hesabın var mı? giriş yap

  • irlandalı turistten dayak yiyen esnafın açıklaması. haberin en acıklı kısmı ise

    --- spoiler ---

    "şeref’i dövdükten sonra otele girdi. biraz dinlendi. sonra tekrar dışarı çıkıp eli sopalı esnafı dövmeye başladı. bunu iki defa yaptı."
    --- spoiler ---

    adamların çaresizliği çok acı verici. hepsi öbür gün esnafa rezil olacağından kaçamıyor ama otelden 2. kere çıkmasın diye de dua ediyor belli ki.

    süper irlandalı

  • kısaca anlatmak gerekirse izmir’den istanbul’a gitmek için bindiğimiz kamil koç otobüsündeki muavinin, o gün hiç alkol almamış olmamıza rağmen, bagaja verdiğimiz çantamızın yan gözündeki uzo şişesinden dolayı bizi sarhoş olmakla itham edip, nasıl anladığını sorduğumuzda da "ben gözünden anlarım, almıyorum sizi otobüse" diyerek herkesin içinde iğrenç bir üslupla bizi otobüsten kovması rezaleti.

    detayları merak edenler için olaydan sonra sıcağı sıcağını yaşadıklarımızı anlattığımız video

    muavinin saldırgan tutumu ve telefonu kırma tehditine rağmen çekebildiğim bize tavrının bi kısmını gösteren video

    bayram tatili son günü hem rezil bir durum yaşayıp hem de otogarda çok zor duruma düştük. olay sonrası:

    -otogardaki acentaya gittik, bir şey yapamayacaklarını kamil koç müşteri hizmetlerini aramamızı söyledi.
    -müşteri hizmetleri sadece şikayet kaydı oluşturabileceklerini, daha sonra birisinin bizle iletişime geçeceklerini söyledi. koltukların boş gittiğini, biletimizin yandığını 2 saat sonraki otobüste 2 kişilik yer olduğunu, istersek o sefer için bilet satın alabileceğimizi söyledi. hala dönüş yapan yok bu sırada.
    -biz tekrar kamil koç’a binmek istemediğimiz için diğer firmalara baktık ama hiç birinde yer bulamadık.
    -polis noktasına gidip alkolsüz olduğumuzu belgelemek istedik. orada alkolmetre olmadığını, istersek ekip eşliğinde hastaneye gidebileceğimizi oradan rapor alabileceğimizi, bunun da 3-4 saat sürebileceğini söylediler.
    -sabahtan beri yoldaydık, yorgunduk ve sabah istanbul’da olmamız lazımdı. en sonunda acentadaki kızın kendi insiyatifi ile özür dileyerek 20 tl indirimle 2 saat sonraki sefere bilet satmasıyla istanbul’a geldik.

    yeni bir gelişme oldukça editlicem.

    edit:
    arkadaşlar destekleriniz için çok teşekkürler. umarım bu yaşadıklarımız ve destekleriniz sayesinde benzer durumların azalmasında bir etkimiz olur.

    bugün kamil koç genel merkezinden arandık ve yaşadığımız olaydan dolayı özür dilediler.

    -benim muavin dediğim kişi otobüsün kaptanıymış ve otobüsteki diğer çalışanların da ifadesini aldıklarını, şirket ik’sına ilettiklerini ve cezai işlem uygulayacaklarını,
    -biletlerimizin iadesini yapacaklarını,
    -tekrar benzer durumların yaşanmaması için gerekli önlemleri alacaklarını
    -şu anda yazılı olarak bir özür, atacakları adımlar ya da cezai işlem hakkında bir şey paylaşamayacaklarını
    söylediler.

    atacakları adımların lafta kalmaması için takipçisi olucaz. bir yandan da hukuki olarak neler yapabilirizi araştırıyoruz

  • bakınız resim

    margarin dediğimiz leziz besin bir takım kimyasal işlemler ve hokus pokuslarla elde edilen tamamen "yapay" bir gıdadır. bir takım sıvı yağları alır ve tereyağına benzeyene kadar işlemlerden geçirerek katılaştırırsınız.

