hesabın var mı? giriş yap

  • ciddi bir postpartum depression türüdür. doğumdan sonraki ilk 3 ay içinde ortaya çıkar. anne gerçeklikle bağlantısını kaybeder, gaipten sesler duymaya, halusinasyonlar görmeye, etrafındaki eşyaları, insanları olduklarından farklı algılamaya başlar. halusinasyon olayı diğer belirtilere göre daha seyrek rastlanan bir durumdur. diğer semptomları insomnia, kendini ajite olmuş hisetme, kızgınlık ve bu hislere bağlı tehlikeli boyutlara varabilecek davranışlardır. bu rahatsızlığa yakalanan anne acil tıbbi müdahaleye ihtiyaç duyar. bu durumda sıklıkla karşılaşılan olay annenin tedavi amaçlı bir hastaneye yatırılmasıdır. çünkü kendine veya etrafındakilere zarar verme riski söz konusudur.

  • tribünler tıklım tıklım. beşiktaş tribünü herkesçe bilinir. kimse oturarak maç izlemez. kuzey kale arkası tribündeyim. maç sıkıntılı. heyecandan kıpırdayamıyorum. yanımda bi kadın, küçük bi çocuk. anne-oğul maça gelmişler belli ki. kadın kısa boylu, çocuk kucağında ama sahayı göremiyor. ağlamaya başladı. o küçücük dudaklarının arasından şu sözler döküldü:

    -anne ben beşiktaş'ı göremiyorum hiç.

    aklıma kendi çocukluğum geldi. inönü tribünlerinin merdivenlerinde oturduğum, beşiktaşlı abilerin omuzlarında tezahürat yaptığım günler. o abilerin 'beyler yavaş olun, yavru kartallar var, önden geçsinler.' dedikleri günler...

    döndüm hemen kadına; 'abla sizin için de sorun değilse ben alabilirim çocuğu kucağıma. burdan saha daha net görünüyor.' dedim. kadın güldü, zahmet olmasın filan derken çocuk çoktan kucağıma gelmişti. bi görsen sözlük, ne kadar tatlıydı. boncuk gibi gözlerinde yaş var, beşiktaş için döktüğü gözyaşları.

    sahayı görüyordu artık. inanılmaz mutlu olmuştu. gözlerinde hala yaş vardı ama kahkaha atıyordu. gözyaşlarını sildim gözlerinden, 'adın ne yavru kartal?' diye sordum. bana da öyle sorarlardı. gözlerime dikti gözlerini, kocaman gülümsedi. 'kartal benim adım.' dedi. o kadar güçlü bi tonla söyledi ki adını, gerçek bi beşiktaşlıydı o, daha şimdiden aşkını hissediyordu siyahın ve beyazın. çok geçmeden almeida gol attı. sarıldık yavru kartalla. almeidaa! diye bağırdık. maç boyunca indirmedim kucağımdan. maç bittikten sonra ayrıldık güzel kartal'la.

    bizimkilerin gelmesini beklerken düşündüm neden beşiktaş diye. aslında çok basit. bu renklere gönül verdiğin zaman, öyle bi aşkla bağlanıyorsun ki, nedenler anlamını yitiyor. 5 yaşındaki çocuk bile gözyaşı döküyor uğruna, beşiktaş'ı göremiyorum diyerek ağlıyor. beşiktaşlı olmak tam olarak bu. en saf duygularınla, siyah ve beyaza bağlanmak...

    ve teşekkürler beşiktaş'ım. sen dün 5 yaşındaki bi çocuğun gözyaşlarını sildin. onun sevgisine, aşkına karşılık verdin. benim de yalnızlığımı sildin. iyi ki varsın beşiktaş!

  • önünde internet olup yemeksepeti çalışmıyor diye aç kalan insan, aynı zamanda yürüyen merdiven bozulunca mahsur kalan kişidir.

    ayrıca üyesi olan yemek tedarikçilerine iyi baskı yapan sitedir. tırsıyorlar bunlardan baya.

  • insanların makyajlı-makyajsız hallerine şaşıran insanların ekseriyetle kız arkadaşı olmamış erkekler ve ne kadar makyaj yapsa da güzelleşemeyen kadınlar olduğunu sanıyorum.

    ünlü veya değil insanlar böyledir. bir insanı ilk görüşmelerinizde makyajlı gördüyseniz ilk makyajsız gördüğünüzde size çirkin gelir. eğer ilk görüşmelerinizde makyajsız gördüyseniz, ilk makyaj yapışında "vay be güzel kızmış" etkisi yaratır. makyajın gücü*

  • çakıl taşları zaten komple envanter dökümü gibidir.

    - çakıl taşlarım var
    - sözlüğüm var
    - gözlüğüm var
    - boyanmamış dört duvarım var
    - yıkılmamış duvarlarım var
    - hikayem var
    - sevgilim var
    - umudum var

  • türk milli takımı yerine, alman milli takımını tercih etmiştir, öyle milliyetçi bir insandır kendisi. isterse reenkarnasyon ile bu yaştan sonra kendini kürşad'a dönüştürsün, bu gerçek değişmeyecek. amatör eğlendirir yani pepito.