ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
uçakta türk olduğunu belli etmenin yolları
-
yolcu 1: hostes hanım bakar mısınız?
hostes: buyrun.
y1: şu arkadaki koltuk (acil çıkış tarafındaki koltuğu gösteriyor) buradan daha geniş ben oraya geçebilir miyim?
h: maalesef efendim. koltuk değişikliği yapılamıyor.
y1: neden?
h: acil çıkış kapısındaki kapılar ek ücrete tabi oluyor ve ek ücret ödeyenler oturabiliyor.
y1: ya hanım kızım boş oturayım ne olacak işte?
h: efendim maalesef belirttiğim gibi sizi oraya alma şansım yok.
[adam burada uf puf eder, hostes gider.]
yolcu 2 [adamı tanımayan başka bir adam]: ya geç hemşehrim kimse oturmuyor n'olacak!
yolcu 3 [adamı tanımayan adamı tanımayan, yolcu adamı da tanımayan başka bir adam]: tabi tabi ya geçin ne var oturacaksınız da yiyecek misiniz sanki koltuğu n'olur yani!
yolcu 4 [aslında kimsenin yüzüne bakmadan, konuştukları çevresindekiler tarafından duyulacak şekilde konuşuyor]: aman şirket politikasıymış insanlara eziyet etmekten başka bir şey değil..
y1 [acayip gaza gelir hostesi falan dinlemez ve bir hızla yerinden kalkar]: tabii ya sanki ne var yiyecek değiliz ya koltuğu. [oturur] oh be ayaklarım rahat etti vallaha.
[y1 y2 y3 y4 arası karşılıklı tebessümler]
hostes gelir, bakar, dudağının kenarlarını kulaklarına doğru çekme, gözlerini kapama ve kafasını sağa doğru çevirmek sureti ile sitemkâr bakışlar atıp geri döner.
hostes --> emir kulu. ekmek kapısı. türk.
yolcu 1 --> kendine kalsa yapmayacağı bir şeyi biraz gaza gelince kolaylıkla yapabiliyor. türk.
yolcu 2 --> küçük meselelerde birine destek olmayı çok sever. türk.
yolcu 3 --> küçük meselelerde biri birine destek olunca olaya dahil olmaktan çok hoşlanır. türk.
yolcu 4 --> ortalık galeyana gelince çorbaya tuz atmak, birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirmek temel görevidir. türk.
yaran diyaloglar
-
aziz nesin dost ağırlamada, yedirme içirmede, ikramda bonkör bir adamdır.
fakat, çöpe giden bir pirinç tanesine bile üzülür.
nesin aynı zamanda çok cimri bir adamdır. cimriliğini kendisi ilan etmiştir:
"ben çok cimriyimdir. bu cimrilik emeğe saygımdandır" diyerek cimriliğinin nedenini açıklar. emek aziz nesin için "kutsaldır".
tan gazetesinde köşe yazarı ve muhabir olarak çalıştığı yıllarda 50 lira maaş almaktadır.
geçim sıkıntısından "al takke ver külah" yaparken bir tanıdığına 50 lira borçlanır.
bu ay olmadı gelecek ay derken... alacaklı bir gün iyice sıkıştırır.
aziz nesin adama; " yarın saat 11:00'de gel paranı al" demiş bulunur.
borcunu ödemesinin tek yolu; çalıştığı tan gazetesinin patronu halil lütfi'den avans almaktır.
patron, aziz nesin'den daha cimri, aynı zamanda huysuz bir adamdır.
fakat, cimriliğinden dolayı aziz nesin'i çok sever. nesin, gazetedeki mürekkep hokkasına özel kalemini batırmış adam değildir.
mürekkep uçar diye, hokkanın ağzını açık bıraktığı hiç görülmemiştir.
herhangi bir nedenle, gazetenin tek yaprak kağıdını özel işi için kullanmamış, gazetede kullandığı her eşyayı gözü gibi korumuştur.
aziz nesin aynı zamanda çalışkan, okunan ve sevilen bir yazardır. bir gazete patronu böyle bir adamı sevmesin de kimi sevsin?
***
aziz nesin, alacaklısı geleceği gün saat 10:00'da, patronu halil lütfi'nin odasına gider:
- efendim, birisine 50 lira borcum var. buraya gelecek. bu ay ki maaşımı avans olarak verin de adama borcumu ödeyeyim.
- ne zaman gelecek adam?
- saat 11:00'de.
- 11:00'de gel al parayı.
- saat 10:00 zaten. adam az sonra gelir. parayı şimdi verin de adam gelince mahçup olmayayım.
- 11:00'de gel 11:00'de.
- neden illa ki 11:00?
- yav aziz; saat 11:00'e kadar bakarsın adam ölür, ben sana parayı vermekten kurtulurum. bakarsın sen ölürsün, ben yine parayı vermekten kurtulurum.
- efendim; bende bu şans varken ne adam ölür, ne ben ölürüm. siz ölürsünüz ben parayı alamam. şimdi verin şu parayı.
anonymous'un türk hastane kayıtlarını sızdırması
-
anonymous'un neye karşı olduğunu yine bir türlü anlayamadığım sızdırılma.
şimdi sen iddia ettiğin gibi hükumete karşıysan onların sitelerini hack'lersin, bir şekilde zarar verirsin. orasını anlayışla karşıladığım gibi destek de veririm, ama sen türk insanının, türkiye vatandaşlarının özel bilgilerini internete sızdırıp duruyorsun. hükumete falan karşı değilsin, direkt türk insanına karşısın.
benim bu coğrafyada doğmak dışında senden ne farkım var? bana niye yapıyorsun bunu? zavallı vatandaşın ne suçu var?
edit: mesaj atanlara teşekkürler. anonymous, bu hack'le ilgili hiç bir alakaları olmadığını duyurmuş. sahiplenen de çıkmadı. çok garip gerçekten...
debe editi: (bkz: furkan bebeğe yardım ediyoruz kampanyası)
debe editi 2: (bkz: rehber köpekler derneği) - (bkz: #60468430)
gocuğu hoşlanılan kızın gocuğunun üstüne asmak
-
sümerbank dönemine paralel bir dönemdir bana kalırsa. tarihe bakınca uzunca bi süre, 90ların ortasında kalitesiz, naylonsu, elyaflı, uyduruk alternatifler artınca, bişeye benzeyenler kaban, benzemeyen mont oldu. gocuklar bitti. sümerbankın şubelerindeki ürünlerin yenilenmediğini hatırlıyorum, 99'da kapanmış, mağazalar için stoklar yıllarca eritilmiş 2006'ya kadar ama orda süreç var.
ülke geneline kaliteli, görece uygun fiyatlı ürünler dağıtan bi kurum aslında sınıfsal ayrımların oluşmasına uzun bir süre engel olmuş olabilir.
mutlu olmayı beceren insanların ortak özelliği
-
net bir şekilde farkındalık ve düzgün beklenti yönetimi.
bunları yaparsanız, çok büyük yıkımlar harici hep mutlu hissedersiniz.
dünün en beğenilen entry'leri
-
artık bir ekşi sözlük klasiği olan aramaya inanmadan yazma ve ciddiyetsiz şukelalarla debe 2. olan entrymiz
#48580665
ardından başlıkta 'limit' kelimesini arayınca daha öncesinde bu bilginin tam olarak 152 kere yazılmış olduğu ortaya çıkıyor.
hiç unutmam 4 yıl önce zamanın meşhur bir esprisini aynı başlıkta 2. kez yazdığım için (trabzon'da 2 kişilik uçak mezarlığa düşmüş, kurtarma çalışmaları sonucunda 40 ceset çıkarılmış) sözlükte geçen haftanın en kötülenmiş entry'lerine girmiştim. şimdi ise 152. kez yazınca debe'de 2. olabiliyorsun.
burası ekşi sözlük, burada artık kalite yok!
22 kasım 2016 japonya depremi
-
tsunami yok 1 metreymiş yok 3 metreymiş, arkadaşlar bilmem farkında mısınız ama fukuşima nükleer tesisi 2011 yılında depremde hasar aldığından beri olaylar hala kontrol altına alınmış değil. durumun ciddiyetinden bir haber gelip "caponlara koymaz yea" diyerek olayı sulandırmaya çalışanları gördükçe gerçekten çok şaşırıyorum. geçen kazada az da olsa durumu kontrol almaya çalışıyorlardı şimdi elde kalan radyoaktif maddeleri soğutan sistem de bozulmuş. 2011'de ne olmuş, hala neler oluyor bir okuyun gözünüzü seveyim;
- 2011 yılından beri günde 300 ton radyoaktif atıklı su (soğutma suyu) okyanusa salınıyor.
