hesabın var mı? giriş yap

  • ne ülkeymiş ne vatanmış arkadaş? 18 ay askerlik yaptım saçlarım döküldü bildiğin kel kaldım, halen ayaklarımdaki mantar geçmedi. yıllardır vergi ödüyorum kazandığım paranın 3 mislini devlete ödüyorum yetmiyor birde öleyim.
    devlet bana ne verdi aç kalsam bakacak mı? işsiz kalsam iş bulacak mı? hasta olsam iyileştirecek mi? param olmadan kesinlikle sanmıyorum.
    bu denklemde bir hata yok mu?
    ben öleceğim tayyip sarayda beyaz çay yudumlayacak? vatana bak vatana...

  • (bkz: amiga'yi ben bitirdim)

    saka bir yana amiga'nin bitisini, daha dogrusu commodore'un batisinin tek bir sebebe baglayamayiz. onlarca ayri sebebi var, hatta genelde yapilmis butun belgesellerde ve kitaplarda komodor firmasinin yanlislari batisin tek sebebiymis gibi anlatilsa da aslinda durum cok daha farkli. ben birkac sebebini anlatayim merak eden olursa diye. ha ozet gec diyen olursa cografya temel sebeplerin en onemlisi.

    1- cografya

    commodore 64 amerika'da da kisa bir sure en populer bilgisayar olsa da, 1984'de cikan ilk amiga haric (bkz: amiga 1000) aslinda amerika ve kanada'da zannedildigi gibi yaygin bir kullanimi hic olmamis. bunu ilk kaynaklarindan, yani amerika'li oyun gelistirici ve yazilim gelistiricilerinden bizzat duyana kadar ben de bilmezdim ama isin dogrusu bu. hatta amiga 2000, amiga 1200 , amiga 3000, amiga 4000, amiga cd32, amiga cdtv gibi modeller amerika'da halkin geneli tarafindan neredeyse hic duyulmamis bile.

    biz de avrupa kisminda yer aldigimiz icin ingiltere ve ozellikle almanya'da uzun sure en yaygin kullanilan amiga bilgisayarlarinin tum dunyada en yaygin kullanildigini zannettik hep. evet avrupa'da (ve avustralya'da) amiga cok yaygindi ama amerika'da ve kanada'da degil.bunun ne kadar olumcul bir darbe oldugunu yazinin devaminda anlatacagim.

    2- bill gates

    jack tramiel'den hayatinin kazigini yiyen bill gates dayinin lisans ucreti alamayacagi komodor sistemleri yerine bilgisayar basina veya yillik lisans ucreti alabildigi ibm pc (yani x86 mimarili dos sistemli bilgisayarlar) platformuna yogunlasmasi, ms dos, microsoft basic, windows, windows 3.1, windows nt, windows 95 gibi ataklarla amerika ve dunya genelinde kullanicilara yeni deneyimler sunarken komodor'un disarda kalmasi.

    3- vesa

    yeni nesillere pek birsey ifade etmese de 1989'da vesa protokolunun getirdigi yeni goruntu standartlari ibm pc'de darma daginik oldugu icin hem gelistiricilere hem kullanicilara cehennem azabi cektiren basibozuklugu ortadan kaldirip ibm pc'lerin kralligi donemini baslatti. daha once cozunurluk, ekran karti mimarisi, veri yolu farkliliklari ekran standartlari o kadar coktu ki, bir gelistirici oyununu her ekran karti, her veri yolu, her cozunurluge gore yeniden programlamak zorunda kaliyordu. vesa gelince bu dert bitti ve zaten amerika'da en yaygin sistemler olan ibm pc'ler her evde kullanilmaya baslandi.

    4- windows

    windows her ne kadar pek hoslanmasak da son kullanici icin cok onemli bir seydi. amiga'daki o.s her ne kadar ayni isleri yapiyor gibi gozukse de ibm pc'li windows kesinlikle cok hizli, cok kolay ve cok pratikti. ayni isleri ayni hiz ve pratiklikte yapmak icin amiga 1200, amiga 4000 gibi cok pahali ve destegi kisitli sistemler almak yerine amerika'daki reklamin da gucuyle windows kralligi kurulmasi amiga icin oldurucu bir hamleydi. ayrica windows'un getirdigi yeni standartlar her yazilim/oyun gelistirici icin buyuk bir nimetti, artik bir sefer programlayarak milyonlarca bilgisayarda birden calisacak urunler cikarabiliyorlardi.

    5- donanim
    ibm pc (anlasilsin diye ibm pc diyorum, bildigimiz pc iste) tarafinda matematik islemcili 386dx serisi ciktiktan yillar sonra amiga'da hala 7 megahertz'lik 68000 cpu'su kullanan amiga 2000 gibi modeller cikiyordu ki basligin ismi olan amiga 500 de ayni islemciyi kullanir hem de a2000'nin aksine genisleme bakimidindan da cok kisitlidir. ayrica x86 mimarisi gelisime cok acik bir mimari olarak 2000lerin sonuna kadar varligini surdurdu, buradan bile aradaki fark anlasilabilir. 486dx 89 yilinda piyasaya cikip 33mhz civarlarinda dolanir ve doyurucu cache bellek verirken amiganin son kursunu olan asiri pahali amiga 4000 bu performansin cok kisitli bir versiyonu ancak 1992 sonunda cikabildi. o da cok pahali fiyatindan dolayi satmadi bile. amiga yarisa devam etse karsisinda 1993'de piyasaya girmeye baslayan pentium 5 mimarisini bulacakti ki fena ezilecekti. amiga'nin tartismasiz ustun oldugu konu ise multimedya (goruntu ses) gucuydu, o yuzden sanatci/tasarimcilar acisindan tercih edilecegi dusunuluyordu. dusunuluyordu ama, macintosh bir darbe daha vurdu.

    6- macintosh

    amiga'nin amerika'da kisitli bir tasarimci/gorsel sanatci/muzisyen tarafindan tercih edilmesini saglayan multimedya donanim ustunlugune en buyuk darbeyi macintosh vurdu. amerika'daki reklamlari ve multimedya yazilimlarini kendi sistemlerine en basarili sekilde optimize eden apple, zaten kisitli sayidaki musteriyi de amiga'nin elinden aldi. multimedya donanimi olarak amiga daha iyi olsa da pazar gucu ve reklam destegiyle macintosh maci aldi.

    7- doom

    evet gercekten de doom oyununun amiga'nin bitisinde onemli bir rolu var. ama burada konu sadece donanim yetersizligi degil. o konu istenilse asilabilirdi ama asil olan doom'un tam bir amerikan kulturu oyunu olmasiydi. benim bu gereksiz yaziyi yazmamdaki asil amac zaten butun olayin amerika'da baslayip amerika'da bittigini anlatabilmek. ilk baslarda cogunlukla avrupa'dan cikan oyun gelistiriciler (ozellikle ingiltere) yuzunden commodore ve amiga onde gibi gozukse de, asil pazar olan amerika'da oyun gelistiricilerin guclenip ibm pc/macintosh tarafina kaymasi cok onemli bir konu. fast pace denen ve tam anlamiyla umursamazca eglenme secenegi sunan bu oyun aslinda degisen oyun kulturunun merkezinin amerika olacaginin isaretiydi. asil kalesi avrupa olan amiga da bunun disinda kaldi haliyle.

    8- korsan

    amerika'da basta bill gates ve apple sayesinde 80'lerden itibaren korsan yazilimlara ciddi cezalar verilip onu alindigi icin amerikan kullanicisinda oyuna/programa para verme kulturu olusmusken, amiga'nin tutundugu pazar olan avrupa'da korsan kullanim asiri yaygin. birakin turkiye'yi falan, ingiltere, almanya, fransa gibi ulkelerde amiga ve komodor oyunlari/programlari o kadar yogun korsan kullanilmis ki cogu firma bu yuzden yonunu amerika'ya ve dolayisiyla ibm pc'/macintosh'a cevirmis. bunu duydugumda ben de sasirmistim ama o cok gelismis sayilan ingiltere'de bile herkes korsan kullanmis 80'ler ve 90'larda. bunun sonucunda da yeni programlar/oyunlar zamanla iyice ibm pc/macintosh tarafina kaymis. yani yenilikler hep o yonde olurken amiga tarafi yerinde saymis.

    9- jack tramiel commodore yonetimi

    evet yadsinamayacak gerceklerden biri de komodorun daha kurulusundan itibaren cok yanlis yonetilmesi, kisa donem politikalari yuzunden uzun donemde butun sektoru kendine dusman etmeleri var. jack tramiel nazi toplama kampindan sag kurtulmayi basardigi icin her seyi yapabilirim kafasinda tam bir kurnaz tuccar hoduk oldugundan firmasini bir donem dunyanin krali yapsa da microsoft, ibm, at&t, radio shack, apple gibi sektorun butun devlerinin nefretini kazanacak sacma sapan hamleler yapti. bunun sonucunda butun amerikan firmalari anlasma icinde dunya genelinde kendi standartlarini kurarken komodor disarida kaldi. eger amerikan ticaret yapisini biliyorsaniz, abd'nin nasil amerikan firmalarini yukseltip cilalamak icin onlerini actigini, dunyanin geri kalaninda ustunluk kurmalari icin yardim ettigini biliyorsunuzdur. zaten bugun dunyadaki ustunluklerinin temelinde bu politika var. iste komodor yaptiklari yuzunden bu sistemin disinda birakildi. ve sonuc ortada.

    azili bir komodor/amiga hayrani olarak bunlari soyluyorum cunku isin dogrusu bu.

    bu gereksiz yazinin ana fikri su aslinda; "bir sey amerika'da tutarsa dunyada varolur tutmazsa yok olur". amerika dunyanin en buyuk tuketim toplumudur. dunyanin geri kalanindan daha fazla tuketir ve para harcar. amerika bu sistem uzerine insaa edilmistir zaten. ayni sekilde dunyanin kulturel agasi da amerika'dir. dunyada hangi oyunlarin oynanacagini, hangi filmlerin tutacagini, hangi dizilerin merakla beklenecegini hep amerikan halkinin begenileri/secimleri belirler. iste taa 1986-1987 yillarinda, yani daha amiga 500 cikmadan once amiga'nin bittigi belliydi. cunku amerikan kamu oyunda fazla ses getirmedi. sadece biz de avrupa tarafinda olup avrupadakiler gibi romantik baktigimiz icin olayi gec farkettik. zaten satis rakamlarina gore ingiltere ve almanya da amiga en cok satisini gerceklestirip kat kat fazla satilirken amerika'da cok gerilerde kalmis.

    yani biz 93-94'de "la commodore essah batiy galba" diye suphelenmeye basladigimizda amerika'da amiga'nin helvasi coktan yenmis, hazmedilmis hatirlayan kalmamis bile.

    sozun ozu; eger teknoloji/yazilim konusunda basarili olmak istiyorsaniz rehberiniz amerika olsun. oradaki begeniler/degisimler/donusumler pazarin gelecegini belirledi/belirliyor/belirleyecek.

  • 7 milyar insanın %99.99'unu oluşturan insanlar bunlar.
    onlar için hayatın çok daha kolay olduğunu düşünüyorum. siklemeden, merak etmeden, anlamadan, sadece itaat ederek, boyun eğerek, tren gibi koyulduğu rayda giderek yaşamak eminim ki huzur vericidir.

    bu anlatacağım gerçeği hiç fark etmeden yaşayıp ölen milyarlar, nasıl oluyor da kendi öz benliğine saygı duyabiliyor şaşırıyorum.

    kafamızın içinde bir beyin olduğunu biliyorsunuz.
    kafatasının ışık geçirmediğini biliyorsunuz.
    gözün ışığı elektrik sinyallerine çevirdiğini biliyorsunuz. peki hiç merak etmiyor musunuz gerçek ışık nasıl bir şeydir acaba. zira şu anki haliyle hiçbirimiz dünyanın gerçekte nasıl gözüktüğünü bilmiyoruz. çünkü biz gerçek anlamda hiç ışık görmedik.

    bunu biraz daha metaforik hale getirirsek, bizim "görmek" dediğimiz şeyin aslında gerçek objenin elektrik ile aktarılabilecek yeni bir formata dönüştürülmesi olduğunu anlayabiliriz. harika bir manzarayı mors alfabesiyle bir arkadaşınıza tarif ettiğinizi düşünün. işte gözün yaptığı tam anlamıyla budur. görüntüyü alır, kodlar, beyne görüntünün elektrik halini yollar.

