• her ne kadar paylaşmayı doğru bulmasam da çikolata, olası bir paylaşım durumunda turnusol kağıdı görevi de görüp, art niyetli arkadaşların gerçek yüzünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne serer. şimdiye kadar dikkat etmediyseniz edin. ortaklaşa alınan çikolatanın paylaşımı sırasında gözler dönmeye başlar. ellerine bakın. siz masumca ucundan tutarken, o ibne ne kadar ustaca kavrıyor bir dikkat edin. sonra büyük parçayı koparttığında ''aa bana büyük geldi ama olsun ehehe'' diyerek yiyişini izleyin. sizinki bittiğinde o hala damağında ilk parçayı emiyor olacaktır. işte o arkadaş deyip bağrınıza bastığınız yılanı şimdi daha iyi tanıyacaksınız.
  • genel hatlarıyla inceleyecek olursak çeşitli kaynaklara göre mö. 600 yılında mayalılar güney amerika kıtasının kuzey bölgelerine göç ettiler. mayalıların, daha bu tarihten birkaç yüzyıl öncesine uzanan bir dönemden beri kakao bitkisine aşinalıkları iddia edilir. mayalılar kakaoyu değerli bir ticaret eşyası olarak görmüş, hem hesaplamada ve hem de ödeme aracı olarak kullanmışlardır.

    mayalılar ve aztekler kakao ağacından topladıkları taneciklerle "xocolatl" (zokolat) adını verdikleri bir içecek yaptılar. aztek hint destanı kakao tohumlarının cennetten geldiğini ve yiyenlerin güçlü ve akıllı olacağını yazar. "çikolata" kelimesi mayaların "zokolat" kelimesinden ve kakao kelimesi azteklerin "cacahuatl" sözcüğünden türemiştir. meksika - hintçe karışımı bir kelime olan "çikolata" sözcüğü "çoko" (köpük) ve "atl" (su) kelimelerinden oluşur, çünkü hatırlayacağınız üzere, çikolata ilk başta bir içecek idi.

    kristof kolomb yeni dünyaya yaptığı dördüncü seyahatten kral ferdinand'a kakao tanecikleri de getirmiş ancak bunlar getirdiği diğer kıymetli eşyalar arasında pek dikkate alınmamıştır

    tarihte ilk çikolata olgusu 1519 yılında ispanyol gezgin hernando cortez'in meksika imparatoru mostezuma'nın makamına ziyaretle başlar. amerikalı tarih yazarı william hickling'in 1838 de yazdığı "meksika'nın fetih tarihi" adlı eserinde, montezuma'nın çokolatl dışında hiçbir içecek içmediği bahsi geçer yani çikolatalı bir içecek olan çokolatl, vanilya ve türlü baharatla lezzetlendirilmiş ve bal kıvamına yakın tarzda köpüklendirilmiş, ağızda eriyen bir yapıya kavuşturulmuş bir yiyecek olarak tanımlanır. montezuma'nın hareme girmeden önce kadeh kadeh cokolatl içmesi de bu içeceğin bir afrodizyak olduğu yönünde inanışların hasıl olmasına yol açar.

    ilk çikolata imalathanesi londra'da 1657 yılında bir fransız tarafından açılmıştır. ilk satışlar yarım kilosu 10 ila 15 şilin arasında değişmiştir. çikolata seçkin halk tabakasının içeceği olarak nam yapar ve on altıncı yüzyıl ispanyol tarihçi oviedo, "çikolatı ancak en üst düzey, zengin kimseler içebilirdi, çünkü tıpkı para içmek gibi bir şey di. kakao tüm ülkelerde para kurunun üstüne çıktı; 10 kakao tanesine bir tavşan ve 100 kakao tanesine iyi bir köle satın almak mümkün" demiştir.

    1778'de bir parisli'nin ilk ufalama, karıştırma ve yoğurma makinesini icadının ardından, 1825'te antoine brutus menier, noisel-sur-marne'de makineli ilk çikolata fabrikasını kurmuştur. ve bu adımla çikolatanın büyüsü tüm dünyaya yayılmıştır.

    günümüzde nestle kapitalist sistemin tüm imkanlarından faydalanarak çikolatanın büyüsünü insanlara aşılamakta ve sadece türkiye'den yılda 500 milyon $ kar etmektedir. nestle amcamız bununla kalmamakta bu yolda 3. dünya ülkelerine 6.-7. sınıf mallarını kakalamakta ve bir çok cocuk ölümüne sebep olmaktadır. kapitalist sistemde 1. sınıf ülkelerin beğenmediğini çöpe atacak kadar zengin olmadıklarını alenen ifade etmektedirler.

    çikolata o kadar mutluluk verir ki aynı zamanda hem damağınıza hitap ederken hem de o anda ne olmuş, ne bitmiş umursamaz bir tavır da takındırır.

    nestle; 1800 yılından günümüze kadar olagelen dünya çapında tüketimi içeren çikolata evriminin aşağıdaki dört faktörden meydana geldiğini belirtmektedir;

    1- 1828 yılında kakao tozunun piyasa çıkması;

    2- çikolata üzerindeki vergilerin azaltılması;

    3- tarladan fabrikaya kadar nakil olanaklarındaki gelişme;

    4- çikolatanın yiyecek olarak alışkanlık haline getirilmesi ve üretim metotlarındaki gelişmeler.

    1990'lı yıllarda çikolata ürün olarak popülaritesini ispatlarken aynı zamanda büyük ticaret hacmine sahip bir iş alanı olduğunu göstermiştir. dünyada yıllık kakao tüketimi yaklaşık 600,000 ton iken, nüfus başına çikolata tüketimi gittikçe artmaktadır. çikolata sektörü amerika birleşik devletlerinde mülti-milyar dolarlık rakamlara ulaşan bir sanayi dalı olduğu bilinmektedir efenim.
  • kakao ürünleri ile şeker ve/veya tatlandırıcı; gerektiğinde süt yağı dışındaki hayvansal yağlar hariç olmak üzere diğer gıda bileşenleri ile süt ve/veya süt ürünleri ve katkı ve/veya aroma maddelerinin ilavesi ile tekniğine uygun şekilde hazırlanan ürünü ifade eder.

    kakao , 4-8 metre boyunda ebegümecigiller (malvaceae) familyasından çikolata yapımında kullanılan bir bitki türüdür. doğal yetişme alanı güney amerika olmakla beraber, tropiklerin genelinde yetiştirilmektedir.

    kakao aztekler tarafından içecek yapımında kullanılmış, aztek mitolojisinde de yer almıştır. aztek mitolojisine göre kakao ağacı cennette yetişen “ iyilik ve kötülük ağacının” yeryüzündeki temsilcisidir.

    kakao taneleri o kadar değerlidir ki alışverişte dahi kullanılmıştır.

    aynı dönemde dünyanın diğer ucunda cenovalı bir denizci keşfedilmemiş topraklara yapacağı yolculukları sabrısızlıkla beklemektedir. işte bu denizci ve ünlü kaşif kristof kolomb dünyanın geri kalanını kakao çekirdeği ile tanıştaracak isim olacaktır aynı zamanda.

    ispanyolların amerikaya gelişinden sonra kakao ile tanışan halklar kakaoyu çeşitli maddelerle karıştırıp çikolata yapmayı başardılar. çeşitli baharatlar katarak sıcak içecek olarak tükettikleri kakaoyu, zamanla sütle ve kakao yağı ile karıştırarak karşı koyulamayacak lezzeti oluşturdular.

    kaynaklarda, ilk çikolatanın ingilterede yapıldığı, ilk sütlü çikolatanın ise isviçreliler tarafından yapıldığı yazmaktadır.

    kakao çekirdekleri temizlendikten sonra kavrulur ve kabuklarından ayrıldıktan sonra öğütme işlemine geçilir. öğütmeden sonra elde edilen ürün “kakao kitlesi”dir. kakao kitlesi preslenerek kakao tozu ve kakao yağı olarak ayrılır. çikolata üretimi için çikolata kitlesi, çikolata yağı, şeker, gerekli ise süt karıştırılarak ve inceltilerek konç denilen makinalara gönderilir bu makinalarda aroma geliştirme ve emulsiye edici ajan ilavesi yapılır. daha sonra şekillendirme yapılarak çikolata soğutularak ambalajlanır.

    içerdiği maddelerin oranına göre bitter-sütlü ve beyaz olmak üzere üçe ayrılır:

    bitter çikolata : bileşiminde en az %18 kakao yağı ve en az % 14 yağsız kakao kuru maddesi olacak şekilde en az % 35 toplam kakao kuru maddesi içeren çikolatadır.
    sütlü çikolata : bileşiminde en az % 2,5 yağsız kakao kuru maddesi olacak şekilde en az % 25 toplam kakao kuru maddesi içeren, ayrıca en az %14 süt kuru maddesi ve en az % 3.5 süt yağından oluşan, kakao yağı ve süt yağı toplam miktarı ise en az %25 olan çikolatadır
    beyaz çikolata : bileşiminde en az %20 kakao yağı ve en az %14 süt kuru maddesi içeren ve en az %3,5’i süt yağı olan çikolatadır .

    içerdiği çeşni ve dolgu maddesine göre de sade-çeşnili-dolgulu olmak üzere üçe ayrılır:

    sade çikolata, çikolata tipinin adı ile isimlendirilir. örneğin, bitter çikolata.
    çeşnili çikolata ise, çeşni maddesinin ve çikolata tipinin adı ile isimlendirilir. örneğin, fındıklı sütlü çikolata.
    dolgulu çikolata da dolgu maddesinin ve çikolata tipinin adı ile adlandırılır. örneğin, fondanlı bitter çikolata

    afiyet bal şeker olasıdır. kaynak belirtmek isterdim ancak çok adet olduğundan yapamam. bitirme tezimi yeniden yazar gibi oldum bi an.
  • sevmiyorum deyince insanlardaki yüz hali beni hep şaşırtan yiyecek. sabah arkadaş almış gelmiş. ye ye ye... sevmiyorum diyorum! olmaz illa ucundan al bi parça... hem ısrar ediyor, hem çikolata sokuyor burnuma... bana kesinlikle yapılmaması gereken 2 kusurlu hareket! hem ısrar, hem çikolata. tersleyince küstü. okumayacak burayı ama ben anlatayım...

    ben küçükken karşı komsumuz yasli bi teyzeydi bizim. yillarca anneanelik etti bize çokta severdik evine girer cikar yer icerdik karsi daireye gitmek annemin temizlik derdinden kacmak, doyasiya şeker çikolata yemekti bizim icin. kızları almanyadaydı. o da bizi torunları yerine koyuyordu. her geldiklerinde bi sürü çikolata getirilerdi. bademli, fındıklı... bi sürü ama. hem annelerine, hem bize, hem çocukları yesin diye kendilerine... yaşlı kadın yemezdi bize ayırırdı. sonra anaanne öldü. cok uzulduk. ağladık hep birlikte. çocuk aklı işte derdim çikoltaydı belki benim. bize sakladığı cikolatalar epey vardi. kızları hepsini bize verdi. zaten size ayırmıştır dedi. aklima geldikce gider kapisina oturur yerdim. annem kızıyodu çok yiyorum diye.

    sonra o daireye başka bi aile tasindi. 3 cocuklari var. kizlar ortaokulda. oglan lisede. anneleri anasınıfı ogretmeni. ben 6 yasindayim. cocuklar okul cikisi evde yalnız. benim icin gayet ii cunku arkadaslar bana. ablamla abim ilkokulda ve oglenciler. alisigim zaten o eve. ozlemisim girip cikmak istiyorum yine. annem azarladıkça kaçıp orda oynuyorum. samimi oldukca bunlar beni cagirmaya basladi. hadi gel bakalim tv izleyelim. oyun oynayalim, resim yapalim... bende her çağırdıklarinda evdeki çikolatadan aşırıp gidiyorum. annem görmüyo ya! ye yiyebildiğin kadar... baslarda bişey yoktu ama sonralari tv izlerken buyuk ablalari yanima sokulmaya bacagimi falan sevmeye başladı benim. odada diğerleri de var. bisey oluyor farkindayim ama anlam veremiyorum. kız bacaklarımı falan elliyor. korktum kalktim eve gittim.

    bi kac gün cagirmadilar sonra bigun yine kapi caldi annem acti. sonra beni cagirdi bak ozlem ablanlar cagiriyo seni. gitmek istemiyorum dedim annem dedi ki ne ayip pasta yapmis annesi hadi git ye de gel. ya istemiyorum dedikce annemde kapiya kadar cagirmislar ayip diye zorluyor beni. birde temizlik yapiyor yine ayak altindan cekileyim istiyor ne bilsin kadin bisey diyemiyorum ki. ciktim gittim. gercekten pasta vardi. hic unutmuyorum çikolatalı. sonra ben yerken abisi arkadan gecer gibi yapıp orasını bana sürtmeye başladı bi kaç kere çıktı gitti salona. dondum kaldım. ağladım ben eve gitcem diyorum. ablasi arkadan geldi olmayan memelerimi falan sıktı. lan daha 6 yasindayim 6! sonra dedi ki bak eger başkasina söylersen gece gelir anneni keseriz. evde diger kiz yok. oglanla kiz. agliyorum aglama diye sıkı veriyo bi yanimi. ablani kaciririz...

    sonra beni annesinin yatagina götürdü mavi bi yatak örtüsü unutmuyorum. ustunde seker gibi yuvarlak bi yastik var. kendi yatti ustunu falan acti o tabi ortaokulda memeleri falan olmus. göğsünün orda bir ben var. mememi op diyor öpüyorum. sık diyo sıkıyorum. agliyorum eve gitcem diyorum olmaz eğer soylersen oldururuz anneni diyor. sonra kalktı gitti. ben odadan çıkarken abisi geldi. koca adam benim gözümde. sanki babamla yaşıt. ustumu falan siyirdi benim. orami burami optu. bana bunlari soyle diyor ben de soyluyorum. söyle yap diyor. kızıyor. 6 yasindaki cocuga beni bilmem ne yap diye .... bişey söyletiyor. elleri kokuyor. neyse tehdit ede ede eve yolladilar beni. anneni keseriz. babanı öldürürüz..ablana da yaparız. ..

    bi kac gun sonra tekrar. korkuyorum ama gidiyorum. tekrar, tekrar... gitmem diyemiyorum korkumdan...o bi karis halimle ailemi korumak icin, onlara bişey olmasın diye oralarini buralarini elliyorum, sıkıyorum, öpüyorum. ..

    annem fark etti huzursuz oldugumu zorluyor ama ses edemiyorum. kizim dovduler mi? bisey mi dediler diyor, yok diyorum. gidip gelince öyle duruyorum. normalde hareketliyim, yaramaz bi çocuğum ama.... gondermedi sonra beni. aklina dahi gelmedigine kalibimi basarim. zaten kimin aklina gelebilirki boyle sapikca bişey. bigün bakkal dönüşü abisi merdivende gördü beni. niye gelmiyosun dedi. annem yollamıyo dedim. söyledin mi diyo yemin ediyorum valla söylemedim diye. söyledin demi? gece öldürcem hepinizi diyor bana... merdiveni cikana kadar popomu elliyor.. ya gece gelirse diye korkumdan tuvalete gidemiyorum. yapismisim babama. koltukta babama sarilip sizmisim. o gece yuksek ates kusma altima falan kaçırmışım koltukta. bizimkiler kaptiklari gibi hastaneye götürmüşler. ne oldugunu anlamamislar. ilaç milaç yollamışlar beni.

    ertesi gün anneleri duyup gecmis olsuna geldi. anneme çikolatadandır çok yiyor dedi. annem yok epeydir yemiyor diyor. çünkü bırakmıştım yiyemiyordum. o pastadan sonra hiç çikolta yiyemedim. garip kokuyor. şimdi 28 yaşındayım hala çikolata yiyemem. millet diyo ki abiii çikolata yenmez mi sen nasıl insansın? ya bi yesen birakamzsin. hatta saka olsun diye dogum gunumde kocaman bi cikolatali pasta aldiklarini bilirim. olmayınca olmuyor işte arkadaşım. yenmiyor. başka baska şeyler kokuyor şu meret. neyse;

    nikah zamanı annem davet edilecekleri sayıyor. bi an dedi ki kızım özlem ablan buraya taşınmış yakın bi yere çağıralım mı? gelsin kocaman olmuş, öğretmen olmuş. evlenmiş 2 kızı var diyor. yıllarca komşuluk ettik çağıralım... durdum. özlem kim yaa dedim? anlattı, hatırladım unutmadığım özlemi... unutmamıştım ama o kadar derindeydi ki... aaaa geçekten mi? iyi gelsin dedim. çünkü ne bana ne aileme biey yapamazdı. artık bunu biliyordum. o bana bunları yapaken ben yalnızdım ama şimdi değildim annem babam abim eşim herkes yanımdaydı... sıkıyosa şimdi dokunsun bakalım dedim. çünkü ne zaman yalnız kalsam insanlar bişeyler istedi benden. ve hiçbirinde benim ne istediğimin bi önemi olmadı.

    çocukça belki ama bunları düşünürken 28 değil 5 yaşındaydım. gelsin dedim. gözlerime baksın şimdi dedim. .. abisi nerdeymis dedim. ıstanbuldaymis gecen sene karisi olmus kanserden. gencecik yazik colugu cocugu kalmis ortada dedi annem. normalde vicdanliyim ben uzulmem lazim ama allah yukarda sevindim!!! dedim ilahi adalet var! allahim sen goruyodun! ben ağladıkça, her kapı çaldığında o çocuk halimle ayaklarıma inen o kaynar suyu bi sen biliyodun. ve bunu bana gösterdin. yıllar sonra hayatımın en mutlu gününde onların hayatlarının nasıl mutsuz olduğunu öğrendim. vicdansızca gelebilir size. bunları hissederken de yazarken de utanmıyorum. tecavüzcüyü anlamak diyolar ben 23 yıldır ne anlayabiliyorum, ne anlatabiliyorum. buyrun siz anlayın.

    geldi. yanında eşi falan da var. ama kızları yok. kapanmış. turbana girmis. takıyı takarken sarıldı allahım aynı koku... çikolatayla karışık başka bişey kokusu sanki. sanırım ondan bu kadar manyak bi koku hafizam oldu. ahhh yaa nasıl büyümüşsün canım hiç değişmemişsin dedi. umarım siz değişmişsinizdir dedim. annemim, kocamın arasındaydım. ya anladı ya anlamadı. yok canım ne değişicez biz aynı falan dedi... geçti gitti.

    hayat hep deneyim. omrum boyunca haksizliga gelemedim. sadece bana degil baskasina yapildigini gordugum her turlu tacize tahammül edemiyorum. hele ki çocuklara. deli oluyorum. her kötü şey, her yaşanan büyütüyor insanı. her yara daha güçlü kapanıyor bende. sanırım ondan bu kendine güvenim. ondan bu kadar cesurum artık. ondan bu kadar gözüm kara. ondan artık yaşadıklarıma sessiz kalmıyorum. ondan ben 11 12 yasindayken akrabanin yeni ergen oglu beni ellediginde agzini yuzunu dagitip, babasina oglun beni elledi diye bagirabildim. ondan bu kadar net bi kadın oldum çıktım. istemiyorsam bağıra çağıra istemiyorum diyebiliyorum artık. ve tahammülsüzüm.

    neyse nerden nereye geldik. hasılı sevmiyorum çikolatayı. kokuyor abi... baska şeyler kokuyor...
  • çikolatanin elde edildigi kakao agacinin bilimsel adi theobroma cacao'dur, ve theobroma da latincede "tanrilarin yiyecegi" anlamina gelmektedir. manidardir.
  • paketlenmiş orgazm.
  • şiir yazdım ben ona:

    i can't live with or without you

    dakikada bitiririm ben seni
    sonra buzdolabının önünde bulurum yine kendimi.
    bomboş paketlerin çöpe atılmayı bekler
    ama benim bünyem hep "daha" der.
    tamam tadın güzel,
    moralin süper,
    peki nolcak bu kilolar, sivilceler?
    karın ağrımda, gözyaşımda
    bi tek sen varsın yanımda.
    gülsün ben, sen, o, herkes
    ama önce bitmeli şu pms.
  • bizde pek bilinmez ve rağbet edilmez ama avrupalıların çay ve kahveye alternatif olarak tükettikleri üçüncü uyarıcı madde. çikolata önce meksika'dan ispanya'ya geliyor ve oradan avrupa'ya -kısmen de olsa- yayılıyor (çay ve kahve egemenliklerini ilan edene değin). fakat hiçbir yerde ispanya'da olduğu kadar tutulmadığını söyleyelim. çikolatayla ilgili ilginç bir halk deyişi vardır avrupa'da: "çikolata almak" * bu, avrupa'da prens'in davetlisi olmak, yani onun 'gözdesi olmak' anlamlarına geliyormuş. bilin bakalım bunu neden söyleme ihtiyacı hissettim? evet!: bizdeki "şukela almak"la ne kadar benzer bir kullanım alanı var, değil mi?

    (bkz: civilization and capitalism 15th 18th century)
  • çikolata ye, küçüğüm,
    çikolata ye!
    de ki kendi kendine, her metafizik çikolatadır.
    hiçbir din bir şekerci dükkanından daha fazlasını öğretemez de, kendi kendine.

    alvaro de campos, tütüncü dükkanı
  • "çocuk gülümseten"
hesabın var mı? giriş yap