• gerçeğe uygun olmayan düşünce ve inançlar anlamına gelen fularlı kelime. ortamlarda duyduğumda ağzına kürekle vurasım geliyo bu kelimeyi kullananlara. bak evladım elimizde sanı var, zan var, hezeyan var bunları kullan işte. entelektüel görünmek için girme bu oyunlara.

    ağzına kürekle vurulası ikiz kardeşi için ;

    (bkz: irite olmak)
  • türk halkının baskın çoğunluğunun en kuvvetli semptomu.

    "o geçti ben niye geçmiyorum?"
    "o çaldı ben niye çalmıyorum?"
    "benim neyim eksik, bende..."

    sürekli kendini tamamlanmamış bir duygunun içine yerleştirip kendine fayda maliyeti çıkarmaya çalışan bir toplumun duygu durum bileşkesi.

    "o kötü bir şey yaptı, acaba ben de öyle miyim?, ben yapmamalıyım."

    duygu durumuna geçmenin salaklık sanrısı olduğuna inanılan bir sanrı.
  • bu kelimeyi kullananın ağzına kürekle vurasım geliyor hep. sanrı ney lan? etimolojik olarak kelimenin kökeni eski türkçede san, daha da köküne inersek farsçada zan'dır. nasıl sanrı olabilmişki?

    sandan yola çıkalım, nasıl bir yapım eki alıp sanrı olabiliyor bu kelime? bu kelimeden başka diye yapım eki alan başka bir kelime var mıdır? yok! ben bu kelimeyi sözlüklerden başka hiç bir yerde görmedim; hiç bir kitapta sanrı diye bir kelimeye denk gelmedim. lütfen kullanmayın şu kelimeyi, bu kelimeyi kullanan entelektüel değil özentidir.

    örneklendirelim; 'yap' -> 'yapı' (yaprı değil!) 'san' -> 'sanı' (sanrı değil!)

    bir de bu kelimeyi kullanıcam diye debelenenler var ki çok omik oluyorlar farkında olmadan. adam 'sanırım' demek yerine 'sanrılarıma göre' diyor. ulan yaa... oysa ne kadar da tatlı bir kelimedir 'sanırım'. ama yook adam öyle herkesin kullandığı kelimeleri kullanmaz, entelektüelitesini gözümüze gözümüze sokacak ya illa;

    '...kem küm kem küm sanrılarım ışığında küm kem ke...' lan bi siktirgit amk yaa!

    doğrusu için* bkz. sanı.
  • bakırköy psikiyatri ekolüne göre sanrı hezeyan, delusion karşılığıdır. varsanı ise halüsinasyon yani düşünce bozukluğu değil özgün algı bozukluğu için kullanılan karşılıktır. doğrusu da budur. edebiyatçılarla, popüler kültürle bu konuda bir eşgüdüme kavuşulamadı.

    "söylenmemiş ve düşünülmemiş hiçbir şey yoktur." eskiden şizofreni göstergesi sanrı sayılan "gayrimümkün gayri varit (olmamış)" sanrı yani düşünce bozulması, zamanla yeni yorumlar ve yeni teknolojiyle "mümkün - gayri varit" halini alıyor.

    insan zihni, aslında lanetli gezegen solaris gibi. ne hayal ediyorsa oluyor. eskiden sanrıların olanaksız kategorileri vardı. şimdi anlaşılıyor ki sanrılardan, hayal edilenlerden olmamış olanlar var, olanaksız diye kesin sınır yok. eski akıl hastalarının sanrıları artık gerçek. görüntü nakli, düşünce kontrolü, kendi bedeninin içine düşmanın girebilirliği, ömür boyu sürekli kandırılıyor olmak. iyi veya kötü aklımıza ne geldiyse er geç gerçekleşti. ve devamı da yolda. o bakımdan sadece ağzımızı toplamayalım, zihnimizi de toplayalım. zihnimiz çöp üretince yaşamımız da çöp üretiyor. (bkz: zaman yani şimdi)

    "delilerin sesleriyle sanrılarının ve nevrotiklerin korkularıyla saplantılarının aklın kontrolünün ötesinde olduğunu ve benin istemli bir biçimde rüyalar üretemeyeceğini, yalnızca görmek zorunda olduğu rüyaları göreceğini bir kez kabul eder etmez önce tanrıların, sonra teolojinin geldiğini de anlayabiliriz." carl gustav jung - aspects of the masculine

    "bu renksiz ışık, taban taşları üstünde renksiz ama cırtlak bir gürültü çıkaran ayak sesleri rubashov'a o kadar aşina geldi ki, bir an hala rüya görmekte olduğu sanrısına kapıldı." arthur koestler - sonnenfinsternis

    (bkz: sanırı), sanmak/@ibisile, sanı/@ibisile
    (bkz: varsanı/@ibisile)
    (bkz: probis delüzyonu)
    (bkz: delüzyonel parazitoz)
    (bkz: nihilistik sanrılar), somatik sanrı
    (bkz: referans sanrısı)
    (bkz: grandiyöz hezeyan), büyüklük sanrısı
    (bkz: perseküsyon)*, delire, delir
    (bkz: gökyüzü altında söylenmemiş söz yoktur)
  • dış gerçekliklere, hastanın kültürel geçmişine aykırı olan ve aksine ikna edilemeyen, başka hemen herkesin neye inandığına bakılmaksızın sürdürülen ve tersinin geçerli olduğuna dair açık ve tartışmasız kanıtlar olmasına rağmen değiştirilmeyen, dış gerçeklikten doğru olmayan anlamlar çıkarmaya dayalı yanlış inançlar... korkunç uzunlukta, sonunu bağlayamadığım bir tanım oldu bu.

    sanrılar temelde ikiye ayrılıyor, birincil sanrılar ve ikincil olanlar. birincil sanrıların önceki etkileşimlerle ya da yaşantılarla herhangi bir gözle görünür ilişkisi olmaz. birden hastanın “içime doğması”yla ortaya çıkar (beyin dalgaları gibi). çoğu zaman öncesinde bir “sanrısal duygudurum" olur, ikincil sanrılar diğer psişik yaşantılardan ya da o sırada hastanın üzerinde kafa yorduğu düşüncelerden çıkar.

    sanrılar psikozların en önemli tanı kriterlerinden biri ve klinikte karşılaşıldığı zaman psikolog ya da psikiyatristin kafasında alarm çanlarının çalmasına sebep olurlar.

    temel olarak sanrı çeşitlerini şu şekilde özetleyebiliriz:

    paranoid sanrılar, perseküsyon, referans, kontrol edilme ve grandiöz sanrıları kapsar. paranoid şizofrenide en çok gördüğümüz sanrılar bunlardır.

    bizar sanrılar: tamamıyla anlamsız, garip, gerçek yaşamda olması veya gerçekleşmesi ihtimali bulunmayan düşünce. uzaylıların hastanın beynine elektrotlar yerleştirdiğine inanması gibi.

    burada bir ara vereyim. şu an adını hatırlamadığım ama psikolojide doppelganger gibi garip bir adı olan bir bozukluk çeşidi daha var ve o da buraya girebilir. o bozuklukta da hasta, kendisinin aslında uzaylı ikizi ile yer değiştirdiğine inanıyordu. hatta amerika'da, sanırım pensilvanya'da ciddi bir şekilde bu bozukluktan muzdarip olan bir adam beynindeki "uzaylı çipi"ni çıkartmak için kendi başını delmeye çalışmıştı. ayrıntılar silinip gitmiş hafızamdan ama ana tema böyle garip, bilimkurgu filmlerini aratmayan cinsten bir şeydi.

    –sistemli sanrılar: belli bir konu veya olay çevresinde gelişen bağlantılı yanlış inanç veya düşünceler. örn., hastanın mit, mafya ve işyerindeki yöneticisi tarafından izlendiğine ilişkin sanrısı. bir sanrının gelişmesi ne kadar düzgün, varılan sonuçlar ne denli anlamlı, kurulan bağlı düşüncelerin düzenlenmesi ne denli olağana yakın ise hezeyan o denli sistemli demektir.

    -erotomanik sanrı: hastanın genelde daha yüksek konumda olan birinin kendisine aşık olduğuna inanması.

    - grandiöz (büyüklük) sanrılar: çok değerli, güçlü, bilgili olma, üstün bir kimliği olma ya da kutsal bir güç ya da ünlü bir kişi ile ilişkisi olma sanrısı. erotomanik sanrıları ile paralel gitme ihtimali olan bir sanrı çeşidi bu aynı zamanda,

    -kendi içinde grandiöz yetenek sanrıları (özel birtakım güçlerinin ya da yeteneklerinin olduğuna inanma - mükemmel bir kitap yazdığına, büyük bir beste yaptığına veya önemli bir buluş peşinde olduğuna inanabilir. ) ve grandiöz kimlik sanrıları (peygamber, napolyon vb. olduğuna inanma) olarak ikiye ayrılır.

    -hipokondriyak sanrı: elde edilen tüm tıbbi verilerin tersine, çok önemli bir hastalığı olduğuna inanma.

    -mignon sanrısı: kendi anababasından değil de ayrıcalıklı bir aileden (örn., kraliyet ailesi) geldiğine inanma.

    -nihilistik sanrı: kendisinin, diğerlerinin ve dünyanın olmadığına veya sonlanmakta olduğuna inanma.

    -perseküsyon sanrıları: kendisine (ya da bir yakınına) kötülük yapmak istenildiğine, aldatıldığına, aleyhine komplo kurulduğuna inanma. kişi izlendiğine, mektuplarının açıldığına, evine dinlenme cihazı yerleştirildiğine, devlet görevlilerinin kendisini taciz ettiğine inanabilir.

    -referans sanrıları: kendisi hakkında konuşulduğuna, olayların, nesnelerin veya insanların davranışlarının kendisiyle bir şekilde bağlantılı olduğuna inanma. örn., televizyondaki kişilerin onu ya da onunla konuştuğuna dair inanç. aşağılayıcı veya grandiöz içeriği olabilir.

    -kıskançlık sanrıları: eşinin veya sevgilisinin kendisine ihanet ettiğine dair inanç. othello sendromu da deniyor buna. kişi eşinin giysileri üzerinde saç arar, koklar, sevgilisine hediye alıp almadığını anlamak için kredi kartı ekstrelerini inceler vb.

    -somatik sanrılar: kişinin vücudunun görünümü veya işlevi ile ilgili sanrıları. hasta bir şekilde vücudunun hastalandığına, anormal olduğuna ve değiştiğine inanır. örn., iç organlarının büyüdüğüne ve çürüdüğüne inanma.

    -suçluluk ya da günahkarlık sanrıları: hastanın çok büyük bir günahının olduğuna, bağışlanamaz bir şey yaptığına inanması. çocukluğunda yaptığı ve yanlış olduğunu (mastürbasyon gibi) düşündüğü şey üzerinde aşırı durması, hiçbir ilişkisinin olmadığı bir yangın ya da kaza gibi bir felaketten kendini sorumlu tutması gibi. bu tarz sanrıların obsesiflerde görülme ihtimali olduğunu da eklemiş olayım.

    -yoksulluk sanrıları: hastanın elinde avuncundaki bütün mal varlığını kaybettiğine veya kaybedeceğine inanması.
  • bir ahmet erhan şiiri...

    ben kendimi dağ sanırdım hacer
    enginimde konya ovası, çukurova, harran
    eskiden benim de bir yurdum vardı
    yağmura direnen limon çiçeklerine benzer
    ben kendimi sarhoşken tanırdım
    ince belli bardaklarda anason kokusu
    kuşların bile kıskandığı piknikler
    karıncaezmez gençliğim yaşlılığı abarttı
    kalp kırıklığı, güz esintisi, kanser
    gün gün damlayan zaman - o da su
    ama şöyle bir gürül gürül akmadı
    ben kendimi ırmak sanırdım hacer

    eli öpülesi nineler tabutları öpüyor
    toprak delik deşik çocuk ölülerinden
    ay'a ve yıldızlara bakmaya duyduğum utanç
    kanın buğusunu iyi bilirsin sen
    gözyaşlarının buz kestiği o son noktayı
    hayatın kavşağında bizi hep mi acı bekliyor

    ben kendimi deniz sanırdım hacer
    kayalıkları kanırtarak savuran
    şimdi oturup düşünüyorum neyi, kimi
    masamın üstünde bir bardak çay - çay kan
    denize bakıyorum, donuk bir yağ gibi bakıyorum
    kumburgaz, selimpaşa, silivri
    giderayak asker yolu bekliyorum
    ben kendimi 'türkiye' sanırdım hacer...
  • ne zaman güneş doğarken uyansam camdan bakarken istemsizce söylemeye başladığım zakkum şarkısı.

    bilen bilir ankara'da yılın en sıcak günü bile o gün ağarma vaktinde insanın içini ürperten bir serinlik olur.işte onu bilenlerin "her ankara sabahı gibi belki biraz üşüyorsun" dizesinde içi sızlamaya başlar.

    sonra bu dizeyle akla eski ankara sabahları gelir.ilkokul günleri,çocukluğun gelir.
    şarkı da seni duymuş gibi:
    "çöpleri karıştıran sokak kedileri gibi
    kurcalıyorsun farketmeden geçmişteki günleri"

    iyice sarsılırsın.

    "çocukluğun sessizce tırmanıyor,kucağına
    şöyle bir gülümsüyor kıvırcık saçlarıyla"

    çocukluğunu gerçekten görürsün kucağında kıvırcık olmasa bile saçları.

    "babanı andırıyor sanki,bu sessiz duruşuyla"

    burada bir yaylı girer ki o yay beyninin içine değer de geçer sanki.tam burada burnunda bir sızlama,gözlerinde bir dolgunluk hissedersin.

    "ve ne kadar eksildiğini
    hatırlatıyor sana"

    dağılırsın...
  • "her ankara sabahı gibi;
    belki biraz üşüyorsun
    ama olsun
    eskiden beri üşümeyi seviyorsun"

    dizilerine ev sahipliği yapan zakkum şarkısı.

    ne kadar eksildim diye düşündürüyor.

    içinde ankara geçen güzel şarkılardan.
  • bireyin bir mantık çerçevesinde olmayan düşünceleri ve inançlarına sanı denir. sanı aslında mantıklı bir açıklama ile çok kolay çürütülebilecek kadar zayıftır fakat birey bu düşüncelerin etrafında hayatını sürdürmeye alışkın olduğundan, bu bakış açısını değiştirmek terapi açısından zaman alabilir.
    sanılar, zaman içerisinde kemikleştiğinde ve birey kendince bir sebep sonuç ilişkisi kurarak çarpık bir mantığa oturttuğunda buna sanrı adını veririz. sanrılar yaşamda davranış halini alacak boyuta geldiğinde ise bu kişileri hezeyanlı olarak adlandırırız.
    bu noktadan sonrası ise hezeyanların, beş duyu organı ile algılandığı hissi ile gerçek olmayan anılar geliştirilmesidir. buna halüsinasyon denir.

    şizofreni ile hezeyanın temel farkı budur. hezeyanda olgu haline gelmemiş çarpık düşünceler ve inançlar hayat tarzı haline gelirken, şizofrenide zihinsel oyunlar halini almış halüsinatif görseller sesler ve anılar görülür.
  • tırtingen, gubidik, uydurma türkçe bir sözcük. kullanmayın arkadaşlar şunu. türkçede -rı adında bir yapım eki var da biz mi bilmiyoruz?
hesabın var mı? giriş yap