hesabın var mı? giriş yap

  • (entry'de bir takim ingilizce ifadeler vardir, turkiye'de bazi lise ve universitelerin ingilizce egitim yaptigini hatirlayiniz, yine de dayanamiyorsaniz bu entry'yi es geciniz.)

    gazete haberlerinde "konusan sempanze", "insan diline vakif olan ilk hayvan", "kuslar gramer kurallarini anliyor" gibi haberleri siklikla duyuyoruz artik. yine de bu haberlerin hem cagdas dilbilim hem de etoloji perspektifinden bakildiginda "bos" oldugu bir gercek. genelde bulgular siralaniyor ve bunlarin hayvanlarda dil kabiliyetine isaret ettigi ima ediliyor. ama tabii ki onemli ayrintilar ve asil sorunlar es geciliyor.

    hauser, chomsky ve fitch'e gore dunyamizdaki canli yasami inceleyen uzayli bir varlik kesinlikle iki onemli bulgu ile karsilasacaktir. birincisi, dunyadaki canli yasamin tumu ayni (fizikokimyasal) temellere dayaniyor. ikincisi, dunyadaki canlilarin (bazi basit canlilar disinda) onemli bir kisminda bir sekilde "iletisim" varken, bu canlilarin sadece birinde bu iletisim oldukca karmasik ve digerlerinden farkli temelllere dayaniyor.

    su bir gercek ki eger herhangi bir hayvanda insana ozgu dil kabiliyeti varsa, bu bulgu zihin ve dil hakkinda tum kuramlarimizi degistirecek, tam anlamiyla bir "bilimsel devrime" yol acacaktir. noam chomsky'nin dil anlayisina gore, biyolojik-zihinsel bir organ olan dil bolgesi sadece insana ozgudur, cunku hicbir dogal iletisim sisteminde bulunmayan ozellikler gosterir. bu sebeple, bu zihinsel organa sahip olmayan bir hayvanin insan dilini ogrenmesi mumkun degildir. baska bir sekilde: insan dili, insan biyolojisinin bir sonucudur ve bu biyolojiye sahip olmayan herhangi bir varligin insan dilini anlayabilmesi ve konusabilmesi mumkun degildir.

    o halde baska hayvanlarin dil kabiliyetine sahip olup olmadigi (veya olabilecegi-olamayacagi) en az iki acidan oldukca onemlidir: 1) hayvanlarin bilissel kabiliyetlerinin ne oldugu onemli bir sorudur. 2) hayvanlarin dil kabiliyetine sahip olmasi durumunda chomskyci dil anlayisi temellerinden sarsilacaktir.

    bu yazidaki niyetim hem son yuzyilda bu konuda yapilan arastirmalardan bahsetmek, hem de insan dili ve simdiye kadar gorulen, dilsel hayvan kabiliyetleri (primatlar ozelinde) arasindaki farkliliklarin altini cizmek.

    sunu kesinlikle biliyoruz: primatlar birbirleriyle iletisim kurarlar. bu iletisim gorme, duyma, koku ve dokunma seklinde olabilir. ornegin vervet maymunlari, farkli avcilarin yaklastigini farkli isitsel sinyallerle birbirlerine haber verirler. bu maymunlarla yapilan arastirmalar, kartallar, yilanlar, leoparlar ve babunlar icin farkli alarm sesleri oldugunu gostermistir. boyle bir iletisim sistemine dil dersek eger, o halde vervet maymunlarinda dil vardir. ancak bunu yaparsak insan diline farkli bir isim vermek zorunda kaliriz. "dil"den anladigimiz insan diliyse, vervet maymunlarinin iletisim sistemi dil degildir (sonlara dogru neden olmadigi aciga kavusacak diye umuyorum).

    1930'larda iki arastirmaci bebeklerini yeni dogmus bir sempanze ile beraber buyutmeye basladilar. niyetleri, insan ortaminda buyuyen ve dil egitimi alan bir sempanzenin insan diline vakif olup olamayacagini anlamakti. bu sempanze (gua), 16 ay icinde 100 civari kelimeyi anlamaya basladi. bu sayi 16 aylik ogullarindan oldukca fazlaydi, ama gua hicbir zaman bunun otesine gecemedi. bebekleri bir zaman sonra "i mean what i say" ve "i say what i mean" arasindaki farki anlarken, gua iki cumleyi de asla anlayamadi. bir dili anlamak, tek basina kelimlerin anlamlarini anlamaktan ote birseydir.

    viki adinda bir sempanze de cok sayida kelime ogrendi, hatta bazi kelimeleri (buyuk zorlukla) telaffuz etmeyi basardi (mama, papa, cup, up). bundan oteye gidemedi.

    sempanzelerin telaffuz icin gerekli fiziksel zayifliklari oldugu anlasildi. insanlarin agiz ve bogaz yapisina sahip olmadiklari icin kelime telaffuz etmelerinin cok zor oldugu anlasildi. bu, sempanzelerin aslinda insan dilini anlayabileceklerine, fakat konusma icin gerekli olan fiziksel kosullara sahip olmadiklari icin konusamayacaklari hipotezine yol acti. bundan sonra sempanzelere amerikan isaret dili ogretilmeye baslandi.

    1960'larda washoe adli bir sempanzeye amerikan isaret dili ogretildi. bu ogretim sureci bircok acidan sagir cocuklarin egitimine benziyordu: washoe her zaman isaret dili kullanan insanlarla birlikteydi. isaret dili washoe'ya "ogretildi", lakin sagir cocuklar isaret dilini zorlu bir egitim olmadan edinirler. konusmayi ogrenen cocuklar gibi.

    4 yasina geldiginde washoe 85 isaret biliyordu (bazilari: fazla, yemek, ver, anahtar, kopek, sen, ben, washoe, cabuk). washoe'nun onemli bir ozelligi bu isaretleri birlestirip kullanmis olmasidir: bebek benim, sen ic, cabuk saril, cicek ver, daha fazla meyve gibi. (bkz: washoe) (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/washoe_(chimpanzee))

    ayni yillarda sarah adli bir sempanzeye yapay bir dil ogretildi. sarah, manyetik bir plaka uzerindeki farkli renkli bloklari kullanarak iletisim kuruyordu. oyle ki kucuk kirmizi bir kare "muz", mavi bir dortgen "armut" anlamina geliyordu. sarah'nin onemli bir ozelligi soyut bazi kavramlari ogrendiginin iddia edilmesidir: ayni, farkli, degil, soru gibi.

    koko adli bir gorile isaret dili ogretildi. bir kac yuz isaret bilmenin yaninda koko da washoe gibi bu isaretlerden bir kompozisyon olusturabiliyordu: yuzuk icin "parmak kolyesi" gibi. koko hakkinda onemli bir iddia da dilsel sakalar yapabilmesi: isaret diliyle kafiyeler olusturdugu iddia ediliyor. (bu entrydeki iddialar hakkinda oldukca supheci olsam da: (bkz: koko/#2167025)) (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/koko_(gorilla))

    nim chimpsky adli bir sempanzeye oldukca titiz bir calisma ile isaret dili ogretildi. 4 yil sonra 125 isaret biliyordu ve iki yil icinde iki isaretten olusan 20.000 "cumle" kurdugu kayitlara gecildi. kisa zaman icinde nim'in bundan ileri gidemeyecegi anlasildi. az sayidaki uc isaretli cumleleri hicbir zaman yeni bilgi vermiyordu: play me nim, gibi. en uzun cok isaretli cumlesi suydu: give orange me give eat orange me eat orange give me eat orange give me you. diger cok isaretli ornekler: "nim eat nim eat", "drink eat me nim", "me eat me eat", "you me banana me banana you". acik oldugu uzere bu cumlelerdeki isaretlerin cogu gereksiz ve bu cumleler dil ogrenen cocuklarin ilk cumlelerine benzemiyor.

    nim ile ilgili bir baska ilginc durum da, isaretle konusmasinin genelde bakicilari tarafindan motive edilmis oldugudur. nim'in cumlelerinden sadece %12'si kendiliginden ortaya cikmistir (spontane degildir) ve isaretlerinin %40'i bakicisinin isaretlerinin tekraridir. bu noktada bir durup nim'i dil ogrenen cocuklarla karsilastiralim. cocuklar buyudukce buyuklerini taklit etmeleri azalir, cumle uzunlugu ve karmasikligi artar, ayni zamanda dil kullaniminda daha yaratici olmaya baslarlar. bu durumlarin hicbiri nim icin gecerli degildi. (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/nim_chimpsky)

    en ilginc vakaya, yani kanzi isimli erkek bonobo'ya geldik. inaniliyor ki kanzi isaret dilini ogrenmenin yaninda iki yasindaki bir cocugun gramer kabiliyetine erismisti. isaretleri birlestirerek daha once hic gormedigi durumlarla ilgili yorum yapabilmekteydi. buna ek olarak arzularini isaretlere dokebilmekteydi. bununla ilgili cok ilginc ornekler var; daha sonra yazma niyetindeyim. (bkz: http://en.wikipedia.org/wiki/kanzi)

    buraya kadar primatlarin yapabildiklerinden bahsettim. simdi de bu etkileyici performansin neden hala primatlarin insan diline vakif olabilecekleri tezi hakkinda supheci olmamizi gerektirdiginden bahsedeyim.

    insan dilinin bazi ozellikleri:

    1) ozyineleme (recursion): insan dillerindeki cumle sayisi sinirsizdir! bu basta cok da onemli gelmeyebilir, ancak bu ozellik insan dilini diger butun dogal iletisim sistemlerinden ayirmaktadir. chomsky'ye gore insan dilinin en onemli ve essiz ozelligi "ozyineleme"dir. bu ozellik bir dogal dili bilen herkese sinirli sayida elemanla sinirsiz anlamli cumle kurma olanagi vermektedir. ornegin:

    "babamin babasinin babasinin babasinin babasinin babasinin............ babasi"

    bu orguyu sonsuza kadar tekrarlayabilirsiniz ve her tekrar anlamli bir butun olusturur. genelde sikildigimiz ya da nefesimiz kesildi icin pratikte sonsuz cumle diye birsey yoktur, ancak onemli olan insanlarin bu kapasiteye sahip olmalaridir. ozyinelemeye baska bir ornek:

    "denizin kiyisindaki ormanin icindeki agacin altindaki kayanin yanindaki....................karinca"

    su anki bilgimize gore hic bir hayvan bu sekilde ozyineleme yapamamaktadir. kuslarin ve balinalarin bazi sarkilarinda bu tarz yapilar oldugu iddia edilse de bu iddialara cok sayida karsi arguman vardir. iddia edilebilir ki hayvan dillerini insan dilinden ayiran en onemli ozellik budur. her ne kadar vervet maymunlarinin cesitli durumlar icin farkli sinyalleri olsa da, bu sinyalleri ozyineleme kullanarak yeni bir sinyal olusturduklari gorulmemistir. halbuki insan dillerinin yaratici kullanimiyla daha once bu dunyada hic soylenmemis bir cumle kurmaniz prensipte mumkundur.

    tekrarliyorum: ozyineleme insan dilleri ve hayvan dilleri arasindaki en buyuk ve en onemli farktir. henuz ozyineleme iceren bir hayvan dili gorulmemistir. ozyineleme kullanarak bir cumle olusturabilen hayvan gorulmemistir. bunlarin gorulmesi halinde hayvanlarin insan dilini ogrenemeyecegi tezine en agir darbe vurulmus olur (ayrica chomskyan dil anlayisi coker).

