hesabın var mı? giriş yap

  • özellikleri şunlardır:
    - fiziksel cazibeye ters orantılı özgüven
    - 1000 metreye kadar trip atma kabiliyeti
    - atmosfer olaylarını etkileyebilecek güçte pöfleme
    - evlendikten sonra dahi 7 aya kadar vermeyebilme
    - 1 dakikada 42 bin karaktere kadar mesaj yazabilme
    - ikili kimlik (evde yarılana kadar açık çay, dışarda cafe latte)
    - bele yönelmiş kızılötesi ışınları engelleyebilen alttan çıtçıtlı body
    - her erkeğin taşıyamayacağı çelik gövde
    - saçın üzerine sabitlenmiş anti serpinti güneş gözlüğü
    - 54 metre ötedeki hava akıntısını algılayıp üşüyebilme

  • kendisiyle 3 yıl önce ekşi sözlük'ün doğumgünü etkinliğinde tanışmıştım. yazarların oluşturduğu kalabalığa bakıp "ne kadar güzel insanlar böyle" demişti. benim o dediğinde gördüğüm ise kocaman bir insan sevgisi ve teveccühlü bir tevazu olmuştu. sanat camiası için büyük kayıp.

  • şimdiii... bu konu hakkında bir milyon tane soru geldi, tek tek cevaplamak yerine buraya uzun ve doyurucu bi şekilde açıklamak en iyisi.

    ne olduğu falan bahsedilmiş, o yüzden sadece modüllerden bahsedicem. toplamda 7 oyundan sorumlusunuz. 3 tane de ders modülü var -ingilizce, matematik, fizik- bunlardan da ayrıca bahsedicem.

    1. concentration

    bu oyunda üç farklı değişken var ve her turda iki tanesinden sorumluyuz. toplam 10 tur süren bir oyun. oyunda bir üçgen var. bu üçgenin değişkenleri; rengi, üçgenin üzerindeki noktaların sayısı ve üçgenin gösterdiği yön. oyunda ilk başta kural ekranı geliyor ve bize iki tane kural veriliyor bu ekranda. örneğin; "1. şu an ekrandaki üçgende, bir önceki üçgenle aynı sayıda nokta varsa yukarı tuşuna tıklayın. 2. şu an ekrandaki üçgenle bir önceki üçgen aynı yönde ise aşağı tuşuna tıklayın." üçgenin gösterildiği ekranın sağ tarafında da, biri yukarıda, biri aşağıda, biri de ikisinin ortasında sağ tarafta olmak üzere üç tane tuş var. orta sağ'daki tuş, iki kurala da uymayan durumlar için kullanılıyor. diğer iki tuşu zaten açıkladım. şimdi, kural ekranı geçince oyun başlıyor ve bir üçgen geliyor ekrana. bu ilk üçgen. ilk üçgende orta sağdakine tıklıyoruz, zira bundan önce üçgen yoktu. her tıklamadan sonra üçgen değişiyor ve yeni bir üçgen çıkıyor karşımıza. yukarıda belirttiğim parametreler içinde -renk, yön, nokta- herhangi bir şekilde çıkabiliyor. eğer yeni çıkan üçgen önceki üçgenle aynı yöndeyse, aşağı tuşuna basıyoruz, eğer nokta sayısı aynı ise yukarı tuşuna. unutmayın, yukarıda yazdığım kural, bir tur için geçerlidir ve bu kuralın dışındaki durumların hepsi orta sağ tuşa gider. örneğin, önceki üçgenle şimdiki üçgen aynı renk. ama kuralda renkle ilgili bir şeyden bahsetmedik, o yüzden orta sağ! böyle böyle 40-50 tane üçgen geliyor arka arkaya. sonra tur bitiyor ve bir sonraki tura geçiliyor. her turda kurallar değişiyor. ilk turda nokta için yukarı, yön için aşağı demiştik. ikinci turda da -atıyorum- aynı yön ise yukarı, aynı renk ise aşağı bas desin kural bize. üçüncü turda da yön için yukarı, renk için aşağı. vs. vs. böyle böyle 10 tur dönüyoruz. ve asıl bomba geliyor. bu 10 turu 10 dakikanın altında bitirmek zorundayız. sınavda, 10 dakika dolduğu anda ekran kapanıyor, bilginize. o yüzden hızlanmak ve konsantrasyonu kaybetmemek gerekiyor. oyun da bunu ölçüyor zaten.

