hesabın var mı? giriş yap

  • bir kutuda duran bu bacı kuantum konusunu açıklamada önemli bir semboldür.

    kutuya bakarsan saldırıya uğramamıştır,
    bakmazsan gezide o potansiyel vardır.

    bacı aynı anda iki durumda da olabilir.

  • bu cümleyi o zamanlar lise öğrencisi olan abime kurmuş olan babadır.
    adam öss'de %1'e girip tıp fakültesini bitirmiş, bir kaç sınavı kazanıp harvard'da uzmanlığının bir kısmını yapmış ama amerika'yı beğenmeyip burda mutlu değilim diyip geri dönmüş bir adamdır. 31 yaşında da çalıştığı hastaneye başhekim olmuştur.
    oysa bu sözü bana söyleseydi kanımın son damlasına kadar haklı çıkaracaktım kendisini. dağ gibi adamın sözleri havaya gitti.

  • bedelli askerlik ben de istiyorum da, bedelli olmazsa oy vermem diyenleri görünce kanım donuyor. bu mu yani? bu kadar basit mi?

    tanım : haysiyetsizlerin toplandığı bir hashtagdir.

  • (4. sinif, yas 9.5, 10; bir ogrencinin ogretmenine duydugu saygi, sevgi ve hayranligin hala yerinde oldugu donemler...)

    bugun sinifa girer girmez, ilk dersimizin tanisma vesilesiyle kaynamasindan mutevellit hemen acin defterleri, kitaplari dememle birlikte, sinif defterini imzalarken gorup gorebilecegim en tatli erkek ogrencilerimden biri, boncuk gozlerinden saril saril akan yaslarla ve elinde minik bir kagitla birlikte masama yaklasir. elindeki kagidi gostererek:

    - ogretmenim, annemleri arayabilir miyim?
    + hayrola, neden aramak istiyorsun?
    - ogretmenim lutfen arayayim, bakin bu kagitta telefon numaralari yazili, anneanneminki de yazili, isterseniz onu arayalim ogretmenim lutfen, nolur.
    + ne oldu ki, neden arayalim, tamam aglama dur bi saniye.
    - ogretmenim gecen sefer ders islemedik diye defterimi ve kitabimi getirmeyi unutmusum bugun ogretmenim. napicam ben? arayalim getirsinler hemen ogretmenim lutfen.
    + olabilir canim benim, ne var bunda bu kadar aglayacak, hadi bakalim otur yerine, aglama ama artik, bos bi kagida yazarsin bugunluk, bunun icin aglanir mi hickira hickira bu kadar? diger defterlerin nerde hani, koparalim bi sayfa hemen...
    (umursamayip elindeki numara yazili kagidi tekrar gostererek)
    - ama ogretmenim......
    + ne oldu?
    - cok utaniyorum...!
    + ...........

  • büyük bir kariyere sahip olmasına rağmen geç şöhret olan ve bu açıdan bakıldığında erken kaybedilen bir değer olarak anılacak sanatçı. "türk sanatının usta ismi" olarak veda etmiştir hayata.

    "ustalığı kabul etmem, yapmayın. çalışan bir adam, usta ne? bizim meslekte ustalık yok. usta olmayacaksın. hep arayacaksın. hep genç olacaksın!"

    mütevazilikten ve tevazüden ödün vermeyen, kendini sürekli geliştirmesi gerektiğinin bilincinde olması sebebiyle çoktan "gerçek usta" lakabını hak etmiştir. üniversite eğitimi için bir çok farklı bölüme girip yarıda bırakması da aslında bir başarısızlık değil, sürekli bir arayış içinde olmasının göstergesidir, ki bu özelliği sayesinde nice karakterler ve eserler bırakmıştır sanat yaşamı boyunca. tuncel usta'nın güzellemelere, ihtiyacı yoktur hikayesinin(!) yapılması için. çünkü usta bilir ki, mütevazi olmak gerekir, kendini geliştirmek gerekir ki usta kalabilsin. bu zalim dünyadan ayrıldıktan sonra değeri çok daha fazla anlaşılıp hikayesi anlatılacaktır veya çekilecek ve ölümsüzleşecektir, franz kafka gibi, sabahattin ali gibi...

    allah rahmet eylesin...

  • (bkz: almanya bizi kıskanıyor)

    şaka gibi durum, 60-70 sene önce versay anlaşmasını, tazminatları, bilim insanlarının dünyaya göçünü yaşamış almanya mı burası?

    adamlar köpek gibi çalışarak dünya sanayisinin, avrupa ticaretinin tepesine çıktı.
    araştırılması, üzerine tezler yazılması gereken konu.

    dünyayı ne abd, ne ingiltere, ne çin ne de rusya yönetsin, verin almanlara çiçek gibi yaşayalım.

  • olsa olsa en fazla 9 yaşında. elindeki kutunun içindeki oyuncak ve benzerleriyle oturuyor köprünün ayağında.
    derken birden, önünden geçen kadınlara sesleniyor;

    - abla... oyuncak alın çocuğunuzu sevindirin.

    hoffffffff. o ablaların alsın onları, çocuklarını da sevindirsin elbet. sevindirsin de, sen ne ara büyüyüp çocuk sevindirmeyi öğrendin be yavrum? arada sen de oynuyor musun onlarla?
    bir çocuk oyuncaklarla oynamayı kaç yaşında bırakır?

    bazen, bazı sorulara cevap veremiyor insan.

  • evet. ülkemiz topraklarında suriyelisinden eğitimsinize, gericisinden teröristine kadar herkes beşer onar ürerken maalesef bu kültürlü kesim ya tek çocuk yapıyor, ya hiç evlenmiyor ya da çocuk yapmıyor.

    ben bugün burada hepinizi üremeye davet ediyorum arkadaşlar. ülkenin geleceği için herkes sağlıklı genlerini geleceğe aktarsın. çocuğuna gerekli eğitimi ve ahlakı sağlasın lütfen.

    gidin ve çılgınlar gibi çoğalın. başka seçenek kalmadı!

    edit: üreyecek olanlar lütfen kaç tane üreyeceğini belirtsin, hesabımızı bilelim.

  • fransız mutfağının gelmiş geçmiş en büyük şefi. 1847'de fransa'da doğdu. 12 yaşında dayısının yanında komi olarak çalışmaya başladı. 19 yaşında dönemin iyi restoranlarından le petit moulin rouge'da çalışmaya başladı, mutfaktaki üstün başarısından dolayı üç senede mutfak şefi oldu. sonra ünlü otel girişimcilerinden césar ritz ile tanıştı, kısa bir süre sonra da beraber savoy hotel'i şletmeye başladılar. 1920 yılında fransız mutfağına katkılarından dolayı legion d'honneur unvanının sahibi oldu.
    escoffier, servis ve mutfak organizasyonuna kökten değişiklik getirmiştir. eskiden yemeklerin hepsi aynı masaya konulmaktaydı. bu şekilde yiyecekler daha yenmeden soğuyordu. escoffier, yemeklerin planlı bir düzenle sunulduğu menü anlayışının yaratıcısı olarak bilinmektedir. sunum sanatını sadeleştirmiştir. onunla gelen anlayış, herkese bir veya iki çeşit yemek sunulması ve herkesin yemeğini menüdeki sıraya göre yemesidir.