ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
önyargıyla yaklaşılan yiyecekler
-
(bkz: stad önü köftesi) gerek yapan adamların at hırsızı tipli olmalarından gerek fiyatının uygunluğundan, müthiş cezbedici kokusuna rağmen önyargıyla ve tok karnına yaklaşıyorum.
thodex'in kurucusunun tayland'a kaçması
-
mağdurlar, toplanın. size hızlı çözüm sunuyorum.
17.57'de tayland'a uçmuş. yolculuk 13 saat sürüyor. daha uçağın inmesine 4 saat var. hızlıca organize olup, tayland'daki türklere ulaşın. adamı izlemeye alsınlar. ödül koyun başına. türklere ulaşamazsanız tayland mafyasına ulaşın.
alkollüyken çok daha fazla tadına varılan şeyler
-
yıllar önce alkol almayı bırakmış bir kişi olarak söyleyeyim kesinlikle sigaradır. ikinci sıraya düğün yazarım. düğünler de alkolsüz çekilmiyor.
süleyman yağcı'nın metroda öpüşen çiftlere mesajı
-
1.5mt boyun var karışsan seni paket edecekler.(bkz: küçük enişte)
nusret gökçe
-
instagramda 10 kasımda paylastığı bir söz var. etleri keserek ufak da olsa bir sanat yapmış ve atatürk portresi oluşturmuş. altına da şöyle bir şey yazmış:
vatanını en çok seven işini en iyi yapandır.
işte bu yüzden bu adamın yükselmesini istiyorum. umarım yükselir ve dünya markası olur.
uncharted 4 a thief's end
-
türkçe seslendirmesi muhteşem olan oyun.
nathan drake karakterini seslendiren okan yalabık'a gerçekten söyleyecek söz yok. karakteri o kadar güzel seslendiriyor ki orijinal seslendirmesinde bu kadar keyif alamazdım sanırım.
aynı şekilde nathan'ın yıllardır dava arkadaşlığını yapan sullivan reis'in seslendirmesini yapan ege aydan'a da kocaman bir bravo. karakterin olgunluğunu ama aynı zamanda da espritüelliğini o kadar güzel hissettiriyor ki bize. teşekkürler.
bir ayrı parantez de elena'yı seslendiren ceyda düvenci'ye. karakterin o naifliğini, her konuşmasının alt metinlerinde nathan'a olan sevgisini o kadar güzel seslendirmiş ki gerçekten emeğine sağlık.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
okulundan bezmiş olan bir arkadaşımdan,
"bana bir harf daha öğreteni kırk yıl döverim."
not: tıbbiye 2. sınıf öğrencisi kendisi.
pankreas kanseri
-
bir yorgunluk vardi uzerimde. arka arkaya bir kac gun surunce, "doktora gideyim" dedim kendime, "bu yogun tempoda bu sekilde dayanmak zor". bir hafta kadar oyalandim, ve sonra, bir gun girdim o lanet pahali hastaneye..
bir kac test yaptirdi doktor, sonra bir kac tane daha. ben "kimbilir ne bulacaklar?" diye dusunuyordum. ama daha cok, bir sonraki hafta yapacagim yurtdisi seyahatteydi aklim. zaten yorgundum, 5 gun toplanti, sonra geri donus, ve bir sonraki seyahat.
geldi doktor, elinde bir dosyayla, ben kapinin onunde, "buyrun" dedi, "konusalim".
sonrasi biraz bulanik. "soyleyebilirsiniz" diye cevap verdigimi hatirliyorum, "aileniz gelene kadar bekleyelim" dediginde. bir de "pankreas kanseri" dedigini. cok dinlemedim anlattiklarini, biraz da kacarcasina disari attim kendimi.
tanidigim bir hastalik degildi, ama okumustum daha once neler yapabildigini, ne kadar hizli etkiledigini. ailem sehir disindaydi, kardesim yurtdisinda.. kimseyi arayamazdim, aramak istedigime de emin degildim zaten. 4 gun evden hic cikmadim, televizyon acmadan, kitap okumadan, muzik dinlemeden, sadece camdan disari bakarak gecen 4 gun. isyerinden ariyorlardi, acmiyordum. (kovmus zaten patron beni, 3 gunun sonunda). ne yapacagimi bilmezce yurudugum 3-4 gun geldi sonra. butun gun, yavas bir tempoyla yuruyup, eve sizacak kadar yorgun dondugum gunler.. baska turlu uyuyamiyordum cunku.
sonra ne mi oldu? bir gun yururken, bir hastane gordum yolda, "ne yapabilirim?" diye sormak icin girdim, doktor soruyu yonelttigim anda "kocaman kanli canli adamsin sen, nasil olur, olmaz boyle sey" dedi, yeni testler, ve sonunda ortaya cikan bir enzim problemi. 3 ay hap kullandim, gecti. yilda bir kontrol dediler, onu bile yapmadim.