    örnek görsel

    2. spatial orientation

    adından da anlaşılacağı gibi göreceli yön algısını ölçen bir oyun. nokia'daki snake oyunu gibi. bir tane çubuk beliriyor ekranda ve her saniye (zorluk seviyesi yükseldikçe bu saniye aralığı da kısalıyor) bu çubuğun ucuna başka bir yöne bakan çubuk ekleniyor. bu eklenen yeni çubuğun, ucuna eklendiği çubuğa göre hangi yönde olduğunu (sağ ya da sol) izliyoruz ve toplam eklenen çubukta kaç tane sağ ya da kaç tane sol eklenmiş, bunun sayısını istiyor bizden bütün ekleme işlemi bittiğinde. toplamda 20-25 tur dönüyoruz bu oyunu ve her turun başında, bizden hangi yöne dönüşleri saymamızı istediği belirtiliyor. örneğin, tur başlamadan, beyaz bi ekranda kocaman r yazıyor. sağa dönüşleri sayıyoruz. sola dönüşlere bakmamıza gerek bile yok, biz sadece sağa dönüşleri sayıcaz. concentration'la birlikte oyunun en kolay iki modülü olarak geçiyor bu modül.

    örnek görsel

    3. running memory span

    bu modül anlatması en kolay olanı * bir hatun başlıyor sayı saymaya ve nerede duracağı belli değil. kısa aralıklarla sayıları birer birer söylüyor ve biz de bu sayıları aklımızda tutmaya çalışıyoruz. kadın saymayı durdurduğunda da oyun bizden, kadının saydığı sayıları, en son söylediğinden başlayacak şekilde, geriye doğru tek tek girmemizi istiyor. işin sıkıntılı tarafı da bu zaten. en az 7 rakam söylediğini görmüştüm, en fazla da 23-24 tane sanırım. tabi hepsini hatırlamak imkansız. bunu testi hazırlayanlar da biliyorlar. bu yüzden hatırlayabildiğimiz kadarını hatırlayıp yazıyoruz. ama minimum 4-5 tane hatırlamakta fayda var. diyelim ki sondan başa doğru 9 tane rakam girdik, ilk girdiğimiz rakamı yanlış hatırladık, ama geri kalan 8 rakam doğru. ilk girdiğimiz rakam yanlış olduğu için alacağımız puan "0" :) sistem, yanlış yaptığımız yere kadar olan doğruları hesaba katıyor sadece, akılda tutmak lazım bunu. örnek görsel bu görsele göre aldığımız puan 2. sanırsam toplamda 23 ya da 25 tur da bundan dönüyoruz. size tavsiyem, çalışırken her turun sonunda kaç tane bildiğinizi bir kenara yazmanız ve oyun bittiğinde de bütün turları toplayıp aritmetik ortalamasını almanız. bu şekilde ortalama her turda kaç tane bildiğinizi görebilirsiniz. ortalama 4,5 üzerindeyse durumunuz iyi sayılır.

