ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
çeşme'den sonra ünlenecek tatil beldesi
-
(bkz: bozcaada)
şundan bi 10 sene önce pek bir numarası olmayan iddiasız bir yerken geçen sene muthiş bir ivme yakaladığını farketmiş ve çok beğenmiştim hatta bu sene burayı güzel haliyle son görüşümüz olabilir patlar burası demiştim. gercektende pff ne bozcaadası yhaaa diyen bir sürü insanın bu sene gidip instada paylaştığına sahit oldum. hazırlanın bozcaada sevdalıları istanbullular adanın ağzına sıçmaya geliyor yeni trend burası olabilir bence
3 tane kitap ismi sayamayan türk gençliği
-
bu tip şeyleri görüp çok üzülenleri rahatlatmak için:
1) dünyayı olduğundan kötü gösteren bir yöntem bu. gerçek örneklemi göremiyoruz. belki 100 kişinin 50'si saydı bir şeyler. haberciliğin kendisi, hikayeyi şekillendiriyor. ("evlilik programları izlemeyenler kolayca kitap ismi sayarken, diğerleri sayamıyor").
2) diğerleri de demiş, benim başıma da geldi: yüzüme mikrofon tutulunca araba farına tutulmuş geyik gibi kalakaldım. lan nickimi söylesem zaten üç dünya klasiği eder ama olmuyor o anda. zaten çoğu klasiği okuyalı bilmem kaç sene oldu. bugün okuma diyetimin kaçta kaçı klasik? sıfır.
*
yalnız şu son noktadan yanlış bir yerlere varmamak lazım. yani bugün her okumayı internetten yapıyoruz diye, "roman gereksiz olabilir" denilmiş mesela. roman okumak bu çağda niye gerekli diye bir düşünüyorum. cevabı, eskilerin tv yerine radyo dinlemesine benziyor.
radyo dinlerken, aktif olarak bir dünya hayal edersiniz. bu hayalin büyük kısmı gözünüzde canlandırma kısmıdır, yani görme ile alakalı. zaten beynin de önemli bir kısmı görmeye ayrılmış (korteks'in %30'u. dokunma hissi için sadece %8'i, duyma hissi içinse %3'ü).
o canlandırma kısmı efor ister, beynin diğer kısımlarını da işin içine katar. seçimler yaparsınız, "şu da olsun bu sahnede" diye. bu zevkli bir şey.
ben halihazırda bu yeteneği kaybettiğimi düşünüyorum. tv'de bu dünyalar zaten hazır geliyor. internet + cep telefonu kombosunda hayli hayli hazır. aktif olarak hayal kuracağım hiç bir alan kalmadı. tuvalette bile video izliyorum artık. eskiden tuvalette boktan boktan hayaller kurardım ne güzel.
roman okumak, bu hayal yeteneğini, bu oyun alanını korumaya yarar. ben bu hayal işini podcastlerle ve audiobooklarla da pek yapamıyorum (ikisini de çok dinlememe rağmen). yani onları bilgi için dinliyorum ama dünyanın içine girmek (immersion) zor oluyor.
oysa kindle aldım bir tane, onunla kanepeye uzanıp siyah beyaz okuyunca aynı kitabı, kafam başka bir moda geçiyor. beynin o kısmını da arada sırada çalıştırmak lazım.
ilk buluşmada yapılmaması gerekenler
-
2002: hesabı hatun kişiye ödetmek
2006 edit: yapilabilir neden olmasin
2014 edit: hesabi hatun kisiye odetmek
uzaydan gelen edit: hesabı sürekli hatun kişinin ödemesi ve bundan memnuniyet duyması
çay ısmarlayacak kadar çok sevmek
-
hayata dair gülümseten detaylardan biri. insan böyle aşkları, aşıkları görünce mutlu oluyor.
-pişt garson.
hatun: aşkım yapma lütfen noolursun.
-sen karışma. kardeşim bize iki tane çay getiriyorsun, biri açık.
garson: tabi efendim.
hatun: sen çok iyi bi insansın...
