hesabın var mı? giriş yap

  • birleşmiş milletler'e üye 193 ülke var. çok ciddiyim içlerinde bu kadar absürt bir olaya sahip olabilecek tek ülke bile bilmiyorum.

    devlet televizyonu kaçış rotaları önerir, böyle simsarlar gönül işi yapıyoruz diye alkış bekler.

    bugün günlerden cumartesi. mikrofona bu açıklamayı perşembe günü yapmış olsa hakkında işlem yapılacaktı, bugün gurur vesilesi oldu. şu haber zaytung'da olsa hiç şaşırmazdım.

    yüz yıl sonra bile anlatılacak tarihi günler geçiriyoruz.

  • kesinlikle açıklayamadığım olaydır. akşamın ilerleyen saatlerinde özellikle hol bölgesinde sıklıkla duyulan sestir. arkadaş içinden çıkamıyorum! üst katta oturanların çocuğu yok. koca adamla kadın oturup kuyu ya da üçgen oynayamayacağına göre en sonunda "noluyo lan?" dedim. araştırmacı gazeteci kimliğimle etrafıma sorup soruşturdum, bundan muzdarip başkaları da var mı diye. bir kaç arkadaş benzer sesler duymuş ama hiç kimse bunun üzerine kafa yormamış. düşündüm düşündüm ben de bir şey bulamadım. anca rizeli müteahhitlerin eksik koydukları demir yerine betona misket karıştırıyor olmalarıyla açıklayabiliyorum.

  • ülkenin iktidarı lebaleb takılıp mitinglerde halay çekerse, halk da bildiğini okur.

    imam osurursa misali...

  • anneme ne fikirle gitsem, ki ufak çaplı bir mucittim küçükken, "amaaan max saçmalama" diyerek her seferinde beni terslemesiyle her söylediğimin saçma olduğu ve ciddiye alınacak bir insan olmadığım fikrini buna örnek verebilirim. bu yetişkinliğime de yansıdı ve hâlâ tam olarak aşamasam da büyük oranda ilerleme kaydetmek yıllarımı aldı.

    büyüyüp bu sorunu yüksek oranda aşınca konusunu anneme açtım. "napayım çalışıp işten gelmişim bir şey anlatmaya çalışıyorsun, vaktim yoktu seni dinlemeye" cevabını aldım.

    çok net arkadaşlar, zaman ayıramayacaksanız çocuk yapmayın.

  • yes minister'da şu şekilde işlenmiş olan hükümet pratiği:

    james hacker: when am ı going to do all this correspondence?
    bernard woolley: you do realize you don't actually have to, minister.
    james hacker: don't ı?
    bernard woolley: not if you don't want to. we can draft an official reply.
    james hacker: what's an official reply?
    bernard woolley: ıt just says "the minister has asked me to thank you for your letter"; then we say something like "the matter is under consideration", or even, if we feel so inclined, "under active consideration."
    james hacker: what's the difference?
    bernard woolley: well, 'under consideration' means we've lost the file; 'under active consideration' means we're trying to find it.

    türkçesi:

    bakan - bu kadar yazışmayı ben hangi ara yapacağım?
    müsteşar - yanıt vermek zorunda olmadığınızın farkındasınız değil mi bakanım?
    b - değil miyim?
    m - istemiyorsanız hayır. her zaman bir 'resmi cevap' yollayabiliriz.
    b - resmi cevap nasıl oluyor?
    m - önce 'bakanlık mektubunuz için size teşekkür eder' gibisinden bir şeyler söylüyoruz, sonra ya 'konuyla alakalı inceleme başlattık' diyoruz, ya da, o da eğer cidden lüzum görürsek, 'konuyla alakalı fiili inceleme başlattık' diyoruz
    b - ikisinin arasındaki fark ne?
    m - valla 'inceleme başlattık' dosyayı kaybettik demek, 'fiili inceleme başlattık' dosyayı bulmaya çalışıyoruz demek.

  • 1883'te patlayan krakatoa yanardağı bir adayı yok etmiş, saniyede yarım mil (0.8km) hızla 17 mil (27 km) havaya kül püskürtmüş ve 36.000 kişiyi öldürmüştür.

    çıkardığı gürültü o kadar yüksekti ki 40 mil (65 km) uzaktaki denizcilerin kulakl zarları patlamıştır. 100 mil (160 km) uzakta dahi ses duyanlara kalıcı zarar verebilecek 170 desibeldi ve 3.000 mil (4.800 km) öteden dahi duyulabiliyordu. bu ingiltere'den çıkardığınız sesin abd'den duyulması anlamına gelmektedir.

    kaynağında ses o kadar yüksekti ki "ses" kavramının ötesine çıkmıştır.

    bir sesin en fazla ne kadar "gürültülü" olabileceğini açıklamadan önce desibel nedir, hangi ses kaç desibeldir, gürültü nedir gibi şeylere göz atmak gerekir.

    "bel", adını alexander graham bell'den alan ölçü birimidir. ancak tek bir "bel" o kadar büyük bir ölçüdür ki bilim insanları bunu 10'a bölerek bize bir "desibel"i vermişlerdir.

    desibel seviyeleri:

    kendi nefesimizin sesi: 10 db
    fısıltı: 20 db
    normal bir konuşma: 60 db
    gürültülü bir restoran: 70 db
    elektrikli matkap:– 95 db

    jill drake adlı asistan öğretim görevlisi, 2000 yılında 129 db ile dünyanın en yüksek sesle bağıran kişisi rekorunu kırmıştır.

    gürültü genel olarak istenmeyen sesleri tanımlamak için kullanılsa da aslında tüm sesler gürültüdür. akustik anlamda ise "ses olma sınırını aşan" her ses gürültüdür.

    tüm sesler, sesin kaynağından kulak zarımıza uzanan bir zincirde birbirine çarpan moleküllerin sonucudur. parmaklarımızı şıklattığımızda, parmaklarımızı çevreleyen hava molekülleri bozulur ve komşu moleküllere çarparak kulak zarımıza kadar uzanan gürültü dalgasını oluşturur.

    her molekül çok küçük bir mesafe kat etse de, sesin kaynağından kulağımıza kadar bir enerji dalgası oluştururlar. bu enerji dalgası (ses dalgası) yüksek sayıda molekül içeren yüksek basınçlı ve ardından gelen nispeten seyrek sayıda molekül içeren düşük basınçlı alanlardan oluşur.

    bir ses teknik olarak 194 desibelden daha yüksek olamaz. bu seviyeden sonra alçak basınç bölgelerinin tamamen boş yani molekül içermediği bir noktaya ulaşılır.

    gürültü kaynağı bu seviyeden daha fazla enerjiye sahipse hava moleküllerini ileri geri hareket ettirmek yerine doğrudan ileriye doğru itilir. bu itme sonucunda ses dalgası şok dalgasına dönüşür.

    krakatoa'dan gelen şok dalgası o kadar güçlüydü ki, dünya etrafında tam 4 kere dolaşmıştır.

    kaynak: science focus

  • bu filme komedi filmi diyenlerin aklından zoru olduğunu düşünüyorum açıkcası.kara mizah bile değil bildiğin dram. izlerken içim daraldı yeminle. ama colin farrel süper oynamış hakkını yemiyim irish aksanı yeter zaten. ralph fiennes her zamanki gibi çok karizmatikti. her ne kadar colin'in oynadığı karakter ray, brugge için shithole dese de, brugge'ün muhteşem bir şehir olduğunu tekrar görme fırsatı buluyoruz bu filmde. mutlaka gidip ziyaret etmek lazım. ilginç bir senaryo, iyi oyunculuklar ve süper şehir görüntüleri içeren bir film. izleyin.