    fransız imparatoru 3.napolyon ( bildiğimiz napolyon değil onun sonradan tahta geçen akrabası) fakirler tereyağı alamadıkları için mırın kırın etmeye başlayınca toplamış bilim adamlarını ve demiş ki tereyağına benzeyen bir şey bulana ödül vereceğim. tabii paranın kokusunu alan dönemin kimyagerleri de başlamışlar çalışmaya ve en sonunda bir tanesi margarin dediğimiz maddeyi üretmeyi başarmış (hippolyte mège-mouriès )

    tabi o dönemin insanları daha uyanık olduklarından ve modern reklamcılık taktikleri gelişmediğinden kimse bu acayip şeyi ağzına sürmeye yanaşmamış. en sonunda fransız kimyager bu buluşunun patentini bir şirkete satmış ve margarinin macerası başlamış.

    tabi ardı ardına gelen dünya savaşları ve amerika'daki ekonomik kriz milletin tereyağına ulaşmasının önünü kesince margarine de gün doğdu ve işte günümüzde tüm market raflarını dolduran ve evlerimizin dolaplarını süsleyen o mis gibi margarin böyle popülerleşti.

    bu margarin maddesinin sağlığa pek çok faydaları olduğu üreten firmalar tarafından sürekli öne sürülse de ben kişisel olarak kalp damarlarımı tıkama ihtimali yüksek ve donduğu zaman tavadan bile çıkartmanın sorun olduğu bir maddeyi ağzıma sokmamaya çalışıyorum. bir de genelde bu tür markaları üreten firmaların ağırlıklı olarak plastik,petrol ürünleri ve türlü temizlik malzemesi üretmeleri beni azıcık rahatsız ediyor diyelim. ama lezzetli midir orası başka. bunu tüketen tüketir mi hiç karışmam. bu tamamen kendi seçimim.

    şimdi resimdeki reklama şöyle bir bakarsak. bir tekne üzerinde güzelim denizin ortasında neşeyle oynayan ve bir yandan da annelerinin üzerine margarin sürdüğü ekmekleri yiyen afacanları görüyoruz. üstelik reklamda margarinde "taze süt" olduğu (nasıl tazeyse artık donmuş kalıbın içindeki süt ki zaten sütten üretilse onun ismi tereyağı olur) ve içinde vitaminler olduğu yazmakta.

    şimdi sizin çocuklarınız olsa ekmeğin üzerine mis gibi kokan tamamen doğal ve faydalı olduğu binlerce yıldır kanıtlanmış tereyağı mı sürersiniz yoksa son yüz elli yıldır kullanılan ve tamamen "yapay" bir madde mi sürersiniz. bunun cevabını kendi çocukluğunuzda hatta şu anki mutfağınızda arayın derim.

    peki nasıl oluyor da tamamen "yapay" bir maddeyi bizlerin tereyağı gibi tüketmesini sağlayabiliyorlar. işte burada ayrı bir bilim olan "ikna taktikleri" ve reklamcılık ilmi girmekte.

    bu tür teknikler kullanılarak size sadece fabrikada üretilen margarini tereyağ yerine yedirmekle kalmazlar bazen de son derece zararlı "siyasi" bir takım oluşumları da "kurtarıcı" ve "beklediğiniz çözüm" diye sunabilirler.

    bir paket margarini satmakta kullanılan "ikna taktikleriyle" koca bir siyasi hareketi size kabullendirmekte kullanılan teknikler komik şekilde birbirine benzer. yakın bir zamanda bu konuda vereceğim eğitimlerde ve paylaşımlarda daha ilginç bilgiler vermeye çalışağım.