-şşt sakın, sakın. bir daha bu konuyu açarsan seninle konuşmam.
hatun: amaa, hmpf peki.
-sakın.
çocuk yapma nedenleri
-
(bkz: bunu anana sorsana delikanli)
evlenilecek kızın smeg beyaz eşya istemesi
-
gün geçmiyor ki ekşi sözlük fakirliğimizi yüzümüze yüzümüze vurmasın.
lan ben markayı şimdi duydum, millet ev düzerken bu olsun diyormuş.
merak edip websitesini inceledim, “technology with style” sloganları var. italyan tasarımı olunca pahalı sanırım, fiyat listesi bile yok.
edit:
merak edenler için amme hizmeti
dg narenciye sıkacağı 6.750 tl
dg su ısıtıcı kettle 6.750 tl
dg ekmek kızartma makinesi 8.750 tl
hamur karıştırma makinesi 9.250 tl
düşünün daha küçük ev aletleri bunlar.
x dg retro mavi buzdolabı 89.950 tl
fakir kardeşlerim için ek bilgi:
dg = dolce&gabbana
uğur dündar yumruğu
-
(bkz: ellerine sağlık) keşke yine bu tarz program yapıp, tatlı su kurnazlarına ayar verseydi. çocukluğumuzda onun gezdiği mutfaklardaki hamam böceği avını gözlerimiz kocaman izlerdim, bu topluma çok katkısı olan adamın yumruğudur.
cem garipoğlu
-
asla öldüğüne inanmadığım kişi. ölü süsü verilerek başka bir ülkede başka bir kimlikle yasadığına inanıyor kalbim.
aldatmayan erkek
-
hamileyken ilişkiye girilmiyor zanneden malları gösteren başlık. yaş ortalaması git gide düşüyor canım sözlükte.
cep telefonunu pirince yatırmak
-
rutubeti alsın diye değildir. telefonu pirince yatırırsınız ve gece pirincin kokusuna gelen minik japonlar telefonunuzu tamir eder.
atari oynamış efsane nesil
-
hayatları adaptörün soğumasını beklerken geçmiş nesil.
manitan var mı lan
-
ilkokulda benim de maruz kaldığım sorudur. manita ne ben nerden bileyim o yaşta?
video kaset kiralanırdı* o dönem. superman 4'ü aldık babamla, eve gidiyoruz. ben acayip heyecanlıyım. bir yerlerden atlayasım, zıplayasım var. bir pelerinim eksik.. karneyi de almışım, o da süper. yol üzerinde babam bir arkadaşının yanına uğradı. biraz konuştular sonra adam bana döndü ve yanağımdan bir makas alıp sordu;
- yakışıklı, senin nasıl gidiyor bakalım? kaç manitan var?
- (manita ne ki? dersleri soruyor herhalde.) hiç yok amca, hepsi pekiyi.
giovanni giustiniani
-
giovanni giustiniani longo olarak da bilinir.
29 ocak 1453’te 700 paralı latin askeri ile konstantinopolis’e gelmiş ve kuşatma boyunca şiddetli çarpışmaların yaşandığı, kritik öneme sahip romanos kapısı (topkapı)’nın savunmasını üstlenmiştir. aldığı yara nedeniyle savaş alanını terk etmesi, yalnızca surların savunmasını yaptığı kesimini etkilemekle kalmamış, bizans savunmasının genel direncini de kırarak kentin düşmesinde bir dönüm noktası olmuştur.
son saldırıdan bir gece önce hararetli bir tartışma yaşadığı loukas notaras’a vatan haini ithamında bulunmuş ve “kılıcıyla paramparça etmekle” tehdit etmiştir. gerekçesi; notaras’ın, kendisinin kapının savunması için istediği ek topları sağlamamasıdır.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
"herkesin beden eğitimi 5 olan ülkede olimpiyatlarda 0 çekmemizi ateistler bile açıklayamaz."
12 aralık 2007 fenerbahçe cska moskova maçı
-
'evet sayin seyirciler carlos colin kazim'a sert bisiler soyledi'
- viski?