    örnek görsel 1

    4. cube rotation

    bu modülde de, hayali bir küp var kafamızda. ve küpün bir yüzünde 'x' işareti olduğunu hayal ediyoruz. küpün hangi yüzünde 'x' olduğunu oyun bize turun başında örneğin, "initial position; front" diyerek söylüyor. yani küpün ön yüzünde bir çarpı işareti olduğunu hayal ediyoruz. küpün üzerindeki çarpı işaretinin initial positionu 6 yerden birinde olabiliyor; front, back, left, right, top, bottom. sonra oyun bize komutlar vermeye başlıyor. ve biz de bu komutlara göre küğü döndürüyoruz. son komut dahil küpü döndürdük ve durduğumuzda 'x' işareti küpün hangi yüzünde kaldı, bunu istiyor oyun. oyunun verebileceği komut çeşidi de 4 adet. front, back, left, right. bu komutları şu şekilde düşünürsek, oyun kafada canlanıyor. örneğin; "left" dedi. bu küpü sola yatır demek. front dedi, küpü öne yatır demek. kapiş? şimdi örnek bir oyun yapalım.

    initial position: left

    komutlar: right-front-left-front-back-back

    evet, çarpı işaretimiz nerede? tabi ki top'ta :) şimdi dediğim gibi kafanızda bir küp canlandırın ve sol yüzünde bir çarpı işareti olsun. sonra da yavaşça, yukarıda yazdığım komutlara yatırın. sol yüzünde çarpı işareti olan küpü sağa yatırdık, 'x' şimdi nerede? top'ta. sonra öne yatırdık, 'x' bu sefer front'a geldi. sola yatırdık, bir şey değişmedi, yine önde. öne yatırdık, şimdi 'x' bottom'da. back dedi, geriye yatırdık, bu sefer front'a geldi. bir daha back dedi, yine geriye yatırdık, bu sefer de top'a geldi. son konum top. bingo! bu oyun da toplamda 25-30 tur dönüyor sanırım.

    örnek görsel

    5. perceptual speed

    bu oyunda ekranda 9 tane saat kadranı var. ve 1'den 12'ye değil de 8'e kadar sıralanmışlar. bu saatlerden bazıları yuvarlak, bazıları kare şeklinde. bazıları siyah renkte, bazıları ise beyaz. yine 25 civarı tur dönüyoruz ve her turda bu renkler ve şekiller değişiyor. tabi sayıların başladığı yer de. mesela ilk turda saatlerin en üstündeki rakam 1 iken ve rakamlar bu sıralamayla giderken, ikinci turda en üstte örneğin 7 oluyor ve sağa doğru 8-1-2-3-4 diye devam ediyor. oyun bu kadranları bize -zorluk seviyesine göre- 3,5/3/2,5 saniye- gösteriyor ve bizden critical instrument'taki yelkovanın gösterdiği rakamları bu süre zarfı içinde tespit edip aklımızda tutmamızı ve daha sonra da gelecek bir ekrana yazmamızı istiyor. critical instrument ise turun başında oyun tarafından bize veriliyor. örneğin, critical instrument: round shape dedi. yuvarlak saatlerdeki yelkovanın gösterdiği sayıları aklımızda tutucaz. hangi renk ya da şekil olursa olsun, ister black, ister white, ister round, ister square, critical instrument 9 kadranın içinde 4 tanedir her zaman. round shape dediyse, round shape kadrandan 4 tane vardır. black dediyse, black 4 tanedir vs.

