• allah’a giden makamların sonu yoktur. allah sonsuz kere ötelerin ötesindedir. işte bu yolu katetmek velayettir. elde edilen hep “gölge”dir. çünkü erilen bir hakikatın hemen bir kademe yukarısında daha yüksek bir hakikat vardır.

    ufuk bir tilkidir, kaçak ve kurnaz,
    yollar bir yumaktır uzun ve dolaşık.

    yine aynı sebepten dolayı allah bize bizden daha yakındır. çünkü asıl gölgesine, gölgenin kendinden daha yakındır. çünkü gölgenin mahiyeti yoktur, gölgenin mahiyeti aslın mahiyetidir.

    nübüvvet yolunda kulun allah’a gitmesi değil, allah’ın kula gelmesi söz konusudur. yani allah kuluna tenezzül eder.

    dehşeti düşünün!

    velayet, nübüvvete nispetle denizden bir katre bile değildir.

    nübüvvet çok basit görünür ama o basitlikte sonsuzluk saklıdır.

    nübüvvet yolu tasavvuf ilminden başkadır.

    ---------------------

    not: yazdıklarım çok icmali ve fazlaca tasavvufi ıstılaha bulanmış olduğu için sanırım anlaşılmamış. o zaman elimden geldiğince tafsile çıkarmaya çalışayım.

    ---------------------

    allah ile insan arasında sonsuz makamlar vardır yani sonsuza doğru yükselen bir merdiven düşünün! çık çık bitmiyor. o zaman allah'a kavuşmak imkansız değil mi? ama bir çok evliya, "biz allah'a kavuştuk, erdik" diyorlar. bunu nasıl izah edeceğiz?

    mesela, sarayına gidip cumhurbaşkanını ziyaret etmek ve onunla yüzyüze konuşmak, tokalaşmak, ona ermektir. "asıl" a kavuşmaktır. buna imkan bulamayıp cumhurbaşkanını tv'de görmek ise "asıl"a değil, gölgeye kavuşmaktır.

    işte velayet yolunda yani evliyaların yolunda, "asıl"a değil gölgeye kavuşulur. allah'a değil ama onun kalp aynasında veya televizyonundaki bir suretine kavuşulur. makamlarda yükseldikçe görüntünün kaltesi artar. bir çok evliya, "asıl" ile "gölge" arasındaki farktan haberdar olamadan geçip gitmiştir. imam-ı rabbani hazretleri ise, islam dünyasında ilk defa, bu farkı teşhis ve ilan etmiştir.

    evet biz allah'a sonsuz uzağız. ama allah bize, bizden daha yakındır.

    "andolsun insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz. ve biz ona şah damarından daha yakınız."(kaf 16)

    bizim ona sonsuz uzak olmamız, onun bize, bizden daha yakın olmasına sebebiyet vermiştir. asıl ile gölge arasındaki ilişki bu şekildedir.(burada daha fazla izah yapmak isterdim ama örnek bulamıyorum)

    nübüvvet yani peygamberlik yolu ise çok farklıdır. peygamberler allah'a doğru gitmezler bilakis allah onlara gelir, tenezzül eder. dolayısıyla çalışarak elde edilebilecek bir şey değildir. bu yolda "gölge" söz konusu değildir. kavuşulan direkt "asıl"dır. ancak bu kavuşmanın keyfiyeti/niteliği meçhuldür. akılla anlaşılamaz, dile gelmez, anlatılamaz.

    nübüvvete nispetle velayetin bir hükmü ve kıymeti yoktur.
  • peygamberlik demektir.
  • islâmiyyetin hakîkatine kavuşmak için, islâmiyyetin suretine uymak şarttır. çünkü, vilâyetin ve nübüvvetin bütün kemâlleri, islâmiyyetin sureti üzerine kurulmuştur. islâmiyyetin yalnız suretine uyan, vilâyetin kemâllerine kavuşur. hem sûretine, hem de hakîkatine uyan ise, nübüvvetin kemâllerine de kavuşur.
    mektubat-ı rabbani
  • "gordum ve anladim ki, peygamberlik tavri aklin otesindedir; ve hersey, o'nun, allah sevgilisi'nin batinindan bir feyiz nuru alabilmekten ibarettir. o nura teslim oldum ve kurtuldum."

    imam-i gazali hz.

    ---------------------

    yukaridaki paragrafi sehid salih mirzabeyoglu'nun" buyuk muztaribler" kitabindan aldim. 20 yil sonra ayni kitabi okuyorum. akil-iman-felsefe-dusunce-ruh v.s. konularinda devam eden sorularimin tamamina tane tane cevab veriyor. 4 ciltlik bu seriyi herkese ama herkese siddetle tavsiye ediyorum.

    akillara ve kalblere sifadir. buyurunuz, afiyetler olsun!
  • beser iliskilerinin sistemin gerek ve dogrularina gore duzenlenmesi kavramidir. bu duzenlemeleri bildiren kisiye nebi denir.
  • hurufilik inancına göre evrenin 3 temel döneminden birinin adlandırılmasıdır. diğerleri imamet(imamlık) ve uluhiyet(tanrılık) dönemleridir. hurufilik'e göre nubuvvet(peygamberlik) dönemi adem ile başlamış muhammed ile sona ermiştir.
    (bkz: hurufilik)
  • kendilerine kitap verilmeyen peygamberlerin, yani nebilerin yaptığı peygamberlik görevine denir. peki kendisine kitap verilen peygamberlerin, yani resullerin yaptığı peygamberlik görevine ne denir? evet cevap veriyorum; risalet.
  • arabi’ye göre peygamberler allah’ın naibleri olduğu gibi mürşitler de alemde peygamberin naibleridir.
  • yaratıcının belirli bir toplum kesiminin din diye bildiği şeye balans ayarı vermek, hakikatin ve gerçeğin ne olduğunun ilahi olarak iletmesinin en mükemmel yolu ve ilahi kurumsal yapısıdır.
hesabın var mı? giriş yap