ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
bir araba uğruna yıllarımı harcamak istemiyorum
-
badem bıyıklılar, ülkenin bu güzel insanlarının gençliğini ve umutlarını çaldınız. yatacak yeriniz yok. boğazım düğümlendi, ne diyeceğimi bilemiyorum.
edit: aslında ne diyeceğimi biliyorum. 18 yaşında bir çocuk korkmadan kendini ifade edebiliyorsa, benim bu yaşımda korkup çekinmem saçmalık olur .artık kaybedecek bir şeyimiz kalmadı. yıllarımızı çaldınız, haksızlık, adaletsizlik, hukuksuzluk yaparak kendinize ve çevrenize bir padişahlık yarattınız. çevremdeki gençlere bakıyorum telefonlarında sahibinden ve maçkolik uygulaması var. çocuk hayal kurmak istiyor, açıyor bir araba bakacak ama araca her gün zam geliyor. hesap yapıyor, hiç para harcamadan tam 4 yıl boyunca çalışması lazım. bakıyor ki olacak gibi değil, geriye tek bir şey kalıyor, o da kumar. maçkolikten maç bakıp cebindeki 3-5 kuruşu da yine malum şahıslara kaptırıyor. bu tam anlamıyla ülkemizdeki kölelik sisteminin bir özetidir. pandemi dönemi başlamadan önce oyun konsolu almaya karar verdim, aldım ve üzerine sokağa çıkma yasakları geldi. ardından oyunlar ilgili bilgi almak için konsolun türkiye sayfalarından birisine üye oldum. konsol satışları patlayınca yetenekli bakanımız! ve kayınpederinin aldığı karar ile konsollara %50 vergi getirildi. bu verginin eylül ayına kadar olduğu söylendi ve o çocuklar da buna inandı. bugün o verginin yılbaşına kadar uzatıldığı açıklandı ve sayfada o gencecik çocukların hayal kırıklıklarını okudum. maalesef onlar da anladı ki biz bu hükümetin vatandaşları değiliz, müşterisiyiz.
iş görüşmesi diyalogları
-
bitirdiği bölümle alakalı bir işte çalışamayan onlarca insandan biriyken, tam da deneyimsiz insanları işe alıp eğiten bir seyahat acentası bulmuştum ikda. hemen başvurdum tabi. görüşmeye çağrıldığımda elime o sayfalar uzunluğundaki başvuru formlarından biri sıkıştırıldı.
formu doldurup bekleme odasında diğer insanlarla kanka olacak kadar uzun süre oturup, yaklaşık 8 ayrı görüşmeden geçtikten sonra; genel müdürün karşısına çıkmaya hak kazanan sınırlı sayıdaki insandan biriydim.
müdür sıfatını taşıyan adam, önce uzun uzun başvuru formumu inceledi. 3-5 genel sorudan sonra sordu:
"baban ne iş yapıyor"
kitapçık halindeki başvuru formunda tabii ki aile fertlerinin adları, meslekleri, bitirdikleri okul gibi sorular da mevcuttu ki; o zamanlarda takriben 8 sene önce ölmüş babamın adından başka bişey yazmak saçma olurdu forma.
"babamı 8 sene önce kaybettik efendim"
"hmm. başınız sağolsun.ne iş yapardı"
"heykeltraştı"
"nerden mezundu peki"
"tatbiki güzel sanatlar"
"deden ne iş yapardı "
(allah allaahh. adam sülalemi araştırmaya başladı...)
"ressamdı efendim"
"tabii yaa. doğru"
(ne ki şimdi bu?)
"vay bee. vefat etti demek.
(nası yani??)
...biliyo musun biz senin babanla arkadaştık. hatta bi ara beraber bir serigrafi atölyesi bile açmıştık"
!!! (dumur)
"ciddi misiniz? ne zaman?"
"78-79 seneleriydi. daha bitirmemişti baban okulu. sonra çok iş yapamadık kapattık. nası vefat etti peki?"
" şimdi şööle ki...."
muhabbet burdan sonra uzar, gider. işle ilgili tek bir cümle bile kurulmaz. ne nerde okuduğumla ilgilenir, ne amaçlarımla ne de ideallerimle - babamın eski arkadaşı. iş görüşmesi yerini eski günlere yapılan bi yolculuğa bırakır. gitme zamanının geldiğinin hissedildiği anda iki tarafın da gözleri yaşlı, sesleri tirektir.
teşekkür edip ayrılmak için kalktığımda gözünden sevinçle karışık üzüntü okunur müdür insanın. bense çıktıktan sonra muhasebesini yaparım babamın o eski ama hayatını kariyer uğruna sanatından mahrum bırakmış arkadaşıyla; istediği gibi yaşayıp bu dünyadan göç etmiş sevgili babamın hayatının...
yıllar sonra gelen edit: arada hikayenin sonunu merak edip işe başladın mı diye soranlar oluyor. cevabım hayır çünkü mevzu bahis yerden haber geldiğinde, başka bir yerde çalışmaya başlamıştım bile çoktan..
entellikte kulak yakan sınır
-
internette tesadüfen rastladığım gelmiş geçmiş en yaran video. bilen bilir edip cansever hastasıyımdır. bezik oynayan kadınlar şiirini ararken serra yılmaz'ın okuduğu bir video gördüm -kendisini severim- büyük bir zevkle tıkladım. sonra gülme krizim başladı. o müzik nedir abi? tamam ikinci yeni, uçuk kafalar, kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam, üvercinka falan da abi bu müzik dünyada herhangi bir insana hitap ediyorsa ben çok yanlış gelmişim.
buyrun video
youtube videosu
volvo'nun saatte maksimum 180 kilometre uygulaması
-
(bkz: makasçı kekolar öfkeli)
efe aydal'a köpek çetesinin saldırması
-
köpekler npc gibi bir sınırı geçince agro kaybediyor.
edit: kafamdaki şeklini de muzik ekleyerek video ile paylaşayım.
babadan nefret etmek
-
yemekte
baba : verin bakayım şu köftenin yağına ekmek banayım..
anne : yapma şunu, sağlıklı değil...
kardeş : damar tıkanıklığı yapar baba yapma şunu yaw...
huzursuz : ye baba ye afiyet olsun oh...
şeklinde diyalogların olmasına sebep olabilecek durumdur.
(kizinca insan bazen boyle sacma sapan seyler dusunebiliyor. esekligim baki kalsin diye silmiyorum.)
reina saldırganının son hali
-
kırgız demişlerdi,döve döve çinli yapmışlar.*
sözlükçülerin karşılaştığı efsane yobazlıklar
-
halk otobüsünde kulaklıkla kısık sesle müzik dinlerken, yanımda oturan elemanın beni dürtüp "ezan okunuyor" demesi.
istifimi bozmadan ortama kulak kabartır gibi yapıp, "evet ezan okunuyor" diyerek kulaklığımı geri taktım.
yolun geri kalanı boyunca bana yüzünü bile dönmedi. *
kediyi photoshop'lamak
-
iyi niyetli bir istek.
siyami buna bayılacak: link
debe edit: ekşi <3
edit: başlığın ilk hali ''kedime photoshop yapar mısınız'' idi.