• yine ben!
    sevişenler toplanın!

    aklıma estikçe bu başlığı ziyaret edeceğim. çünkü bu illeti kimse tam olarak bilmiyor. bilen bildiğini zannediyor. konuşuyor, yazıyor, çiziyor. hem overated, hem de underrated bir hastalık bu. aydınlatmayı kendime bir görev biliyorum.

    meslek icabı tıbbın, sağlık sektörünün cuk diye ortasındayım. ukalalık gibi olmasın ama kimi tıbbi konuların eğitimini doktorlara bizzat veren birisiyim. hem doktorların hem hastaların hem de hastalıkların tam ortasındayım, sürekli makalelerle bilgilerimi taze tutuyorum. maalesef bu virüsü ürologlar, jinekologlar ve dermatologlar bile tam anlamıyla bilmiyor. türkiye buna inanılmaz yabancı. öncelikle bunu unutmayın.

    küçük hap bilgilerle birkaç şey sunmak istiyorum;

    tek eşli değilseniz
    hadi tek eşli olun 2 senedir falan, partneriniz sizden önce başka birileriyle birlikte olduysa,
    siz şimdiki ilişkinizden önce illaki başka birileriyle birlikte olmuşsanız,
    partneriniz sizden habersiz ilişkiniz esnasında birileriyle görüştüyse,
    ilişkinize 1 ay ara verdiniz sonra barıştınız, o sırada çok değil 1 kişi ile beraber olduysanız
    virüsü kapma ihtimaliniz var!

    ekşiden, tinderdan, kafeden, bardan birisiyle tanıştınız. ne idüğü belirsiz bi tip olmasın, gayet düzgün, beyaz yakalı, zengin ailesi, iyi bir çevresi, sosyo kültürel durumu süper olsun fark etmez. kız/çocuk kendi çapında düzenli bir seks hayatına sahipse, senden önce misal bir erasmus öğrencisi ile, bardan tanıştığı biri ile, 4 aylık sevgilisi ile seviştiyse, sonra senle seviştiyse, kısacası seviştiyse(!)
    virüsü kapma ihtimaliniz çok yüksek!

    ''prezervatif kullanıyorum yea''
    yetmiyor! bu bir deri virüsü, deriye yerleşiyor. kimi siğil olarak belirti veriyor, kimi asla kendini göstermiyor. sürtünme ve sıvı alışverişi yoluyla bulaşıyor. prezervatif sıvı geçişini engelliyor, peki ya ten teması? streç filmle mi sevişeceksiniz? yine bulaşıyor allahın belası.

    120 tane alt türü var hpv'nin (human papilloma virus). çeşitli yüksek duyarlılıkta testlerle (pcr yöntemi ile genotiplendirme) en yaygın olanlarının tespiti yapılabiliyor. siğil yapanları bir şekilde görüp işkilleniyosun eyvallah, ya yapmayanları? rutinde acaba bende bi durum var mı diye kıllanıp kendiliğinden laboratuvara gitmen lazım. kaçımız bunu yaparız/yapıyoruz? gitsek de bildiğimiz şey hıv (aids) virusu. aklımıza ilk o geliyor. ama bilin ki çağın cinsel yolla bulaşan hastalığı kesinlikle hpv!

    öldürmüyor süründürüyor diyeceğim ama kadınlarda rahim ağzı kanserinin ana nedeni budur. inanılmaz dirençli bir virüstür. fark etmezsen, ya da fark edip vücudum bunu kendi yensin gibi bir gaflete düştüysen 1-2 seneden önce vücudundan atılamıyor. kadınsan dokularında da bozulma yapıp, üzerine stres artı sigara ile birleşip kansere kadar gidiyor. erkeksen bana ne ya bende sıkıntı yapmıyor ne de olsa diye sevişmeye devam edip, önüne gelen herkese bulaştırıyorsun. taa ki değer verdiğin ciddi ilişki yaşayıp tutuşana kadar. karını kanser yapabilirsin. dikkat et! hele ki durumundan habersiz bir erkek/kadın her yattığı insana bunu yüksek ihtimal partnerine bulaştırıyor. çok korkunç değil mi?

    buraya kadar saydıklarım underrated olma nedenleriydi. insanlar alt tarafı siğil yea deyip işi kolaylaştırma derdinde. ama kolay falan değil. siğili yaktırdın ettirdin, hoop 2 ay sonra tekrar çıkıyor. sürekli uğraş dur. siğil yoksa da bu yüksek riskli virüs anlamına gelir, onda da yüksek karsinojenik risk var.

    ha neden overrated; çünkü panikle öldüm bittim yapmanın alemi yok. erkekseniz insanların hayatını karartmak dışında (!) ölümcül bir vaka sizlerde çok gözlenmiyor. tabii küçük bir ihtimal penis kanseri falan oluyorsunuz. sıkıntı yok yani :) kadınsanız da yüksek riske sahipseniz hemen rahim kanseri olmuyorsunuz. aşırı paniğe ve hayattan soğumaya gerçekten gerek yok. ilk işiniz şüpheli ilişkiden 1-2 ay sonra hpv genotiplendirme testi ile virüsü tespit etmek. yüksek risk ise smear testi yaptırmak. sonucunda doku bozulma seviyenizi öğrenmek (cin1, cin2, cin3 vs..), risk üst boyutta ise kolposkopi ile raimden parça alınarak, dokudaki seviyeyi tam anlamıyla öğrenmek, sonrasında seviyeye göre uygun tedaviye yönelmek.
    bu virüs eğer hiç müdahale edilmezse risklidir kızlar. ilerler, kansere kadar gider. ama erken tespitte, atarsın vücudundan 3/6 ay yahut 1/2/3/4 sene içinde. çok ucu açık bir süre. ingilizce bir makalede 10 yıldır hpv ile mücadele eden bir kadından bahsediliyordu misal.

    en yakın arkadaşlarımdan birinde tip 18 tespit edildi, geçen günlerde de diğer arkadaşta 16 ve 45 birlikte görüldü. başka bir erkek arkadaşımda ise düşük riskli siğil yapanı tespit ettik. ilk entryimi yazdıktan sonra sözlükten yaklaşık 10 kişi bana ulaştı, test yaptık ve inanın yarısı falan pozitifti :(

    aşıları iyice araştırın. kesinlikle faydalı, ama önünüze gelene atlamayın, bilen birilerine danışın. partnerinizi iyi seçin demeyeceğim gerçekten 18 yaşında üniversite öğrencilerinde bile var bu lanet şey, tecrübeden bağımsız pat diye sana bulaşabiliyor. şans :/
    sevişmeyin demiyorum, hobi olarak yine şaapın, ama dikkat edin nolur :/

