hesabın var mı? giriş yap

  • bati ulkelerinden birinde, matematikten surekli zayif notlar alan cocugu, ailesi bir faydasi olur dusuncesiyle katolik okuluna gonderir.
    bakarlar ki cocuk hep tam not almakta...

    sebebini cok merak edip sene sonunda cocuga sorarlar:
    "ne degisti?"

    cocuk cevap verir:
    "okulun ilk gununde arti isaretine civilenmis adami gorunce durumun ciddiyetini anladim."

  • ailenin küçük çocuğu yatmadan önce dua okur, babası da seyredemiş.

    bir akşam çocuk yine dua okuyor:
    alah'ım anamı, babamı, kardaşlerimi, dedemi, ninemi, teyzemi vs vs koru

    adam çocuğun dayısını söylemediğini fark etmiş ama üzerinde durmamış. sabah bi, haber dayı ölmüş...

    3-5 gün sonra çocuk yine duada, bu kez de teyzeyi atlamış. sabah ilk haber teyze ölmüş...

    aradan yine zaman geçiyor. baba yine kapığının eşiğinde çocuğu dinliyor. bu sefer adı geçmeyen kendisi. adamı almış bir korku, kimin adı geçmese hakkın rahmetine kavuşuyor. babamın tüm gece gözüne uyku girmemiş. sabah bakmış hala hayatta. "ulan küçük çocuğun duasına mı kaldık. salaklık bende" demiş inmiş kahvaltıya.

    fakat eşinin yüzünden düşen bin parça.

    - hanım oldu?
    - bizim sütçü ölmüş, ona üzüldüm.

  • modern caglarin baba hakki' sidir zidane. kendini yere atmaz, hakemi aldatmaz, gol atınca abartmaz, mutevazidir, yere duser dusmez hakeme bakmaz, kaybedince cirkeflesmez, efkarlanınca sigarasını yakar, tepesi atınca kafasını atar.

  • bir ülkenin cumhurbaşkanı tarafından söylenmiştir. alenen tehdit ifadesidir, külhanbeyi ağzıdır. bu ülkede sağlam muhalefet yok diyemez bir daha kimse. biz oturduğumuz yerden korkuyoruz, muhalefet nasıl korkmasın amk ?

    ama er ya da geç, ettiğiniz her kelimeden, yar-gı-la-na-cak-sı-nız !

  • şarküteri reyonundan alışveriş yapmayı bir türlü beceremediği andır.

    şarküteri reyonları hep kâbusum olmuştur, millet orada kendinden emin biçimde durup, "bilmem ne peyniri, bilmem ne çökeleği, bilmem ne sucuğu istiyorum, evet, hepsini biliyorum ben hahayy" diye telemesini, çerkesini, çeçilini (ne demekse) tarif ede ede anlatır, yok taşlık, yok incik bilmem ne, bissürü ayrıntısı var o reyonun. hangi et daha çabuk pişer, antrikot mu daha lezzetlidir, bonfile mi, bileceksin. bununla övünen insan var lan. ama gel gör ki, bende yok böyle bir bilgi. sıfırım yani.

    ****play****

    adam,
    -buyrun, dedi.
    -peynir alacaktım, dedim.
    -ne peyniri olsun, diye sordu.
    -dana, dedim.

    ****pause****

    ama tamamen sallıyorum, dananın şarküteri reyonuyla ilgili bir şey olduğunu biliyorum, ama danadan ne yapılır, dana hayvanı nasıl bir hayvandır, en ufak bi fikrim yok. ağzımdan öyle bi dana çıkıveriyo, hani istiyorum ki adam benim ne istediğimi bilsin, "aaa sana süper ezine peynirim var, ondan vereyim!" desin, ya da "çok güzel köy peynirim geldi, 250 gram sarayım." desin, "hee olur." diyeyim.

    benim bildiğim bi öküz var, bi inek var, bunlar evleniyo, buzağı oluyo falan. düvesini, güvesini, danasını, camışını inan bilmiyorum. hangisinin peyniri olur bilmem, benim için peynir, babanın satın alıp eve getirdiği, masaya konan bir şeydir, peynir peynirdir, bunun dört ayaklı arkadaşlarımızın devreye girmesiyle bu kadar karmaşık olmaması gerekir!

    ****play****

    -ne peyniri olsun?
    -ıahh, şey peyniri olsun, hmmmm, şey, mmmmm, dana!?!?

    adam,
    -dana değil de inek peyniri olur, dedi.
    -haa inek inek, dedim. (bozuntuya da vermiyorum.)

    sıra geldi salam almaya. o da ayrı bi zulüm.

    -ne vereyim, dedi.
    -inek inek, dedim bu sefer.

    ****pause****

    ama kendimden çok eminim. inek abicim, bildiğin inek yani, sonuçta onu da devirip yatırıyolar, cart diye kesiyolar, eti yenen bi canlı sonuçta, elbet salamı da olur.
    inek dediğin şey ettir, salam da ettir, o halde inek salamdır yani.

    tamamen p ise q, q ise p, işte bu kadar! düz aristo mantığı.

    ****play****

    -dana demek istediniz herhalde, dedi.
    -ahaha evet evet, dana tabi, hatta yüzde yüz dana, dedim. (yüzde yüz oranı da bi yerlerden aklımda kalmış, yüzde yüz dana, yüzde elli hindi falan, öyle bi oranlar uçuşuyo kulağımın etrafında ama bir an önce versin de gideyim diye sabırsızlanıyorum.)

    sonuç olarak inek peynirimi ve %100 dana salamımı alıp kasaya koşuyorum ama biliyorum ki bir sonraki seferde yine düşünücem, dananın peyniri oluyo muydu, koyunun nesi oluyodu, hangisi sertti, hangisi yımışaktı diye.

    kısacası alışveriş yapmayı hâlâ bilmiyorum, büyük işi bunlar.

  • çocuğu 98 kiloya çıkarken seyreden ailenin bu sözden rahatsız olması açıkça şuursuzluk. doktoru savunmuyorum da aile dönüp bir aynaya bakmalı.

  • 1707-1782 yılları arasında yaşamış ve yaşamı boyunca 16 kere ikiz, 7 kere üçüz ve 4 kere de dördüz olmak üzere toplamda 69 çocuk doğuran rus köylüsüdür. doğurduğu çocuklardan sadece 2 tanesi ölmüş 67 tanesi yaşamıştır.

    marie m. clay çıkaracağı kitap için araştırma yaparken 1800'lü yıllardan valentina'nın hikayesini anlatan bir dizi makaleye ulaşmıştır. clay makaleler ile günümüze ulaşan hikaye arasında bazı farklılıklar olduğunu belirtse de birçok tarihçi hikayenin makul miktarda gerçeklik içerdiğini düşünmüştür.

    guinness rekorlar kitabı hikayeyi resmi olarak rekor kabul edecek kadar makul bulmuştur ancak hikayenin güvenilirliğini sarsan en büyük etmen çocuk doğurmanın gerektirdiği emek yüküdür.

    stanford'nda doğum ve jinekoloji doçenti olan valerie baker, "doğa bu tip durumlara sınırlar koymak ister. hamilelik bir kadının vücudunun yaşadığı en zor fiziksel şeydir." diyor. doğum yapan kedi ve köpeğinizin bile her doğumda ömrünün kısaldığını düşünürsek haklı da...

    özellikle hikayenin geçtiği dönemde hamilelik doğum yapacak kişinin hayatı için büyük risk teşkil ediyordu. yetersiz hijyen ve gelişmemiş tıp teknikleri (daha önce elektrikli testerenin bile doğumlarda kullanılmak üzere icat edildiğini yazmıştım. #121863867) nedeniyle ölüm riski oldukça fazlaydı.

    kaldı ki hikayede bahsedilen ve komplikasyon riskinin çok daha yüksek olduğu çoklu doğumlar (ikiz, üçüz ve dördüz) hikayeyi daha da güvenilmez kılmaktadır. ikiz doğum bile oldukça nadir ve bunu 16 kere gerçekleştirip hayatta kalmak astronomik bir ihtimal iken 7 kere üçüz, 4 kere de dördüz doğurmak mucizeye yakın uç bir örnektir.

    hikayeyi anlatacak olursanız "guiness rekorlar kitabı'nın yalancısıyım" demeyi unutmayın. kendileri hikayeyi yeterli bulmuş ise bize pek laf söylemek düşmüyor.

    kaynak

  • yolun kenarinda karsiya gecmek istedigini dusundugum bir gorme engelli vatandasa yardim etmek istemem. yanina gidip "beyefendi, yardim etmemi ister misiniz?" diye sormam. adamin da bana "kolumu birakir misiniz, karsiya falan gecmek istemiyorum." demesi. tabii sonrasinda "e niye ama!" diye sormasaydim daha iyi olabilirdi.