- fukuşimadaki radyoaktivite o kadar yüksek ki, bunu durdurmak için kullanılan robotlar daha merkeze yaklaşamadan bozulup eriyorlar. tepco denen sik kafalılar "bu sorunu çözecek teknolojiye şu an sahip değiliz" deyip kenara çekildiler.
- daha sonra tepco'daki mallar buzdan bir duvar yapalım bari bu sızmayı önleyelim dediler, "olay kontrol altına alınacak" diye vızıklıyorlardı şimdi de okyanusa salınan suyu durdurabilmek için 4 seneye daha ihtiyacımız var diyorlar. sik anasını sik 4 sene ne ki, okyanusa pompalamaya devam...
(not: bununla ilgili haberler ve makaleler internetten kaldırıldı. konu ile ilgili bilgiye ulaşmanız artık biraz zor.)
- kazadan kısa süre sonra kanada ve amerika kıyılarında sudaki radyasyon oranı %300 olarak ölçüldü ve bu oran her sene katlanarak artıyor. kazaya yakın olan bölgelerdeki deniz canlılarının çoğu öldü, ya "hastalandı" ya da acaip değişimlerden geçiyorlar. kısaca şu an okyanus tümörlü balık kaynıyor. radyasyondan etkilenenler sadece deniz canlıları değil tabii ki.
http://i1.mirror.co.uk/…ukushima-mutant-flowers.jpg
http://www.themarysue.com/…tbutterflies-580x278.gif
http://www.dw.com/image/16166163_303.jpg
http://namarashhs2015.weebly.com/…/2136834_orig.jpg
http://s3.india.com/…tent/uploads/2015/07/bunny.jpg
http://www.secretsofthefed.com/…ut-article-size.jpg
- bütün bunlar sonucunda çoğu avrupa ülkesi, amerika ve japonya'dan gelen deniz ürünlerini ülkeye sokmama kararı aldı. ton balığı falan zaten hayal, unutun artık.
- 2011 yılındaki kaza nedeniyle kaliforniya'da yeni doğan bebeklerin kansere yakalanma riski 29 kat fazla. yetişkinlerde de kanser vakalarında artış gözlenmiş.
- olayı örtbas etmek için hükümetler ölçümleri normale yakın göstermeye çalıştığı da yazılanlar arasında.
kısaca dünyanın içine ettiler, 2-3 metrelik dalgaları değil bunları konuşmak gerekiyor. "aman inşallah kimse ölmemiştir" diyorsunuz iyi hoş da fukuşima'ya yakın yaşayanlar bugün depremde ölmese bile belki 10 sene sonra kanserden zaten ölecek. anlatabiliyor muyum sevgili arkadaşlar?
daha fazla bilgi almak isteyenler şu linklerden devam edebilir;
http://www.reuters.com/…ma-pm-idusbre97601k20130807
http://www.storyleak.com/…-prompts-fukushima-fears/
http://oregonstate.edu/…-local-extinctions-expected
http://time.com/…43/fukushima-disaster-food-safety/
http://www.globalresearch.ca/…rom-fukushima/5355280
http://www.integrativecanceranswers.com/…er-in-u-s/
https://www.rt.com/…na-radiation-tripled-fukushima/
(not: bilgilerde bir yanlışlık varsa lütfen uyarın, olayın üzüntüsü ve siniriyle hızlı bir şekilde yazdım.)
gagabulut'a 17 yıl hapis cezası verilmesi
-
yaptığının kesinlikle savunulacak yanı yok hatta hapise atılmasını destekliyorum, gaga bulutu da hiç sevmem ancak bu ceza çok fazla olmamış mı? zira tecavüz suçundan yargılananlar bu kadar ceza almıyorken çok abartı olmuş.
supernatural'ın türkiye versiyonu
-
dean'in namazı yanlış kıldıran imamı döveceği, sam'in lavaboda ayak yıkayacağı bir dizi olacaktır.
tarantino'nun kullanabileceği türkçe şarkılar
-
cem karaca - emrah
şu ana kadar kullanmamış olmasının tek nedeni duymamış olmasıdır, o kadar net konuşuyorum.
anne kız diyalogları
-
-yavrum geliyor musun haftasonu yazlığa?
-geliyorum anne
-sakın güneş yağı alma
-niye ki?
-ben motoryağı aldım aha aha
-anne insan kızına motor der mi yaaa
-ay napayım canım çok sıkılıyor
-????????