    şimdilik tespiti ile ilgili sizleri aydınlattım, vücuttan atılımı ile ilgili bazı araştırmalarım sürüyor. sizleri zaman zaman aydınlatmaya devam edeceğim. ve bazı güzel haberlerim olabilir ilerleyen zamanlarda.

    bağışıklığınızı sevin, koruyun. öptüm.

    edit: su entryyi yazdigimdan beri, hatta yazi eksi seylerde yayinlandigindan beri sozlugun yarisi ile mesajlasmisimdir heralde. yardim amacli yazdim ama arkadaslar insaf. bu virus sigil yapar mi diye sormayin bari. milyon kaynak var forum var. temel seyleri ogrenin hala takilan bi sey varsa kafaniza o zaman seve seve yardimci olurum. 500 kisi ile sayfalarca yazismisligim var sirf yardim amacli. o nedenle once okuyun. rica.
  • amerikan gencliginin yuzde 70 inde bulundugu bildirilen virustur. rahim boynu kanseri yapma riski dogum kontrol ilaclari kullanimiyla beraber tavan yapar. derste gordugum kadariyla hpv li bir bayan arkadas eger dogum kontrol hapida kullaniyosa serviksinde tumor olusma olasiligi ilk bes yilda yuzde 50 imis. neden cok fazla yayildigina gelince, bu virus erkeklerde hicbir tehlikeli etki gostermediginden, genellikle ski tassagina denk genc erkeklerin bir cok kadinla cinsel iliski yasamaya calismasi buyuk etkendir. neden kasner yapiyor derseniz okudugum kadariyla bu papilloma virusunde iki tane protein vardi e1 e2 adlarinda early anlaminda genomun ilk transkribe edilen kisminda bu proteinler. ole cinstir ki birisi tumor baskilayici gen olan p53 genine baglanirken bunu inaktif eder oburu estrojen ile beraber ostrojen reseptoruyle iliskiye girip hoca cogalalim haydaa tey tey mesaji verir, boylece tumor olusumuna acaip zemin hazirlar. hucreler kontolsuz bolunmeye baslar sigiller olusur. kucukkende kurbagaya dokununca sigil olacagina dair bir inanis vardi ama bu virsun kurbaga sigiliyle ve hatta ve hatta lurbagayla ilgisi yoktur. kurbaga nerden cikti derseniz(bkz: sarhosken entry girmek) aslinda basarili bir virustur, virusun amaci kendi sayisini cogaltmak oldugu icin oyle guzel bir sistem gelistirmistir ki cogalacagi hucrelerin sayisini artirabilmektedir , rahat edecegi hucrelerin sayisini cogaltmak da onun icin avantaj olmustur, ondan sonra gelsin sigiller gelsin tumorler.
  • şimdiden edit: uzun bir yazı oldu, ama bu virüsten güncel bilimsel çalışmalar ışığında kurtulmak isteyenler tek seferde bitireceklerdir, elimden geldiğince sade ve anlaşılabilir şekilde yazdım.

    literatürde hpvnin vücuttan tamamen temizlenmesi konusunda hpv tedavisinde dönüm noktası olabilecek çalışmalar mevcuttur. bu çalışmalardan birini, en önemlisini detaylıca paylaşacam burada. öncelikle şunu demek gerek, güncel klavuzlarda yeri olan bir tedavi metodu değildir, 2015 std guideline (cinsel yolla bulaşan hastalıklarda tedavi kılavuzu) da yeri olan bir tedavi değildir. ve bu çalışmayı dermatologların , ürologların ve kadın doğumcuların bilmemesi şaşırtıcı değildir, beklenen birşeydir. bahsettiğim çalışma 2010 yılında yayınlanan bir çalışma ve hpv eredikasyonu (yok etmek) sağlayabilmiş bir tedavi içeriyor. 7 sene tıp için çok çok kısa bir süre, bazı çalışmalar sadece 15 sene sürebiliyor. bu tedavinin uzun dönem takipleri bilinmiyor, uzun dönem yan etkileri bilinmiyor. kesinlikle bir hekime danışılmadan kullanılmamalı. en azından danıştığınız hekim bu çalışmadan haberdar değilse sayenizde öğrenmiş olur, tekrar muayene olmaya gittiğinizde fikrini sorarsınız :)

    çalışma bu :

    https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…a after laser therapy

    çinliler hpv ye kafayı takmış durumda, hpv ye kesin çözümü bulacak bir millet varsa bu çinlilerdir. çinde hpv enfeksiyonunda çok ciddi bir artış var, sebebinini çoğunuz tahmin edebiliyorsunuz zaten. 5-ala fotodinamik tedavi ile intrauretral kondilom tedavisinden bu çalışmaya kadar çoğu güncel ve yüz güldürücü sonuçlar çinden geliyor. çinde huazhong bilim ve teknoloji üniversitesinde dermatoloji, kadın doğum, biyokimya ve moleküler biyoloji ve de immünolojinin ortak olarak gerçekleştirdiği ve hpv tedavisinde milestone sayılabilecek bir çalışmadır. bu çalışma impact faktörü 4.034 olan clinical immunology isimli immünolojinin babası sayılabilecek bir dergide yayınlanmıştır.

    gelelim çalışmaya ve sonuçlarına.

    ingilizcesi olan arkadaşlar çalışma başlığından kısmen anlamışlardır, ‘’cd4+foxp3+ regulatory t cell depletion by low-dose cyclophosphamide prevents recurrence in patients with large condylomata acuminata after laser therapy’’. meali : düşük doz siklofosfamid tedavisi ile regulatuar t hücrelerinin tüketilmesi, lazer tedavi sonrası büyük kondiloma aküminatalarda (siğilin tıp dilindeki ismi) tekrarlamayı engeller.

    peki bu ne demek? t hücreleri vücudunuza giren virüsleri, oluşan kanser hücrelerini yok eden, yok etmekte rol alan savunma sistemimizin en önemli elemanları. bu çalışmada düşük dozda siklofosfamid vererek bazı özel t hücrelerini yok edip/azaltıp vücudun siğili yok etmesi, hatta siğil oluşturmayan subklinik olarak seyreden hücre içine gizlenmiş hpvnin de yok edilmesi sağlanmış. ee peki nasıl oluyorda savunma sistemimizde rol alan t hücrelerini yok etmek siğili yok ediyor sorusunu sorabilirsiniz.

    vücutta çeşitli t hücreleri var, cd4+foxp3+ regulatuar t hücreleri (kısaca treg diyecem) de bunlardan biri. tregler diğer t hücrelerinden farklı olarak vücucun savunma sisteminde rol almaz, tam tersine savunma sistemini güçsüzleştirir. vücudun bağışıklık sisteminin vücudun kendisine karşı saldırmasını engeller, yani otoimmün hastalıkların gelişmesini engellemekte rolleri vardır. bu bahsettiğim herşeyin çalışması var fakat sürekli çalışma linki vererek kafanızı karıştırmak ve konuyu dağıtmak istemiyorum. neyse. bu bahsettiğim çalışmadan önce bu treglerin özellikle büyük olan kondilomlarda daha fazla birikerek , hpvli hücrelerin immün sistemden saklanmasını sağladığını gösteren bir çalışma yayınlandı. o çalışmayı referans alarak da bu bahsettiğim çalışma yapıldı. yani kısa bir süre düşük doz siklofosfamid tedavisi vererek bu tregler yok edildi, hpvli bölgenin ve vücudun genel bağışıklık sistemi güçlendirildi, ve siğillerin tekrar etmesi engellendi.

    peki bu siklofosfamid nedir? siklofosfamid 50 seneden fazla süredir kullanılan bir kemoterapi ilacıdır. genellikle lösemi/lenfoma hastalarında kemik iliği nakli öncesi vücudun yeni alınacak kemik iliğine saldırmasını engellemek için bağışıklık sistemini baskılayıcı ya da bazı otoimmün hastalıklarda bağışıklık sistemini baskılamak için kullanılan bir ajan olarak kullanılır. farklı bazı endikasyonları da vardır. bu bahsettiğim hastalıklarda siklofosfamid i.v. (damardan) olarak çok yüksek dozlarda kullanılıyor, 12-15 grama kadar, belki daha da fazla. siklofosfamid çok fazla yan etkisi olan bir ilaç. sonuçta bir kemoterapi ilacı. bu ilacın ismini google amcaya yazarsanız size yüzlerce yan etki çıkaracaktır, ve evet bu yan etkileri yapabilen bir ilaç, ama bu bahsettiğim 12 grlık dozlarda, yani 12.000 mg dozlarda.

    nedir bu yan etkiler, bağışıklık sisteminin tamamen çökmesi sonucu enfeksiyona yatkınlık, hemorajik sistit denilen kanlı bir şekilde işeme ve mesane iltihabı, kadınlarda ve özellikle erkeklerde normale dönebilen nadiren de kalıcı olabilen kısırlık, vb… uzar gider bu liste. ama dediğim gibi, bu yan etkiler hep bu bahsettiğim yüksek dozların yan etkileri, çünkü daha önce bu çalışmadaki kadar düşük dozlarda bu kadar kısa süreli kullanımlar olmamış pek fazla. yapılan çalışmalarda kısırlık için önemli olan kümülatif doz ve yaş, yani 15.000 mg ı 14 yaşında bir erkek çocuğuna vermekle 45 yaşında bir yetişkine vermenin kısırlık sonuçları farklı, yaş arttıkça kısırlık gelişmesi riski artıyor. en önemli olan ise kümülatif doz, yani vücuda giren toplam doz. doz arttıkça kısırlık gelişme ihtimali artıyor. ben literatürde bu çalışmadaki kadar düşük doz kullanımda kısırlık geliştiğine dair bir veri okumadım, genellik tek başına 12 gr, diğer kemoterapatiklerle bereber kullanımda 9gr ı geçenlerde gelişebiliyor. o da dediğim gibi geri dönüşümlü oluyor zamanla, ama bazılarında kalıcı olabiliyor. bu çalışmada verilen maksimum doz 700 mg.

    peki madem bu ilaç bağışıklık sistemini baskılıyor, bu çalışmada nasıl hpvnin temizlenmesini sağlamış? çünkü bu çalışmada kullanılan doz çok düşük bir doz, ağızdan günde bir defa alınan 50 mglık bir tablet ve 7 gün boyunca alınıyor. yani toplamda alınacak doz 350 mg. bu yan etkileri yapan dozların 35 te biri kadar yani. siklofosfamid yüksek dozlarda vücuttaki treg hücreleri ile birlikte tüm t hücrelerini yok ediyor, ama bu çalışmada en önemli keşif şu olmuş. siklofosfamid bu kadar düşük dozdan verilince vücudun savunma sisteminde rol alan t hücrelerine zarar veremiyor, sadece diğer t hücrelerinden farklı bir yapısı olan (bu mekanizmada açıklandı, düşük atp miktarı ve bazı farklı mekanizmalar ile sağlıyor, isteyen kişilere bu çalışmayı da gönderebilirim) treg hüclerine zarar verebiliyor, bu treg hücrelerinin düşük doz siklofosfamide hassas oldukları saptanıyor. ve treg hücreleri yok edilince , vücut savunma sistemindeki t hücreleri ve natural killer hücrelerinin sayısı ve aktivitesi artarak siğilleri yok ediyor.

    çalışmanın detaylarından bahsedecek olursam, bu çalışmaya 86 hasta alınıyor, alınan hastaların hepsi ya hpv tip 6 ya da tip 11. çalışmaya katılan hastalar 18 ile 60 yaş arasında. en az sayıda siğili olanın 6, en çok sayıda siğili olanın 25 tane siğili var. lazer tedavi ile lezyonlar alınıyor ve hastalar iki gruba randomize ediliyor. bir grup günde 50 mglık tb siklofosfamidi 1 hafta alıyor, diğer grup placebo alıyor. bazı hastalara da günde 200 mglık tedavi veriliyor. tedaviye başlamadan önce hastalardan aynı zamanda kan örnekleri de alınıyor.
    çalışmanın sonuçları;
    normalde lazer tedavisi sonrası, haftalar ile aylar içerisinde yüzde 60 ile yüzde 77 arasında nüks ihtimali var. bu çalışmaya 78 hasta alınıyor, lazer tedavisinin ertesi gününden itibaren başlayarak 1 hafta boyunca 52 hasta 50 mg siklofosfamid alıyor, 26 hasta ise placebo alıyor.

    26 hastalık placebo grubunun % 81 inde (26 hastanın 21inde) 8 hafta içerisinde nüks saptanıyor. siklofosfamid grubunda ise 6 hafta boyunca kimse de nüks olmuyor. sonrasında bu 52 hastanın 9 unda nüks oluyor ve bakın burası çok ilginç ve önemli, bu 9 hastaya 1 hafta daha siklofosfamid veriliyor ve 9 hastadan 7sinde siğiller tamamen yok oluyor ve ikinci bir nüks gelişmiyor.

    bu hastalardan farklı olarak , lazer tedavisi yapılmış 8 hastaya günde 200 mg siklofosfamid 1 hafta boyunca veriliyor. burada amaç, siklofosfamid direkt olarak epitelyal proliferasyonu mu engelliyor yani siğil hücresine kendisi mi zarar veriyor bunu anlamak. bu 8 hastadan 6 sında 8 hafta içerisinde nüks gelişiyor. bu sayede siklofosfamidin siğil tedavisini direkt kendi etkisi ile yapmadığı aslında treg yolu ile yaptığı birkez daha destekleniyor.

    hpv eradikasyonu sağladığı da şu şekilde destekleniyor çalışmada, çalışmaya alınan ve lazer tedavisi yapılan 36 hastadan, lazer tedavisinden hemen sonra o bölgelerden pcr ile örnekler alınarak hpv miktarı saptanıyor. bu hastalardan 24 ü 1 hafta boyunca siklofosfamid, 12 si 1 hafta boyunca placebo tedavisi alıyor, ve tedavi bitiminden 14 gün sonra lazer tedavisi uygulanan aynı bölgelerden tekrar parça alınıyor ve tekrar virüs sayısı bakılıyor. placebo ile tedavi edilenlerde, kontrol alınan parçalarda virüs miktarı çok fazla çıkıyor ama siklofosfamid ile tedavi edilen 24 hastanın 21 inde neredeyse hiç virüs kalmamış diğer 3 hastada ise çok az miktarda virüs saptanıyor. buradan da siklofosfamid tedavisinin lokal olarak anti-virüs bağışıklık sağlayarak eradikasyon sağladığı saptanıyor.

    bu çalışma ile ilgili acaba treg hücrelerini azaltarak otoimmün bir hastalığı tetiklermiyiz sorusuna da cevap verilmiş. cevap hayır. çalışmaya başlarken otoimmün bozukluk göstergesi olabilecek kan değerleri alınmış , tedaviden sonra 3. ve 8. haftalarda da tekrar kan örnekleri alınmış ve otoimmün bir hastalığın bulgusu olabilecek tüm değerler tedavi öncesi ve sonrasında hemen hemen aynı gelmiş. karaciğer ve böbrek toksisitesi açısından da kanlar alınmış, bunlar da tamamen aynı olarak görülmüş. başka bir çalışmada treg sayısının tedaviden 10 gün sonra tamamen eski değerlere döndüğünü gösteren veriler var. yani otoimmün bir hastalık olmamasının sebebi kısa süreli bir tedavi olması ve bunun da kısa süreli bir treg baskılanması yapması. ayrıca vücudun treg dışında keşfedilmemiş daha farklı mekanizmalar ile de otoimmüniteyi baskıladığı düşünülmekte. çalışmaya alınan hiçbir hastada önemli bir yan etkiye rastlanılmamış.

    uzun bir yazı oldu biliyorum ama bu hastalıktan kurtulmak isteyen kişilerin soluksuz bir şekilde okuduğunu tahmin ediyorum. bu çalışmadan 3 sene sonra yayınlanan birkaç vaka sunumundan da bahsetmek istiyorum. çok çarpıcı sonuçlar gerçekten, bu çalışmadan ilham alınarak , 2 hastada lazer tedavi olmadan direkt olarak lezyonlar için siklofosfamid tedavisi başlanmış.

    https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…condylomata acuminata

    http://124.205.33.103:81/…?file_no=2013-0402&flag=1

    hastalardan bir tanesi 17 yaşında bir genç kız, 2 haftadır vulvasında fazlaca bulunan, hpv tip 11 olarak görülen siğilleri var. kıza direkt olarak 1 haftalık günde 50 mglık siklofosfamid tedavisi veriliyor ve 1 hafta sonunda siğillerin çoğu küçülüyor bazıları yok oluyor, 3 gün ara veriliyor ve 1 hafta daha aynı şekilde tedavi ediliyor. 2. tedavinin ardından siğiller tamamen yok oluyor, kız 1 sene boyunca takip ediliyor, 1 senelik takipte kızda hiç nüks yaşanmıyor.

    bu da 14 günlük takipteki siğillerin yok olma sürecinin fotoğrafları:

    http://124.205.33.103:81/…402/2013-0402ct1_opt.jpeg

    a resmi tedavi öncesi, b resmi 1 haftalık tedavi sonrası, c resmi ise 2 haftalık tedavi sonrası fotolar.

    diğer hasta ise 58 yaşında hpv-6 lı bir erkek hasta, 1 sene önce ciddi sayıda siğil sebebi ile 2 kez lazer tedavi ve 4 kez de fotodinamik tedavi alıyor. buna rağmen siğilleri tekrarlayan hastada 4 defa 1 er haftalık 3 gün aralıklı 50mg siklofosfamid tedavisi uygulanıyor. bunun sonucunda total bir iyileşme görülüyor ve hastaların ikisinde de belirgin bir yan etki saptanmıyor. farklı 3 hastada ise aynı tedaviler 25 mg ile deneniyor fakat 3 hastada da lezyonlar artıyor.

    2014 yılında da bu çalışmayı yapan kişiler uzman görüşü olarak bir review yayınladılar, düşük doz siklofosfamadin tedavi seçeneklerine eklenebileceğine dair, yine clinical immunology dergisinde yayınlandı. bu dergi tekrar söylüyorum immulojinin babası sayılır, focis’in (federation of clinical immunology socieites) official journal idir.
    https://www.ncbi.nlm.nih.gov/…dose cyclophosphamide

    bu çalışmalar hpv için oldukça ümit vadediciler, konvansiyonel tedaviler dışında hem oral bir tedavi olması, hem kısa süreli olması hem de oldukça düşük derece de yan etkiye sahip olması sebebi sadece hpv için değil diğer virütik hastalıklar için de umut kaynağı olmuşlardır. belki hepatit b ve c gibi kronik virüs sebepli hastalıklar için de yeni keşiflerin önünü açmıştır.

