime değince kaşınıyorum, insan görünce böcek görmüş gibi huylanıyorum, sokakta bütün bir çin nüfusu üstüme yürüyormuş gibi geliyor.

    *bana bebekken ninni yerine megadeth, slayer falan dinletmişler bu asiliğin başka bi' açıklaması olamaz.

    *sanki kader ağlarını örerken sıra bana gelince ip bitmiş de düğüm yapıp bırakmış gibi bi' hayatım var.

    *bundan sonra bana sayın fazlaejderhasiolanvarmi diyeceksiniz. çünkü ssg entry'mi favorilemiş.*

  • özge özpirinçci.

    de bağlacını yanlış yazmıştı, uyardım kibar bir dille. engelledi bi de dalga geçti “bi de bunlar var twitter’ın tdkcıları” minvalinde. o gün bugündür sevmem, basit biri olduğunu düşünürüm hep. aslında bence iyi insan, eğilip bükülenlerden değil en azından; ama basit işte birazcık. hala denk geldikçe dikkat ederim mecralarda aynı tas aynı hamam.

    edit: soy ismi özpirinçci imiş onu düzelttim. daha isimde “sert ünsüzlerin benzeşmesi” kuralı ihlal edilmiş, salaklık bende ki bağlaçlara takılıyorum.

    edit 2: beni haksız çıkarmadığın için teşekkürler ösgecim

  • daha önceden de yazmıştım bu başlığa ama bazı gelişmelerle birlikte * hesaplar değişti.

    abd new york.

    1) elektrik: evin çatısında solar paneller olduğundan aylık $5-10 arası hizmet bedelinden * başka bişey gelmiyor.

    2) su: evde yaşayanların sayısında ciddi artış oldu ve su faturam ortalama $45-50 civarında.

    3) doğalgaz: yine insan sayısındaki artıştan dolayı aylık ortalama $100

    4) internet: kotasız 1gb hız aylık $55. kampanya vardı ömürlük fiyata sabitledim. yalnız eski çalıştığım firma daha pahalı olmasına rağmen, bağlantıda hiç bi aksaklık olmazdı. bu firma daha ucuz ve daha hızlı internet sunuyor ama ayda 2-3 defa modemi kapatıp açarak bağlantıda oluşan aksaklıkları çözmem gerekiyor. bu çok ciddi bişey değil belki ama insanı gıcık ediyor. yine de eski çalıştığım firmaya göre yarı yarıya indirimli olduğundan buna değer diye düşünüyorum. tabi abd’de tüm kablolar * halen yer üstünde olduğu için kış mevsiminden dolayı da bu aksaklıklar oluyor olabilir.

    5) cep telefonu hattı: aylık $10. daha önceden her şeyi sınırsız kotasız hatta aylık $40 ödüyordum ama kullandığım mobil veriye baktım, ayda 1.5-2gb veriden başka bişey yoktu. neredeyse her gittiğim yerde wi-fi olduğuna göre daha ucuz bi tarifeye geçmek daha mantıklı oldu.

    6) netflix, disney+ , spotify arkadaşların hesaplarıyla devam.

    7) ev kredisi aylık $2000, ev vergisi aylık $950 =$2950

    evin küçük bi kısmını tanıdığım birine kiraya verdim aylık $600. ev kredisini oradan biraz düşüyorum iyi oluyor.

    8) market alışverişi= aylık $1000 gidiyordur. tam hesaplamadım ama allah ne verdiyse affetmiyoruz valla. aslında kupon falan kovalasam baya fiyat düşer ama o kadar vaktim yok.

    youtube bazen böyle videolar öneriyor , gaza geliyorum ama henüz ekstrem seviyeye gelme motivasyonum yok.

  • uzun süreli ciddi bir ilişkinin en güzel yerinde er kişi sevgilisi tarafından “ailem seninle tanışmak istiyor” denilerek ilk yemeğe davet edilir. kahramanımız, gülşen bubikoğlu’nu istemeye giden tarık akan kıvamında hazırlanır, en güzel elbiseler giyilir. güzel de bir kanyaklı pasta alınıp ebeveynlerin huzuruna çıkılır. ilk salaklık anı atlatılıp ortama ısınılır. yemekler güzeldir, muhabbet koyudur, baba da beşiktaşlıdır hatta. ilk yemek için mükemmeldir her şey. yemek biter anneye “elinize sağlık” içerikli birçok övgü dizilir. baba da “hadi ellerini yıka da bir tavla atalım, kızım arkadaşına banyonun yerini göster elini yıkasın” der bu sırada. bunun üzerine er kişi ortamın sıcaklığı ve samimiyetin verdiği salaklıkla şu cümleyi sarfeder:
    - zahmet etmeyin efendim biliyorum.**