hesabın var mı? giriş yap

  • babam bakan olsa sakız aldırmazdı be dünyayı burnumuzdan getirirdi. allah'tan böyle bir sıkıntı yaşamadık.

  • anaokulunda yaşanmış hatırlanması genellikle zor olan anılardır.. benim de oldu.. anlatayım;
    hafızamın bir oyunu muydu yoksa gerçekten görmüş müydüm ya da sadece çocuktum ve gaza mı gelmiştim bilmiyorum ama çok heyecanlıydık 5-6 kişilik bir çocuk grubunun başını çekiyordum ve okul bahçesindeki çiçekliğin toprağına doğru yönelmiştik emir vermiştim* "kazın toprağı..!" diye, kazmışlardı eğilip elleriyle.. ve işleri bittiğinde iyice yere yaklaşıp baktığımda, toprağın içinde yürüyen bir astronot olduğunu gördüm dostlar..! boyutu, suya atılınca büyüyen garip oyuncakların suya atılmadan önceki halleri gibiydi.. ve diğer çocuklara gösterdim bazıları kaçmıştı korkup bizse sınıfa büyük bir zafer kazanmış edasıyla dönmüştük..

  • az önce markete giderken bu manzarayla karşılaştım. market sahibi, birkaç belediye çalışanının sessiz sedasız, kimseye reklam yapmadan gelip defteri hesaplattığını, sonra da ödeyip gittiklerini söyledi. twitter'dan mansur yavaş tagine baktığımda da tek marketin bizimki olmadığını fark ettim. ne diyeceğimi bilmiyorum, bir oy en fazla bu kadar hak edilir, bir şehir en fazla bu kadar iyi yönetilirdi sanırım.

    t: sosyal devlet vizyonunu tek başına üstlenmiş başkanın yeni icraatı.

    edit: uyarı üzerine eksiup linki değiştirildi

    bir alttaki susere ithafen edit2: zaten şehrimizde ihtiyacı olup başvuru yapan ailelere gıda yardımı yapılıyor. ben öğrenciyim, benim de borcum vardı, gelip kapatmışlar. oturduğum yerde de öğrenciler ve emekli insanlar var genelde. sizin kalplerinize kötülük hakim olduğu için iyilik kavramından haberiniz yok. mansur yavaş'ın bu kadar iyi çalışması kimyanızı bozdu biliyoruz. korkunuzda da haklısınız çünkü bu adamı cumhurbaşkanı yapacağız

  • güzel bir tecrübe kazanmış çocuktur, bir sonraki sınava bir gün önce okul binasını görmeyi, sınava vaktinden erken gelip geç kalma ve aksilik çıkma ihtimalini, evden çıkarken tekrar tekrar sınav için gerekli kimlik giriş kağıdı vs evrakları bakmayı sınav giriş belgesini defalarca okumayı ve öğretmenlerinin uyarılarını dikkate almayı öğrenecektir. malesef tecrübe ucuz bir yöntem değil. dünyanın sonu değil geçmiş olsun dediğim çocuktur.

    edit: dünden beri çok mesaj alıyorum, aile sorumsuzmuş ! yetiştirme yurdunda büyüyen çocuklarda bu sınava giriyor anne babası olmayan engelli olup çok ufak yaşta sorumluluk alan çocuk ve gençler var ajitasyona gerek yok.

    edit 2: sınava birdaha girme hakkı yokmuş, bu çocugun önünde üniversite ehliyet dil sınavı ales vs vs birçok sınav için önünde uzun yol var umarım o sınavlardan başarılı olur.

    edit 3: yolda giderken gaspa ugrarsa nolcak diye mesaj atanlar var, 1.6 milyon da bir ihtimal bile yaşanmadı öyle bir olay.

    edit 4: çocuğuma acıyanlar varmış, kınadığın başına gelmeden ölmezmişim vs vs mesaj atanlar var. tatil beldelerinde türk çocuklar sürekli ağlayıp yemeklerini anne babalarının elinden yerken, yabancı çocuklar uslu uslu ne kadar ufak olursa olsunlar kendi yemeklerini yiyor. burdan çıkarılacak sonuç bebeklikten itibaren sorumluluklar yaşına yeteneklerine uygun yüklenmeli.

    son edit: çocugu eleştirdiğim kınadığım dalga geçtiğim falan yok, insanlık hali unutmuş olabilir o gün şanssızlık yaşayabilir sınav umrunda olmayabilir bir sonraki sınavı dikkat etmesi gerektiğini üzülerek hayal kırıklığı ile öğrenmiş oldu. umarım bundan sonra şans ve başarı bu çocukla olur....

