• \\dibace | ismet özel | bir yusuf masalı

    oradaydık hepimiz, müheyyâ bekliyorduk
    salaştı mukadderat, bozulmuş bir nişandı
    gebe rüzgâr,ihanete uğramış deniz, kerrat cetveli
    dünyaya sokunmuştuk, dünya hamdı
    külsüzdü ocak,tellâl çarşısız
    ağzımız noksandı.
    rimbaud'un haberi yoktu menelik'ten
    nijinski delirmemişti
    mahler'in beş yaşındaki kızı ölmemişti daha
    nehre haşim annesiyle karanlık geceler
    bazı çıkardı
    zonklardı öpülmek için kavlamış dudaklarımız
    bekliyorduk:alnımızın çatında
    hepimizin bir çarpı.

    kopmamış birer çığlık diyesilerdi bize
    verilmemiş birer söz
    daha hiç çıkılmamış
    birer iskeleydi bedenlerimiz
    alnımız birer sayıltı
    azâlarımız yerli yerine sağlam çakılmamıştı
    bir çift göz,bir yumruk yürek arasında
    darma dumandık
    küşümle kapanırdı yüzümüz
    çünkü kazınmıştı oraya yekten
    başkalarına ait bir çarpı.

    yaşamak çarpısı derlerdi buna, yaşamak çarpıntısı.
    ne acelemiz vardı? kime kavuşacaktık?
    yokuşu göze almak mı? niçin?
    bir geçit
    nereye açılmak için gerekli bize?
    susmak bilmiyordu tepemizde ses, saklı ve açık:
    tamamla çabuk! çabuk bitir! hadisene!
    sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri
    değil mi ki hepimiz
    işaretli ve yarım
    dünyaya sarkık.
  • şiirde bahsi geçenler için;
    fransız şair arthur rimbaud ve beraber silah kaçakçılığı yaptığı menelik
    1919 yılında şizofreni tanısı konulan rus balet vaclav nijinski
    avusturyalı besteci ve orkestra şefi gustav mahler ve beş yaşında kaybettiği kızı maria
    annesine düşkünlüğü ile bilinen ve onu erken yaşta kaybeden ahmet haşim
  • önsöz ya da mukaddime de denilir.
    çoklukla mensur bazende manzum eserlerin ba$larında yer alan ve eserin yazılı$ sebebiyle mahiyetini açıklayan ba$langıç kısmıdır.
  • bir dökümanın varlık nedenini ve kendisine yol gösterici kabul ettiği prensipleri özetleyen ve bir bu içeriği nedeniyle bir girizgah işlevi görmesi amacıyla dökümanın giriş kısmına konan metindir.

    anayasalarda ve uluslararası anlaşmalar, sıklıkla böyle bir bölüme yer verir.

    kelimenin güncel türkçede karşılığı yoktur. ingilizce karşılığı için ise, bkz.: preamble

    tema:
    (bkz: osmanlıca /@derinsular)
  • salt bu şiir bile, üstadın sanatının gücünü göstermeye kafidir. bir yusuf masalında geçen şiir dibace; yani bir mukaddime, bir girizgah ya da bir başlangıç olarak isimlendirilmiş. peki nasıl bir başlangıçtır bu. nerede başlar ve kimin içindir?

    oradaydık hepimiz, müheyyâ bekliyorduk
    salaştı mukadderat, bozulmuş bir nişandı
    gebe rüzgâr,ihanete uğramış deniz, kerrat cetveli
    dünyaya sokunmuştuk, dünya hamdı
    külsüzdü ocak,tellâl çarşısız
    ağzımız noksandı.

    orası da neresi? öyle müheyya, hazır ve nazır neyi bekliyoruzdur?
    evrenin yaratılma aşamasında, bütün ruhların toplandığı, henüz doğmamış olan -ademden kıyamete kadar gelecek- tüm insanların tanrı ile ahitleştiği yerdir . yavaş yavaş dünyaya sokunmuşluğumuzla salaş bir kaderimiz ve darma duman olacak sözlerimiz, vaatlerimiz arasında bekliyoruzdur yine de hepimiz sıramızı, alnımızın çatında hepimizin bir çarpı ile.

    kopmamış birer çığlık diyesilerdi bize
    verilmemiş birer söz
    daha hiç çıkılmamış
    birer iskeleydi bedenlerimiz
    alnımız birer sayıltı
    azâlarımız yerli yerine sağlam çakılmamıştı
    bir çift göz,bir yumruk yürek arasında
    darma dumandık

    dünyaya gelmek bir saldırıya uğramaktır, doğan bebek havanın ciğerlerine olan saldırının verdiği acıyla haykırır diye başlıyordu kendi otobiyografisine (bkz: waldo sen neden burda değilsin). keşke o çığlık hiç atılmasaydı ve sözler verilmemiş olsaydı ama nafile. kalacaktır işte bu silinmez yaşamak suçu üzerimizde (bkz: münacaat). varoluşa nasıl bir çare bulmalı, o sonu olmayan iyileşmeyi nasıl nihayete erdirmeli? ve doğumun etkisini üzerimizden nasıl atmalı? sıkıntı, o devasız nekahet...*

    yaşamak çarpısı derlerdi buna, yaşamak çarpıntısı.
    ne acelemiz vardı? kime kavuşacaktık?
    yokuşu göze almak mı? niçin?

    üstelik bunun için acelecidir insan. bir an önce yaşanması gerekeni yaşamak ister. bir yusuf masalı şiirleri, dini motiflerin incelikli işlendiği şiirlerdendir. bu dizelerde, kutsal kitabın insanı tanımlayan yanına atıf vardır. o, acelecidir ve önünde sarp bir yokuş vardır. siz o sarp yokuşun ne olduğunu bilir misiniz?

    bir geçit
    nereye açılmak için gerekli bize?
    susmak bilmiyordu tepemizde ses, saklı ve açık:
    tamamla çabuk! çabuk bitir! hadisene!
    sese bühtan etmedi aramızdan hiçbiri
    değil mi ki hepimiz
    işaretli ve yarım
    dünyaya sarkık.

    ve bir geçit işte sıramız geldi, düşüyoruz evrene. ruhlarımız bedenlerimize yerleşti. işte doğuyoruz. "susmak bilmiyordu tepemizde ses" şair doğum anını anlatıyor burada kanımca, doğum sancısı ve görevlilerin telaşla bizi çekip almalarına ne kadar direnebiliriz ki? değil mi ki dünyaya sarkık ve işaretliydik.

    ecce homo!
  • (bkz: girizgah)
  • ba$langic, giri$, on soz
  • eski dilde, argoda "götün giriş noktası" demektir.
    (bkz: anüs)
  • bir kitabın nakışlarla süslü ve terkibli ilk sahîfeleri.
  • başlangıç kısmı.

    bugünlerdeki anayasa tartışmaları sırasında sık sık "anayasanın dibacesi(nde)..." lafını duymaktayız. peki ne yaz(dır)mış paşalar vaktiyle bu dibaceye? asil türk milletinin önünü asker zekâsıyla nasıl ışıl ışıl aydınlatmışlar?

    hazırola geçin, başlıyoruz...

    =====alıntı=====

    türk vatanı ve milletinin ebedî varlığını ve yüce türk devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu anayasa, türkiye cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve o'nun inkılâp ve ilkeleri doğrultusunda;

    dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, türkiye cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

    millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız türk milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

    kuvvetler ayrımının, devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

    (değişik: 3.10.2001-4709/1 md.) hiçbir faaliyetin türk millî menfaatlerinin, türk varlığının, devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

    her türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

    topluca türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

    (burada ilk dört kelime büyük harfle) fikir, inanç ve kararıyla anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

    (burada ilk üç kelime büyük harfle) türk milleti tarafından, demokrasiye âşık türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

    =====alıntı sonu=====

    rahat...
hesabın var mı? giriş yap