    şimdi diyeceksiniz madem hpv için bu kadar önemli bir keşif neden doktorlar bunu önermiyor, öncelikle hpv genellikle uzun dönemde (6-36 ay arasında) vücut tarafından yenilebilen bir virüstür. bu süreç kişideki hpv tipine ve kişinin bağışıklık sistemine göre azalır/uzar. ve genellikle çoğu siğil yapan hpv tipleri kanserojen değildir, fakat bazı siğil yapabilen hpv tiplerinden kanserojen olma ihtimali olanlar vardır. yani genellikle kozmetik bir görüntü kirliliği dışında hastalar için bir sorun yaratmayacağını düşünür doktorlar genellikle, nasıl olsa ileride geçer denilir fakat olay hasta açısından öyle midir gerçekten?

    siklofosfamid dediğim gibi yan etkileri olabilen bir ilaç, bunu kanser hastaları, otoimmün hastalıkları olan kişiler kullanıyor. ve onların bu ilaçtan başka çaresi olmadığı için bunu kullanmak zorundalar. tedavi protokollerinde yeri olan bir ilaç. ama bu ilacı hpv için kullanan ilk ve tek çalışma 2010 yılında yapılan bu çalışma. hastaların uzun dönem takipleri bilinmiyor, hasta sayısı az. ve burada sadece hpv 6 ve 11 ile enfekte olmuş kişiler alınmış çalışmaya, diğer hpv tiplerine sahip olanlar için bu ilacın işe yarayıp yaramadığı belli değil, fakat çalışmaya bu yönde bir eleştiri gelmemiş, sonuçta hasta sayısı az olduğu için burada sadece siklofosfamid-hpv ilişkisi üzerinden gidilmek istenmiş. daha fazla hasta sayılı, daha çok hpv tipi dahil edilmiş, daha uzun takipli çalışmalar gerek tedavi kılavuzlarına girebilmesi için. ama yeni sürüm textbooklarda ufak bir paragraf ile olsa da hpv chapterinda yerini almaya başladı. bu zamana kadar kullanıdığınız bütün tedaviler aslında tek bir çalışma ile başlamıştı.

    bu ilaç türkiyede satılan bir ilaç, eczanelerden para ile reçetesiz alınabiliyor ve fiyatı da çok uygun. kesinlikle doktorunuza danışmadan kullanmamanız gereken bir ilaç. dediğim gibi kullanılacak doz çok düşük fakat sonuçta bu bir kemoterapi ilacı. bu dozlarda pek ihtimal dahilinde olmasa da kanamalı mesane iltihabı ihtimalinden ötürü bol su içmek ve sık sık tuvalete gitmek gerek. mesane sıkışık şekilde beklememek gerek. ilaç mesane içinde kaldıkça oraya zarar veriyor. otoimmun bir hastalık gelişimi konusuda çalışmada herhangi bir yan etki saptanmamış ama bu doz ile ilgili daha uzun takipler gerekebilir. kısırlık konusu yukarıda da bahsettiğim gibi, bu dozlarda pek ihtimal dahilinde değil, ama yine de prospektüste geçen yan etkilerden biri. daha başka gelişebilecek yan etkiler var, dediğim gibi kesinlikle doktora danışılmadan kullanılmaması gereken bir ilaç. fakat sonuçta her ilaç yan etki ihtimali taşır, kullandığınız ağrı kesiciden antibiyotiğe kadar, hepsinin yüksek dozu vücuda toksiktir. başlık altında yazanlardan anlaşılabildiği üzere bazı arkadaşlar doktorlardan daha bilgili olabiliyor, onlar ne denilirse denilsin kendi bildiklerini yapacaklardır.

    elimden geldiğince az tıbbi terim kullanmaya ve basit bir şekilde anlatmaya çalıştım.
  • papova virus ailesinden, ailesindeki dogal yoldan tumor olu$turma yetenegine sahip tek virus.
    insan, tav$an, sigir ve kopeklerde nasir ve papillomalar yapar. bu viruslerin nasil yayildiklari* ve ekolojileri iyice bilinmiyorsa da, papillomalarin icinde epeyce bulunurlar. insan sigil ve nasir virusu ilk kez insandan insana deneysel olarak gecirilmis bulunmasina ragmen, tumor yapma ozelligi acisindan en cok inceleneni, tav$an papilloma virusudur. bu virus, dogal olarak bulundugu yabani tav$anlarda iyi huylu, buyuk deri papillomalari yapar. bunlarin ender olarak kansere donu$tukleri gorulebilir. evcil tav$anlara* inokule* edildiginde yine iyi huylu deri papillomalari meydana gelir. bunlar bazen eriyip kaybolurlar ve bazen de kanser gibi kotu huylu tumorlere donu$ebilirler.
    enfeksiyoz virus, yabani tav$anlarin papillomalarindan izole edilebilir, fakat kanserlerinden uretilemez. bunula birlikte, boyle tumorlerden enfeksiyoz dna'nin izole edildigi bildirilmektedir. kanserle$mi$ hucrelerin transplantasyonu ile, diger hayvanlarda karsinoma* olu$turabilir.
    insanlarda papilloma virusleri ce$itli tiplerde sigiller, genital papillomalara neden olmaktadirlar. yine son zamanlarda yapilan ara$tirmalar, bazi serotiplerinin, insanlarda serviks ve larinks kanseriyle yakindan ili$kili olduklarini du$undurmektedir. yalniz bu tur cali$malar papilloma viruslerinin, invitro olarak doku kulturlerinde urememeleri yuzunden yava$ ilerlemektedir.

    (bkz: ukte dolmasi)
  • geçenlerde erkek arkadaşlardan biriyle konusu açıldı bunun; evlenmeden önce hpv ile birlikte bilumum cinsel yolla bulaşan hastalıkla ilgili test yaptırmayı düşündüğünü söyledi. bildiğim kadarıyla bir erkeğin hpv taşıyıcısı olup olmadığını belirleyecek böyle bir test yoktu, eve geldim araştırdım. erkekler ve hpv ile ilgili bir sürü bilmediğim şeyi öğrendim, burda da paylaşayım amme hizmeti olsun dedim. velhasıl bu entarimin konusu daha ziyade erkeklerde hpv üzerine olacak.

    sandığım gibi erkekler için henüz amerikan gıda ve ilaç dairesi (bkz: fda) tarafından onaylanmış bir test yokmuş.* gördüğüm kadarıyla başka bir ülkede geliştirip onaylanmış böyle bir test de yok. sebebi de erkek genital bölgesinden yanlışa mahal vermeyecek şekilde numune toplamanın şu an için etkili, güvenilir bir yolunun olmaması. sadece abd'de birkaç araştıma laboratuvarında deneme aşamasında, ticari olmayan ve görünene göre ciddi false-negative olasılığı olan testler varmış. bir de eksi usül sirke testi var ama bu hpv'yi değil, hpv ya da ondan bağımsız genital siğilleri görmeye yarayan ve false-positive olasılığı yüksek bir test.

