• 16 ocak 2005

    sevgili günlük

    bugün çok mutsuzum. balkonda oynarken demirlerin yanında hareket eden dallar dikkatimi çekti. patilerken dengemi kaybedip aşağıya düştüm. allaha şükür evim ikinci katta. korkup bir arabanın altına pıstım, sonra patchouli gelip beni aldı. nosferatu da gelip biyerime bişey olmuş mu diye kontrol etti. bişeyim yok zannediyolar ama arka bacaklarımın arasında kocaman bi yara var*...
  • mümkün olsaydı içeriğinde şöyle bir anıya rastlamak da mümkün olurdu:

    "bugün esrarengiz, kırmızı, parlak bir nesne gördüm. yakalamaya çalıştım ama ne kadar uğraşırsam uğraşayım benden kaçmayı sürekli başardı. her yere de tırmanabiliyordu. tavana bile! sahibim olacak moron çok mutlu oldu o parlak şeyi görünce. bu sürede elinde garip metal bir şey de vardı. dikkatimden kaçmadı. onunla yakalamaya çalışıyordu galiba o kırmızı şeyi. salak işte ne olacak!"

    kedit: başlığın gerçek sahibi ben değilim.
    (bkz: basligin yazarin basina kalmasi)
  • monoton olması öngörülebilecek olan günlüktür.

    04.08.2006
    sevgili günlük,
    bugün sahibimin odasındaki iguanayı yemeyi denedim. onu beceremeyince balkondaki çiçekleri eşeledim.

    07.08.2006
    sevgili günlük,
    bugün sahibimin odasının kapısı kapalıydı. beni içeri alması için hava kararana kadar kapısında miyavladım. eğer kapıyı açsaydı, iguanasını yemeyi deneyecektim. onu beceremeyince balkondaki çiçekleri eşeledim.

    13.08.2006
    sevgili günlük,
    bugün sahibimin odasındaki iguanayı yedim. beni yakalamaya çalışırken, çiçeklerin içine dalmışım, onları eşeledim.

    02.03.2007
    sevgili günlük,
    bir süredir seni ihmal ettiğimin farkındayım özür dilerim. hayat biraz sıkıcı bu aralar. evde çiçek bırakmadılar nedense. kum pis olduğu zaman nereye çişimi edeyim bilemiyorum artık.

    04.03.2007
    sevgili günlük,
    bugün eve biblo aldılar. onları yere atıp arkasından nasıl düştüklerini seyrettim. çok ilginçti.

    04.03.2007
    aynı zamanda tuzluğun düşmesini de izlemek çok ilginçmiş.

    12.06.2007
    günlük,
    bu yeni kedi nereden geldi lan? benim buralar. mahvederim onu ben!

    26.11.2007
    sevgili günlük,
    düzene oturttuk gibi yeni kediyle. salona girdiğinde, koltuklara ya da yatağa çıktığında, mama kabına yaklaştığında basıyorum tırnağı kaçıp gidiyor. gerçi sahibim duruma pek uyum gösteremedi ama o da alışır diye düşünüyorum.

    04.02.2008
    sevgili günlük,
    bu yeni kediyle ne zaman göz göze gelsem, kendimden geçecek gibi oluyorum. demin yine göz göze geldik, taktım tırnağı çıkardım gözünü. daha da sorun kalmaz bence.

    05.02.2008
    sevgili günlük,
    iki gündür sahibim bana çok kötü davranıyor ama anlamadım gitti. bugün beni alıp bir yere götürüp bayılttılar. anca kendime geldim. bacak aramda da bir sızı var hayrolsun.

    12.08.2008
    sevgili günlük,
    bir süredir yemek yemeye, uyumaya pek bir bayılıyorum. o kediyle de artık ilgilenmek pek gelmiyor içimden. bir uyuşukluk var üstümde aylardır ya neden bilmiyorum. bu arada kaç zamandır ilk kez çiçek aldılar eve, görünce bir sevinmişim, hemen gittim eşeledim. çiçek demişken, balkona çıkınca kuşları gördüm içim bir hoş oldu.

    03.11.2008
    sevgili günlük,
    o kuşları yakalamaya çalışırken aşağı düştüm. kendime geldiğim gibi yazıyorum sana özür dilerim.

    01.12.2008
    sevgili günlük,
    kuş yüzünden yine düştüm. suç kuşta besbelli.

    05.12.2008
    sevgili günlük,
    kuş yüzünden yine düştüm. artık balkona çıkamıyorum. evde de sıkıntı bastı. otur otur. n'apayım yemek yiyeyim bari.

    16.02.2009
    sevgili günlük,
    bugün tuzluğu yere düşürmek geldi yine aklıma. şangırtı süper. ardından bak bak doyamadım.

    17.02.2009
    sevgili günlük,
    bugün bardak unutmuşlar masada. aşağı atıp arkasından bak bak doyamadım.

    18.02.2009
    sevgili günlük,
    bugün kum nasıl pis kalmış anlatamam. dayan dayan bir yere kadar. eşelenecek gibi sahibimin yatağı vardı bir, orada hallediverdim. ele de kolay geliyordu neyse ki bir güzel üstünü kapadım. bakalım gelsin sahibim sevinir herhalde güzel hallettim çünkü. hah, kapı açılıyor. şimdi bir gidip bacaklarına sürüneyim de yatağı gördüğünde sevsin hemen.
    ayrılma bir yere geliyorum ben.
  • sevgili günlük,

    her gün olduğu gibi, sabah 5 civarı uyandım. ay nasıl enerjiğim ama sorma. böyle içimden çılgın atmak geliyo. koştum durdum. ordan oraya. bi de biri kovalıyomuş gibi davrandım ki heyecan artsın. hep yaptığım gibi yine bez dolabın üzerine çıkıyım, ordan annemin üzerine atlıyım dedim. bi görsen nası şaşkın kalkıyo yerinden. o muşmula suratı görmeye bayılıyorum. ama son zamanlarda biraz fazla yediğimden 5, 5 kilo oldum. 20 gram fazlam olsa da erkeğim ben, hiç umrumda değil. dolaba zıplayıp çıkarken göbeğimi hesaplayamadım ve düşmiyim diye tırnaklarımı geçirip tutunduğum dolabı yırttım. annem çok kızdı. küfretti hatta. çok ayıpladım. parası yokmuş da bilmem neymiş de. terbiyesiz. neyse. annemin uykusunun açıldığına emin olduktan sonra, koşmayı bıraktım. biraz uyudum.

    6 gibi baktım kahvaltı hazırlanmış. sırf pisliğine ayak altında dolandım. acıklı şekilde bağırarak sofradaki yiyeceklerden istedim, çocukluk günlerimi hatırladım. vermez biliyorum. verse de bilmem kaç liralık mamam dururken onun carrefour marka iğrenç beyaz peynirini yemezdim zaten. sofrayı toplarken heyecanla beklediğim zeytinimi verdi annem. yaklaşık bi saat falan zeytinimle oynadım. attım tuttum, ağzımda taşıdım, bıraktım, yuvarladım. o kadar eğlenceli ki. çok yorulmuşum uyuyakaldım.

    seslere uyandım. baktım annem iğne iplik almış eline dolabı dikiyor. o ip o kadar güzel sallanıyordu ki, atlamadan edemedim. keşke git uyarılarını dinleseydim be günlük. patim uf oldu. kanadı diye yine batticon sürüldü. öyle pis kokuyor ki.

    neyse sonra evde geziyorum. bi salatalık kokusu aldım. çok severim. beyaz bi şeyin içinden geliyordu koku. dedim yalıyım şunu. bir iki derken kutuyu yarılamışım. tam patilerimi yalıyordum ki, annem bi çığlık atıp hemen o ilacı tıktı ağzıma. çok kustum, içim dışıma çıktı. nolmuş el kremini yediysek? bence annem beni çekemiyor günlük. keyif aldığım her şeyi mahvediyor. neyse şimdi karnım ağrıyo, daha fazla yazamıcam. hem saat daha 10.30. biraz uyuyup dinleniyim. daha bitmedi yapacaklarım, gün uzun.
  • koca bebegimin gunlugu,

    biliyorum sen de saskınsın ama sana üzücü bir haber vermeliyim.
    bu senin belki de son satırların olacak cunku koca bebek zeytin yaklasık 3 saat once son uykusuna daldı...
    4 patili bir kedi olarak bu sefer ben dugularımı paylasmak istiyorum hani olur ya belki bir sekilde beni duyar diye...
    rahat uyu zeytinim benim... koca bebegim... seni doğduğun günden beri çok sevdim, hep cok sevecegim...
    koca cama taa apartmanın 3. katıda dek tırmandıktan sonra inemedigin, ve seni kurtarmak icin itfaiye merdiveniyle oraya tırmandığım günü, havada uçan kuşu gördüğünde camdan fırlayıp karanlıkta kayboluşunu ve endişelerimi, oyunlarımızı, sevgi dolu huzurlu dakikalarımızı, tüm yaramazlıklarımızı, ağladığımda gözyaşlarımız yalayışını, annem beni üzdüğünde adeta ona saldırışını, koca vücudunu yatağın ortasına yayıp yattığın zamanlarda seni uyandırmamak için köşede kıvrıldığım geceler defalarca yataktan düşüşümü, canın sıkkın olduğu zamanlarda protesto edip dolabın icinde yatışını, gururluluğunu, bağımsızlığını, korkusuzluğunu, zekanı, ve o 15 kiloluk koca bedenine sığdırdığın içi sevgi dolu kalbini asla unutmayacağım...