    aynı şey tatmak, koklamak, duymak ve hatta dokunmak için de geçerlidir. bir koku aslında var olan bir molekülün burun tarafından elektrik sinyaline dönüştürülmesinin sonucudur. molekülün gerçek kokusunu asla bilemeyiz. aynı molekülün bir başkasına başka şekilde kokup kokmadığını bilemeyiz. bize kötü kokan bir molekülün bir başka canlıya harika gelip gelmediğini bilemeyiz.

    yani daha ötesine gidersek bizlerin, beyne ulaşan bilgilerin dünyasında var olduğumuz gerçeğini fark etmeden yaşamak, tartışmasız bir cehalettir. bizler fiziken gerçekten bir dünyada mıyız, bunu da bilemeyiz. boşlukta havada asılı bir sinir yumağı mıyız, nehirde bir plankton muyuz, dinazor muyuz bilemeyiz.

    işte tam da bunları düşünen rene descartes varlığını dayandırabileceği tek noktayı, var olup olmadığını sorgulamasına yarayan düşünmede bulmuştur.
    "düşünüyorum öylese varım." demek, diğer hiç bir duyuma güvenemem çünkü varlıkları ve verdikleri şüphelidir demektir.

    düşünün.
    varsınız ama neredesiniz.
    çevremizde bir şey var mı?
    bizden başka kimse var mı?
    limonun bir tadı var mı?
    ışık, aydınlık, renk var mı?
    varsa neye benziyor?

    (bkz: erkeklerdeki renk algısı/@limon kimyon zorro)
    (bkz: öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler/@limon kimyon zorro)

  • "kâfirle dostluk etmek ya da herhangi bir şekilde iletişim kurmak... islâmiyette hiçbir şekil ve koşulda yeri olmayan vaziyet."

    ulan hıyar, ateistlerin okuyacağı yerde yazma o zaman. ne iletişim kuruyorsun?

  • fatih- çarşamba'da büyüyen bir adamım.
    cemaatin merkezi durumunda ki ismailağa camiinde az namaz kılmadım.
    hatta abdest alırken kalabalık bir grup geldi, yanıma bir ihtiyar oturdu, herkes başında.
    sonradan sordum; kim bu?
    mahmut efendi, dediler. ilkokul talebesiyim o zaman.

    hala mümkün mertebe namazlarımı kılarım.
    ben ihsan eliaçık hoca'nın ne demek istediğini anlıyorum.
    dünyada ki kan ve göz yaşının en büyük sebebi yoksulluk, yoksulluğun da en büyük sebebi sermayenin baronları. ihsan hoca mücadeleye en tepeden başlamış.
    tipik türk dincisi, hatta islamcısı anlamaz onu.
    allaha kulluk edecekken, kula kulluğu adet edinmişlerin öğrenmesi gereken çok şey var.

  • mevcut şartlarda o durumda yapılabilecek en temiz hareket.
    arkadaşı doğru kararından dolayı tebrik ediyorum.

  • starbucks lüks değil. tall boy bir filtre kahve ile sabahtan akşama kadar oturma imkanı sunuyor gençlere. üstelik bedava internet ve her masada priz imkanı ile. bu dediğini no name cafelerde yapamazsın. sıra olmasının tek sebebi bu.

    ayrıca bir kahve içiliyor diye ülkedeki enflasyon gerçeğini yok saymak cebindeki telefonu çıkar diyen dayı kafası.

  • görsel bu görseldeki fiş 2019 yılına ait ve ürünler toplamı 287 tl. sağolsun bir arkadaş üşenmemiş aynı ürünlerin bu günkü tutarını hesaplamış, çıkan hesap 1.850 tl. o günün asgari ucreti ile (2.324 tl) bu alışverişten 8 kere yapılıyorken 2022 sözde iyileştirilmiş asgari ücreti ile ayni alışverişten sadece 3 kere yapılabilmekte. tek kelime ile yazılar olsun hakkım haram olsun!