    buradaki sıkıntı şurada. birinci seviyede kadranların üzerinde tüm rakamları görebiliyoruz ama ikinci ve üçüncü seviyede rakamların bazıları verilmiyor. boşluk var rakamın yerinde :) biz üstündeki ya da altındaki rakamı görüp, ona göre boşluktaki rakamı bulmalıyız. ama bunun da kolayı var. ready for departure, siz elit ekşi sözlük yazarları için hiç bir hizmetten kaçınmadı! buyrun efenim! yapacağımız şu; kadranlar ekranda belirdikleri anda ilk işimiz herhangi bir kadrandaki herhangi bir sayının yerini tespit etmek. örneğin kadranın birinde sol üst'te 2 gördük. bunu aklımıza not ediyoruz ve bir daha rakam falan aramıyoruz. çünkü bir kadranda 2 sol üstte ise, diğer kadranlarda da 2 sol üstte hep. sonra, critical instrument'larda sadece yelkovanın gösterdiği yönleri aklımıza yazıyoruz. örneğin, sırasıyla (sol)-(sol üst)-(alt)-(sağ alt) istikametlerini gördük 4 tane critical instrument'ta. e, sol üstte 2 olduğunu da biliyoruz. şimdi tek işimiz, buna göre rakamları yerleştirmek. ilk crit. inst.ta sol diyordu. sol üstte 2 varsa, solda 1 var demektir. ilk rakamımız 1. ikinci crit. inst.ta sol üst demiştik. bunu zaten biliyoruz. 2. üçüncü crit. inst. alt tarafı gösteriyordu. o halde, sol üst 2, sol 1, sol alt 8, altta ise 7 var demektir. üçüncü rakamımız 7. dördüncü crit. inst. ise sağ altı gösteriyordu. altta 7 varsa sağ altta da 6 var demektir. yani yazacağımız dörtlü; 1-2-7-6!!! bu oyunun triği bu. bir de pür dikkat oyunu izlemeniz gerekiyor. dikkatinizi dağıtacak hiç bir şey olmamalı etrafta. dikkatiniz dağıldığı anda o tur çöpe gider yoksa.

    örnek görsel

    görselde de gördüğümüz üzre, crit. inst. round shape ve aklımızda tuttuğumuz rakamın da sağ üsteki 1 olduğunu varsayalım. o zaman sıra şu şekilde olacak: (sağ alt)-(sağ)-(sol üst)-(sağ) ve o zaman rakamlarımız da 3-2-7-2 olacak! ta-tam!!!

    6. visual memory

    bu oyun da adından anlaşılacağı üzere görsel hafızamızı ölçüyor. oyunda önce ekranın sol tarafında dört tane obje -şekil ya da ikili harf- ve bu objelerin hemen karşılarında da 10'dan 99'a kadar iki basamaklı sayılardan herhangi biri yazıyor. örneğin bu resimde gördüğümüz gibi, (pu'nun karşısında da bi sayı yazdığını düşünün) şekiller ya da harfler ve karşılarında da sayılar var. sonra bu dörtlü gidiyor, başka bir dörtlü geliyor farklı şekil/harfler ve sayılarla. daha sonra bu şekiller gelirken, ekranın başka bir yerinde de daha önce bize gösterilmiş olan bir şekil/harf çıkıyor ve bizden bu şeklin karşısındaki rakamı yazmamız isteniyor. toplamda 20 tane şekil geliyor ve bu 20 şeklin 20'si de soruluyor. bu bitince oyun bitti mi sanıyorsunuz? yanılıyorsunuz. bi 20'lik daha atıyorsunuz bunun arkasına.

    bunun triği de, ben rakamlara birer plaka numarası atamıştım. şekiller için de anlık bişeyler uydurup hikaye yazmıştım. mesela örnek görseli ele alalım tekrar yeşil artı ve 53. 53 kişi rize'de yeşilhaç adına eylem düzenledi! hikaye sallamasyon olacak ama iki tarafı da içinde barındıracak. ve biz bu hikayeyi en az iki kere tekrar edicez. mesela 49 ve kırmızı çember. 49 tane japon * muş'ta kırmızı bir çember içine toplanıp halay çekti! hikayemiz hazır. iki kere tekrar! böyle böyle oynuyoruz bunu da. sorusu olan? geçiyoruz.

