hesabın var mı? giriş yap

  • kendisi new york'ta, kardeşi pensilvanya'da okumuş olan abd patentli haluk'un çıldırması durumudur.

    mağdurum da mağdurum...

  • yapıyorum ben bunu. mesela bi bunu yaparım bi de metrobüslerde boş yer kapmak için o teyzelerle kapışırım. kaç teyzeyi yuvarladım, kaç teyze üstüme oturdu, ne kadar dayak yedim bilinmez.

    bi gün böyle yer vereyim dedim amcaya, amca teşekkür etti, bi şey değil dedim, etrafıma baktım, şoför ani fren yaptı, herkes toplu halde salındı, bi ben salındıktan sonra yere düştüm. yere düştükten sonra insan kalkar ya, ben kalkamadım. otobüs gaza bastıkça yuvarlandım durdum. bu olaydan sonra bir sürü teklif aldım. ''yavrum istersen gel sen otur, ayakta duramıyon sen..''

  • sabah işe gelirken yolda 2 çocuk el etti. durdum. gidecekleri yer benim yolumun üstüymüş, 12-13 yaşlarında ya varlar ya yoklar. biri urfalı, adı onur; diğeri çankırılı, adı fazlı.
    "gelin" dedim. koşa koşa neşeli bir şekilde arabaya bindiler. işe gidiyorlar. yolda muhabbete başladık.
    restoranda garson! olarak çalışıyorlarmış. çocuklar başka bir hizmette çalışıyorlar ama utandıkları için mi garson demeyi seçtiler kestiremedim. ben yine de her ihtimale karşı görevimi yapıp restorana, düzene, sisteme sıkı bir sövdüm.
    - "iş başı kaçta?"
    - "08:30 abi."
    - "paydos saat kaçta?"
    - "12"
    - "öğlen 12 mi olm?"
    - "yok abi, gece 12"
    - "olm 12 çok değil mi yavv."
    - "bu iyi abi, bundan önce başka yerde çalışıyorduk gece 2'yi buluyordu, hele bir de bayram arifesinde gece 3'ü 4'ü bulduğu oluyordu abi."

    çocuklar en az 15 saat çalışıp gece 12'de eve geliyorlar ve buna iyi diyorlar. hem de günlük 25 lira için. kahır mı etsem yoksa benden neşeli oldukları için imrensem mi bilemedim.

  • 16 yaşındayım,tek başıma şehri keşfetmek gibi bir huyum var,arkadaşlarıma ailemleyim,aileme arkadaşlarımlayım diyerek arazi oldum o gün.
    tekin olmadığını bildiğim bir semtte gözlemeci-kahvehane ama kadınlı erkekli bir kutlamanın yapıldığı bir yere denk geldim.süslenmiş dışarısı;aynalar,boncuklar beğendim fotoğrafını çekiyorum.
    işte o an farkettim ki içerdeki herkes bana bakıyo.bir kadın bir adam bana doğru yürümeye başladı içerden,sıçtım,adamın belinde silah var.turist sanmışlar beni,hello welcome falan diyerek içeri buyur ettiler,bakın yedi yaşından itibaren ingilizce öğrenmeye başladım ama ben bile öyle konuşabildiğimi bilmiyordum adeta bülbül misali şakıyorum ama kimse bi bok anlamıyo,yinede işimi sağlama aldım italyanım sandılar.
    türkün misafirperverliğini ben orda gördüm.çiğ köfte,içli köfte,baklava özellikle bir börek yedim tadı hala damağımda,halay çektim "hemende öğrendi" diyolar bide,çüş.dört saat takıldım orda,asker dönüşü kutlanıyordu,fakat biliyorum ki eğer türk olduğumu anlasalardı o denli nazik ve sevecen davranmazlardı.bunuda kimseye anlatmamıştım.

  • geçenlerde sahile kahvaltıya gittik. hemen yan tarafımızda üç kız iki oğlan (15-16 yaşlarında) termosla çay getirmişler piknik tarzı kahvaltı yapıyorlardı. kahvaltıları bitince top oynadılar, fotoğraf çekindiler , hiçbir taşkınlıkta bulunmadılar. güzelce vakit geçirdikten sonra kızlardan birinin babası geldi almaya.gençleri evlerine bırakacak muhtemelen. kızının nerede kiminle olduğunu biliyor kafası rahat. işte bu kızlar kocaya kaçmazlar . bu kızlar üç beş çocuk peydah edip sokağa salmaz .genelde ailesinin düşüncesini önemser , zamanı gelince doğru tercihler yaparlar.

  • bi ev arkadaşım vardı, yaklaşık iki yıl arabasızdı ve bunu sürekli dile getiriyordu. araba olsa var ya garıların amuna goyacaz diye. ailesinin durumu iyidi, iki sene sonra bi geldi pejo 406 altında. eleman sonra bi değişti, upgrade oldu yani. haftasonları, olm arabada kızlar var, in evden diye mesajlar gelmeye başladı. at, avrat, silah yerini araba, avrat, kredi kartına bıraktı. o özgüven patlamasına canlı canlı tanık oldum anlayacağınız. ben mi? ben hem arabasız hem de kelim, bu ikisi bir araya geldi mi belasındır bu ülkede :))

  • şöförler ya uyuyakalıyor, ya dikkatsiz sürüyor ve hız yapıyor. ülkenin temel sorunu insan yetiştirme. yetiştiremiyoruz, eğitilemiyoruz. önünü arkasını düşünmeden hareket eden insanlara canımızı emanet ediyoruz sonra.

  • ülkedeki en zeki kişilerin taksiciler ve dolmuşcular olması gerektiğini ortaya çıkartan müthiş tespit. ancak taksiciler zekalarından çok başka özellikleriyle ortak bilinçte yer alırlar.

  • saçma sapan şekilde shaq'ı gönderdiği söylenen oyuncu. öncelikle "liseliler bilmez" kalıbını kullanmak istemem ama öyle yorumlar görüyorum ki rezalet.
    şimdi büyük olayların koptuğu 2003-2004 sezonu ve öncesine gidelim. kobe o sene 25 yaşında ve shaq 32 yaşında. mental olarak olgun olması gerekenin kim olduğu belli burada.
    kobe aynı zamanda bir tecavüz davasıyla karşı karşıya. üstelik suçsuz olduğunu bile bile sürekli bununla uğraşıyor. fiziksel olarak yorgunluğunun yanında saçma sapan bir şekilde maçlar yerine davalara gidiyor falan.

    lakers bir önceki sezon finali görememiş, haliyle 3 peatten sonra başarısız olarak görülüyor. shaq ise o sezonun büyük çoğunluğunu düşük performansla geçirmiş. off season geliyor, shaq bitecek kontratını yenilemek istiyor ve çabaları sayesinde takıma payton ve malone katılıyor. ama shaq'ın kafasında sadece yenilemek istediği kontratı var ve bunu açık açık söylüyor. takım arkadaşları dahi söylüyor.

    kobe ise davalarla beraber sakatlık yaşıyor ve dinleniyor evinde. kampın ilk günü shaq çıkıp diyor ki "eksiğimiz yok, tüm takım burada", sonra ekliyor "fisher, malone, payton için bu sezona hazır gireceğim". ne yapıyor yani? kendisine 3 şampiyonluğunda yardım eden adamı, adam yerine bile koymuyor. sonra evinde yemek veriyor, yemeğe bir kişiyi çağırmıyor, peki bu kim? tabii ki kobe. yetinmiyor açık açık kobe'yi eleştiriyor ve diyor ki "dizlerinden dolayı artık daha fazla pas vermesi gerekiyor". kobe cevap olarak sadece "kendisi merak etmesin, ben zaten bir guard olarak ne yapmam gerektiğini biliyorum" diyor. shaq ondan sonra alakasız bir şekilde "malone ve payton bu takıma sadece 1 kişi için geldiler, bu 2 değil" diyor. yani gene kobe'yi sallayıp "buranın kralı benim" diyor. derdi yine takım için değerini hatırlatıp para istemek.

    kobe bir röportajda bunu dile getiriyor ve anında phil jackson ceza kesiyor kobe'ye. shaq herşeyi yaparken ceza verilmezken phil jackson kobe'ye ilk hatasında cezasını kesiyor. jackson'un amacına daha sonra geleceğim.

    bu şekilde sezon açılıyor. herkesin aklında tek soru var "peki bu iki adam ne yapacaklar?". tek gündem bu nba'de.
    sezonun ilk maçı, kobe sahada yok. lakers'ın rakibi dallas ve kobe o zaman colorado'da. maça yetişiyor ama oynamayacak aynı zamanda sakat çünkü. takım rahatlamışken sahaya geliyor kobe. lakers ezip geçiyor dallas'ı ve 3. periyodun sonunda herkes takımı alkışlarken geliyor kobe. yani ona ilgi gösterilmesini değil, gösterilen bir ilgi varken girmek istiyor.
    v sign yaparak seyircileri selamlıyor ve gidiyor shaq'ın yanına oturuyor. tribünlerden alkış kıyamet kopuyor. maçtan sonra kobe çıkıp diyor ki "bana göre hepsi geride kaldı biz arkadaşız ve 4. şampiyonluğu alacağız". lakers muazzam başlıyor, sonra karl malone'u kaybediyor. all-star arası geliyor. işte jackson bölümü burası. o sene aynı zamanda jackson'un da kontratı bitiyor ve jackson maaşının 2 katına çıkmasını istiyor. hatta tehdit ediyor kulübü. rahmetli jerry buss o an görüşmeleri kesiyor. jackson bu işin arkasında kobe'nin olduğunu düşünüyor. ama normalde ise olan artık jerry buss'ın triangle offense oynayan takımın zevk vermediğini ve eskisi gibi showtime basketboluna dönmenin takıma maddi ve manevi katkı sağlayacağına inanması ve o kontratı vermek istememesi. jackson saçma sapan geriye düşülen bir maç sonrası, çok iyi hatırlamıyorum ama maç içerideydi onu biliyorum, kobe'yi düzgün şut kullanmıyor diye eleştiriyor kobe ilk yarısını 1 sayıyla tamamladığı maçı ikinci yarıda 40 sayı atarak kazandırıyor gene eleştiri alıyor. sonra gidiyor başka bir maçı 8 sayı ile tamamlıyor ve sağlam bir savunma performansı koyuyor bu sefer de "daha agresif olması lazım" diyor phil jackson. daha sonra lakers playoff yapıyor ama finaller kaybediliyor. tex winter'a göre finallerin gitmesinin tek sebebi ise shaq'ın kazanmak istememesi. "adam gibi bir maç oynamadı" diyor shaq için.
    sezon bitiyor ve lakers'ın elinde 3 tane kontratı bitmiş isim var, kobe, shaq ve phil jackson. lakers yönetimi phil jackson ile kafadan sözleşme yenilemiyor. shaq ise çıkıp diyor ki "eğer jackson gidiyorsa beni trade edin", kobe ise ağzını açmıyor.
    lakers aradaki yaş farkı, shaq'ın artık çenesine vuran performans düşüklüğü ve illallah dedirten sakatlıkları ve egosu yüzünde doğal olarak shaq'a kontrat dahi önermiyorlar ve gönderiyorlar.

    shaq miami'ye trade oluyor çer-çöp karşılığında. sonra shaq çıkıp diyor ki daha miami'ye ilk geldiğinde "ben kaliteli bir tuvalet kağıdı gibiyim, kalitem bellidir". daha sonra yine gider gitmez bir karşılaştırma yapıyor.
    "ben don vito isem, penny fredo, kobe sonny, wade ise michael'dır". buradan da kobe'ye çakıyor gene.

    üstelik burada kişisel yorum yapacağım; shaq o dönemin en dominant oyuncusudur evet fakat kobe olmasa tek başına kazandığı hiçbir yüzüğü kazanamayacak olan adamdır. keza kobe de shaq'sız o 3 tane yüzüğü alamayacak adamdır. yani bu iki adam birbirleri sayesinde bu başarıları yaşayan adamlardır. ki bunu shaq biraz sonra diyeceğim cümle ile doğruluyor.

    kendisine bu kadar yararı olan adama çakıp, daha lige gireli 2 sene olmuş adamı yüceltmek falan herşeyden önce karakterli birine yakışmayacak davranıştır. nesini gördün wade'in de sana 3 şampiyonlukta yardımcı olan adama çakıyorsun? daha sonra wade bile bunu dürüst bulmadığını söylüyor. tabii zaman geçiyor, ikisi arasındaki kavgalar shaq'ın kariyerinin sonuna gelmesiyle azalıyor ve shaq'a emekli olduğu gün soruyu soruyorlar "garnett, wade, kobe, lebron gibi adamlarla oynadın, en iyi kimdi" diye soruyorlar. shaq cevap vermiyor soruya fakat sadece kobe ile ilgili olumlu şekilde konuşuyor.

    "lakers'tan niye ayrıldın? sebep kobe miydi?" diye soruyorlar verdiği cevap ise "kobe ile olayların alakası yoktu, ben sadece daha fazla para ediyordum fakat bana bunu vermediler" diye bütün bu yaptıklarını açıklayan cümleyi kuruyor.

    yani shaq alamadığı dolarlar yüzünden kobe'ye sardığını itiraf ediyor. hatta ve hatta kendisine son olarak şu soru geliyor; lakers'tan ayrılmak hata mıydı? işte orada shaq'ın en büyük itirafı geliyor. "hiçbir zaman 'eğer' demem ama biz beraber kalsaydık değil 3, 6 tane şampiyonluk kazanırdık, tarihin gördüğü en iyi ikililerden biriydik" diyor.

    işte sevgili sözlük, durumlar böyleyken böyle. eğer hala kalkıp "kobe shaq'ı gönderdi" diyecek adam varsa, bu sadece çok büyük nefrettendir.

  • hiç gereği yokken, milli mücadeleyi başlatması. yahu ne gerek vardı? mis gibi sevri imzalardık. kendisi de halifeliğe devam ederdi. sömürge sömürge mutlu mesut yaşardık. ne gerek vardı ölümünden 75 yıl sonra bile kendine şerefsizce kin besleyenlerin rahat yaşaması için mücadele etmeye?