    (ozyineleme matematik icin de oldukca onemli bir kavramdir. hayvanlarin aritmetik konusunda sinirli yetenegi olmasi da ozyinelemenin olmayisina baglanmaktadir. ornegin bir primat 5'e kadar olan sayilari ogrenebilir ancak bu sayilarin primat icin temsil edilis bicimi bir cocuktan oldukca farklidir. primat icin sayilar birbirlerinden ayri ve sinirlidir. "sayi dogrusu" kavramini ogrenmis bir cocuk icin ise sayilar hem birbirlerine baglidir hem de ust siniri yoktur.)

    2) karmasik sozdizim: insan dilleri cok sayida karmasik sozdizim kurali icerir. bir cumledeki elemanlar birlestirip bozulabilir, cumle icinde hareket edebilir, cumlenin sonundaki elemanin cumlenin basindaki elemana bagli olmasi gibi durumlar olabilir. soru cumlelerinde harekete basit bir ornek:

    "duygu bought a book"

    "what did duygu buy?"

    hicbir hayvan dilinde insan dilindeki sozdizimsel karmasikligin eseri yoktur.

    3) hiyerarsi: insan dillerinde cumleler hiyerarsik yapilar olusturur. oyle ki, bu yapilarin nasil olusturuldugu cumlenin anlamini degistirebilir. su cumleye bakalim:

    "yapay koyun tuyleri insan sagligina zararlidir"

    bu cumlenin iki okumasi olabilir. sagliga zararli olan yapay koyunlarin tuyleri ya da koyunlarin yapay tuyleri olabilir. bu iki okumanin farkli sozdizimsel yapisi vardir. birinde "yapay koyun" birliktedir, buna "tuy" eklenir, digerinde "koyun tuyleri" birliktedir, basina "yapay" eklenir. yani bu cumle iki farkli durumu ifade etmek icin kullanilabilir ancak iki cumle de gorunurde ayni olacaktir. "gorunurde" diyorum cunku bu iki cumlenin sozdizimsel yapilari farklidir; aslinda farkli cumlelerdir (farkli onermelere karsilik gelirler).

    saniyorum buna benzer bazi basit yapilari hayvanlarin olusturabilmesi gibi bir durum var, ancak bu basit ornek insan dilindeki karmasik hiyerarsiye biraz haksizlik ediyor. bu yazinin icinde bile cok daha karmasik yapilar var kesinlikle ve okurken efor sarfetmeden bunlari cozdunuz. hayvanlarin bunu yapabildigi durumlar cok enderdir.

    4) kendiligindenlik: hayvanlarin performansina sasirirken genelde atladigimiz bir nokta su: bu hayvanlar bu performansi gosterebilmek icin aylar suren zorlu egitimlerden gecmekteler. dil ogrenen bir cocugun aksine hayvanlar "egitiliyorlar" (ilk dilini ogrenen bebeklerin egitildikleri tezi oldukca zayif bir tez. ebeveynler sistematik bir sekilde bebeklerin/cocuklarin hatalarini duzeltmiyor. dil cocuklar tarafindan "ediniliyor", "ogrenilmiyor"). hayvanlar cocuklarina isaret dilini ogretmiyor ve kendi aralarinda konusmuyorlar. bir insansa dil ogrendigi anda bir anlamda bir patlama yasiyor. surekli konusuyor ve dili yaratici bir sekilde kullanma egilimi gosteriyor. bu tur olaylar ornegin isaret dilini bilen hayvanlarda gerceklesmiyor.

    (bunun digerlerine gore daha onemsiz bir fark olduguna inaniyorum. hayvanlarin dili bu sekilde kullanmamasinin pekala baska sebepleri olabilir. kendiligindenlik, tek basina hayvanlarin insan dilini ogrenemeyecegi anlamina gelemez diye dusunuyorum. yine de insanin dil kullanimi ve hayvanin dil kullanimi arasinda onemli bir farka isaret ediyor.)

    sonuc: insanlarla hayvanlar arasindaki farklari (aslinda bu ifade bile oldukca komik, insan hayvan degil de nedir?) degerlendirme siklikla insan merkezcilige ve sovenizme yol acabiliyor. "hayvanlarin zihni yoktur", "hayvanlarin bilinci yoktur" gibi onermelere oldukca uzagim. cogu hayvanin zihni olduguna neredeyse eminim, bazilarinda da bilinc olduguna inaniyorum. ayrica descartes ve teistik dinlerin etkisi sonucu hayvanlari "asagi" goren, ruhlari olamayacagina inanan, makina gibi olduklarini dusunen geleneklerin kesinlikle karsisindayim. bunlari soyluyorum cunku "hayvanlar insan diline sahip olamaz" demeye getirecegim ancak bunu bu saydigim dusunce kaliplari icinde yapmadigimi soylemek istiyorum.

    hayvanlarin, ozellikle primatlarin dil konusunda gosterdikleri performans kesinlikle etkileyici ve bu konunun insan dili, insan zihni, hayvan zihni gibi konularda anlayisimizi genisletecegine inaniyorum. bu sayede evrenin bizim icin henuz oldukca karanlik olan bir bolumunu (zihin) kismen de olsa aydinlatmis olacagiz.

    yine de bu bulgular gosteriyor ki insanin dil kabiliyeti, hayvanlarin dil kabiliyetinden oldukca farkli. eger dilden herhangi bir iletisim sistemini anliyorsaniz evet, hayvanlar dile sahiptir. ama insan dilinin baska hicbir dogal iletisim sistemiyle benzerlik gostermeyen ozelliklerini dusundugumuzde bence daha ilginc olan soru su: hayvanlar insan diline vakif olabilir mi? bugune kadarki bulgular isiginda bu soruya verebilecegimiz cevap ise "hayir". hayir, cunku insan dilinin kendine ozgu bazi ozellikleri var, oyle ki bu ozellikleri cikardiginizda dil, dil olmaktan cikar. ve oyle gorunuyor ki hayvanlar bu ozelliklere vakif olamiyorlar. her ne kadar koko'nun yuzuk icin "parmak bilezigi" demis olmasi oldukca etkileyici olsa da, bir hayvan "dun beni gormedigin icin sana kizginim" ya da "golun yanindaki agacin altindaki tasa gidelim" demedigi surece hayvanlar insan dilini anlayabilirler/konusabilirler diyemeyiz.

    ha belki ilerleyen yillarda dil ile ilgili anlayisimiz gelisir, chomsky paradigmasinin disina cikariz, bazi hayvanlarin ozyineleme yapabildikleri ortaya cikar, o zaman bu tezi tekrar degerlendirmemiz gerekir.

    kaynaklar:
    fromkin, rodman, hyams; an introduction to language (2007)
    stephan, achim; "animal concepts" (1998)

    (bkz: akilli hans etkisi)

  • granada valencia maçının başlamasına yaklaşık beş dakika varken;

    "arkadaşlar şuan granadadayım ispanyaya erasmusla geldim .maçı izlemek için sahayı görebilen yüksekçe bi apatmana çıktım sizlere elimden geldiğince dilim döndügünce maçı anlatmaya çalışacagım."

  • 2014'te bir memur maaşı 2000 lira yoktu. insanlar o paraya 1 ay geçiniyordu. bölüm başına 2450 lira para, aylık 10 bin liraya yakın para ediyor. bugüne uyarlarsak ayda 35-40 bin lira para.

    bu da az bir para değil bence..

  • açık ara sakaryadır. bakın sosyologların incelemesi gereken bir vakadır sakarya. umarım hayatım boyunca yolum düşmez.

  • şimdiden 2017 yılının en önemli sinema olayı olarak nitelediğim neo-noir bilimkurgu filmi. ilk fragmanı yayınlandığından beri defalarca izlesem de izlemeye doyamadım. ridley scott anıtsal filminin devam projesini çok doğru ellere emanet etmiş. denis villeneuve, jóhann jóhannsson ve roger deakins müthiş bir uyum yakalamışa benziyor. başroldeki ryan gosling de filmin ruhuna çok uygun bir personaya sahip. orijinal filmin hem prodüksiyon tasarımına, hem müziklerine, hem de sinematografisine sadık kalınmış ve üzerine de bir şeyler katılmış gibi görünüyor. henüz karakterlerden sadece ikisini görsek de, aralarında geçen ve sadece birer kısa cümleden ibaret olan diyalog bile tüyler ürpertici olmak için yeterli.

    (bkz: things were simpler then)

  • tamamen doğal ürünler yetiştirip yiyebilmek ve bir nebze toprakla uğraşmak adına erzurum'un bir ilçesinde sahipleri tarafından boş bırakılan 200 m² büyüklüğünde bir bostan yerinde işe giriştim. ayırabileceğim zaman eşimle beraber akşam mesai sonrası 1 saat ve hafta sonları.

    tamamen deneyimsiz ve teknik bilgiden bağımsız olarak komşu bostan sahiplerinin ne yaptığına bakarak ve bazen sorarak bostanda:

    marul
    tere
    dereotu
    maydanoz ( bu şerefsiz içinde 1.000 kadar tohum olan paketten ancak 3-5 tane çimleme yaptı)
    roka ( daha yiyemeden tohuma kaçıp sap oldular vardır bir tekniği ama bilmiyoruz )
    reyhan
    soğan
    patates ( evde kızartma için soyulan patateslerin filizlenmiş kabukları kullanıldı)
    mısır
    fasulye
    kabak
    salatalık
    domates
    biber
    havuç olmak üzere çeşitli bitkileri tohum ve fide ( sadır) olarak ektim-diktim. yiyeceklerimin doğal olması adına gübre ve ilaç kullanmadım. arada çapa ve yabani ot temizliği yaptım ki bu işin en bezdirici aşaması yabani ot:)

    30 gün kadar sonra günde 2-3 marul söktüm 40 gün kadar sürdü kalanlar tohuma kaçıp sap oldu.
    taze soğanları yedik bir süre sonra kartlaştığı için kuru soğan olmaya yöneldiler.
    tere ve dereotu 15-20 gün yedik sonra tohuma kaçtılar.
    reyhanı 15 günde bir üstten biçip kurutuyoruz köke yakın daha çok budaktan gür bir şekilde yeniden çıkıyor bunu sevdim :)
    salatalık 45-50 gündür yiyoruz halada çıkıyor.
    kabak bir aydır yiyoruz hergün 3-4 tane çıkıyor taze ve dolmalık.
    mısırlar için 10-15 günümüz var yavaş yavaş taneleri doluyor.
    fasulye haftada bir kilo kadar topluyoruz toplamda 5-6 kilo topladık veo kadar daha toplarız.
    biber 5-6 kilo kadar topladık ve hala çıkıyorlar.
    domates günlük sofralık olarak koparıyoruz ve dün 15 kilo kadar topladık ve 9 kavanoz doldurduk. gidişata göre 30-40 daha yolumuz var.

    zirai ilaç ve herhangi bir hormon kullanılmadığı için gönül rahatlığı ve manavda aldığınızdan çok daha lezzetli olmasının yanı sıra kendi emeğinizin karşılığı olduğunu düşünürseniz müthiş bir keyif. yorucu iş temposundan zaman ayırabilecek ve benim gibi kendi yeri olmasa bile uğraşacak yer bulabileceklere kesinlikle tavsiye edebilirim. yetersiz geldiğiniz anlarda internete girip ilgili ürünler için yetiştirme ve sulama teknikleri öğrenilebiliyor tecrübe ise daha sonra.

    edit: takip eden hafta sonunda toplanan fasulye, biber ve domateslerle kış için 15 kavanoz daha dolduruldu. tatmak isteyen olursa karşılıksız olarak kargo bedeli de tarafımdan karşılanmak üzere mesaj atabilirsiniz.

  • gudik sözcüğü bu planlar için biçilmiş kaftandır. ana iki azarladı, baba istediğini yapmadı diye hemen düşünmeye başlarsın: "yarın sabah gidiyorum evden." nah gidersin! nereye gidiyorsun ivanuskas? hemen yaparsın böyle planı: "yanıma sırt çantamı alsam yeter, yatak odasındaki gizlenmiş paradan (yatak odasında hep para gizlidir, o da olmadı salon ya da mutfaktaki anormal bir yerde para saklanır) alırım biraz... ver elini bodrum... ingilizcem de var, otellerde çalışırım. yazın bir turist kızla tanışırım ver elini ingiltere...."

    haaa evet ver elini... taptuk emre kapısı mı lan bu? el verin el verin... yok ver elini sicilya, ver elini kolombiya. nereye gidiyorsun küstah bok? gördüğünüz gibi ana baba, arkadaşla sabahlamaya izin vermedi diye 15 yıllık ebeveynini sattı, büyük britanya topraklarına vardı iki dakikada. ama gudiklik sadece planda değil, ana babaya isyanın çıktığı saate göre vazgeçilmesinde. akşamsa ertesi sabah. sabahsa akşam. çok ciddi bir şeyse bir iki gün afra tafra. bir de bu durumda gerzo arkadaş tavsiyeleri de duruma etki eder:

    - dayanamıyorum abi ya, deli ediyorlar beni. gidecem valla buralardan.

    - ben lise bitsin diyorum abi. lise bitmeden gitmeyelim, elimizde diploma olsun.

    bakın ne kadar mantıklı aslan parçası. sonra ikisi de unutacak bunları. hayattan kaçılmayacağını öğrenecekler. kavafis'ten gelsin, nah gidersin desin. hayırlı geceler herkese.

  • olay hiçte sandığınız gibi aldatma olayı değil.
    tam bir şebeke meselesi. urfa'da yaşanmış bir olay ve organize bir dolandırıcılık durumu. bu şekilde basılan adam korkutuluyor. "para vermezsen videoyu abime atarım" diye korkutulan adamdan yüklü miktarlarda para alınıyor. kadın da işin içinde yani.

  • her kadının çevresinde vardır. bir kısmı ise bu kadınlara aşıklardır ya da hoşlanıyorlardır vs. ama gel gör ki görmezden gelinirler.

  • ikisi de kakao yağından yapılmaktadır. yabancı makalelerden derlediğim bilgileri sizin için çeviriyorum, aha da:

    beyaz çikolata ve normal çikolata içerikleri ve bileşimleri bakımından farklılık gösterir.

    bitter çikolata olarak da bilinen normal çikolata, kakao katıları, kakao yağı ve şekerden yapılır. kakao katıları, çikolataya karakteristik çikolata aromasını veren şeydir ve kakao yağı, çikolataya pürüzsüz dokusunu veren yağdır. bitter çikolata tipik olarak en az %70 kakao katı içerir ve genellikle vanilya, süt tozu veya diğer tatlandırıcılar gibi ek bileşenler içerir.

    beyaz çikolata ise kakao katıları içermez. kakao yağı, şeker ve süt katılarından yapılır. kakao katıları içermediği için beyaz çikolata, normal çikolatadan farklı bir tat profiline sahiptir ve ayrıca farklı bir renge sahiptir. beyaz çikolata genellikle bitter çikolatadan daha tatlıdır ve daha kremsi bir dokuya sahiptir.

    çikolatanın tanımlayıcı bir özelliği olan kakao katıları içermediğinden, beyaz çikolatanın gerçekten çikolata olarak kabul edilip edilemeyeceği konusunda bazı tartışmalar olduğunu belirtmekte fayda var. bununla birlikte, abd'de fda, en az %20 kakao yağı ve %14 süt kuru maddesi içerdiği sürece beyaz çikolatayı bir çikolata türü olarak kabul eder.

    kaynak
    kaynak 2