    i'm here without you baby
    i think about you baby
    and i dream about you all the time
    here without you baby
    but you're still in my dreams...
    and tonight
    it's only you and me...

    delilah
  • ben bugün öldüm günlük.

    bu defteri de, ölüm haberimin ardından kafasını dağıtmak için girdiği kitapçıda, bana çok benzeyen bir başka kediden yaptıkları kapak için aldı sahibim.

    karıştırıp durdu sayfalarını ama tek bir kelime yazamadı. şimdi o uyanana kadar ben yazayım dedim iki cümle.. bu aralar cesaretim fena sayılmaz.

    zaten çok uzun değil bir haftalık mazimiz var. bir apartman kapısına sığınmıştım ağrıdan. bir anda üzerime bir el uzandığını gördüm. temiz, nezih bir eve götürdü beni. hepsi bana bakıyordu, sanki ilk kez kedi görmüşler gibi. yanlışlıkla birinin üzerine sıçtım hatta. daha doğrusu ben sıçacaktım o eline aldı. acemiliklerine verdim ama sonra bunlarla bile dalga geçemez hale geldim.

    içime virüs girmiş. beni içine havlu sarılmış bir leğende baktılar 3-4 gün.ama midem bulanıyor, karnım ağrıyor. canım hiçbir şey istemez oldu. o güzelim mamalar ne güzel de kokuyordu.

    son hatırladığım şu patimin üzerindeki plastik şeyler. bi bantla yapıştırmışlar, ilaç mı ne varmış içinde. ha bir de sahibimin patimi tutarak söylediği şey "eğer azmedip iyileşirsen yalnız değilsin, seni bekliyoruz evimizde. yok vazgeçip gideresen orada da yalnızlık çekmeyeceksin çünkü ceki karşılayacak o alemde..."
    sonra sıcak su torbalarının arasında, pek de acı çekmeden uyudum, uyudum.

    sonra bir ağlama sesi geldi uzaktan... onu duymamla bir beyaz kedi görünmesi bir oldu.

    "senden önce benim sahibimdi o. tam 16 sene geçirdik. yemin etmişti başka bir kedi almayacağına, onu sevmeyeceğine. benden sonra elinin uzandığı ilk kediydin. belki de bu yüzden şu an benim ölümümden bile daha tuhaf acılar içersinde. çünkü onun içindeki kedi uyandı. biliyordum sırf bana ihanet olmasın diye onca arkadaşımı görmezden gelecek, geçerken bile sevmeyecekti. şimdi öyle değil. belki de sen, bana olan sevgisi yüzünden onca kediye kendini kapamış bir insanın içindeki kediyi uyandırarak başka kedilerin hayatını kurtardın."

    evet sevgili günlük,

    ben bugün öldüm.

    ama kimbilir kaç kedi yaşadı...
  • sevgili günlük

    benim sahibin guççük veledi bana pati atmaya kalktı, ağzını yüzünü parçaladım şerefsizin.

    https://lh5.googleusercontent.com/…1dmg8rqygcgg.gif
  • 27 kasım pazar,

    sevgili günlük,

    sana bu satırları dubliners 'ın, beni bu buz gibi havada attığı bahçeden yazıyorum.
    iki saattir bahçedeyim, pencereleri tırmalıyorum, miyavlayarak ağlıyorum ama nafile. beni içeri almadığı yetmiyormuş gibi göz göze geldiğimiz anda da perdeleri kapıyor. ruh hastası.

    peki ben böyle bir davranışı hak edecek ne yaptım? hiç.

    sadece, bütün iyi niyetimle, aylardır beni besleyip sevdiği için teşekkür etmek istedim. o fareyi de, ona olan minnet duygularımı göstermek için getirip mutfağın ortasına bıraktım. hatta sevinsin diye de iki yanına üzerinde hala yaprakları olan dallar arayıp bulup koydum. süs yaptım. peki bunun karşılığında o ne yaptı? eve girip çığlık attı bağırdı çağırdı, tepindi ve elalemi ayağa kaldırtıp hediyemi attırttı, pis kokan sularla yerleri sildi, tekrar bana bağırdı çağırdı ve işte şu anda bahçedeyim.

