• öğlen öğlen aklıma takıldı.
    sevimli sempatik enerji dolu bir yazardı. nerede panel etkinlik orada olurdu. öğrenciler gözaltında hooop mustafa ekmekçi haberdar edilirdi. 12 eylül koşullarında insanın dostu yazar sayısı bir elin parmaklarıydı işte.
    lisede dergi çıkartırken, bir baktım iki tane güzel kız. babaları mı göndermişti, kendileri mi çıkıp gelmişti hatırlamıyorum. biri ince biri hafif toplu. hafif toplu olan çok güleç samimi bir insandı. diğeri biraz daha cool.

    sonra dikili'de karşılaştık. dikili'de festival olur da mustafa ekmekçi çağrılmaz mı? gelmiş tabi. yanında yine kızları. sandım bunlar gazeteci kızı bizi hatırlamaz. yok işte babaları gibiydi onlarda, herkesle her yerde sohbet eden, zerre kibir yok.

    ölümü sırasında izmir'deydim bir kaç gün sonra gazeteden öğrendim tesadüfen. cenazesine gidemediğim için üzüldüğüm insanlardandır.
    nur için de yatsın.
  • bir arkadasinin evine gider, kapiyi calar, iceriden kim o derler, o da her zaman ki gibi "ekmekci" der, iceriden "biz ekmek istemedik" cevabi gelir...darbe sonrasi cezaevindekiler icin cok ugrasmis, konuyla en fazla ilgilenmislerden biridir...iyi adamdi, erken gitti...
  • tarıma, köylüye ve insana gönül veren bir eski tüfekti. tarıma, köye ve enstitülere karşı ilk bilgilerimi cumhuriyet'teki yazılarından öğrenmiştim. müthiş duyarlı bir üslubu vardı. öldüğünde üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. ailemden biri ölmüş gibi ağladığımı anımsıyorum.
  • bu aralar çağdaş yayınevinden çıkarttığı aralık 1996 basımlı öksüz yamalığı adlı kitabını okuduğum yazar . ekmekçi kitabında köy enstitülerinin kuruluşunu ilkelerini kapatılış öyküsünü belgeleriyle anlatmış köy enstitüleriyle ilgili bilgi edinmek için gerçekten belgelere dayalı bu kitapta insana aradığından fazlasını buldurmuş yazardır.
  • ara ara yabancı kelimelere türkçe karşılıklar önerirdi köşe yazılarında. aklım kalan iki tanesi;

    bypass - yangeç
    basur - geri memesi
  • yayınlamıştı dergisinde
    "ikili anlaşma anıtı”nı
    çağrıldı yargılandı kim bilir kaçıncı kez
    suç adam

    esmiş yıkık evlerle dolu bir yel
    konya bozkırından
    basının başkentini yaşar
    köy adam

    ne olmuştur nerde olmuştur niye olmuştur arar o
    bulur ulaştırır çabucak
    karanlıktaki okuyucusuna
    bütün gizlere dönük duyum kulesi adam

    günlük olay saysanız bile siz
    ne yazsa
    geleceğin kapılarını omuzlar gibidir
    devrime adanmış adam

    yayın saraylarında değil
    tek soğanı eşitçe bölünmüş sofralarda
    toplumun eline sımsıcak değer
    ekmek adam

    (bkz: fazıl hüsnü dağlarca)
  • gazetedeki* odasinda hic kullanilmadan eskimis bir greenscreen bilgisayar bulunan, sevimli, tatli dilli, gungormus merhum yazar.

    makalelerini, nuh nebi'den kalma eski bir daktiloda yazardi. gazeteden arkadaslari, isini daha kolay gorsun diye modern daktilolar, yazi makineleri ve yukarida sozugecen bilgisayari almis kendisine fakat rahmetli bir turlu alisamamis bu meretlere.

    nitekim, vefat ettiginde, makarasindaki kagitta yarim kalan yazisi ile hala bu eski daktilosu duruyordu odasinda.
  • kendisi az biraz yanik (bkz: esmer) imis. vakti zamaninda bab-i alide bir moda peydahlanmis, arap asagi-arap yukari diye. herkes birbirine arap der olmus. garibim (bkz: nur icnde yatsin) kendisine der zanneder, bozulurmus. sonra bir gun ogrnmis ki meger bab-i alide o devir herkes arap imis. oldugu zaman cumhuriyet ankara burosuna gitmis idim, odasinin her tarafi domuz biciminde cesitli esyalarla dolu idi.
  • fazıl hüsnü dağlarca mustafa ekmekçi'yi şöyle anıyor:

    ekmekçi

    yayınlamıştı dergisinde
    "ikili anlaşma anıtı"nı
    çağrıldı yargılandı kim bilir kaçıncı kez
    suç adam

    esmiş yıkık evlerle dolu bir yel
    konya bozkırından
    basının başkentini yaşar
    köy adam

    ne olmuştur nerde olmuştur niye olmuştur arar o
    bulur ulaştırır çabucak
    karanlıktaki okuyucusuna
    bütün gizlere dönük duyum kulesi adam

    günlük olay saysanız bile siz
    ne yazsa
    geleceğin kapılarını omuzlar gibidir
    devrime adanmış adam

    yayın saraylarında değil
    tek soğana eşitçe bölünmüş küçük sofralarda
    toplumun eline sımsıcak değer
    ekmek adam

    *

    ferhan şensoy da böyle güzel değer biliyor:

    fazıl hüsnü dağlarca

    üstümüzden her an uçak geçiyor
    herkes uçuyor
    hiç uçmayan da var
    onlar uçaklara bakıyor
    kuş olmayı düşlüyor
    uçmayı özlüyorlar
    sabah elimi yaktı gasta
    ekmekçi'yi yazmış usta
    söylemenin kalfasıyım
    ustalıkta gözüm yok
    öz söyleyen hastasıyım
    niçin yeganedir
    koskoca yüzyılımızda
    fazıl hüsnü dağlarca
    ovalarken dilimizi
    hüsnü dağlarca ovalarca
    doksanüç yaşın kutlu olsun usta
    bu kadar siste pusta
    cumhuriyet cumhuriyete kuluçka
  • 1977 yılında bir yakınıma* cezaevinde yapılan işkence ile ilgili bir köşe yazısı yazmış cumhuriyet gazetesinde, tesadüfen öğrendim, yıllar geçmiş aradan... şimdi arasam bulur muyum acaba arşivlerde?
hesabın var mı? giriş yap