64 entry daha
  • biri bana husnueditor'ün ayarını yollamış (bkz: #35462156). sanırım orhan pamuk linç timine verdiğim bkz'la katıldığımı farz etmiş. çok geç olmadan yola gelmem için vahiyler ve ayetler inmiş. mecburen girmek istemediğim ve aslında sadece sözlükte daha önce yapılmış benzer bir eleştiriye referans vermek istediğim bu tartışmanın içine çekilmiş oldum.

    geçmişte kar romanında türkçe ve mantık hataları başlığını açan doktor bihter'e ilk laf geçirenlerden biri olmuştum, doktor bihter'in türkçe ve mantık hataları bkz'ını verip, başlığını açarak. bunun en büyük sebebi o dönem "mükemmel türkçe" beklentisinin manasızlığına ikna olmuş olmamdı. sanatın ve lisanın bozukluklarıyla da anlamlı olduğunu düşünmemdi. artistic license tabirinden haberim yoktu, basitçe "içeriğe bak, türkçeye takılma" diye düşünüyordum. sonuçta o yıllarda ingilizce harflerle, "ş" harfini "$" olarak yazıyorduk. "herkes hata yapabilir"di. o tarz ince eleyip sık dokuyanları da içeriğin özünün, mananın düşmanı bellemiştim.

    yıllar sonra o başlıklarda yazdıklarımı sildim. hem üslubumu, yaklaşımımı beğenmedim, hem de yapılanın kimseye zarar vermediğini fark ettim. tam tersine dil ve ifade üzerine en güzel egzersiz bu tarz çalışmalardan geliyor; yazarın niyetinden ya da orada uyguladığı derin sanattan bağımsız olarak. bir konuyu tartışmaya açmadan hakikatle buluşturamıyorsun. keza buluştuğun hakikatin illa ki müspet bir hakikat olması da gerekmiyor. yazar için farklı, senin için farklı doğrulara varman da gayet olası.

    artistic license/poetic license argümanları ancak yazarın vermek istediği bir etkinin şüpheye yer bırakmadan izah edilebilmesiyle anlamlı. mesela şairlere has poetic license için bir şiirsel anlatımdan bahsetmek gerekmez mi? orhan pamuk'un şiirsel bir dil kullanımından bahsedilebilir mi? edilemiyorsa kendisini poetic license şemsiyesi altında aklamaya çalışmakta bir problem yok mu?

    her hataya da "artistic license" deyip geçemeyiz öyle değil mi? öyle olabilseydi editörlere ihtiyacımız olmazdı. hem bu kitapla muhatap olan yazar ve editör dışında biri daha var: okur. okur olmadan yazar anlamsızdır. hiçkimsenin beğenmediği efsane yazarlar yoktur. çünkü yazarın iyisi okurun beğenisiyle yeşerir ve serpilir. biz de yazarlara öyle not veririz. kimin beğendiğine bakarak, okuyarak, beğenerek, ya da beğenmeyerek. yazar eserini yazıp çıkarttıktan sonra okurun insafı için dua etmekten başka yapacak hiçbir şeyi yoktur. çünkü okur giderse yazar da biter.

    o yüzden artistic license bahanesine sığınabilmemiz için sözkonusu sıkıntıların yazar hatası, editör hatası ya da söz sanatı ihtimallerinden hangisi olduğunu bir yapısökümle izah edebilmemiz gerekir. etmeyip "cahilsiniz! hiçbir şey bilmiyorsunuz!" diye bağırıyorsak sadece kendi osuruğumuzu koklamaktan zevk almakla yetiniyoruz. tek cümleyle, "orada şu şekilde şu sanatı uygulamış" diyebilecekken 35 paragraf "barthes! yapısalcılık! okumlama!" diye bağırınca sadece "okulda okuduklarımdan baya şey hatırlıyormuşum ha şaka maka" deyip kendi kendimizi mutlu ediyoruz. karşı tarafa "bazı hata sandıklarımız kasti olabiliyor" dışında hiçbir mesaj vermiyoruz. bağlamın kendisinde dediklerimizin sağlamasını yapamıyoruz, ya da yapmak istemiyoruz. nihayetinde okulda ezberlediklerimizi saymak, eleştirenin yaptığı gibi beynimizin mantık ve analiz bölümlerini çalıştırmaktan daha kolayımıza geliyor. o açıdan edebiyat tarihi kitabından pasaj alıntılayan adam yerine gözüne batan hataları söyleyen insanları daha kıymetli görüyorum. adam sorguluyor, bir hakikat arayışı için tartışma zemini açıyor. sen sadece bu zeminin meşruiyetini sorguluyorsun, karşı tarafa hakaretler ediyor bir daha öyle zeminler açılmasın istiyorsun. edebiyat eleştirisi yapacak herkes önce üniversite sınavına girsin, edebiyat fakültesini tercih etsin, dört yıl eğitimini alsın sınavları geçsin, sonra eleştirmeye başlasın istiyorsun. halbuki toplumun cehaleti, yanlış gördüğünü söyleyenlerden değil, o yanlışlara onları söylemeye gerek duymayacak kadar sıkı sarılmış olanlarla büyüyor. yanlış kişilere saldırıyorsun.

    sorgulayan bir cahil, ezberinin dışına çıkamayan bir okumuştan yeğdir. mesela orhan pamuk'un yaptıklarının artistic license ya da poetic license olduğunu söyleyebiliyor fakat bunun hangi mantıkla bu kalıplara ait gösterilebildiğini izah edemiyorsak sadece ezberimizi çığırmış oluyoruz. oysa ki gördüğü yanlışı söyleyen, doğrusunu öğrenebilme ihtimalini de yaratır. sen aldığın eğitime güvenip o ihtimale de sırt çeviriyorsun. belki örtüştürmeye kalksan orhan pamuk'un sahici hatalarını da bulacaksın, belki sahici söz sanatlarından çok bulacaksın. belki sen barthes'ten farklı bir hakikate ulaşacaksın.

    ancak niyedir bilinmez, en çok okumuşların öğrenmeye vakti olmuyor.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap