hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle feyyaz şive komedisi falan yapmıyor. feyyaz'ın iyi olduğu konu durum komedisi bölümü, deadpan humour ana bilim dalıdır. yani içinde bulunduğu saçmasapan ve absürt bir durum karşısında ciddi yüz ifadesiyle olayları ele alma komedisi. bunun geçmişteki en iyi temsilcisi buster keaton'dır ve eminim feyyaz'ın komedisini de etkilemiştir. ayrıca feyyaz'ı komik yapan diğer bir unsur da sahip olduğu fiziksel tip bence. adamın mizahı, ağzından dökülen kelimeler ve fiziksel özellikleri ile bir bütün oluşturuyor. "ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım" soru cümlesini ilkkan kursa komik olmaz ama işte yılmaz sorunca komik oluyor. feyyaz'ı komik ve absürt yapan şey "bak kutay, bugün sen arı olabil diye çok büyük bedeller ödendi" derken, bunu 6 yaşında bir çocuğa eğilip kararlı gözlerle ve tüm benliğiyle inanarak söylemesinde gizli.

  • annesine sorarsanız şımarık ya da yaramaz değil hiperaktiftir. zaten hiperaktivite bulunalı eşşekler çoğaldı. hanım hanım o çocuk hiperaktif falan değil bildiğin şımarık. ne pis insanlarmışsınız mına koyim.

  • belçika'da yasiyorum. esek gibi calisiyorum , maasimin 40% direkt gelir vergisine gidiyor. 14% gibi kdv olarak yine vergiye gidiyor. 6% sabit vergiler desek , maasimin 60% devlete gidiyor. bu adamlar 3.5 milyon euro'nun kaynagini gosteremiyorlar. benim gibi vergi versmis olsalar 2 milyon vergi veriyor olacaklardi.

    helal olsun alman polisine. iyi olmus.

  • manhattan'ın empire state'den sonra belki de en ikonik binası. güzelliği tartışılır ama yeri* muhteşem. şekli itibariyle dikkat çekici olduğundan bir çok filmde kullanılmış. bunlardan bazıları : spiderman 1&2(daily bugle binası olarak), armaggeddon, hitch, conspiracy theory, serpico, fatal attraction, the hours vs.
    hakkında az bilinen bir hadise, etrafındaki hava akımından dolayı, esen rüzgarın yoldan geçen hanımların eteklerini havalandırdığı için, zamane nyc gençliğinin gözde mobilet üstünde çekirdek çitleyip etrafı kesme mekanlarından olduğudur. manhattan'daki en eski gökdelen olduğu hurafedir. bu ünvan park row binasınındır.

  • birleşmiş milletlerin aldığı bütün kararlar, uluslararası hukukun bir parçası değildir.

    beyanname (declaration), konvansiyon/anlaşma (convention) ve onay (ratification) terimleri arasındaki farkları bilmek, hem işleyişi, hem de birleşmiş milletlerin neden etkili bir kurum olamadığını anlamaya yardımcı olabilir:

    birleşmiş milletlerin yayınladığı beyannamelerin hukuki anlamda herhangi bir bağlayıcılığı yoktur. örneğin, insan hakları evrensel beyannamesi uluslararası hukukun bir parçası değildir. daha çok, norm oluşturucu bir işleve sahiptir.

    birleşmiş milletler konvansiyonları/anlaşmaları ise, tanımları gereği ülkelerin altına imza attıkları metinlerdir. ancak bu, bütün birleşmiş milletler üyelerinin komvansiyonlara imza atacakları anlamına gelmez. bir konvansiyon metni ortaya çıkar, isteyen devlet bunu imzalar, istemeyen imzalamaz. imzalayanlar, ilgili metnin bağlayıcılığını kabul etmiş olurlar. kimi zaman, bir ülke, herhangi bir konvansiyonu kendince nedenlerle "belli maddeleri istisna ederek" de imza edebilir. (türkiye'nin de imzaladığı bir birleşmiş milletler konvansiyonuna örnek: soykırım suçunu önleme ve cezalandırma konvansiyonu)

    bir ülkenin temsilcilerinin herhangi bir birleşmiş milletler konvansiyonunu imzalaması, ilgili konvansiyonun otomatikman o ülkenin hukukunun bir parçası olduğu anlamına gelmez. bunun için, ülkenin kendi içinde ek bir onay (ratification) aşaması da gerekebilir. örneğin, abd'nin temsilcilerinin imzaladıkları bir konvansiyon, ardından senato tarafından da onaylanmak durumundadır.

    ana tema:
    (bkz: siyaset bilimi/@derinsular)

  • buzdolabını açtığımda yarım çürük limonla değil de 2 dilim yenmiş çikolatalı pastayla karşılaşıyorsam paranın köpeği olmuşumdur muhtemelen.

  • aslinda kaza hakkinda yapilan aciklamalar ve teoriler oldukca aciklayicidir:

    resmi rapor cadirin icten yirtilarak acilmasini ve kayakcilarin don paca kendilerini disari atmis olmalarini hafif bir cig olayina baglar. cig sonucu kar altinda kalan cadirdan cikmak icin cadiri yirtarlar ve baska bir cigin altinda kalmamak icin kacarlar. cok soguk kosullarda, hipotermiye bagli olarak insanin dusunme yetisini cok cabuk yitirdigi goz onunde bulundurulursa giysilerini almak icin cadira donmeyisleri, cadiri bulamayislari da mantik dahilindedir. cadira en yakin cesetlere cadirin kuruldugu yamacin dibinde ulasilmistir ve bu cesetler soguk nedeniyle donarak olmuslerdir. 4 ceset ise 4 metre derinliginde bir dere yataginin dibinde bulunmustur ve vucudunda olumcul kiriklar bulunan 3 ceset bu 4lunun 3udur. cadira donmeye calisirken dusme sonucu yaralanip donma sonucu hayatlarini kaybetmislerdir.

    dilinin olmadigi soylenen kaza kurbaninin ise gercekte sadece dili degil alt cenesi de yoktur, bu da olumlerin ardindan grubun bir vahsi hayvan (buyuk olasilikla kurt) tarafindan ziyaret edilmis olmasi sonu gerceklesmis olabilir.

    kurbanlarin vucutlarindaki turuncu yaniklar ise bir ceviri hatasi gibi gorunuyor. normalde 12 yasinda ilgili kayakcilarin cenaze torenine katilmis bir cocugun "koyu kahverengi bir ten renkleri vardi." sozunun yanlis yorumlanmasi olabilir. ilgili cocuk daha sonradan dyatlov vakfini kurmustur. koyu kahverengi ten rengi ise gunesli gunlerde kardan yansiyan gunesin insan tenini yaz gunesinden bile fazla yaktigi dusunulurse, kolaylikla aciklanabilir. ayrica olumlerinin uzerinden uzun sure gectikten sonra duzenlenen cenaze toreninde bedenlerin makyajdan gecirilmis olmasi da olasidir.

    ilgili zaman araliginda bolgede gozlenen turuncu isik kurelerinin sovyet ordusunun r-7 roket denemeleri oldugu kanitlanmistir.

    geriye kalan radyasyon gizemi ise dunya kamuoyuna ancak 1970li yillarda aciklanan, dunyanin en buyuk 3. nukleer kazasi olan ve ilgili gecide goreceli olarak yakin olan, kayakcilarin kaybolusundan 2 sene once gerceklesen kyshtym faciasina (http://en.wikipedia.org/wiki/kyshtym_disaster) yada roket denemelerine baglanabilir.

    sonuc olarak hic canli tanik olmamasi nedeniyle hic bir zaman tam olarak ne oldugunu bilemeyecegimiz bu olay aslinda oldukca mantikli aciklama temellerine oturtulabilmektedir. yine de zuzayli yada radyoaktif mutant / biyolojik savas silahi teorileri daha cok ilgi cektigi icin herkes isin bu yonune yonelmeyi yeglemektedir.

    bize kayakcilara rahat bir dinlence dilemekten baska dusen bir sey yok aslinda. sanssiz bir kaza gelmis baslarina.

  • bana göre damacana su ve gsm bu şeylerin başını çeker.
    suyu kaynağından alıp şişeliyorsunuz, şişenin depozitini alıyorsunuz, hani diyecem birçok işlemden geçiriliyor, o da yok. birçoğunun test sonuçları vasatın altında. neredeyse ham maddesi yurtdışından gelen, şişesi depozitsiz kola fiyatına satanlar var bunu.
    hele gsmi anlamak mümkün değil. konuşsanda konuşmasanda o baz istasyonları bilgisayarlar vs hep faal zaten. belli bir aidatı anlarım ama konuşmayı ücretlendirmenin bir anlamı yok. şebekeler yetersiz kalır desen zaten kontrolsüzce her tarafı baz istasyonlarıyla donatmışsın belki yüzde 50 kapasiteyle bile çalışmıyorsun. 50-60tl fatura mı olur yani at alırız o paraya be.