    7. monitoring & instrument coordination

    geldik dlr'ın en baba modülüne. bu modül sadece göstergelerle uçak kullanmak üzerine kurulu. bi joystick'le oynuyoruz. üstte istikamet göstergesi (heading indicator), sağda altimetre, altta saat (hiç bir işlevi yok) solda da hız göstergesi bulunuyor. bir de sol altta birer adet kırmızı ve yeşil düğme var, bu da acoustic task için kullanılıyor. toplamda 12 bölüm var. ilk bölüm sabit bir heading'i tutmak üzerine kurulu. joystick'i sağa sola hareket ettirerek sabit verilen heading'de sabit tutmaya çalışıyoruz. ikinci bölümde ise sabit bir irtifayı tutuyoruz joystick'i yukarı aşağı hareket ettirerek. üçüncü bölümde sabit irtifa ve heading. dördüncü bölümde sabit irtifa, değişen heading'i takip etme. beşinci bölümde sabit heading, değişen irtifayı takip etme. altıncı bölümde değişen heading ve irtifayı takip etme olayına giriyoruz. yedinci bölümde ise bu sefer işin içine speed de giriyor. sabit hız, sabit heading, sabit irtifa. sekizinci bölümde ise sabit hız, sabit irtifa, değişen heading. dokuzuncu bölümde sabit hız, sabit heading, değişen irtifa. onuncu bölümde sabit hız, değişen heading ve irtifayı tutuyoruz.

    11 ve 12. bölümlerde ise işin içine bir de acoustic task'lar giriyor. bir yandan değişen zımbırtıları tutarkene, diğer yandan da belli aralıklarla duyacağımız sayıları takip ediyoruz. eğer arka arkaya üç tane tek sayı duyarsak (yanılmıyorsam) kırmızı butona, arka arkaya üç tane çift sayı duyuyorsak (yamulmuyorsam) yeşil butona basıyoruz. tabi bir yandan da uçağı istenilen parametreler içinde tutuyoruz. bu oyun da böyle dostlar.

    örnek görsel

    amma yazdım beya.. sıkılmadıysanız işinize yarar şeyler bulabilirsiniz yazının içinde. ders modülleri içinse, ingilizce için bişey demiyorum, gereksiz yere zorlama bir sınav. kelime ve deyim dağarcığınızı zengin tutmanız faydalı olacaktır. matematik orta okul matematiği. fizik ise, lise fiziğinden 8-10 tane formülü biliyorsanız çözemeyeceğiniz soru yok. hoş, thy akademi'ye girecekseniz fizik çözmeniz gerekiyor. lisanslı pilotlar fizik modülünden değil aeronautical knowledge denen genel havacılık bilgisi üzerinden sınava tabi tutuluyor.

  • gereksiz romantizm içeren olay.

    durumu olmayan öğrenciler böyle insanlar değil. kendi geçmiş tecrübelerimle durumu olmayan öğrencinin ne yapacağını söyleyeyim. durumu olmayan öğrenci dışardan yemek söyleyip iki tane fazla gelsin diye not yazmaz. durumu olmayan öğrenci hayatı zor koşullarda yaşayan ve kendini buna adapte etmiş insandır. yumurta kırar, makarna yapar, ekmek peynir yer.

    hesap editi: paraları olmadığını iddia eden bi grup öğrenci tanesi 5 liradan 13 lahmacun söylüyor. üstüne 2 tane bedavadan almak için şirinlik kasıyorlar. olay bu.

  • durumu olmayan vatandaşı daha rahat skin diye değil mi?
    kırtasiyeler basit bir ürünü bile ne kadar farkla satıyor biliyoruz.

  • insana dair sınırların aslında ne kadar zihinsel olduğunun bir göstergesidir.

    deliliği, insanın dünyayla bilinen zihinsel bağlarının kopması ya da gevşemesi diye tanımlayabilirim. uzunlamasına bir süreç olabildiği gibi, geçici de olabilir.

    deli kuvveti ise bu durumun içindeki insanın olmadık yer ve biçimlerde ortaya koyduğu bedensel güçtür. onlarca örnek hatırlıyorum ama bir kaçı aklımda yer etmiş.

    18 yaşında bir hastamız vardı. gencecik, ufak tefek bir kız. bipolar bozukluk tanısıyla izliyorduk. manik atakla servise yattı. ufak tefek dedim, gerçekten minicikti. 1.50 boylarında, 40-45 kilo bir şey. yattığında zaptedilemez haldeydi. hemşire odasından kırılmaz camla izlenebilen bir gözlem odamız vardı. geniş gözlem odasında, 4 tane yatak ve devlet malzeme ofisinin o kocaman, ağır, hantal masalarından bir tane var. bazen hastaları kendilerine zarar vermesinler diye yatak tespitine alıyoruz, bazense diğer hastaları korumak için ilaç etki edene kadar gözlem odasında serbest tutuyoruz.

    neyse, kızı odaya aldık. ben alt servise indim bir sebeple. alt kattaki asistan odasındayım. yukarıdan bir ses geliyor. güm güm güm...tabii hemen yukarı koştum. gözlem odasının penceresinden baktığımda gördüğüm manzara şu: o minicik kız, o kocaman masayı kaldırıp kaldırıp yere vuruyor ve bunu sanki yastık kaldırır gibi kolayca yapıyor.

    elbette adrenalin gibi hormonların da etkisi var ama asıl mesele, inhibisyon. insan başkalarıyla ve dünyayla kontağında kendini sınırlar. yapılması gerekenler ve yasaklar, ahlak, yasalar, kurallar zihnimizi dönüştürür. delilik, insanı bu akıştan koparır. aslında bir kertede zihni özgürleştirir. inhibisyon yani baskılanma ortadan kalkınca, beden de farklı işlev görmeye başlar. kas kuvveti, acı eşiği ve hatta sıcaklık algısı bile değişir. yaz günü paltoyla gezip terlemeyen şizofrenlere rastlamışsınızdır sokaklarda.

    zihinsel zincirleri kırmak için 'delirmek' şart mı peki? dmo masasını tüy gibi kaldırabilir miyiz bilmiyorum ama zihnimizi kalıpların dışına çıkarmaya çalışırsak, doğru denileni sorgularsak, bize dayatılanları olduğu gibi kabul etmeden önce üzerine düşünürsek çok daha özgür ve güçlü olabileceğimize eminim.

    "where other men blindly follow the truth, remember;
    nothing is true."

  • dövemez. kesin bilgi.

    öncelikle çocuk yetiştirme üzerine birkaç kelam etmek istiyorum. çocukları yetiştirirken onlara dünyaya dair bazı gerçekleri, sınırları öğretmek bizim görevimiz. sıcak bir eşyaya dokunmaması gerektiğini ona anlatır uyarırız, dokunursa canının yanacağını söyleriz. nasıl bir duygu olduğunu merak ederse anlatmak için kalorifer peteği gibi anında yakmayacak ama uzun süre temas ederse yanma hissedeceği bir nesneye dokundururuz elini. bu örneğin binlerce farklı çeşidi çocuk büyütürken yaşanır. çocuklar yine de bazı şeyleri kendisi denemeye çalışır, deneyerek öğrenir. o sırada onunla konuşarak pekiştirme yaparsınız vs. tabii bunlar böyle kitabî şekilde olmaz, yaşamın içinde, akışın içinde vuku bulur.

    çocuklara sınırlarını öğretmek ebeveynin görevidir. sınır koymak çocuğu daha sakin kılar çünkü nerede duracağını bilememek çocuk için içsel bir huzursuzluk nedenidir. sınırlanmak, kapsanmak ölçüsünde yapıldığı zaman bir ceza değil, yatıştırıcı bir unsurdur. çocuğunuza sınır koymazsanız zaman içinde huzursuz bir çocuğunuz olur, bu huzursuzluk davranışsal ve duygusal olarak tezahür eder. çocuğu böyle yetiştirip 5-6 yaşına getirince, çocuk dış dünyayla etkileşime girince ve çözülemez sorunlar ortaya çıkınca ebeveyn kendini yetersiz ve çaresiz hisseder. çocuğunu döven birçok ebeveyn dayağın vuku bulduğu anda çözümsüz hissedip çocuğuna vurur.

    yani ebeveyn yetersiz ebeveynlik yapar, çocuk bunun sonucunda belli bir davranış sergiler ve cezasını dayak yiyerek çocuk çeker. bazense ebeveyn tahammülsüzdür ve çocuğun yaşına göre normal davranışını bile çekilmez bulur ve çocuğu döver. yani sorun yine ebeveynle ilgilidir.

