man in black
-
öncelikle aradan çıkartmak maksatlı:
(bkz: men in black)
onun dışında man in black levent kırca tadları taşıyan bir johnny cash şarkısıdır.
şarkıya sanki gerçekten sormuşuz veya merak etmişiz gibi " ahah,herhalde neden hep siyah giydiğimi soracaksınız,değil mi? " diyerek başlayıp, " bu dünya böyle karanlık, böyle siyah olduğu müddetçe siyah giyeceğim" şeklinde devam ettirir, ve işi "fakirler için giyiyorum,ölenler içün giyiyorum "a kadar götürür. " siyah zayıf gösteriyor " veya " karizmatik görünüyorum matrix paltosuyla " demek yerine bu fetişinide kılıfına uydurmasını becerir.
bütün bunlara rağmen* güzel bir şarkıdır,sözleri aşağıdadır:
well, you wonder why i always dress in black,
why you never see bright colors on my back,
and why does my appearance seem to have a somber tone.
well, there's a reason for the things that i have on.
i wear the black for the poor and the beaten down,
livin' in the hopeless, hungry side of town,
i wear it for the prisoner who has long paid for his crime,
but is there because he's a victim of the times.
i wear the black for those who never read,
or listened to the words that jesus said,
about the road to happiness through love and charity,
why, you'd think he's talking straight to you and me.
well, we're doin' mighty fine, i do suppose,
in our streak of lightnin' cars and fancy clothes,
but just so we're reminded of the ones who are held back,
up front there ought 'a be a man in black.
i wear it for the sick and lonely old,
for the reckless ones whose bad trip left them cold,
i wear the black in mournin' for the lives that could have been,
each week we lose a hundred fine young men.
and, i wear it for the thousands who have died,
believen' that the lord was on their side,
i wear it for another hundred thousand who have died,
believen' that we all were on their side.
well, there's things that never will be right i know,
and things need changin' everywhere you go,
but 'til we start to make a move to make a few things right,
you'll never see me wear a suit of white.
ah, i'd love to wear a rainbow every day,
and tell the world that everything's ok,
but i'll try to carry off a little darkness on my back,
'till things are brighter, i'm the man in black. -
karizma bir lost karakteriydi kendisi toza dumana karışmadan önce... adı hiç bilinememiştir... esau diyip de iyice dinlere sardırmamak için siyahlı adam uygun görülmüştür kendisine...
meraklı bir kişiliktir... öğrenme ve keşfetme isteğiyle yanıp tutuşur... özgürlüğüne düşkündür... ama kardeşi olacak ödlek statükocu tarafından hayatı zindan edilir... kendisinin sıçtırtma babanın şarap çanağına dediği an işte bu andır...
http://blastr.com/…ninblack-thumb-550x332-44429.jpg
(bkz: spoiler korkusu olmadan lost entry'leri okumak) -
bir sylvia plath şiiri:
where the three magenta
breakwaters take the shove
and suck of the grey sea
to the left, and the wave
unfists against the dun
barb-wired headland of
the deer island prison
with its trim piggeries,
hen huts and cattle green
to the right, and march ice
glazes the rock pools yet,
snuff-colored sand cliffs rise
over a great stone spit
bared by each falling tide,
and you, across those white
stones, strode out in you dead
black coat, black shoes, and your
black hair till there you stood,
fixed vortex on the far
tip, riveting stones, air,
all of it, together. -
"bir de dün, new yorker'dan ikinci kez kabul aldım: iki tane hem de: pastoral tarzda onlar "için" yazdığım "the watercolor of granchester meadows*" (granchester çayırlıkları'nın suluboya resmi) ve kitabımdaki tek "aşk" şiiri; daha yalnızca bir ay önce winthrop'a yaptığım verimli ziyaretlerin birinden dönünce yazdığım kitap-şiirim "man in black" (siyahlı adam). babamın mezarına hakkını vermeli. kitabımdaki "electra" (elektra) isimli şiiri reddetmişlerdi. çok zorlama ve tumturaklı. anne sexton'un kitabından bir yaprak burada işe yarardı. benim sımsıkı yakaladığım şeyler, ifade kolaylığım ve dürüstlüğümden eser yok onda. saldırılması mümkün olmayan 40 şiirim var benim. yine de daha kudretlileri olsun isterdim." sylvia plath - the journals of sylvia plath
-
-
westworld'de ed harris tarafından oynanan bir kişilik.
başta duygusuz hareketleriyle dikkat çekiyor ve ilerleyen bölümlerde motivasyonlarını anlıyoruz.
kendini bastırmakla bir noktada patlayan ve hayatına 'park'ta bir anlam yüklemiş abimiz.
oyunculuğu mükemmel e tabii ed harris.
--- spoiler ---
park açıldıktan 4-5 sene sonra ve present timelinedan 30 sene önce iş partneri ve müstakbel kayınbiraderi ile parka geliyor ve dolores ile birlikte intense olaylar yaşıyor, logan nedeniyle doloresi kaybedince ve gitgide şiddete alışınca, iş loganı ölüme terketmeye kadar gidiyor.
evet o tatlı insan, william, man in black denen karakterin parka ilk gelmiş, daha toy, hali.
5. bölüm gibi bu twisti yavaş yavaş anlıyorsunuz ama cidden çok hoş bir twist.
hele sezon 1 finalindeki koluna kurşun yedikten sonraki gülüşü olayı özetlemiş ve karaktere tapmamı sağlamıştır.
bir damla yaş
--- spoiler ---
mükemmel karakter bence. tutarlı. dizi de şaheser (henüz 1. sezon çıkmış durumda) -
türkçesi:
orada, o üç galibarda
mendireğin dalgayı karşıladığı
ve boz denizi yuttuğu yerin
solunda, ve dalganın yumruğunu
çözdüğü koyu kahverengi
dikenli telli çıkıntısıyla,
intizamlı domuz ahırlarıyla,
tavuk barakalarıyla ve davar otlağıyla
deer island hapishanesinin
sağında, pırıldatır hâlâ
mart buzu kaya sularını,
düşen her bir akıntıyla açığa çıkan
yanık renkli kum uçurumlar yükselir
büyük bir taş burun üstünde,
ve sen, bu beyaz taşların
karşısındasın, sıçrayarak yürür ölüm sana
siyah palto, siyah ayakkabılar, ve siyah saçlarınla
durduğun yere kadar,
uzaktan bakılınca durağan bir girdaptır
tepe, göz kamaştıran taşlardır, havadır,
hepsi, hep birlikte.
(1959)
çeviren: ismail haydar aksoy -
(bkz: ritchie blackmore)
-
-
lost'taki dumanlı elemanın adı belliymiş! nasıl fark etmemişim şimdiye kadar.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap