hesabın var mı? giriş yap

  • sanıyorum yeryüzündeki koca sahibi tek kadın. bu kadar abartmasının başka bir açıklaması olamaz çünkü. iki lafından biri kocam da kocam. allah sana bağışlasın bacım ne diyelim.

  • bence hepsi kaldırılmalı bağış yoluna gidilmeli. hesaba parayı yatıran almalı. en azından arsadır evdir elimizde kalır. vatandaşlık aldıktan sonra ayrıca adam ona da para harcasın ordan da vergi alırsın mis. x2 kazanç. beklenen sayıda vatandaşlık alınmazsa da kampanyaya başvurulmalı. 1 vatandaşlık alana 1 vatandaşlık bedava gibi. ama bu kampanya stoklarla sınırlı olmalı ve belli bir süre geçerli olmalı.

    daha yeterince dingonun ahırı olmadık. yetmez ama evet.

  • inşa edilmesinde birden fazla sebep vardır:

    1- başta moğol ve türk olmak üzere bozkır kavimlerinin akınlarından korunmak.
    2- o dönemlerde de çok kalabalık nüfusa ve yerleşik bir düzene sahip olan çin'in, yönetim altına aldığı tebaasını dışarıya kaçırmak istememesi. yani çinli yöneticiler, o dönemde yönettikleri insanların kendi bulundukları coğrafi alan dışına çıkmalarını izin vermiyorlardı ve ekip-biçme işlemlerinin belli sınırlar içinde kalmasını istiyorlardı ki böylece tarım havzalarının oluşmasına olanak sağlayıp kendi içinde üretimi en yüksek seviyeye çıkartıyorlardı. yani kısacası çin, elindeki insan gücünü dışarıya kaçırmak istemiyordu ve bu nedenle kendine sınır belirledi.
    3- çin'in savaş politikası pasiftir. çinliler o dönemde biraz daha kendi içlerine dönüktü ve savaş gibi büyük toplumsal olayları diplomasi ile çözmek istiyorlardı. yazının ve diplomasinin milattan önceki dönemlerde çin'de çok geliştiğini anlatmaya lüzum yok sanırım. bu yüzden çin, tarih boyunca saldırıya değil savunmaya ağırlık vermiştir. bozkır kavimleri ise bunun tam aksi yönünde hareket etmiştir.

    tabi burada saydığım 1. madde, ana etkendir. 1. madde dışındakilere daha da ekleme yapılabilir. zaten çin toplumu o dönemin savaşçı ve sert bozkır kavimleri gibi bir yapıda değildi. öteden beri yerleşik düzene sahip olan çinliler, tevekkül içinde topraklarını işleyip beklemek (bu açıdan din, yerleşik toplumlarda daha çabuk ve daha tesirli yayılmıştır), ibadet etmek ve barış içinde yaşamak arzusunda bulunuyordu. türkler başta olmak üzere diğer bozkır kavimlerinin ise yerleşik düzenleri olmadığı için ''saldır, yağmala ve kaç'' düsturu bu kavimler tarafından benimsenmişti. bilhassa tanrıkut mete döneminde çin devleti çok güçlükler yaşamış, fakat hiçbir zaman çin türkler tarafından sahip olunamamıştır. bunda çin'in kalabalık nüfusu ve türklerin sayıca az olarak çin içlerinde asimile olma tehlikesi en büyük etkendir.

    ''saldır, yağmala ve kaç'' düsturu, bilhassa bozkırlı göçebelerin kıtlık zamanlarında en çok uyguladıkları yöntem olmuştur. zorlu kış şartlarında etin zaman zaman az bulunduğu dönemlerde tahıl gibi temel besin maddelerine ihtiyaç duyan bozkır kavimleri, çin'i istila ederek daha çok yiyecek-giyecek (ipek önemlidir) alıp kaçmışlardır. çin hiçbir zaman tam manasıyla işgal edilememiş; ancak sürekli taciz edilmiştir.

  • kedi ve köpeklerin türlerinin çiftleşemedikleri için değil, yaşam alanları kalmadığı ve insan nedeniyle ölüm tehdidi altında olduğunu düşünüyorum.
    3-4 ayda bir kızgınlığa giren ve en az 3 yavru doğuran kedi/köpeklerin doğal ortamları insanlar tarafından işgal edilmiş, barınma, beslenme ve yaşama imkanları çok zorken, açlıktan,hastalıktan,insan faktörünün(trafik, şiddet...vb) acı içinde ölecek, telef olacak yavruları ve onları doğuran anneleri korumak olarak bakılmalı. insanların kendi rahatı için değil bakabilecekleri canları düşünerek tercih etmeleri gerekmektedir.
    ayrıca veteriner hekimler ergenliğe girdikten sonra kısırlaştırmanın hayvana zarar vermediği tam tersine uzun ve kaliteli bir yaşam için bazı önemli faydaları olduğunu da belirtmekteler.
    hayvanların yaşam alanları ve doğal yaşamlarını sağlanıyorken kısırlaştırma elbette sağlık dışında tercih edilmez ancak yargılamadan önce hayvanların hangi koşullarda yaşadığını birinci plana almak gerek. psikoloji meselesinde ise hem veteriner hekimlerden öğrendiklerimi hem de tecrübelerimle olumsuz bir tecrübe yaşamadım tam tersine agresyonun azaldığı, daha sakin olduklarını gördüm. önce sokaklarda perişan hayvanların koşullarını iyileştirmemiz gerekiyor.

    edit: yeşillenemelere istinaden ev kedisi sokak kedisi farketmez her kızgınlık döneminde(yılda en az 4) çiftleştiği takdirde min 3 yavrudan 12 yavruya sağlıklı, yaşanabilir mekan ve imkanlar sağlıyorsanız kısırlaştırmayın. sizin için uygun zamanda çiftleşmesine izin verip diğer kızgınlık dönemlerinde hayvanın beynini şişiren hormonlarla yaşamasına sebep olup, kendi egonuzu da hayvanın doğasını bozmuyorumla avutabilirsiniz. hayvanda çiftleşme isteği türün devamı için taşıdığı genetik bir koddur. hormonlarla sağlanır. ve bu hormonlarında yine kendi düzeninize göre düzenlemekle kısırlaştırmak arasına etik olarak fark yoktur. hayvanın haklarına müdahale etmekse ikisi de müdahaledir. kısırlaştırma bakabileceğin kadar çocuk sahibi olmakla daha çok benzer bir düşünce yapısı.
    not:türleri tehdit altında yazmıyor yaşamları tehdit altında yazıyor. yeşillendirmeden önce okuyun, okuduğunuzu anlamaya çalışın, sözlük falan kullanın.

  • en son bu cümleyi kurduğumda;

    "madem öyle hanımefendi, cuma 10-11 arası halı saha maçı var. kaleye yazdım seni. gol yersen dağıtırım kafanı" cevabını almıştım. bir daha da sarfetmedim tabi. hey gidi hırçın tsubasa.

    deb editi: yenercan sözlük seni çok sevdi. ota boka penaltı deyip maçı kaybetmek pahasına bana attırdığın 23 golü bilmiyorlar tabi.

  • "50 yaşındaki" ahlaksız, şerefsiz, haysiyetsiz ve aciz bir yobazın, kızı yaşındaki insana sarf ettiği utanç verici söz. işin en acı tarafı da böylesine çirkinlik dolu ifadeye bile destek veren, "onlar da şort giymesinler canım" diyerek çanak tutan milyonlarca kanı bozukla aynı havayı soluyor olmamız. bu ülkede akıl sağlığını korumak çok zor, resmen açık hava tımarhanesinde yaşıyoruz.

  • (vazopressin başlığından gelerek yazıyorum)

    tek eşliliğe sebebiyet verdiği/kuvvetlendirdiği düşünülen hormon. bilim insanlarına bunu düşündüren şeyse tek eşli olduğu bilinen tarla farelerinin, eşleriyle çiftleşmeleri esnasında bu hormonu bolca salgılamaları. aynı bilim insanlarının bu bilgiden hareketle "ulan bu hormonu çok eşli hayvanlara versek n'olur?" demişliği ve hormonu vermişlikleri vardır. sonuç: çok eşli hayvanların bazılarında tek eşliliğe dönüş, en azından mantıklı bakma durumu gözlenmiş.

    kısacası bu hormon esra erol gibi bi görev görmekte, en azılı çapkınları bile aile sahibi yapmaktadır. tabii tüm bunların insanlarda uygulanmadığını belirtmekte fayda var çünkü bazılarınızın kafasından ne geçtiğini biliyorum.