    şimdi de başka bir açıdan bakmak istiyorum. bir yetişkin bir başka yetişkine kızdığında vurmazken, hatta bırakın vurmayı kaba bile davranmazken çocuğa niye vuruyor? çünkü yetişkin laftan anlıyor diyenler lütfen laftan anlamaz buldukları yüzlerce tanıdıklarını bir düşünsün. bu kişilere vurmamanızın, kabalık etmemenizin nedeni laftan anlamaları değil, onlara vurdugunuzda alacağınız risk. o insanların size vereceği fiziksel ya da duygusal yanıt sizi durduruyor. sizinle iş akitlerini feshetmeleri, sizinle ilişkilerini kesmeleri, onların da size vurması, sizi artık sevmemeleri gibi ihtimaller sizi durduran.

    oysa çocuğunuz, doğası ve koşullar gereği, sizi kayıtsız şartsız seven ve size muhtaç bir insan. siz ne yaparsanız yapın sizi seveceğine ve yanınızda olacağına emin olduğunuz birisi. o yüzden ebeveyn bir kertede bunun rahatlığı ile kötü davranıyor çocuğa. ne de olsa onu terk etmeyecek ya da sevecek çocuğu.

    dostlarım, romalılar...
    insanoğlu güzellikler kadar, bu yukarıda söz ettiğim gibi çirkin haller de barındırır yüreğinde ve zihninde. çok ve koşulsuz sevmek harikadır ama sınırlarınız olmak zorundadır. ingilizce'de sevdiğim ve türkçe'de tam karşılığı olmayan bir kalıp var: taking for granted.

    bir insanı çok sevmek ve olduğu gibi sevmek, bazen bize ne yaparsa yapsın sevmekle karışıyor. size yapılan ve toleransınız olmayan bir davranışı kabul etmediğiniz bir anda, bunu karşı tarafa ciddi bir tutumla anlatmazsanız bu tutumlar artarak devam eder. ve en nihayetinde taking for granted denilen bu davranışa maruz kalırsınız. sonra da sorunun karşınızdakini çok sevmek olduğunu zannedersiniz. dayak yiyen çocukların maruz kaldığı şiddetin önemli bir nedeni bu haldir işte ama onların ebeveynlerinden başka alternatifi maalesef yok. siz siz olun kendinizi hiçe saymayın, yoksa dayak yiyen çocuklar gibi hırpalanır, çok sevmenizin sorun olduğunu zannederek elinizde kırık bir kalple kalakalırsınız.

    ve hepsinden önemlisi lütfen ama lütfen çocuklarınıza vurmayın. bu davranışların açtığı yaraların ne kadar derinlere indiğini çok iyi bilen bir insan olarak söylüyorum, bir çocuk annesinden babasından asla dayak yememeli. kesin bilgi.

  • öncelikle aramaya inandığımı ancak bulamadığımı belirtmek isterim. ikinci olarak karakter sınırlaması nedeniyle başlık biraz malca oldu, evet.

    bu da yeni bir moda. yeni doğan bebeğinin fotoğrafını sosyal medyaya koyanlar -sanırım- nazar değmesin diye bebeği yüzüne gülen bebek vb. smiley koyuyorlar. yavrum siz mal mısınız?

  • dün yaşanmış olmasına (23 haziran 2014) rağmen hala sözlükte bıkmadan usanmadan internet bağlatmışsın kardeş esprisi kasmaya çalışanları gördüğümüz olay. bitmediniz la.