• son dönem moda haline gelen bilim-kurgu türünün popülerleşen her kategori gibi zıçmasını büyük bir hayal kırıklığıyla takip etmiş biriyim. kendimi bildim bileli çoğu zaman ötekileştirilen bilim-kurgu türünün sinemanın ana akımlarından biri olmasını bekledim. bu beklentim bu türün sevenlerinin tahmin edebileceği gibi hüsranla sonuçlandı. son yıllarda giderek yükselen uzay filmi trendi ardı ardına yapılan başarısız 'dev' yapımlarla benim için anlamını kaybetmeye başlamıştı.
    çok övülmesine ve sevdiğim bir yönetmenin elinden çıkmasına rağmen beklentim salona gelen çoğunluk gibi yüksek değildi. filmi izledikten sonra tek düşündüğüm bilim-kurgu türünün hak ettiği saygıyı en azından bu kez gördüğüydü. bu işin nasıl yapıldığını gösteren, referans niteliğinde bir film olmuş.
  • olay varmış, gördüm. sinemahzen denen yerde bir hanımın yaptığı yorum ile ilgi diyebileceğim tek şey; kendisi aslında özlem özden'dir. özlem özden televizyon programlarında paylaştığı bilgeliği insanlar için yeterli görmeyip sahte bir isimle film eleştirilerine de el atmıştır. yazdığı yazı ve yorumlara verdiği cevaplardan çıkarılabilecek yegane sonuç budur.
  • sinemahzen deki yaziyi yanlislamak icin cok ugrasmaya gerek yok. yazi baya baya omur gedik in elinden ciksa bu kalitede bir yazi olurdu. bir de yazinin filme yaptigi seyle yaziyi elestirenler itham edilmis. hata bulmaya calismak.

    -spoiler

    alooo. diyoruz ki sen dunyanin neden yok olacagini anlamamissin, cooper in hangi motivasyonlarla astronot secildigini anlamamissin ama son derece zayif ve antipatiklik derecesine varan bir sarkastik üslup ile elestiri yaziyorsun.

    bir de bu hanimim sozlukteki savunucusu decoderlik yapiyor kendisine. dunyayi duzeltmek varken neden baska gezegene gitme macerasina giriliyor diye. soyleyeyim hemen. cunku bu film bir astronot ve nasa ile ilgili bir film. onlar cozumu yeni gezegende ariyor cunku they diye adlandiriklari bir sey kendilerini yonlendiriyor. bu arada dunyadaki soruna care bulunmaya calisilmadigi ile ilgili bir bilgi mi gecti ki boyle bir noktadan saldiriyorsun filme? belki ayni zamanda baska bir organizasyon da dunya ile ugrasiyor. hatta belki filmmin finalinde dunya da her sey yoluna girmiş. ya da dunya infilak etmis. gostermek zorunda mi yonetmen bunu?

    hayir bir de diyor ki karadelige girme riski aliyorlar. goren de butun dunyayi yekten karadelige atiyorlar zannedecek. bak onu da anlatayim sana. projenin ilk fazinda ailesi, bagi olmayan bilim adamlarini secip bir intihar gorevine ginderiyorlar. onlardan sinyal almaya baslayinca bu sefer bizim ekibi gonderiyorlar.

    -spoiler

    he sen yine yaz ne yazaran yaz. sonucta internet burasi. herkes bildiginden yazmiyor sonucta. ama ben de yakalarsam cakarim hocam kusura bakma.
  • filmi çok uzun süredir bekleyen ve tatmin olanlardan birisi olarak artık birkaç kelime etmem gerektiğine inandığım film. öncelikle filmi beğenmeyenlere hak vermekteyim. ancak gravity filmini göklere çıkartıp bu filmi yerin dibine sokanlar pek samimi gelmiyor. gerisini spoiler altında anlatmak daha doğru olacak.

