ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
sen kimsin türkiye cumhurbaşkanıyla konuşuyorsun
-
bu nasıl bir kibirdir aklım almıyor. demek ki karşısına çıkıp yanlışını yüzüne vursak bize de aynını yapacak.
gidişiniz çok acıklı olacak efendiler. sizin dürüst olanlarınızı dahi iktidar gittiği anda acımasız bir kurt kanunu bekliyor sanki. nefret paratoneri gibisiniz.
1996 doğumlu efsanevi nesil
-
1996 doğumlu insan mı olur lan? 96 model tempra olur! şahin olur! tepkisi verdirten nesildir.
bentderesi
-
gazinolar devrinin meşhur assolistlerinden sevim tuna anlatıyor:
"izmir'den ankara ’ya geldim. çok da gencim. bir gazinoda programa çıkıyorum. bayanlar matinesinde bazı bayanlar beni evlerine çaya davet ettiler. çıktım yola, aaa !.. adresi almayı unutmuşum. sadece 17 no'lu apartman olduğunu biliyorum. bir de dere lafı aklımda kalmış... nasıl olsa şöför bilir diye atladım taksiye...
- şeye gidicem, dedim, hani dereli falan bir semt var ya... şöför babacan bir adam... şöyle bir baktı aynadan gülümsedi.
- bentderesine mi?
- evet oraya 17 numaraya gidicem.
şöför yine aynadan bakarak konuştu.
- yeni mi geldin sen ?
bende gazinoyu kasdediyor diye cevapladım.
- evet bir ay oldu başlayalı.
- daha önce neredeydin ?
- daha önce izmir de çalışıyordum.
biraz daha gittik, yine sordu.
- müşteri nasıl, kalabalık oluyor mu ?
gazinodaki program tuttuğu için bende hevesli hevesli anlattım.
- oooo, müşteri kum gibi kaynıyor... herkes çok memnun...
- memnun, iyi haaa ?
- eee tabii bütün kadro müşteriyi memnun etmek için uğraşıyoruz.
- ben epeydir gitmedim , fiyatlar nasıl ?...
- ucuz ucuz... ucuz iyi yani.
- sen çok kalıyor musun ?
- ben yirmi dakika kalıp iniyorum.
- yirmi dakika haaa... epeyce... bari geleyim bu akşam...
- aaaa, gel bu akşam beklerim...
söför şaşkın , ben geveze , anlata anlata geldik... aaaa bir de baktım ki acaip bir yerdeyiz.
- neresi burası, dedim şöföre ?
- bentderesi, dedi ...
o zaman anladım ki ben aslında bülbülderesi'ne gidecekmişim ..."
rıdvan dilmen
-
aynen şu diyalog yaşandı demin:
rıdvan: fenerbahçenin kendi sahasında 9 galibiyet 2 beraberliği var. arkadaşlar keşke puanıda yazsalarmış.
güntekin: 29 puan toplamış hocam.
rıdvan: nasıl, nerde yazıyor ?
güntekin: 3x9=27+2=29 puan hocam.
arda turan
-
''milli takım için doksan küsur maç oynadım, beş tane kötü oynadığım maçı söyleyene tüm servetimi veririm.''
beyler üç tanesi bu turnuvada oynadıkları. iki tanesine de siz yardım edin, zengin oluyorum amk.
edit: maçları buldum:
(bkz: 11 kasım 2011 türkiye hırvatistan maçı)
(bkz: 15 ekim 2013 türkiye hollanda maçı)
(bkz: 12 haziran 2016 türkiye hırvatistan maçı)
(bkz: 17 haziran 2016 ispanya türkiye maçı)
(bkz: 21 haziran 2016 türkiye çek cumhuriyeti maçı)
son çek cumhuriyeti maçını kazandık diye çamura yatarsa da bir tane bonus ekliyorum:
(bkz: 9 eylül 2014 izlanda türkiye maçı)
evet arda, hesap bilgileri için özelden ulaş lütfen.
tayyip erdoğan'ın tv'de tartışma çağrısına cevabı
-
bütün adaylar anlaşıp çıksınlar, tartışsınlar boş bir koltuğa da soyismiyle beraber adını koyun çağırdık gelmedi diyin bu kadar basit.
erkeklere vücut geliştirme kararı aldıran nedenler
-
(bkz: özgüven yapma telaşı)
- hadesten body: başkalarından görüp etkilenme
- necasetten body: çelimsiz vücudu yapılandırma. güvenlik görevlisi / çete elemanı olma
- setr i avret: kadın derdine
- istikbal i kıble: nasıl olsa iş oraya gidiyor, geliştirelim de kurtulalım
- vakit: ergenlikten
ekşi sözlük'ün yazarlarına kazandırdığı değerler
-
çok değerli insanlar var. hepsinden güzel şeyler katıyorsun kendine. instagram gibi görsel gösteriş bombardımanı yerine, salt kelimelerin raksı söz konusu.
burada zengin olan değil, bilen adam kıymetli oluyor.
evi ev yapan şeyler
-
halıdır halı.
ne zaman halısız bi eve gitsem yeni taşınmışlar da henüz yerleşememişler gibi hissediyorum. halısız olmaz.
ma rainey's black bottom
-
filmin sonunda, august wilson'ın bir oyunundan uyarlandığı yazısını okuyunca ''haa...'' diyorsunuz ve bazı taşlar yerine oturuyor. ufak araştırma ile ma rainey's black bottom'ın da 10 bölümlük bir tiyatro eserinin yalnızca bir bölümü olduğunu görüyorsunuz. 1900'lerden başlayarak 1990'lara gelene kadar her 10 yıllık bölüm için yazılan toplam 10 bölümden oluşan bir eser. eserin bütünü the pittsburgh cycle, ''yüzyıl döngüsü'' olarak da biliniyor. temelinde de siyahilerin 20. yüzyıl boyunca yaşadıkları var. tahmin edileceği üzere ma rainey's black bottom 1920'leri anlatıyor.
yerine oturan taşlardan biri, bazı anlarda yoğun şekilde gelen ''parodi mi izliyorum acaba, ne izliyorum böyle?'' hissi. tiyatro uyarlaması olması buna biraz anlam kazandırıyor. bir diğeri de ''aslında derdimiz ırkçılık değil ama yine de dayanamayıp araya sıkıştırdık'' havası alınan kısımlar. filmde bu kısımların olup olmaması tartışma konusu değil. sadece filme yedirsek mi yedirmesek mi diye kararsız kaldıklarını hissediyor oluşunuz. bu kendi başına rahatsız edici. ancak uyarlama uyarısı ile birlikte biraz daha az rahatsız edici hale geliyor.
biraz oyunculukların sırtına binen filmlerden olmuş. viola davis ve chadwick boseman çok iyi. davis öyle bir oynamış ki ma rainey karakterine yer yer gerçekten sinir oluyorsunuz, ama biraz empati yapınca o sinir hemen kayboluyor ve ''ne yapsan hakkındır ablam, iki de lahmacun söyle'' durumuna gelebiliyorsunuz. chadwick boseman muhtemelen adaylık alacak ve bu adaylığı ister istemez zamansız vefatına bağlanacak, ama bence her şekilde iyi bir performans ortaya koymuş. bugün aramızda olsaydı da adaylığından bahsedebilirdik. genel olarak senenin ortalama üstü performanslarından biriydi. ve izlediğimiz son performansıydı. ruhu şad olsun.
doktorlar'ın kötü bir dizi olmadığını fark etmek
-
(bkz: stockholm sendromu)
cermen
-
"nec arare terram aut exspectare annum tam facile persuaseris quam vocare hostem et vulnera mereri. pigrum quin immo et iners videtur sudore adquirere quod possis sanguine parare."
-----------------------
"onlara tarlaları sürüp, bir yıl bekleyip mahsül almaktansa, düşmana saldırarak alınan yara ile övünmek daha uygun gelir. gerçekten başka birinin kanını dökerek kazanılabilecek bir şeyi çalışarak, alın teriyle elde etmeyi sıkıcı ve aptalca sayarlar."
ünlü tarihçi cornelius tacitus, cermenleri anlatan, m.s. 98'de yazdığı germania isimli eserinde cermenleri böyle tarif ediyordu.
bu eser yazıldıktan yaklaşık 18 yüzyıl sonra cermen kavimlerinin ardıllarından biri, kurdukları sömürge imparatorluğu üzerinde güneş batmaması ile övünecekti.
(bkz: merdi kipti sirkati ile övünür)