    (margarin falan derken ben de etkilendim şimdi güzel bir margarinli pardon terayağlı pilav olsa ne güzel giderdi)

  • bir drama etkinliği,

    8 yaş ile girilen bir diyalog

    çünkü ile zincirleme bir dizi yapılması gerekmektedir. çocuklardan birisi ile örnek çalışma yapılır.

    bugün okula geç kaldım çünkü servisi kaçırdım

    (devamında çocuktan istediğim, cümlenin ikinci kısmının çünküsü) servisi kaçırdım çünkü uyanamadım.
    uyanamadım çünkü geç yattım
    geç yattım çünkü sevdiğim filmi izledim
    .
    .
    .

    ta ki iki kişiden biri cümle kuramaz hale gelir ve oyun biter.

    öğretmen: bu şekilde en çok çünkü'lü cümle ben kurarım diyen var mı? (çılgınlar gibi parmak kadıran çocuklardan iki kişi kaldırılır)

    selçuk: öğretmenim, burak diyecekmiş ki, (kızarır bozarır): "öğretmenim seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin"(kızarır bozarır sırıtır. birbirlerine karşı cümle kurmak için çıktıklarının daha farkına varmış değiller)

    öğretmen: şimdi çünkü atışmasında burak ve selçuk'u izliyoruz çocuklar.

    burak: amaaaa öğretmenim, ben sizinle yarışacaktım. ona göre cümle buldum.

    öğretmen: ne farkeder, selçuk'a söyle o cümleyi.

    burak: söyleyemem.

    öğretmen: neden?

    burak: selçuk'a, "seni çok seviyorum çünkü çok güzelsin" mi diyeyim öğretmenim.

    öğretmen: o zaman şöyle de, selçuk'u çok seviyorum çünkü çok iyi bir arkadaş, çok iyi bir çocuk ya da çok akıllı diyebilirsin.

    burak: şakacıktan mı?

    öğretmen: neden şaka olsun, gerçekten.

    burak: söylüyorum o zaman: ben selçuk'u hiç sevmiyorum çünkü birinci sınıftayken defterimi çöpe attı.
    selçuk: defterini çöpe attım çünkü o da bana salak dedi
    burak: salak dedim çünkü...

  • - şantiyeyi keçi sürüsünün basması

    - işçilerden birinin elinde bıçakla keçilerden birini yakalayıp " keseyim mi şefim? şurda bi ateş yakar çeviririz. " diye bir öneride bulunması ve bu konuda oldukça ciddi olması ( çok açtı galiba )

    - keçilerin çobanının atıyla bi hışım çıkıp gelmesi

    - çobanın zenci olması, işçinin korkup keçiyi salması

    gibi bir dizi egzantrik olaylardır...

  • türk bürokrasisinin ve akademisinin halini çok güzel özetlemiştir. fakat ne yazık ki kendisinin de dediği üzere, ironik bir biçimde, bu ülkede insanlar halinden memnun. dolayısıyla anlattığı sıkıntıları anlayabilecek kapasite yok karşı tarafta. sosyal bilimlerle ilgilenen biri olarak şunu söyleyebilirim. bu sıkıntılar tarihsel olarak çok gerilere sirayet ediyor. öyle akp'nin gelmesi ile başlamış bir durum değil. haliyle ülke insanının içine işlemiş bu tembellik ve vizyonsuzluk.

    ''araştırma projeleri ve toplantılar için türkiye'den geliyorlar tabi, fakat toplantıya katılmıyorlar. şehri gezip, fotoğraf çekip geri dönüyorlar.''

    ''türkiye'de ay başından ay başına maaşını almayı bekleyen memur zihniyetli bir akademi anlayışı var.''

    ne denir ki.

  • neden vuruluyor arkadaş bu hayvanlar? bir tane mantıklı açıklaması var mı? para için neden doğal ortamında yaşayan bir canlının ölümüne izin verilir? bu nasıl spor? bunlar nasıl insanlar?

  • her şeyi araplara peşkeş çekenler tarafından yapılmıştır. milli olan her şeyi satanlar çok gariptir ki "hayır" oyu verenlere "vatan haini" diyecek kadar yüzsüzler. vatanı sattınız, devriniz geçince kaçacak delik ararsınız.