    --- spoiler ---

    öncelikle insanlara filmi anlamadı demek garip kaçar. zira filmde pek anlaşılamayacak birşey yoktu. ancak bu filmin yönetmenliğini beğenmeyen insan bana hiç gravity demesin. zira o filmde basit fizik yanlışlarından ziyade inanılmaz bir abartı vardı. tesadüflerin üst üste gelmesi, koca yörüngede uzay istasyonu bulmalar falan oldukça komikti. ha evet ortamı yaşatması, gerilimi vermesi ve metaforları ile güzel bir yönetmenlik başarısı olarak gözüküyordu. peki interstellar nasıl yönetmenlik açısından komik olabiliyor ?

    bir kere blockbuster diye tabi edilen filmde ağır fizik kuramlarından yola çıkarak bir kurgu oluşturmak büyük cesaret. mesela yukarıda tartışması geçen blog eleştirisinde kara delik güzellemesi filmi güzel yapmaz denmiş. evet sadece o yapmaz. ancak çekim detayları güzel yapabilir. bakın senaryo demiyorum. misal nefes kesici bağlanma sahnesinde yedikleri g kuvveti, dolayısıyla boyunlarının bükülmesi, ablamızın şuurunu kaybetmesi çok güzel bir detaydı. sinemada böyle bir sahne görmek herkesi etkilemeyebilir. ancak gravity filminde uzayda ablamızın elinden kaçan george clooney sahnesi mükemmeldir ve vizyoner bir yönetmen tarafından çekilmiştir. yerseniz tabi.

    bunun dışında ses kurgusu ıvır zıvır gibi konularda zaten aşmış bir durumda. tamamı atmosfer olmayan bir ortamda çekilmemesine rağmen uzay hissiyatı konusunda yine gravity filmini katlamaktadır.

    gelelim filmin en çok eleştiri alan senaryo kısımına. filmin içine fazla duygusallık katıldığını söyleyenler var. haklı olabilirler. ancak filmdeki distopya kötü derseniz bu biraz garip kaçar. yine yukarıda tartışılan blog incelemesindeki gibi bir dille eleştirilirse komik bile kaçabilir. öncelikle zaten mesele toprağın verimsiz olması değil. bitkileri öldüren ve azot soluyan küfler. dünyada büyük bir alanda yeniden üretim yapmak ve bu küfün bulaşmamasını sağlamak inanın çok zor. ikincisi bu azot soluyan sevgili küflerimiz atmosferdeki oksijeni tüketiyor. bunu da üstüne basa basa '' dünyadaki son kalanlar açlıktan ölmeden önce boğulacak'' diyerek yapıyor. kısacası temeli oldukça sağlam ve bilimsel açıdan sıkıntısı yok. kızı ile çok iyi anlaşırken oğlunu sallamaması gibi bir durumda pek yok. adam oğlunun büyüdüğünü görünce kendinden geçiyor resmen.

    filmdeki twistler zorlama gelmiş olabilir. hatta nolan her filmde böyle yapıyor diyerek eleştirilebilir. ancak bu film 2001 a space odyssey'in aksine insan kaynaklı evrim ve gelişim var. insanların gerektiğinde ne kadar bencil olabileceği çok güzel bir biçimde anlatılmış. bu yine oldukça cesur bir hareket. tars adlı robot ile monolith göndermesini yaparken tamamen farklı bir yol çiziliyor. muhafazakar bir tavır ile üçüncü türden kaçılmış diyebilirsiniz. ancak filmin zaten özü insan ve yapabilecekleri. o yüzden işin içerisinde insan ilişkileri olması ortamı cıvıtmadan filmle bir bütünlük oluşturuyor. ve çoğu filmin yapamadığını yapıp insanları düşünmeye itiyor.

    filmi bana göre güzel yapan şeylerin bir kısımı bu. diğer kısımlar fizik merakımdan kaynaklı olabilir. hatta orgazm olduğum silindirik cooper istasyonu ile rama serisine selam çakması dahi bana filmi sevdirebilirdi. ancak bu film benim kişiler zevklerimden fazlası. christopher nolan gerçekten çok kaliteli bir yönetmen. popüler olması bu adamı kötü yapmaz, yapmamalı. bir kez daha yukarıda bahsi geçen blogda filmin bir ön incelemesi var. büyük bir ön yargı olduğunu gördüm orada. bu ön yargı adamın başarısı mı yoksa yaptığı hatalardan mı tartışılır. ama the prestige, memento, inception, batman begins ve the dark knight gibi çok çok kaliteli filmler yapmış bir yönetmen bunların üstüne yatmayıp interstellar gibi bir film yapması, bunu denemesi bile bu adamı büyük yapar.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    bu da meh. ne bilim. bir sürü bağlanmayan küçük şey, bir sürü garip replik. genelde duygusuz filmler yapmakla suçlanan nolan bu filmde bokunu çıkarmış bazı şeylerin. nolan'ın sevmediğim bi sürü adeti var filmlerinde kullandığı ama allah için esas karakterini hep çok güzel kuruyor. bu fırsatı gole çevirenmatthew mcconaughey de yardırıyor ki filmdeki tek samimi öğe bana kalırsa. finalde de x-wing'ine atlayan luke ve r2-d2 gibi tars ile uçup gittiler zaten çok güldüm dfgdg. coop ve tars, filmin olayı bu. bi de elbette muhteşem görsellik. ona lafım yok, lafı olan çarpılır. "aha fizik! aha bilim!" kısmında da değilim. sadece sokayım mörf'e ve abisine. kitaplık arkasında 5. boyut? sevgi içimizde, boyutları zamanı aşıyor tripleri? gene uzayda göreve çıkıp tek tek ölen astronotlar klişesi? uzayda deliren kötü adam şeysi? ne bilim. bu kadar "of çok büyük" olmasa, az daha sıkılaştırılsa film harbiden takdir ederdim ama kim takar yalova kaymakamını. coop ve tars aga, bunların maceralarını izlemek istiyorum ben. dizi falan çeksinler dfgddfg.

    bu arada projeye chris nolan gelmeden önceki senaryo çok daha ilginçmiş, keşke o çekilseymiş.

    --- spoiler ---
  • nolan bunu yapıyor, daha önce de yaptı, umuyorum ki bundan sonra da hep yapar. inception'da da aynı duyguyu yaşamıştım. önce izleyiciyi eğitiyor, sonra sınava tabi tutuyor ve puanını veriyor. benim şu an bu başlık altında gördüğüm nolan'ın yaptığı sınavın sınav kağıtları :)))

    herhangi bir şeyle ilgili herşeyi anlamak o konuda uzmanlık gerektirir. anlamamak ise cehalet değildir.

    inception'dan sonra nolan'ın yedi sülalesine teşekkür etmiştim. interstellar'dan sonra ise on dört sülalesine teşekkür ettim. yirmi bir sülalesine teşekkür edeceğim günü bekliyorum.
  • iyi film, güzel film. biraz gereksiz uzun olmuş ama olsun hikaye bütünlüğü açısından anlatılması gereken her şey anlatılmış. onun dışında film başladığında signse dönecek diye beklemedim değil.

    sabahtan beri hakkında yaklaşık 200 entry okudum, buna 9 bilimsel makale ve ilgili sözcüklerin de ortalama 40 enrtysini katın. yine de şu uzayın bilmem neresinde geçen 3 dakikayla burdaki 3 dakika aynı değil olayını anlamıyorum. neden öyle ki? yani nasıl? tamam işte geçen 1 günle tatilde geçen 1 gün aynı değil, o kabul. zaman kişiye göre göreceli. anladım, biliyorum. ama şu zamanın gezegene göre göreceliliğini ne anlatan bi kaynak bulabiliyorum ne de mantıklı bir açıklama. yalnız olmadığımı biliyor ve hayırlı günler diliyorum. esen kalın.

    edit:mecik balit, last oprichnik, bosubasa10, aziz bagirsaksiz'a teşekkür ederim. yerçekimi arttıkça zamanın yavaşladığını çok da güzel pek de güzel anlattılar bana. hala şu soru var kafamda ; ama nedeen?
  • sinemahzen'deki yazıyı sürekli buraya taşımak istemiyorum, ancak ekşisözlük'de de kill me please şu entry'yi yazınca, buradan da cevap vermek istedim. eğer sinemahzen'deki yazıyı okuyup kendinize göre çıkarımlarınızı yaptıysanız bu yazıyı direkt olarak es geçebilirsiniz; ama o yazıyla ilgili hala aklınıza yatmayan şeyler varsa, dilerseniz okuyabilirsiniz. ben hiç okumadan geçin derim.

    --- spoiler ---
    öncelikle bu entry'mde yazılanlara gelen cevap:
    http://oi61.tinypic.com/2iuuw5v.jpg
    (zaten şu anda kalabalık yaptığımı düşündüğüm için, bir de o yazıyı buraya kopyalayarak daha fazla kalabalık yapmak istemedim.)

    --- spoiler ---

    ***

    --- spoiler ---
    cevabınız için teşekkür ediyorum öncelikle. ancak bana kalırsa da, siz bu filmi gereğinden aşağı puanlamaya tabi tutmak için fazla zorlamışsınız kendinizi. benim filme kötü denilmesine eleştirim yok, bana göre de çok iyi bir bilim-kurgu filmi değildir; ancak son günlerde öyle çok alakasız noktalardan filmi kötülemek isteyen, kötülerken de filmi yerin dibine sokmak isteyen yorumlar okudum ki, bunun da artık boyutunu aştığını düşünüyorum.

    ***
    1. cevabınıza ekşisözlük'de de yazdığınız argümanın aynısını sunan (bkz: #47123069) please kill me adlı yazara karşı olarak improbability (bkz: #47125505) adlı yazar 1. argümanınıza dolaylı yoldan güzel bir cevap vermiş oldu:

    "dunyayi duzeltmek varken neden baska gezegene gitme macerasina giriliyor diye. soyleyeyim hemen. cunku bu film bir astronot ve nasa ile ilgili bir film. onlar cozumu yeni gezegende ariyor cunku they diye adlandiriklari bir sey kendilerini yonlendiriyor. bu arada dunyadaki soruna care bulunmaya calisilmadigi ile ilgili bir bilgi mi gecti ki boyle bir noktadan saldiriyorsun filme? belki ayni zamanda baska bir organizasyon da dunya ile ugrasiyor. hatta belki filmin finalinde dunya da her sey yoluna girmiş. ya da dunya infilak etmis. gostermek zorunda mi yonetmen bunu?

    hayir bir de diyor ki karadelige girme riski aliyorlar. goren de butun dunyayi yekten karadelige atiyorlar zannedecek. bak onu da anlatayim sana. projenin ilk fazinda ailesi, bagi olmayan bilim adamlarini secip bir intihar gorevine gönderiyorlar. onlardan sinyal almaya baslayinca bu sefer bizim ekibi gonderiyorlar. "

    fazla yazacak bir şey kalmamış bu konuda. ayrıca filmde de zaten nasa'da dahi bitkilerle ilgili çalışma yapıldığını, ama umut olmadığını gösteren bir sahne vardı. (aslında burası biraz saçma olabilir evet, sırf "bakın sadece uzaya gitmekle uğraşmıyoruz, ama diğer araştırmalarımız da sonuç vermiyor." diyebilmek için nasa'da cam kaplı bir odada koruma kıyafetli birisinin bitkilerden veri toplamasını izledik haha. ama süre kaybetmek yerine böyle bir anlatımı tercih etmişler.)

    ayrıca bu konuyla ve diğer bazı eleştirilerinizle ilgili olarak ve film hakkında düşüncelerinin yazılı olduğu bosubasa10 adlı yazarın güzel bir yorumu var, onu da okumanızı tavsiye ederim: (bkz: #47127007)

    ***
    2. murph'ün orada başka çaresi kalmamış ve sonuca çok yaklaştığını sezdiği için her yolu denemek zorunda. insanlığı kurtaracak bir denklemin sırrına erişmek için tarlayı gözden çıkarıyor.

    ancak bu konuda bir parantez açabilirim, burada murph sezgilerine güvenerek o odada bir şeyler olduğunu tahmin ediyor ve ondan sonra tekrar dönüyor oraya. filmde de genel olarak aşkın ve insani duyguların öneminden bahsediliyor birkaç yerde daha. bu noktayı, yönetmenin bu çabasını ben de sevmedim. bu konuda haklı tarafları da olsa, filmde bunun ön plana çıkarılmak istenmesi benim de hoşuma gitmedi. tamam sadece bilgiler ileriye götürmez bizi, sezgiler de lazım ki hatta bu yüzden robot değil de insan yolluyorlar oraya; ama yine de dr. brand'in aşka filan bağlaması, öyle bir görevde olan bir astronotta biraz abes durdu.