    canım günlük, ben kötü bişiy yaptığıma inanmıyorum. niçin böylesi bir tepki gösterdiğine ise hiç bir anlam veremiyorum. geçen hafta da kumru getirmiştim, hatta içim gitmişti yemek için ama bu o'nun hediyesi diye kendimi tutmuş ve yememiştim. en sevdiği yer olan çalışma masasının altına bıraktımdı. işte ona da aynı tepkiyi verdi. ben de demek kuş sevmiyor diye düşündüm ve bu sefer de değişik bişiy olsun dedim en iyi niyetimle. şimdi halime bak.

    iyilik miyilik te yaramıyor bu insanlara. çok çaresizim günlük ve çok üşüyorum.
    eğer sabaha kadar donarak ölmezsem yarın ne olduğunu anlatırım.
    iyi geceler *
  • sevgili günlük,
    tutsaklığımın 3. yılını dün bitirim. pasif direnişim devam ediyor. beni kucağına alan ve kendisini 'sahip' diye nitelendiren denyo hala kendisine neden tepki vermediğimi ve suratına takınabileceğim en sert yüz ifadesiyle baktığımı anlayabilmiş değil. firar çabalarım devam ediyor, ama inmem gereken çok merdiven var. bu yüzden kapıdan her kaçışımda tüm gücümle aşağıya doğru ilerliyorum ama ne yazık ki belli bir süre sonra üşenip geri dönüyorum hem karnım acıkıyor.
  • 17 mayıs 2005,

    sevgili günlük,

    bugün, dubliners 'ın üzerine atlayıp, bütün bacaklarını parçalamamın beşinci günü. vicdan yapıyor muyum?...evet az biraz da olsa yapıyorum... mesela hala gözlerinin içine bakarken yaptıklarım aklıma geliyor ve utanıyorum. ama çok paniklemiştim ve tamamen içgüdüsel olarak davrandım...ama kim anlıyor bunu? kimse...hemen nankör kötü kedi damgasını yiyiveriyoruz...

    şimdi geçen cuma günü olanı sana anlatayım...eminim bana hak vereceksin...cuma sabah yavrularımla beraber uykumuzun en derin yerindeydik...bu arada dubliners 'la da aynı odayı paylaşıyoruz bildiğin gibi. sabah sekiz gibi ares denilen bahçenin köpeği içeri girmiş, yatak odasına kadar gelmiş, taa benim sepetin başına kadar geldiğini dehşet içinde sıçrayarak gördüm. tabii yavruları korumak lazım, ilk iş ares 'in yüzüne atladım...epey boğuştuk..hayvanın suratını epey çizdim...bu arada dubliners denilen sorumsuz kişi gürültüye uyandı. şaşkın şakın bakarken aniden onun bacaklarına atladım. ne münasebet pencereyi açık bırakmak gece. biliyor bu ares denilen cibilliyetsizin pencereden girme huyu olduğunu. hayret bişiy. neyse ben bunun bacaklarına saldırdım...sonra da kollarına... bu bir ara beni bacağımdan yakaladı ve odanın bir köşesine fırlattı. terbiyesiz. bumerang gibi geri geldim ve gene bacaklarına yapıştım. bu sırada dubliners yere düştü. benim de gözüm ares'e kaydı. baktım ares gülüyor. iyicene dellendim. neyse dubliners bi şekilde ares 'i dışarı atmayı becerdi ama o sırada bacağını hiç bırakmadım tabiii. ne olur ne olmaz.
    ares gidince koşarak yavrularımın başına gittim. bir ses. aaa bizim dubliners ağlıyor...bacakları kan revan içinde. önce acaba yanına gitsem mi diye düşündüm...sonra vazgeçtim. eh..kendi düşen ağlamaz... bırakmasymış açık pencereyi...ihmalkar.
    bu zırlayarak üst kata yardım almaya gitti. bi baktım tentürdiyot mentürdiyot...ortalığı ayağa kaldırmış..yok kardeşini aramak yok arkadaşlarını aramak...annesine ağlamak.. mıymıy..şımarık. üstüne üstlük bi de beni 3 saat odaya kilitledi.

    neyse işte beş gün oldu. şimdi aramız biraz daha iyi. çocukların hatırına katlanıyorum. allah için, beni sevdiğini biliyorum ama şu dengesiz hareketlerine çok kılım. bi de utanmadan bana dengesiz sayko diye bağırdı.

    ohhh..içimi dökktüm az biraz da rahatladım... sonra gene yazarım...

    haydin bay.
hesabın var mı? giriş yap