tanim mi lazim? vereyim: doktor dovduren hastalik
kızı 4. kattan atlarken mahalleliyi düşünmek
-
haberi okumadan önce anneye saçını taraması için tarak hediye etmek istemiştim ama annenin açıklamalarını okuyunca;
"ne derdin var rezil, terbiyesiz. ne derdin var hayvan. en iyi okullarda okuyorsun. en iyi şeyleri yiyor içiyorsun hayvan. 40 yıllık devlet memuruyum rezil ettin bizi. "
fikrim değişti.
kadın muslukları açıp bütün imkanları sağlamış. kız ilgi beklemiş anne de, kızına en iyi şeyleri sunmakla ergen kızının mutlu olacağını düşünmüş.
anneye 8 de 4, kıza da atlarken, denize atlar gibi burnunu eliyle tıkadigi için 8 de 1 kusur veriyorum.
8 de 3 kusur ise buraya yazdığım için bana.
medeniyetsizlik göstergesi küçük detaylar
-
yağmur veya kar sonrası çatıdan zemine kadar uzatılması gereken gider borusunun belli belirsiz bir yükseklikte yeterli görülüp o noktadan sonra suyun şelale gibi aşağıya dökülmesi.
ulan zaten 4 katlı binanın 2. katına kadar indirmişsin boruyu, oradan sonra ne salıyorsun bütün suyu foşur diye aşağı? kaç para ulan 4 metre boru? bu pinti ve medeniyetsiz mal sahipleri yüzünden mayın tarlasında yürür gibi yürüyor insanlar.
dünya güneş'e 1 mm daha yakın olsaydı yanardık
-
din kültürü ve ahlak bilgisi hocasının muhtemel bir önermesidir ve öğretmenler odasında şöyle bir hayali diyaloğa neden olabilir:
din hocası: "dünya güneşe 1mm daha yakın olsaydı hepimiz yanardık. bu da yüce....."
coğrafya hocası: "iyi de dünya - güneş mesafesi yıl içerisinde zaten 147 milyon kilometre ile 152 milyon kilometre arasında, 5 milyon kilometre kadar değişiyor hocam. yani 5'000'000'000'000 milimetre, ayrıca dünya yüzeyi de pürüzsüz değil ki, dağlar daha yakın güneşe!"
biyoloji hocası: "tabi bir de hem bireylerin hem de türlerin değişen ortama ayak uydurma yetileri var. yaz/kış arasında 30 derece sıcaklık farkı oluyor ama türler bu yüzden yok olmuyor. hepsi kendisine bir uyum mekanizması geliştirmiş vaziyette. zaten çağlar boyu ciddi iklim değişimleri gözlemiş, fosil kayıtlarında çok net görünüyor, ama hala buradayız değil mi?"
fizik hocası: "hocam dur öyle lafla olmaz bu işler, hesaplamak lazım. şimdi güneş dünyaya ortalama olarak r=150 milyon kilometre uzaklıkta. yaydığı enerji de ortalama p=3.84x10^26 watt. dünya mesafesinde 1 metrekareye bir saniyede düşen enerjiyi hesaplayalım önce. üretilen enerji her yöne eşit dağıldığı için r uzaklıkta a=4 x pi x r^2 alana yayılır. yani dünya güneş mesafesi için bu alan
a= 4 x pi x (150'000'000'000m)^2 = 2.827433388230814e+023 m^2 eder.
enerjiyi bu alana bölersek
i = p/a = 1360.244246958732 w/m^2
buluruz.
şimdi yarıçapı 1 mm arttıralım. r'= 150'000'000'000.001 m olsun. hesabı yeniden yapalım:
a' = 4 x pi x (150'000'000'000.001m)^2 = 2.8274333882308516e+023 m^2
i' = p/a' = 1360.244246958714 w/m^2
yani 0.0000000000179625 w/m^2 fark bulduk. bu da afedersiniz siz osurunca çıkan sesin enerjisinden daha az. yani dünya 1mm güneşe yaklaşınca değil, sizin kıçınızdan çıkan seslerden yanıyor hocam!"
din hocası: kafirsiniz hepiniz. burada yanmasanız da cehennemde yanacaksınız!
türkçe futbol tezahüratlarının ingilizceleri
-
one father turkey
oooh my god
got on cimbom
oooh my god
got off cimbom
oooh my god
got on kartal
oooh my god
my god my god oooh my god
my god my god oooh my god
ne alacağını anlamadan bakkala giden çocuk
-
bu çocuk bir de yaratıcı(!) bir bakkal amcayla eşleşirse fantastik sonuçlar elde edilebilir.
usta: aslan, kap gel bakalım bir ufak yoğurt!
***
çırak: ufak nohut var mı?
bakkal: ufak nohut mu? leblebidir o oğlum; ufak nohut diye bir şey olmaz.
çırak: tamam. leblebi olsun.
bakkal: ama leblebimiz biraz bayat şimdi. ben sana şam fıstığı vereyim, taze taze.
***
usta: ???!!!
kapıyı bornozla açmak
-
zor bir eylemdir. anahtarla daha kolay açılır zannımca.