    ***
    3. etrafı tellerle çevrili ve gizli bir koordinatta olan diye eklemek isterim. alelade herkesin gidip de karşılaşabileceği bir noktada değil demek ki, cooper o noktanın koordinatlarını göndermek ihtiyacı hissediyor. illa yerin altında gizli bir tesis mi kurulması gerekiyor?

    ***
    4. kıyamet senaryosu beklentileri farklı olabilir, evet bu konuda size bir ithamda bulunmuyorum ve bulunamam. ama bu filmin diğer filmlere göre farklı bir kıyamet senaryosu işlemesi de güzel bir şey bence ve bunu yapması beni sevindiren ve çok küçük bir şey de olsa filmi sevmemde etkili olan bir şey. size o konuda bir şeyler yazmak istememin sebebi, filmin bu yönünü alaycı bir şekilde değerlendirmiş olmanızdı. bana ithamda bulunduğunuz şeyi, aslında siz yapmışsınız yazınızda "böyle kıyamet senaryosu mu olur yahu, komik." diyerek.
    *
    bundan sonra yazdıklarınız, "bu yeterince büyük bir kıyamet değil, başka gezegenler aratacak kadar büyük bir çaresizlik değil." düşünceniz için tekrardan 1. cevabımdaki improbability'nin ve bosunasa10'un yazdıklarına dönebilirsiniz. bana kalırsa bu yeterince büyük bir sorun ve sırf uzaya çıkmak için çaba sarf ediliyor diye bir kaide yok; film uzayı işlediği için biz uzayla ilgili olan kısmını izliyoruz; çünkü filme bu niyetle gidiyoruz.
    *
    havasını bile soluyamadıkları bir gezegene gitmeleri konusundaysa, o kısmı tamamen kaçırdığınızı söylemeyin bana lütfen. bu ekip yaşama elverişli gezegenler ararken üç farklı sinyali değerlendirmeye alıyorlar, bu sinyallerden birisi de o havasını soluyamadıkları gezegene ait. ama onlar o gezegenin havasının solunamadığını bilmiyorlar, çünkü oraya giden dr. mann kendi bencilliği sebebiyle bulunduğu gezegenin yaşanılabilir olduğuna dair yanlış veriler gönderiyor. "şurada da nefes alamayız, ama yine de bir gidelim." diyerek gitmiyorlar yani. kaldı ki filmin sonunda yaşama elverişli bir gezegene giden dr. brand koloni kuruyor.

    ***
    bana yönelik "sırf nolan çekti diye böyle abartıyorsunuz." eleştirinize de katılmıyorum. asıl filmi eleştirenlerin büyük bir çoğunluğu, "nolan çekti ve şimdi sadece nolan'ı izleyip sinema alimi olduğunu zanneden sanat yoksunları bu filme sırf nolan çekti diye övgüler düzecek, ben yereyim en iyisi." diyerek filmi kötülüyor. bu film asıl nolan çektiği için ve beklentileri belki de gereğinden fazla yükselttiği için bu kadar çok eleştiriliyor. (kaldı ki benim bu filmi heyecanla beklememin sebebi nolan değil, kip thorne idi.) nolan eleştirilmez birisi demek istemiyorum, eleştirilir; ama sırf eleştirmiş olmak için de eleştirilmez. evet "nolan bu filmle peygamberliğini ilan etti." diyenler de var, evet belki de abartılan bir film var; ancak o abartmaya tepki olarak da yerin dibine sokulan bir film var; ben bunu söylemeye çalışıyorum. bu film göklere çıkartılacak bir film olmayabilir, ama yerin dibine sokulacak bir film de değildir bana göre; her iki taraftaki insanlar da önyargılı yaklaşıyor bana kalırsa. ortayı tutturmayı öğrenmemiz lazım.

    ***
    film eleştirisi objektif olmaz, evet film hakkında kendi subjektif yorumlarınızı yaparsınız; ama benim oradaki kastım, kendi subjektif yorumlarınızı yazarken de bazı şeyleri çarpıtamaz, yanlış bilgilerle değerlendirme yaparak yola çıkamaz ve sırf filmi kötülemek için yazmak istediğiniz şeyleri yazamazsınız demekti. benim yazınızdan anladığım şey, bunu yaptığınızdır çünkü. tahminime göre, siz en baştan filme 4.5 puan vermiş, sonradan yorumu yazmışsınız; bu düşüncemde hatalıysam özür dilerim.

    ben filmi tekrar izleyeceğim, aklıma yatmayan bazı noktaları görebilmek ve siz beğenmeseniz de yeniden zevk almak için. bence siz de tekrar izleyin ve senaryoda tutarsızlık olarak iddia ettiğiniz şeylerin aslında o kadar da tutarsız olmadığını görün. benim amacım size filmi zorla, tekrar tekrar izleterek sevdirmek değil; buna teşebbüs edemem ve bunu başaramam zaten. sadece filmde eksiklik olarak nitelendirdiğiniz şeylerin cevabını daha iyi araştırmanızı istediğim için tekrar izlemenizi istiyorum. ama "bana ne ya ben haklıyım işte." diyerek ön yargınızla izleyecekseniz, izlemeseniz de olur.

    "trend bu yönde. hatalar görülmemeye başlanıyor, görülenler de canla başla savunuluyor. çeşitli ve tutarsız argümanlarla."

    bu cümlelerinize söyleyecek pek bir şeyim yok. biraz yukarıda zaten söyledim bunun hakkında bir şeyler. ancak, kusura bakmayın ama hata dediğiniz şeyler pek de hata değil, o yüzden zaten canla başla savunuyorum. ben size konu çarpıtma yapmıyorum, "orası kötü, ama bak şurası süper." de demiyorum; sadece filmde hata olarak gördüğünüz şeyleri filmden örnekler sunarak ve bunların üzerinden argümanlar üreterek savunuyorum.

    neyse, siz filmde sürekli açıklar bulmaya ve o açıkların kesinlikle doğru olduğunu ve bu filmin 4.5 puanlık berbat bir film olduğunu düşünmeye devam edeceksiniz sanırım. zevk meselesi olan kısmına karışamasam da, fikir meselesi olan argümanlarınıza elimden geldiğince cevap vermeye çalıştım. zevkinize, bu filmi beğenip beğenmemenize bir şey diyemem, ancak eleştiri argümanlarınıza elimden geldiğince cevaplar verdim.

    hepimizin beğeneceği 10/10'luk filmlerin çekilmesi ve onları izleyip zevk almamız dileğiyle,

    iyi seyirler.
    --- spoiler ---

    (bkz: verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz)
  • 5 sezon fringe izlemiş adamın götüyle güleceği film.
  • dinlediğimiz şarkıların nerden baksanız 10'da 7'si falan aşkla, sevgiyle ilgiliyken... aynı şekilde izlediğimiz filmlerin/dizilerin, okuduğumuz kitapların orasında burasında, ama çoğunlukla da merkezinde aşk varken... dünya üzerinde var olmuş herkes demeyeyim ama, çoğu insan bir karşılıklı sevme/sevişme sonucu doğmuşken... aslında düşündüğümüz zaman, öyle ya da böyle, çevremizdeki her şeyde, birilerinin bir şeyleri seviyor oluşunun sonucunu görmek çok kolayken..

    vay efendim insanlığın kurtuluşunu 5. element misali aşka, sevgiye bağlamış koskoca film... ne saçmaymış.

    peki, öyle diyorsanız öyle olsun..
hesabın var mı? giriş yap