  • "saatler önce evlilik teklifi aldığım mutlu günümü mahveden onca yazar" diyerek gerekli yerlere göz dağı vermeyi ihmal etmemiştir.

    sevgili alexandra,

    sen sözlüğü şu anki haliyle gördüğün için belki de anlam veremiyorsun olup bitene. “nedir bu tantata bu gereksiz, çocuksu ve %90’ı cahil barındıran site için” diyorsun belki kendi kendine. hep böyle değildi buralar alexandra. kimisi kişiliğini inşa etti burada. filmler izledi, şarkılar dinledi. tartıştı, öğrendi, tanıştı, dertleşti. tabii bunlar yaşanırken sen henüz çocuktun. o güzel şeylerin hepsi vaktiyle yaşandı burada. sonra kanzuk ticari hırsları uğruna hepsini tek tek mahvetti, ama o başka bir günün konusu.

    burası her geçen gün ne kadar yozlaşmaya, kokuşmaya, iğrençleşmeye devam etse de, sırf geçmişin hatrına bile olsa bazı korumacı reflekslerimiz var. gördüğün yazarların yazar olmak için ne kadar beklemesi gerektiğini biliyor musun alexandra? çok. 10 entry girip senelerce bekledi insanlar. sen ise kuyruğun en önüne kaynak yapan kişi oldun. sence bu hareket, tüm o insanlara saygısızlık değil mi alexandra?

    londonphile meselesi gelelim. bu yazar seninle tartıştıktan sonra sebepsiz yere uçuruldu. bu kişi sana hakaret etmedi. senin yazdığın yazıyla ilgili bir yorum yaptı ve sözlük doğasınca bu onun en doğal hakkıydı. “benim haberim yok, ben yapmadım” demenin hakkın olduğunu düşünmüyorum. sence burada ufak da olsa bir sorumluluk kabul edip bunun neden olmuş olabileceğiyle ilgilenmen gerekmiyor mu alexandra? gazeteci ruhun da mu merak etmiyor bu esrarengiz olayı? bu kişi uçuruldu ve tüm entryleri çöpe gitti. belki de senelerce yazdığı yazılar, notlar hepsi gitti. sence bu hareket insanların emeğine saygısızlık değil mi alexandra?

    biz türkiye’nin yorgun insanları, ekonomik olarak batık, psikolojik olarak çökük insanlarıyız. biz neden bu hale geldik biliyor musun alexandra? çünkü bizi bu hale getirenler torpille, adam kayırmayla, elindeki gücü kullanarak başkasını haksız yere ezerek bizi bu hale getirdi. ve siz dün gece bizi bu hale getiren olayların mikro bir örneğini bize sundunuz. bizi 2 ekmeğe muhtaç eden adamlarla aynı karaktere sahip olduğunuzu gösterdiniz.

    edit: sözlük cevap vermiş:
    ---- “yazar kendi tercihiyle hesabındaki entry’leri silip tek entry’sini bırakarak hesabını "yetersiz entry profili" haline getirmiştir. bu doğrultuda, hesabı iddia edildiği üzere kişisel sebeplerle değil yetersiz entry profili ve tarihçe sebebiyle kapatılmıştır. torpille yazar alımı olarak ifade edilen konu ise ekşi sözlük'e emek vermiş kişilerce referans verilen, bilinen ve tanınan kişilerin yazarlığa kabulü 2004 yılından bu yana var olan bir durumdan ibaret.” ----

    siz de ne tesadüf ki “yetersiz entry profili” sebebiyle londonphile’ın hesabını tam o tartışmadan sonra kapattınız. insanlarla dalga geçer gibi cevap veriyorsunuz. yetersiz entry profili olduğunu gece 5’te mi fark edip kapattınız hesabı?

    açıklamaya dair tek tatmin edici şey sözlüğün 2004’ten beri omurgasız olduğunu öğrenmemiz oldu. böyle bir cevap vermek yerine hiç cevap vermeseniz çok daha iyi olurdu.

    bu cevaptan sonra benim gördüğüm, olayda en suçsuz insan alexandra. her şeyi eline yüzüne bulaştıran yönetimin kurbanı olmuş. mini diktatörlüğünüzde size başarılar. ben gidiyorum. unutmadan. ssg sen de ideoloji rolleri kesme kimseye artık. ikinizin de tek efendisi para.

  • biricik patronumun benden çeşit çeşit su tabancası almamı istemesi.

    dayanamayıp, "napıcaksınız efem su tabancasıyla" diye sorduğumda da, "evin bahçesini kediler bastı, bahçede rahat oturamıyoruz, oturduğum yerden tabancayla üstlerine su sıkıcam" diye cevap vermesi.

    işte böyle yaratıcı fikirleri olduğu için o patron, ben çalışanım :p

  • iyi kahve içmek isteyenlerin önemsediği bir ilişkidir. su nitelikli kahvenizi vezir de eder rezil de. çünkü, içtiğimiz kahvenin %98’i sudan oluşuyor. yani kahvede kötü su kullanımı; düz, acı veya sirkemsi bir son fincana neden olabilir.

    öncelikle; kahve demlemek tamamen çözünmeyle (extraction) alakalı: yani öğütülmüş kahve içindeki tat ve aroma bileşenlerinin fincana aktarılması. suyun içerisindeki magnezyum ve kalsiyum gibi mineraller daha iyi bir çözünmeye yardımcı olabilir. mesela magnezyum; meyvemsi ve keskin tatların, kalsiyum ise kremamsı notaların çözünmesine destek olur. bu aslında çözücü iyonların pozitif yüklü olmasıyla alakalıdır. genel olarak kahve içerisindeki tat bileşenleri negatif yüklüdür. dolayısıyla bu bileşenler minerallerin pozitif yüküne doğal olarak bağlanırlar. fakat suda gereğinden fazla mineral olması da çözünme için istenen bir durum değildir. bu minerallerin suda kalabalık olması tat bileşenleri için daha az yer anlamına gelir. dolayısıyla ihtiyacımız olan dengedir: ne çok sert su ne de çok yumuşak.

    peki bunu nasıl ölçeceğiz? burada imdada tds (total dissolved solids) yetişiyor. tds suda çözünmüş mineral, tuz, metal ve diğer katıların ölçümüdür. sca (nitelikli kahve kuruluşu) 75-250 mg/l tds aralığını tavsiye ediyor. hedef olarak ise 150 belirtilmiş.

    su sertliği ise kalsiyum, magnezyum, demir gibi bazı spesifik minerallerin yoğunluyla alakalıdır. bu mineraller ne kadar çoksa su da o kadar serttir. sca’nın sertlik önerisi ise 17-85 mg/l. hedef ise 51-68 mg/l arası.

    suyun ph değeri de önemli bir rol oynar. su eğer nötr ise ph 7.0’dır. su alkaliyse bu değer artar, asidikse düşer. su ne kadar nötrse o kadar iyidir. sca 6.5 – 7.5 arası bir su kullanımını tavsiye eder. yüksek alkali yavan bir fincana sebep olur.

    özetle; kötü suyun iyi kahvenize engel olmasına izin vermeyin. konu nitelikli kahve olunca her detay çok önemli. iyi kaliteye sahip su hem kahve kalitenizi hem de ekipmanlarınızı korur.

    not: perfect daily grind isimli sitede yayımlanmış bir makaleden faydalanılmıştır.

  • almanya'dan sonra hollanda'da mevzuya uyanmıştır. yok öyle ülkende tek bir muhalif gazeteciyi dışarda bırakma, avrupa'da ben özgürlük istiyorum de.

  • bir tarafta beylikduzu'nu traktorle yararak dere yapmayi vaat eden ak partisi, diger tarafta guneydogu anadolu bolgesine 3 milyon nufuslu bir endustri sehri kurmayi vaat eden chp.

    evlatlarinin gelecegeni kurtarmak bu milletin elinde, ya kendilerini de bizi de yakacaklar ya da birlikte bu bok cukurundan cikacagiz. hayirlisi olsun.