    türkiye'de bu alanda (aslında her alanda olduğu üzere) doğru dürüst istatistiki çalışma olmadığı için sayılar yine birleşik devletler'den gelecek. abd'de hayatı boyunca bir şekilde kendisine hpv bulaşan erkeklerin oranının %50'den fazla olduğu biliniyor. gençlik için bu oranın biraz daha fazla olduğu düşünülüyor. kadınlarda da bu oran çok yüksek. her şeyden önce hpv sadece anal ve vajinal dühulla değil, yakın ten temasıyla ya da oral ilişkiyle bile geçebilen, bulaşması oldukça kolay bir virüs. ve bulaşma oranının tahmin edilenden de fazla olduğu düşünülüyor çünkü virüs çoğu zaman bağışıklık sistemi tarafından ortadan kaldırılıyor. ancak kaldırılmadığı durumlarda hpv'nin dışarıdan müdahaleyle yok edilme olasılığı yok.

    peki bir erkek için kendisine hpv bulaşmış olması neden önemli?

    daha evvel de ayrıntılı bir şekilde bahsedildiği üzere bu virüsün onlarca değişik suşu var ve bunların bir kısmı belli bi problem yaratmazken bir kısmı her iki cinsin de vücudunda deride değişimlere (bkz: siğil)* (bkz: papillom), bazısı da kötü huylu tümorlere sebep olabiliyor. benim bilmediğim ise bazı hpv suşlarının sadece kadınlarda servikste değil, ender de olsa erkeklerde de penis, anüs veya ağız* çevresinde kanserleşmeye sebep olabilmesiymiş. (ilk ikisi, abd'de erkek kanserlerinin %0.2'sine tekabül ediyormuş.) genelde bunlar deride siğil gibi birtakım değişimlerle kendilerini gösteriyorlar. bu değişimlerin çoğu penis, yumurtalıklar, anüs (direkt anal ilişki olmasa bile; yani misal heteroseksüel erkeklerde de), kasıklar ve baldırlarda görülüyor. kısaca buralarda bir değişiklik gördüğünüz anda bir doktora görünmekte fayda var. ancak paranoya yapmanın pek gereği de yok çünkü bazen bu siğiller kendiliğinden geçiyor ya da hiçbir ileri derecede soruna yol açmadan ömrün sonuna kadar durabiliyormuş.

    risk faktörlerine bakacak olursak; türkiye geneli için güzel bir haber, sünnetli erkeklere hpv bulaşma oranının biraz daha düşük olması diyebiliriz. gay, biseksüel ve hiv-pozitif erkeklerin yüksek-risk taşıyan suşlar sözkonusu olduğunda anal veya penil tümorlere merhaba deme olasılıkları heteroseksüel erkeklere göre 17 kat daha fazla.

    erkeğin halihazırda birlikte olduğu ve yeni hpv-pozitif olduğunu öğrenen kadın cinsel partneriyle cinsel ilişkiyi kesmesi gerekmiyor çünkü süregelen ilişki süresince test yapılana kadar virüs erkeğe çoktan bulaşmış oluyor (ya da virüs ilk etapta erkekten kadına geçmiş de olabilir.) ve hpv'de bir ping-pong etkisi -yani aynı virüsü karşılıklı bulaştırarak etkisini artırma gibi bir durum- sözkonusu değil. ancak bir başkasıyla ilişkiye girilecekse vücuttaki aktif virüsler yeni partnere %100'e varan bir olasılıkla geçiyor. bu konuda sorumlu ve vicdanlı davranıp sözkonusu partneri ilişkinin başında uyarmak önemli. sonuçta bu virüslerin bazı tipleri kadınlarda hpv'li erkek kanserlerine oranla çok daha yüksek oranda ve ölüm riskiyle kansere sebep oluyor. (bkz: rahim ağzı kanseri)

    meselede önemli bir başka ayrıntı da hpv'nin direkt aldatma işareti olmaması.* virüs, kadın ya da erkekte daha önceki ilişkilerinden geçip aylar hatta yıllar boyunca sessiz kalmış ve uzun bir süre sonra (testle veya bir başka şekilde tespit edilecek şekilde) aktif hale gelmiş olabiliyor.

    peki hpv bulaşmasını veya hpv'ye bağlı riskleri azaltmak için neler yapılabilir, durum bu kadar çaresiz mi?

    hpv riskini handiyse tamamen ortadan kaldırmanın tek yolu hpv taşımayan iki kişinin ilk ve sadece birbirleriyle ilişkiye girip sonsuza kadar birbirlerine sadık kalmaları. elbette bu çoğu zaman mümkün bir senaryo değil.

    bütün popülasyonu düşünürsek hpv'yi toptan ortadan kaldırmak şu an için imkansıza yakın. ama kişiler bazında riski tamamen ortadan kaldırmasa da azaltacak bazı önlemler şöyle sıralanabilir:
    - ilişkiye girilen farklı kişi sayısını sınırlı tutmak ve aynı hassasiyeti gösteren kişilerle birlikte olmak.
    - uzun süreli ve karşılıklı monogam bir ilişkide değilseniz kondom kullanmak. (burada kondomun bütün genital bölgeyi örtmemesi dolayısıyla bulaşmayı yüzde yüz engellemediğine dair bir parantez açmakta fayda var. yine de tabii birçok başka hastalığın/virüsün vs bulaşma riskini düşürüyor kondom.)
    - genital siğiller ortaya çıkmışsa yeni partnerlerle ilişkiye girmekten ya da -gay/biseksüel erkekler için konuşacak olursak- genital siğilleri olan yeni bir partnerle cinsel ilişkiye girmekten kaçınmak.
    - kadın cinsel partneri, düzenli olarak pap smear testi yaptırması konusunda teşvik etmek.
    - son olarak, 2009 yılında onaylanmış, 9-26 yaş arası erkeklere uygulanabilecek ve hpv suş 6 ve 11'e karşı geliştirilmiş yeni bir hpv aşısı var. aşı yeni olduğu için olası riskleri ve yan etkileri henüz bilinmiyor ama böyle bir şeyin de var olduğunun aklın bir köşesinde olmasından zarar gelmez.

    kaynaklar:
    http://www.thehpvtest.com/about-hpv/faqs-for-men/
    http://www.geosalud.com/vph/hpvmen.htm
    http://www.hpvtestformen.net/
    http://answers.google.com/…hreadview/id/564071.html

    edit: son öğrendiğime göre hamile bir kadının vajinal doğumda nadir de olsa virüsü çocuğuna geçirme olasılığı varmış. yani hpv taşıyıcısı bir erkekseniz virüsü önce çocuğunuzu doğurmasını istediğiniz kadına* bu yolla dolaylı olarak da çocuğunuza geçirme olasılığınız var. kynk: http://pregnancy.ehealthforum.com/…/topic83428.html
  • diyelim ki küçüksünüz ufaksınız. yazın hayatınızın aşkını buldunuz ve ilk cinsel ilişkinizi yaşadınız. hah işte bu noktadan itibaren paranoyak olmaya başlayabilirsiniz. çünkü yakın zamanda bir belirti gösterme zahmetine girmeyen bu virüs 20 yıl sonra da kendini gösterebilir. ya da hiç ortalıkta gözükmeyebilir ama çapkınlık durumunuza göre bir sürü karşı cinse bulaşmış olabilir. genelde erkeğin cinsel organında yaşayan bu virüsü amerikada her 10 kişiden 1 kişi taşıyormuş. oral yolla da bulaşan bu virüs, eger sevişen ya da en azından hayatında bir kere bile olsa sevişmiş biriyseniz sürekli testler yaptırmak zorunda bırakabiliyor sizi. işin pek şakası yok aynı zamanda tedavisi de yok. siğiller şeklinde kendini gösterdiyse, yakılarak ya da dondurularak yok ediliyor bu siğiller. ancak bu virüsün bedeninizden çıktığı anlamına gelmiyor. dolayısıyla yenilenme ihtimali her zaman var.
  • pis mikrop daha doğrusu virüs. bugün çok kötü bir vaka öğrendim. bu virüs %99 cinsel yolla bulaşıyor. kalan %1'lik kısmı çok nadir de olsa parmakla, ıslak havlu ve ıslak çamaşırlarla bulaşabiliyor. cinsel yolla bulaş sırasında prezervatifin tam bir koruyuculuğu yok çünkü ciltten direkt temasla bulaşabilir. yani sürtünme şekline birlikteliklerde de bulaş olabilir. şimdi gelelim öğrendiğim vakaya; 5 yaşında bir kız çocuğunda yaygın condyloma accuminata yani genital siğil saptanmış, hatta prekanseröz lezyonlar da dahil. sebebini araştırdıklarında annenin kızını kendi kucağına oturtarak yıkadığını öğrenmişler. anneden direkt temas yoluyla bulaşmış. bu kadar da korkunç.
  • ahcc ile vücuttan tamamen atılması gayet mümkün olan virüs, ancak türkiye'deki doktorların ya bu tedaviden haberleri yok, ya da siğil yakmadan elde ettikleri gelire zeval gelmesin istiyorlar. yurt dışındaki forumlarda yüzlerce kişi bu virüsten ahcc ile kurtulma deneyimlerini anlatıyor, bizler ise çinko tablet dışında herhangi bir şey önermekten aciz bir doktor kitlesi ile muhatap oluyoruz. öncelikle ahcc ile yapılan çalışmalardan bahsedeyim. dr. judith simith ilk olarak fareler üzerinde yaptığı çalışmalarda, ahcc'nin hpv virüsünün 90 gün içerisinde vücuttan atılmasını sağladığını gözlemlemiş, akabinde insan deneklerle yaptığı çalışmalarda da benzer sonuçları alınca, fda onayı olabilmek için faz 2 çalışmalarına başlamış. ahcc nedir peki? ahcc japon shiitake mantarının enzimatik modifikasyonuyla üretilen bir bileşik, internetteki kullanıcı yorumlarında da görüleceği üzere hiçbir yan etkisi olmayan, olabildiğince doğal bir madde. bu ahcc bileşiği ile ilgili, hepatit c ve kanser tedavilerinde kullanımının olumlu sonuçları hakkında onlarca farklı araştırma da mevcut, bu araştırmalarla ilgili şu linklerden detaylı bilgi alabilirsiniz.
    http://ahccresearch.com/…hpv eradicated by ahcc.pdf
    http://www.beslenmedestegi.com/…/ahcc-immun-sistemi

    şimdi gelelim kendi deneyimime, hpv taşıyıcısı iki arkadaşım için biz bu ahcc'yi bir şekilde getirmeyi başardık. bir arkadaşta tip 18 mevcuttu ve genital bölgede siğiller vardı, ilaca başlamadan evvel tüm siğillerin yaktırdı ve ilacı kullanmaya başladı, ilk bir ay içerisinde yeni siğil oluşumları gözlendi, bu siğilleri tekrar yaktırdı, devam eden 2 ay içerisinde 3 adet yeni siğil oluşumu gözlendi ancak bu siğiller büyümeden başlangıç seviyesinde kaldı, 3 ayın sonunda bu siğiller kendiliğinden yok oldu ve yapılan hpv genotiplendirme testi negatif çıktı ve ilacı kullanmayı bıraktı, devam eden 6 aylık süreçte herhangi bir siğil oluşumu gözlemlenmedi ve emin olmak için yapılan testte tekrar negatif sonuç elde edildi. diğer arkadaşta ise tip 16 ve tip 45 olmak üzere iki farklı hpv tipi mevcuttu ve bu arkadaşta siğil yoktu. ilacı kullandıktan 3 ay sonra yaptırdığı testte tip 45 negatife dönüşmüş ancak tip 16 halen pozitif gözükmekteydi. ( bu arada yapılan araştırmalarda tip 16 ve tip 32'nin en dirençli tipler olduğu gözlemlenmiş.) ilacı 3 ay daha kullandıktan sonra yapılan testte tip 16 için de negatif sonuç alındı. yani 3 aylık tedavi birçok tip için yeterli olmakla beraber bazı tipler için 6 aylık tedavi gerekiyor gibi gözüküyor. araştırmalara göre günde 3 gr alınması gerekiyor. yani 6 aylık tedavi için, misal içinde 30 adet 1 gr'lık tabletler bulunan kutulardan alınırsa toplamda 18 kutu almak gerekiyor.

    şimdi de gelelim kötü haberlere, bu ahcc zımbırtısı maalesef türkiye'de satılmıyor, tek çare yurt dışından getirtmek, amazon ve benzeri sitelerden bulabilmek mümkün ancak 2011 yılında gümrük müsteşarlığının yayınladığı genelge neticesinde takviye edici gıdaların ülkeye sokulmasına müsaade edilmiyor, ki zaten amazon ve benzeri sitelerin çoğunda bu ürünlerin türkiye'ye gönderilebilmesiyle ilgili bir opsiyon da mevcut değil. dolayısıyla alternatif yolları zorlamak gerekiyor, misal en basiti yurt dışına çıkış yapanlar yolcu yanında getirmeyi deneyebilir ama her ülkede bulmak mümkün olmuyor sanırım. bize bir arkadaş yardımcı oldu bu sayede oldukça kolay temin ettik, ama bu süreçte bir çok alternatif yolu elemek durumunda kaldık. neyse efendim durum böyleyken böyle, bir sorunuz olursa yazabilirsiniz, hepinize geçmiş olsun.
  • burayı okuyunca çağın vebası sanılan virüs

    öncelikle kız çocuklarımızı cinsel yönden aktif olmadan aşılıyoruz. paraya kıy. kanserden korun.

    sonracııma yılda 1 smear veriyoruz. hpv pozitif iseniz ve pimpirikli iseniz 6 ayda bir verin.

    kondomla da bulaşır. korunmanın yolu yok. koyun götüne rahvan gitsin. ama kondomsuz sex yapmayın.

    diyelim ki evlendiniz. tek eşlisiniz. kocanız sizden önce milli oldu ve aldı virüsü. her türlü siz de aldınız bu durumda. masumlukla, orospulukla, çok eşlilikle alakası yok. çok eşli iseniz daha fazla risk altındasınız. ha siz tek eşlisiniz ve sizin kocanız tabii ki sizi aldatmaz ama eğer kocanız çok eşli ise ve virüsü aldıysa yine aldınız virüsü, buyurun buradan, yan basınız

    pek çok alt tipi var ama 16/18 tip (31,33 ,35 ve 52) rahim ağzı kanseri yapma riski en yüksek olanlar. tüm servikal kanserlerin %90-95'inden tip 16 (rakam değişebilir, istatistiki veri) sorumlu. yine bazı alt tipleri anal/ genital siğil yapıyor. (hepsi değil!!!) genel olarak ise siğilden sorumlu bu virüs. genitalse önce aldara krem. olmadı yallah doktora. o siğiller temizleniyor. accık acıyacak ama korkunçlu değil.

    çükünde siğil olan adamla sevişme.
    sen her türlü kondomunu kullan arkadaş.
    hpv pozitifim kesin kanser olacağım deme.yok öyle bişi. git tip tayini yaptır. riskli tip ise hurra jinekoloğa. ileri tetkikle kanser için taran. yok mu bi şeyin. 6ayda bir vur smeare. ihmal etme.

    - ama benim param yok. yol bilmem iz bilmem. şimdi napiciim?

    yarın aile hekimine git. hiç ücret ödemeden testini yaptır. 15 gün içinde sonucunu al. tehlikeli tipse seni devletin ücretsiz kanser tarama birimine yollayacaklar. ücretsiz smear yaptıracaksın. velev ki kansersin. erken teşhis diye bir şey var. dont worry be happy.
    az riskli tipler ise tahlil sonucunda diğer yazacak. koş aşılan.
    negatif isen ne mutlu sana. koş aşılan.

    - yarrağı yedim şimdi ne yapacaammm?

    yukardakiler dışında aşılan, aşılan, aşılan. tip 16/18in yoksa cinsel yönden aktifsen bile aşılan. aşı 300tl. 0, 2, 6. ayda
    yaptıracaksın. ismi gardasil. reçetesiz alabilirsin.

    - e hep kadınlara yazmışın, ya biz yağız delikanlılar

    sikinde siğil varsa partnerine söyle, ayrıca git tedavi ol hayvanoğlusu
    sikinde siğil vardı ve söylemediysen, hatun da görmediyse yarın sabah al o telefonu eline ve yattığın tüm kızları ara. test yaptırsınlar. en azından yılda bir smear versinler.

    yine orospu doğa ananın kadına düşmanlığından olsa gerek erkekte genital siğil yapan tipler varsa genital siğil, onun dışında pozitifse bile (siğil dışında) bir semptom ya da belirlenmiş zarar ziyan yok. (penis ve orofarenks kanseri diyen kaynaklar var ama tam kesin değil sonuçlar, tatmin edici istatistiki verilerim nerede hani)

    edit büdüt/
    . evet beta glukan kullanabilirsiniz, immun sisteme bariz yararlı etkileri var. yanında çinko da al.

    . hayır beta glukan kullandınız diye var olan siğil geçmez. onlar her türlü dermatoloğun elinden geçecek. kriyoterapi deniyor buna. yahut halk arasında yaktırma/ dondurma.

    . hayır tabii ki herkesten test isteyemezsiniz. manyak mısınız? bu birlikte yaşanılabilir bir virüs. ama pimpirikli iseniz sütyenin kopçasını takın ve test yaptırın. sonuç 20 günde çıkacak. negatif ise çakın geçin. kuluçkası da 1-2 ay ile yıllar arasında değişiyor. ortalaması 3- 6 ay. bu detayı unutmayın.

    . hayır tabii ki cinsel hayatınızı sikip atmayın. bi kez keraneye gitmiş beş vakit namazlı kocandan bile kapabilirsin diyorum. ihtimal hep var. risk az ya da çok.

    . yok yeaa havludan, klozetten, havuzdan kaptım. bununla ilgili çalışma sunmadan kimse beni inandıramaz. ( bu yolla bulaş varsa bile götümle gülünecek orandadır sanıyorum) cinsel sıvı ve temas babes. havuzda, tuvalette sikişiyorsan başımın üzerinde yerin var o ayrı.
  • - grip virüsü kadar yaygındır ve ilk cinsel ilişkinizde kapma ihtimaliniz yüksektir.

    - kanser yapma olasılığı vardır ama bu ihtimal çok düşüktür. grip yüzünden kanser olma ihtimaliniz bununla aynıdır muhtemelen. özellikle kadınlar düzenli muayene oldukları sürece olası bir durumda erken teşhis sayesinde sağlıklarına kavuşabilirler.

    bulaştıysa hayatı kendinize zehir etmenize gerek yok. bu virüsü öcü gibi göstermeye de gerek yok. cinsel hastalıklar hpv ile bitmiyor tabi, korunacaksınız. hpv içlerinde en masumu.
hesabın var mı? giriş yap