• "siz genç arkadaşlar, yorulmadan beni tâkîbe ahdetmişsiniz. işte ben bu sözden çok duygulandım.

    yorulmadan beni takip edeceğinizi söylüyorsunuz. fakat arkadaşlar yorulmamak ne demek? elbette yorulacaksınız. benim sizden istediğim şey yorulmamak değil, yorulduğunuz zaman dahî durmadan yürümek, yorulduğunuz dakîkada dinlenmeden beni tâkip etmektir. yorgunluk, her insan için tabii bir hâlettir. fakat insanda yorgunluğu yenebilecek mânevî bir kuvvet vardır ki, bu kuvvet yorulanları dinlendirmeden yürütür.sizler, yani yeni nesil türkiye'nin genç evlatları, yorulsanız dahi beni takip edecekseniz. ben bu akşam buraya yalnız bunu size anlatmak için gelmiş bulunuyorum. dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. türk gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir."
  • 23 nisan 1920.

    ankara'da büyük millet meclisi açılmıştır. memleketin her tarafından birçok milletvekili gelmişti. bu yeni meclise gelenlerin bir kısmı ankara'da hiçbir şeyin olmadığını görünce ümitsizliğe düşmüşlerdi. bahsedilen ne yeşilordu, ne hazine, ne yatacak otel, hiçbir şey yoktu. sadece mustafa kemal vardı.

    bazılarına bu dava çürük gelmiş olacak ki memleketlerine dönmeye karar verdiler. bunlar geri dönerlerse meclis'te huzursuzluk olacağını anlayan mustafa kemal, kürsüye çıktı ve milletvekillerine şöyle seslendi :

    “işittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. ben kimseyi zorla milli meclise davet etmedim. herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. hatta hepiniz gidebilirsiniz. asker mustafa kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde elmadağı'na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. ben buna and içtim.”

    diye konuşunca herkesi bir heyecan dalgası sardı. hiçbiri gözyaşlarını zaptedemiyordu

    ————

    mustafa kemal atatürk'ün mussolini'ye tarihi cevabı, olaya tanık olan atatürk'ün şoförünün sözlerinden :

    seyfettin bey italyan sefiri ile atatürk arasında italyanca tercümanlık da yapmış. konuşmaların bir kısmını mükemmel bir italyanca ile anlattı.
    "mussolini bütün dünyaya meydan okuyordu. rodos adasına 40 bin asker yığmış. izmir'i istiyor bizden.
    italyan sefiri povli atatürk'ün yanına geldi. atatürk gece adamıydı.
    -bana 'sor bakalım niye geldi?' dedi.
    -o da 'eğer 4 ay içinde izmir'i bize vermezsen, zorla alacağız' diye cevap verdi.
    -atatürk, 'ben yarın cevap vereceğim' dedi.
    ben italyan sefirine, 'yarın sabah 9'da gel. atatürk cevabını o zaman verecek' dedim. italyan sefiri ertesi gün sabah 9'u çeyrek geçe geldi.
    atatürk işaret parmağını kaldırarak italyan sefirine
    -'söyle o koca herife, o 40 bin askerle izmir'i alamaz ama ben 4 bin mehmetcikle roma'ya girerim.' dedi..

    bu olaydan çok sonraları savaş bittikten sonra mussolini italyan büyük elçisini atatürk'e gönderir

    büyük elçi italyanın asya ve afrika emellerini ve akdenizin italyan denizi olması ve büyük roma imparatorluğu idallerini belirterek söze başlar ve antalya husunda hak talebini ve bu konu için atatürke yardım talebini iletir

    atatürk elçiye kahve ikram edip 2 dakika müsade ister odadan çıkar

    odaya tekrar dönen mustafa kemal üzerindeki sivil kıyafetleri çıkarmış ve mareşal kıyafetini giymiştir. elçinin karşısına geçip "nerde kalmıştık" diye sorar.
  • yeni sistemle beraber sevmeyenlerin bile tike tike sevmeye başlayacağı haz etmemesine rağmen heykeli karşısında elpençe divan duracağı güzel komutan,yiğit devrimci….
  • nutuk okumadiysaniz bile orhan çekiç'in anlatimini bir dinleyin. nasil bir adam oldugu konusunda fikriniz olsun.

    haluk tatar'in yapimiyla buradan izleyebilirsiniz.
  • atatürk'ün futbola zerre ilgisi olmadığını kütüphanecisinin anılarından biliyoruz. at yarışlarına ilgisi olduğu açık, beyanları var.
    buna rağmen futbolseverler kendisini sahiplenmeye çalışırlar.
    hiçbir takımı tutmuyordu, gazetelerin futbol sayfalarını atlayarak geçiyordu.
  • cumhuriyet tarihiyle ilgili kaynaklar taradığımda hep "falanca kişinin ismini atatürk vermiştir.", "filanca kişinin soyadını vermiştir." şeklinde bilgilerle karşılaşıyordum. dedim allah allah atatürk bu kadar çok isim vermeye meraklı biri miymiş yoksa altında başka bi sebep mi var diye düşünürken cevabı buldum. meğer o zamanın aydın kesimi "bizim soyadımızı atatürk verdi.", "bizim çocuğun ismini atatürk koydu." demek için atatürk'e koydurtuyorlarmış isim sjsjsjshsjs paşa da haz etmese yapmazdı o da sevmiş demek ki. gelelim soyisim verdiği bazı isimlere:
    fahrettin altay
    saffet arıkan
    mahmut esat bozkurt (bkz: bozkurt lotus davası)
    salih bozok
    kazım dirik
    ali fethi okyar
    ibrahim tali öngören
    recep peker
    refik saydam
    hamdullah suphi tanrıöver
    celal güzelses
    ismet inönü
    fahri korutürk
    tevfik rüştü aras
    nevzat tandoğan
    celal bayar
    sabiha gökçen
    bu isimlerin yanı sıra evlat edindiği ülkü adatepe'nin ismini, ismet inönü'nün kızı özden toker'in ismini, belleten dergisinin ismi gibi birçok isim de vermişliği var bu sadece kısa bir liste oldu diyebilirim. ve hepsini de düşünerek bir hikayesi için vermiş öyle şu olsun bu olsun diye vermemiş yani. bu kişiler atatürk bize soyad isim verdi diye hava basmak için yalan söylemiyorsa tabi sksjsksjs
  • kurduğu ülkede bile kendisine çok düşman vardır. benim gözlemlediğim neredeyse dinine bağlı herkes bi şekilde sevmiyor. bu kadar düşük zekalılarla aynı ülkede yaşamak can sıkıcı. az önce youtube de atatürk baskılı bayrağı indiren 2 cübbeli haberine denk geldim. video altındaki yorumlar fecaat. içimizde ne kadar düşman olduğunu tekrar yüzümüze çarpıyor.
  • türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu, ulu önderimiz, başkomutan, mareşal, gazi mustafa kemal atatürk. onun miras bıraktığı ülkede yaşayan bir türk genci olarak onun düşüncelerini kendime yol bilirim.

    ne zaman kendimi kötü, başarısız hissetsem aklıma onun sözleri ve hayatı gelir. kendisi tüm zorluklara, uçurum kenarında yıkık bir ülke, türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar, yıllarca süren savaşa rağmen başarmıştır. türk insanının başına gelen en güzel şeydir. allah mustafa kemal atatürk ve silah arkadaşlarının bu vatanı kurtarmak için her şeyi yapan atalarımızın mekanını cennet eylesin.

    umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.

    zafer, zafer benimdir diyebilenindir. başarı ise 'başaracağım' diye başlayarak sonunda 'başardım' diyenindir.

    hiçbir şeye ihtiyacımız yok, yalnız bir şeye ihtiyacımız vardır; çalışkan olmak.

    şayet bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin. kurtarıcı kendiniz olun.
  • cumhuriyet dizisini izliyorum trtizle.com'da. orada kendisinden de bahsediyorlar biraz.

    serbest fırka kuruluyor fethi okyar tarafından. ilk miting izmir'de. mitinge vali izin vermiyor ve fethi okyar m.kemal'e telgraf yazıp, mecâlini anlatıyor. cevap şu:

    "serbest fırka reisi fethi bey hazretlerine;
    anlıyorum ki sana nutkunu söyletmek istemiyorlar. fakat sen nutkunu söyleyeceksin ve tesadüf edeceğin herhangi bir engeli hemen bildireceksin. asayişin temini için başbakan, içişleri bakanı ve izmir vâlisi; lâzım olan tedbirleri almakla mükelleftir."

    ve bu telgrafın birer kopyasını başbakanlık, içişeri bakanlığı ve izmir valiliğine gönderiyor.

    hiçbir yere direkt emir vermeden meseleyi çözmeye çalışıyor. sanki birkaç yıl önce büyük taarruza kalkan mareşâl o değilmişcesine sivil'ce hareket ediyor.

    şu cumhurbaşkanlığındaki asâlete bakar mısınız?

    böyle bir dehaya şapka çıkarmamak mümkün mü?
  • kendisine atfedilen politik, askeri sıfatlardan bağımsız olarak şunu söyleyebilirim ki bireysel yaşamımda ne zaman dara düşersem aklımda bir kıvılcım gibi parıldayan isimdir. türkiye üzerinde amaçları olan işgalci güçlere elinde imkan yokken nasıl karşı koyabildiğini çok düşünürüm. bunu sadece gözle görülür ordularla mücadele etmesi olarak düşünmeyin. özellikle cumhuriyet kurulduktan sonraki dönemde her türlü gizli cemiyetin, manipülasyonun ve suikastın kol gezdiği bir ortamda, emperyalist güçlere meydan okuması ve günümüzde zor bulunur cinsten tam anlamıyla yerli olan, membaı dışarıdan olmayan bir siyasi figür olarak 15 sene bilfiil politikalarını devam ettirmesi bana akıl almaz bir iş gibi geliyor. akıl sır erdiremiyorum. kendisi türk milletinin yüzyıllardır eksik kaldığı hemen her konuya 15 yıl gibi kısa bir sürede merhem olmuş yüce bir şahsiyettir. ben günlük hayatımda kendisinin insani vasıflarını anlamaya çalışarak zorluklarla mücadele etmeye çalışırken ve kendime motivasyon kaynağı olarak düşünürken kendisi neye dayanarak bu kadar büyük işler yaptı hayret ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap